| Komisyon Adı | : | (10 / 2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma usul ve esaslarına ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 21 .01.2016 |
ERGÜN TAŞÇI (Ordu) - Öncelikle, Ali Bey'in ifade ettiği gibi, bu ailenin bütünlüğüne bütüncül yaklaşmak gerek. Bir birey olarak, toplumda yaşayan bir birey olarak hepimiz bölgelerimizdeki gelişmelere ve Türkiye'nin teknolojiyle beraber geldiği noktaya vâkıfız. Öncelikle, sonucu ne olmalı? Onu, arzumu ifade edeyim. Ona göre çok hızlı, çok seri bir şekilde... Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Sonucu şu olmalı: Mutlaka ve mutlaka alışkanlıkların değişeceği bir raporun ve eyleme geçecek bir sonucun çıkmasını arzu ediyorum. Yani, buradan sonucu açıkladığımızda kurumlar, taraflar, üzerine vazife olan insanların artık eyleme geçmesi gereken bir rapor ve devamında bir sürecin gerçeklemesini arzu ediyorum. Bunun için de olması gereken şudur: Evet, onu dinleyelim, bunu dinleyelim. Bunlar, zaten veri olarak, bütün çalışmalar, bu konuyla ilgili bilgi sahibi olan insanlar bellidir. Gerek buraya katılarak veyahut da gerekse çalışmaları rapor hâlindeyse bunlara ulaşmaya çalışacağız. Buradan çok sağlıklı, çok kısa ve çok net sonuç çıkaracağız. Bunun için Aile Bakanlığımızın, Millî Eğitim Bakanlığımızın, Diyanet İşleri Başkanlığımızın ve sivil toplum örgütünün çok aktif bir şekilde bu Komisyondan haberdar olması lazım. Burada basın ayağıyla ilgili, Necdet Hocamın ifade ettiği gibi, evet, güzel bir şekilde topluma da bir mesaj vermemiz gerekiyor. Evet, çok ciddi. Çünkü, boşanma bizim çalışmamızın çok küçük bir kısmı, sonuç kısmı belki ama esas olan şu: Birlikte gözüküp de mutlu olmayan ailelerin olduğu bir toplumda, birlikte olup da çocuğuyla iletişim kuramayan ailelerin olduğu bir toplumda, birlikte yaşıyor gözüküp de aynı dili konuşamayan bir toplumun bir an önce normalleşmesi gerekiyor. Bu bağlamda biz bu çalışmalara ilişkin...
Ben dün Aile Bakanlığında bütün çalışmaları çıkarttırdım. Sayın Başkan, onları takdim edeceğim. Zaten bakanlıkla beraber çalışıyoruz. Öncelikle, Bakanlığımıza baktığımız zaman bunu, altı çizilecek şeyleri söylemek isterim. Birinci önerim şudur: Burada biz bir Komisyonuz, bir ziyaret yapacağımız zaman Komisyon tek olarak ziyaret yapmak yerine, zamandan istifade etmek için, burada Komisyon sözcümüz, yardımcımız görev yaparak her bölgeye 2'şer, 3'er Komisyon üyesi olarak görevlendirme yaparak bölgelerimize bir gidelim, oralardan mesaj verelim, gitmeden önce oradaki muhataplarımızı... Dolayısıyla, bir böyleye gittiğimiz zaman o bölgenin... Çünkü her bölgemizin ayrı yaşam sıkıntıları, ayrı iletişim sorunları var. Türkiye'yi tek bir formatta masaya yatıramayız. Dolayısıyla, Karadeniz'i... İşte, mesela ben Orduluyum. Ordu'da merkez yaparak bu anlamda Karadeniz'i Ordu'yu bir çalışma olarak masaya yatırabiliriz. İşte, doğuyu, işte, güney doğuyu, işte Diyarbakır, vesaire gibi bir yerde, işte Marmara'yı İstanbul'da, İzmir'de gibi... Önerim buradaki arkadaşlarımız da...
Zaten beni heyecanlandıran bu Komisyondaki arkadaşlarımızın hem nosyonunun bu Komisyona uygun olması hem özel sektördeki avukatlık mesleğinden gelen tecrübenin burada olması ve kürsüdeki insanlarla da iletişim anlamında... Yani nereye sondaj atacağımız belli. Dolayısıyla, Komisyonumuzun da bir bütünlük içerisinde, eş zamanlı bir şekilde, bir Türkiye seyahatiyle biz alacağımızı alırız.
Bu bağlamda, Aile Bakanlığına bakıyorum. Buradan bu mutlaka çıkmalı. Aile Bakanlığımız... İletişim çağıyla beraber, olmayan sorunların artık bugün sıcak bir şekilde gündemde olduğunu görüyoruz. İşte, elektronik ortamda yaşıyoruz ve Aile Bakanlığı öncesi kamu kurumları ile bugün Aile Bakanlığımızın kadrosunu mukayese ettiğimizde sayısal olarak belki artış gözükse de niteliksel anlamda Aile Bakanlığımızın mutlaka ve mutlaka çok nitelikli insan kaynağıyla zenginleştirilmesi önerimiz olmalıdır. Bunun da cazip hâle getirilmesi noktasında -bu ekonomik olmayabilir ama- buna ilişkin, bürokrasiden gelmiş birisi olarak, Aile Bakanlığımızı, işte Ahmet'in, Mehmet'in bir şekilde unvan alacağı bir yer olmaktan ziyade, nitelikli insanlarımızın... Nasıl ki "eğitim" diyoruz, aile ile eğitimin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirdiğimizde, bu Bakanlığımızın yapısal yönünün çok güçlü olmasına önem vermemiz gerekiyor.
İkinci ayağımız, yani, il kadrolarımızın bu Bakanlığımızda belki sayı itibarıyla fazla artmasa da niteliğinin arttırılmasına yönelik bir sonuç çıkmalı diye düşünüyorum. Çünkü biz buradan çok kuruma mesaj vermiş olacağız.
Millî Eğitim Bakanlığına şöyle bir mesaj vermemiz gerekiyor: Okul-aile-veli üçgeninin mutlaka güçlendirilmesi gerekir. Çünkü, ailedeki iletişim sorunlarımız çocuklarımızın eğitimine, çocuklarımızın başarısızlığına yol açıyor ve dolayısıyla toplumun negatif anlamda etkilenmesi gibi bir süreçle karşı karşıya kalınıyor. Onun için, gerçekten Türkiye'de devletin kadrolarına baktığımız zaman çok büyük... Yani insan üzülüyor. Yani bugün Aile Bakanlığımız küçük gibi gözükse de 15 bin-20 bin kadrosu var, Millî Eğitim Bakanlığımız 1 milyona dayanmış, Diyanet İşleri Başkanlığı 100-150 bin kadroya sahip. Dolayısıyla -bu Komisyonun önemini vurgulamak için söylüyorum- bu toplumun bütün katmanlarının gerçeği burada, Komisyon üyelerimizin heyecanı ortada. Dolayısıyla, kurumlarımızın uzman kadroları da hazır buradayken... Yani, bürokrasideki alışkanlığımız şudur: "Onu dinleyelim, bunu dinleyelim."den öte, çok kısa ve net, hap gibi, sonuç çıkaracak, vurgu yapacak çalışmalar yapmamızı öneriyorum.
Boşanma nedenlerinin ortadan kaldırılmasına ilişkin şunu söyleyebilirim efendim: Aile Bakanlığımızın taşra birimleri aracılığıyla boşanmak için mahkemeye başvuran çiftlere yönelik boşanma sürecine ilişkin bir danışmanlık hizmetini geliştirme gibi bir öneri yapabiliriz. Yani, dilekçeyle mahkemeye giden, başvuran kişilere biz o süreçte kurumsal anlamda ne tür katkı verebiliriz, Bakanlık ne tür katkı verebilir, bunun üzerine kafa yormamız gerektiğini düşünüyorum.
Ekonomik gelişme diyoruz, bakın, az önce Salih Bey ifade etti, aslında nereden baktığınıza bağlı. Ekonomik gelişme dolaylı olarak boşanmayla mücadeledir. Niye? İnsanların gelirini artırırsınız ve dolayısıyla boşanma azalır gibi bir yaklaşım, korelasyon bazen aynı sonucu vermiyor, Salih Bey'in ifade ettiği gibi. Hükûmetimiz, bu anlamda, ekonomik gelişmenin ilerlemesi anlamında, kalkınması anlamında, hakikaten bu boyutuyla devlet olarak her türlü çalışmayı, işte, İŞKUR aracılığıyla, yerel yönetimler aracılığıyla ve değişik formülasyonlarla çalışıyor ama bu yetmiyor. Bu anlamda medya, medya planlaması, çok önemli bir görevimiz olduğunu düşünüyorum. Medya planlaması sadece Hükûmetin yapacağı bir şey değildir, medyayı yönetenlerin, medyayı yöneten insanların profesyonelce bu perspektifi kazanması lazım, kazandırmamız lazım. Medyayla ilişkilerimizin nasıl olacağına ilişkin bu konuda bir yol haritası belirlememiz gerektiğini düşünüyorum, bire bir görüşmedir veya... Çünkü, bu anlamda çalışırken yeni bir bilgi sahibi olduğum bir konu, Amerika Birleşik Devletleri'nde Ebeveyn İzleme Kurulu -dolayısıyla bu bir sivil toplum örgütü- bu sivil toplum örgütü aile değerlerine aykırı gördükleri dizilerde reklam verenler üzerinden baskı yapıyor. Yani, aile değerlerini tahrip eden dizilere ilişkin reklam veren insanları yok edici bir şekilde baskı yapıyor, sizin ürününüze ilişkin bir boykot. Yani, bizim toplumumuzun en kıymetli hazinesi ailedir. Bütün Batılı yazarların dün gıpta ettikleri bu toplumun maalesef ve maalesef çözünürlüğünü, çözülme sürecini gördüklerinde "Evet, sizin en güçlü yönünüz buydu." dedikleri aile mutluluğunun korunması noktasında bizim derhâl müdahale etmemiz gerekiyor. Zaten bir ihtiyaç var ki bu ihtiyaca binaen bu süreç... Eşi olmayan, evlenmiş ve ayrılmış bir insanın mutlu olmasını bekleyemezsiniz. Yani belki ayrılması mutluluk sağlamış olabilir ama mutlu bir aile düzeninin olması, hele hele çocuğu olan bir ailenin işinde başarılı olması, toplumla barışık olması mümkün değildir.
En önemlisi, empati yapamıyoruz yani ifade ettiğimiz gibi, en mutlu insanları belki de geliri en düşük insanlar olarak toplumda görünce eğitimi bir daha masaya yatırma ihtiyacı görüyoruz çünkü empati yapmıyoruz. Bilgi sahibi olmadan, işte, insan ilişkilerinde çok ciddi anlamda kredilerimizi tüketiyoruz, birbirimizle iletişim sorunu yaşıyoruz. Dolayısıyla sokakta yaşadığımız sorunun ailede daha fazlasını yaşıyoruz ve dolayısıyla aile müessesesi, mutlu bir aile şeyi yok olmuş oluyor. Bunun en büyük göstergesi şudur: Toplumumuzda kişisel gelişim uzmanlarının son zamanlarda arttığını görüyoruz. Buna ciddi bir şekilde emek vererek, para vererek, belki de yerel yönetimler anlamında, kamu kurumları anlamında bu insanlara para vererek mutluluk arıyoruz ve dinlediğimizde hakikaten içinde de bir şey olmadığını, belki toplumun bir iki öznesini örnek vererek, böyle bir sunum yaparak toplumda bir sektör oluştuğunu görüyoruz.
Benim söylemek istediğim, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi dinî değerlerimizi resmî olarak, kamu hizmeti olarak veren kuruluşumuzun birikimini yanımıza almamız lazım. Eğitim ordumuzun yönetiminden öğrenci-veli ilişkisine kadar mutlaka buradan eğitim camiasına bir mesaj çıkmalı. Aile Bakanlığımızın mutlaka taşra teşkilatları çok güçlendirilmeli. Medya ayağını da çok ciddi bir şekilde masaya yatırarak çalışmamızı devam ettirirsek usul anlamında, sonuç kısmının da takibini yapabilecek ve raporda kalmayacak, eyleme geçecek bir raporun çıkmasını temenni ediyorum.
Şimdilik teşekkür ediyorum.