KOMİSYON KONUŞMASI

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bugün önemli bir kuruluşumuzun bütçesini konuşuyoruz değerli arkadaşlar. Bu çok önemli bir alan yani sağlık hizmetlerinin nicelik ve nitelik açısından yeterli ve kaliteli bir biçimde sağlanması öncelikle, tabii aynı şekilde sosyal devlet olmanın gereği olarak da kamu sağlık hizmetlerinin ücretsiz bir biçimde ve gene nitelikli bir biçimde sağlanması büyük önem arz ediyor. Bu alana da baktığımızda, öncelikle bu alana ayrılan kaynaklardan bu alandaki altyapıya, hastanelere, sağlık alanında kullanılan makine teçhizatına ve sağlık personeline kadar ortaya konulan perspektifler ve oranların yeterli olup olmaması büyük önem arz ediyor tekrar.

Şimdi, tabii, uluslararası karşılaştırmaları yapmak önemli. Tabii, Türkiye'nin kendi içinde bir gelişimi var ama sonuç itibarıyla biz neredeyiz, diğer ülkeler ne yapıyor, biz ne yapıyoruz? Bunu biz her zaman için söylüyoruz. Bunu On İkinci Plan görüşmelerinde de söyledik, diğer bütçe görüşmelerinde de söyledik yani bunu yaparken bir kıyaslama yapalım. Biz dünyada tek başımıza değiliz; statik bir analiz değil, dinamik bir analize ihtiyaç var. Bu açıdan OECD değerlendirmesi sağlıklı bir değerlendirme. OECD'nin 37 ülkesi var, 37 ülke OECD'ye üye; bunun içinde gelişmiş ülkeler olduğu gibi bizim gelişmişlik düzeyimizde, hatta belki gelir açısından bizden daha az olan ülkeler de var, o yüzden OECD ortalaması bizim için aslında bir kriter. Şimdi, bakıyoruz sağlık harcamalarının millî gelirdeki payına: OECD ortalaması yüzde 9,7; Türkiye yüzde 4,9; neredeyse son sırada, en son sıralarda yer alıyor. 100 bin kişiye düşen hekim sayısı: OECD ortalaması 365, Türkiye'deki rakam 217. 100 bin kişiye düşen diş hekimi sayısı: OECD ortalaması 78, Türkiye'de 47. 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı: OECD ortalaması 942, bizde 343; özellikle hemşire sayısında çok ciddi bir problem var. 10 bin kişiye düşen yatak sayısı: OECD ortalaması 43, Türkiye'de rakam 30. Gene aynı şekilde bebek ölüm sayısı -bin canlı doğumda baktığımız zaman- OECD'de binde 3,6; Türkiye'de binde 9,2 ve ilginç olan da şu: Biliyorsunuz, 2011 yılında Türkiye'nin 2023 hedefleri vardı ve Onuncu Kalkınma Planı'nda da yer almıştı böyle çok iddialı hedeflerle. Orada binde 5'in altına çekilmesi öngörülmüş ama nerede binde 5? Neredeyse 2 katı, binde 9,2. Neden? Bu soruları da sormak istiyorum, zaten konuşmamda da aynı zamanda sorular da var, bunlar ifade ettiğim sorular. Hamileliğe bağlı anne ölüm oranı: Türkiye yüz binde 13,1; 2023 hedefi yüz binde 6'nın altıymış ama 2 katından fazla olmuş. Yani aslında baktığımız zaman çok ciddi bir sıçrama gözükmüyor karşılaştırmalı olarak. Zaten Sayın Bakanın sunuşunda da mahcup ifadelerle aslında OECD'deki bir kısım hedefleri gerçekleştirmekte geride kaldığımız yer alıyordu Sayın Bakan, sunuşunuzda da var zaten, siz de farkındasınız.

Şimdi, tabii, işin bir tarafı bu. Diğer tarafı, sağlık yatırımları önem arz ediyor. Burada da şunu görüyoruz: Kamu sağlık yatırımlarının millî gelirden aldığı pay 2002 yılında -Sayın Bakan- binde 2,5'muş, 2022 yılında binde 1,9'a düşmüş; artmamış, azalmış. Yani bu şu demek: Kamu, sağlık alanından çekiliyor. Oysa biz hep şunu söylüyoruz: Fiziki ve sosyal altyapı, ki şimdi aslında onun yanında teknolojik altyapıyı da ekliyoruz, kamunun görevi olmak zorunda. Özel sektörün dış ticarete konu olan sektör dediğimiz özellikle imalat sanayisinde üretimi artıracak, istihdamı, ihracatı artıracak bir perspektifi olması lazım. Fakat biz "kamu-özel iş birliği modeli" diye bir model icat ettik. Bu model aslında çıktığı zaman, biliyorsunuz, önce yap-işlet, yap-işlet-devret oldu, sonra 2013 yılında yap-kirala-devret geldi. Orada da mantığı, baktığınız zaman hepsinin altında KÖİ modellerinin ileri teknoloji gerektiren yani işin gereği kamu-özel iş birliğiyle yapılması gereken projeler perspektifi vardı fakat öyle olmadı, geçmişten beri kamunun yaptığı otoyolları, köprüleri, hastaneleri özel sektör yapmaya başladı. Peki, ne oldu sonrasında? Ciddi anlamda bir... 2013 yılında, 24'üncü Dönemde ben gene milletvekiliydim, burada, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiydim, buraya geldi yap-kirala-devret modeli ve orada çok ciddi itirazlar getirdik bu modele. Bu modelin kamuya çok ciddi anlamda yük getireceğini söyledik ve hep şu soruyu sorduk Sayın Bakan: "Bunun bugünkü değer hesabını yaptınız mı?" dedik, "present value rule" diye geçen literatürde. Bu şu demek: Bunu, bu yatırımı... Ben eski DPT mensubuyum, kamu yatırımları Devlet Planlama Teşkilatına gelir, yatırım programına girer, ona kaynak ayrılır belli sürelerle, o biterdi. Bugün bunu kamu yapsa ne kadara mal olur, özel sektöre yaptırdığınız zaman -ona yirmi beş yıl kira ödeyeceksiniz- ne kadara mal olacak? "Bunu belli bir faiz oranı üzerinden, iskonto oranından bugüne getirdiniz mi?" diye sorduk. Böyle bir hesap yok Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Var.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - O dönem... Sayın Bakan, biz buna...

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Bekleyin, cevabını vereceğim.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hayır, verin, verin, memnun oluruz, tek tek, aslında bunlara... Bakın, bu konuda açıklık ve şeffaflık istiyoruz, çok önemli bir konu. Bu paralar bizim paralarımız, hazineden çıkıyor, bütçeden.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Yapılanı anlatacağım, siz de sevineceksiniz.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamam, tamam, tabii tabii, memnun oluruz; ben de onun için söylüyorum zaten. O açıklık ve şeffaflığı istiyoruz. Bunların denetiminin olması gerekiyor. Nedir bu hesaplar? O dönemde, 2013 yılında bu cevapları alamadık ve bugün kamu-özel iş birliği modeli öyle bir noktaya geldi ki...

Bakın, 2024 yılında KÖİ modeline, KÖİ projelerine devletten ayrılacak, hazineden ayrılacak yani bütçeden gidecek, bütçeden ayrılan paranın toplamı -önümüzdeki bütçeyi konuşuyoruz; ulaştırma ve kara yolu projeleri var, bir de şehir hastaneleri var; hizmet alım gideri ve kullanım gideri olmak üzere iki kalemde- 162,4 milyarmış ki onlar bizim ödediğimiz vergilerimiz. Bunun 83,7 milyar lirası şehir hastanelerine ayrılmış, tam yarısı. 2025 yılında şehir hastanelerine ayrılan para 97,9 milyar, 2026'da 99,4 milyar ve bu rakamlar gittikçe artıyor. Bu rakamlar belli bir varsayım altında, belli bir enflasyon varsayımıyla ve döviz kuru varsayımıyla yapılmış. Hedef enflasyonun hiçbir yıl tutmadığını düşündüğümüzde çünkü bu üretici ve tüketici fiyatlarının ortalaması var ama... Eğer bunu yapan müteahhit yurt dışından borçlanmışsa, biliyorsunuz, kur artışı da buraya ekleniyor, çok daha yüksek boyutlara çıkacak ve toplam olarak söylediğimizde çok büyük rakamlar önümüze çıkıyor. Bu model âdeta bir kara delik oldu, bu model Türkiye için de baktığımız zaman... Normalde kamunun yapacağı şeylere, buralara biz her sene tıkır tıkır para ödüyoruz, ya köprülerde, otoyollarda olduğu gibi gelirden vazgeçiyoruz ya da şehir hastanelerinde olduğu gibi bunlara para ödüyoruz.

Şimdi, aslında şunu görüyorum ben: Bir kısım hastaneleri, şehir hastanelerini kamu-özel iş birliği modeliyle yapmaktan vazgeçmişsiniz, kamuya almışsınız; keşke hiç böyle bir model başlamasaydı. Bakın, 2013 yılında zamanın Bakanına biz şunu sorduk, dedik ki: "Bununla nedir, yeni bir yatak kapasitesi mi genişletilecek?" O dönem Sayın Bakanın bize söylediği şuydu: "Türkiye'nin şu anda 120 bin yatak kapasitesi var. Biz bu modelle yeni yatak kapasitesi sağlamayacağız, yaklaşık üçte 1'ini -40 bin, 43 bin civarında yatak kapasitesini- yenileyeceğiz." Böyle bir model, aslında yeni bir şey de getirmiyor. Belki bunun yenilenmesi böyle bir model yerine bütçe kaynaklarıyla yapılsaydı çok daha anlamlı olurdu bunun için de. Yani sonuçta yirmi beş yıl boyunca biz bunlara kira ödeyeceğiz Sayın Bakan. Bakın, buna "koşullu yükümlülük" diyorlar, bu, gelecek kuşakları borç altına sokan bir iş.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Hayır.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hayır, aynen öyle, aynen öyle Sayın Bakan.

Bu bugün bütçeden para...

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Ben anlatacağım.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Anlatın, anlatın; biz memnun oluruz. Zaten sizi dinleyeceğiz, daha sorularımız da olacak, bunların hepsinin cevabını sizden almak isteriz. Sayın Başkan da süreyi uzun tutsun ki... Baştan itibaren bütün konuşan arkadaşlarımıza "Anlatacağım, anlatacağım, anlatacağım." diyorsunuz, keşke sunuşunuzda anlatsaydınız da bunları onun üzerine konuşsaydık.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, burada beni şey yapmayın, ben süre veriyorum.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Klasik bir sunuş oldu, "Şunu yaptık, bunu yaptık." gibi böyle sanki sağlık alanında...

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Sizi dinlemeden cevap mı verseydim?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Hayır, hayır, şöyle; tabii ki anlatacaksınız, anlıyorum ben yani sonuçta "Biz şunu yaptık." diye bir övüneceksiniz bunun için ama bunlar da aslında bir biçimde ortaya konulmuş olsa daha iyi olurdu.

Son olarak şunu söyleyeyim: Tabii, sağlık alanı önemli bir alan ve bu alanda da personel ihtiyacı, yetişmiş insan gücü çok önemli ve açıkçası maille bize gelen mesajların -yani sosyal medyada- haddi hesabı yok, sayısız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, buyurun, lütfen toparlayalım.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bitireceğim.

Yani burada biyomedikal mühendisler var -sağlık alanında çalışmaları açısından yani o açıdan önemli- en az 500 kişilik atama talepleri var; fizyoterapistler var "10 bin atama." diyorlar; diş protez teknikerleri var, bu Aile Diş Hekimliği Projesi kapsamında en az 3 bin atama, bu projenin kendilerine de iş imkânı, istihdam imkânı sağlayacağını düşünüyorlar. Sağlık yönetimi lisans ve sağlık kurumları işletmeciliği ön lisans mezunları var, onlar da 5 bin atama... Hastane Bilgi Yönetim Sistemi çalışanları var, kadroya geçmek istiyorlar. Yani aslında personel açısından da çok ciddi talepler var, o gözüküyor. E, sonuç itibarıyla, en nitelikli bir biçimde bu hizmetleri sağlama ihtiyacı var.

Biraz önce söyledim, OECD rakamlarına baktığımız zaman, aslında özellikle yetişmiş doktor, hemşire, bu açılardan gerideyiz ama buradaki... Bugün en güzel şey insanların eğitim gördükleri alanda çalışması, beşerî sermayenin de zaten bu ülkenin kendi kaynaklarını kullanması demek ama ne yazık ki bu alan sadece bu değil, onun dışında birçok alanda da çok ciddi sorunların olduğunu görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toplayalım lütfen.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - O yüzden de kamu istihdamının artması gerekiyor, hem nicelik açısından hem nitelik açısından daha yeterli ve kaliteli hizmet vermek... Dediğim gibi, kamu istihdamı da özellikle bu ihtiyaç duyulan, sosyal devlet olmanın gerektirdiği alanda artmalı diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.