Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı b) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c) Meteoroloji Genel Müdürlüğü ç) İklim Değişikliği Başkanlığı d) Türkiye Çevre Ajansı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 10 .11.2023 |
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli kurul üyeleri; 6 Şubat ve 20 Şubat depremlerinde sonuçların ağır olmasının ve müdahalede geç kalınmasının ölümcül sonuçlar doğurmasında devletteki neoliberal dönüşüm politikalarının, kamu hizmetlerinin piyasaya açılmasının, özelleştirmelerin, devletin bir şirket gibi yönetilmesinin, iktidarın devleti âdeta inşaat şirketlerine teslim etmesinin, denetimsizliğin, kamu-özel iş birliği projelerinin, kamuya ve yatırımlara yeterince bütçe ayrılmamasının temel faktör olduğu görülmüştür. Eğer bugün kamu hizmetleri çökme noktasına gelmişse ve müteahhitler bu kadar pervasızca ve kontrolsüzce binalar dikmiş, bu binalar on binlerce insanımıza mezar olmuşsa bu yıkım ve ölümlerde her şeyden önce bu sistemi kuranlar ve bu sistemden nemalananların kâr hırsları ve iktidarın ranta dayalı politikaları sorumludur. Bilim insanlarının bölgeye yönelik yıllardır dile getirdikleri deprem tespitlerine rağmen deprem gerçeğini görmezden gelen kent planlaması, imar ve yapı denetim çalışmaları, iktidarın çıkardığı imar afları yaşadığımız büyük felakete âdeta davetiye çıkarmıştır. Yine, iktidarın izlediği neoliberal politikalar; tarım alanları, dere yatakları ve biyoçeşitlilik açısından önemli olan alanların imara açılması felakete çağrı olmuştur. Yıllardır izlenen rant, talan ve betona dayalı inşaatlar ekolojik yaşam alanlarını yok etmiştir. En son 99 depremi sonrasında oluşan toplumsal duyarlılığı da değerlendirerek ülke genelinde deprem gerçeğine uygun kentleşme politikaları ile buna bağlı imar planları ve yapı denetim faaliyetlerinin hayata geçirilmesi gerekirken depremden sonra iktidara gelen AKP hükûmetleri bunun tam tersini yapmış; kentlerimizi deprem gerçeğinden uzak, sadece ranta dayalı, plansız yapılaşma ve imar uygulamalarıyla beton yığınlarına dönüştürmüş, göstermelik yapı denetim faaliyetleriyle inşaat sektörünü gerekli bilimsel denetimden muaf tutmuşlardır. Bu anlamda, deprem nedeniyle yaşadığımız bu acılar takdiriilahi değil, takdirisiyasidir.
6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler ve sonrasında 20 Şubat 2023'te Hatay merkezli yaşanan deprem sonucu 11 ilde en az 50 bin insan hayatını kaybetti -50 bin insan- bazı kentler neredeyse tamamen yıkıldı. Plansız kentleşme ve denetimsiz yapılaşma uygulamaları nedeniyle depremler felakete dönüşmektedir. Resmî verilere göre, 200 binin üzerinde bina yıkık, acil yıkılacak veya ağır hasarlı durumdadır. Bu büyük yıkık ve yıkılması gereken bina stoku, deprem sonrası ikinci bir felaket olarak tehlikeli atık statüsündeki asbesti de gündemimize taşımıştır. Asbest bir halk sağlığı sorunudur. Şimdi, bu enkazlar kaldırılacak... Yani gönüllü olarak faaliyet gösteren sağlık çalışanları alanda sürekli olarak, sürekli haberleştik ve yaz boyunca Hatay'da bir toz bulutunun kentin üzerinden hiç eksilmediğini söylediler. Asbest bir lif, evet, insanda kanser yaptığı da bilimsel olarak kanıtlanmış; akciğer zarı kanseri yapıyor veya "asbestos" denilen akciğer hastalıklarına neden oluyor. Asbeste maruz kalma süresi ve dozu arttıkça hastalık riski de artıyor; asbest için sağlık açısından güvenli bir limit değer de yok, asbeste maruz kalmak önlenmeli. Bireyde asbeste bağlı hastalıklar, maruz kalmayı takiben on ile elli yıl içerisinde ortaya çıkıyor, hemen açığa çıkmıyor. Asbest, dünya genelinde her yıl 255 bin ölüme neden oluyor, bu ölümlerin yüzde 90'ı iş yerinde asbeste maruz kalma sonucu meydana geliyor. Deprem bölgesinde yaygın olarak asbest var. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, 2010 yılından itibaren Türkiye'de de her tür asbest madenciliği, ticari kullanımı ve satışı yasak olmasına rağmen hem eski bina stokunda hem de kaçak kullanım sonucu yeni binalarda yalıtım malzemesi olarak kullanıldığı bilinmekte. Bu bilgiden yola çıkarak, deprem bölgesinde yıkılan ya da yıkılması gereken binalarda asbest varlığının olası olduğu varsayımıyla Temiz Hava Hakkı Platformu ve Türk Tabipleri Birliği tarafından başlatılan çalışmalarda 28 Ağustos ile 16 Eylül 2023 tarihleri arasında Adıyaman, Kahramanmaraş merkez ve Elbistan ilçesinde asbest analizi yapılmış; analizde Avrupa Komisyonu tarafından kullanımı tavsiye edilen elektron mikroskobu kullanılmış; analiz, TÜRKAK tarafından akredite edilmiş ve laboratuvarda gerçekleştirilmiş. Analiz sonucunda, Adıyaman'da 30 örneğin 2'sinde, Kahramanmaraş'ta 21 örneğin 8'inde, Elbistan'da 15 örneğin 2'sinde farklı türlerde asbest tespit edilmiş. Benzer şekilde, Çevre Mühendisleri Odasının Alman Deutsche Welle televizyonuyla birlikte yürüttüğü Eylül 2023 tarihli çalışmada, Hatay ilindeki 4 ayrı beldede yapılan incelemede 45 numunenin 16'sında asbest tespit edilmiş. Deprem bölgesinde asbest mevzuatı uygulanmıyor; Türkiye'deki ulusal mevzuata göre bir bina yıkılmadan önce asbestin varlığına dair incelenmeli, asbest bulunması durumunda ilgili yapı malzemeleri özel eğitimli asbest söküm uzmanları tarafından veya çalışanı tarafından yapılmalı. Asbest "tehlikeli atık" sınıfında. Buna göre, tehlikeli atıkların özel tesislerde nihai bertarafı gerçekleştirilmeli, asbeste maruz kalınan süre boyunca çalışanlar özel kıyafetler giymeli ve solunum maskeleri takmalı. Çalışma yapılan 3 kent merkezinde de solunma tehlikesi olan asbest bulunması, deprem bölgesinde asbest kullanımının olduğunu, enkaz kaldırma çalışmalarında bu tehlikeli maddenin uzaklaştırılmasına dair önlemlerin alınmadığını göstermekte. Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik'e göre, asbestle çalışanlar özel eğitim almış olmalılar; solunum maskesi, özel tulum gibi kişisel koruyucu donanımla donatılmış olmalılar. Bir başka deyişle, en fazla sekiz saat boyunca asbeste maruz kalınması gerekirken, bu koruyucu önlemler alındığı hâlde orada yirmi dört saat boyunca halkın bu asbeste maruz kaldığını da unutmamak gerekiyor ve limit değeri yok bunun. Tek bir lif dahi asbeste bağlı asbestoz ve mezotelyomaya yol açabiliyor on yıl ile elli yıllık süre içerisinde. Bu bir ölçüm, evet, sivil toplum örgütleri bunu değerlendirmişler ve yapmışlar.
Size sormak istiyorum açıkçası: Bakanlığımızın asbest ölçümüyle ilgili bu şekilde bir çalışması var mı? Herhangi bir şekilde 6 Şubat depremleri sonrasında herhangi bir ilde enkaz kaldırma çalışmaları faaliyetleri sırasında oluşan toza dair veya asbest liflerine dair bir ölçüm yapıldı mı? Şu anda bu şekilde bir asbest araştırması yapılmaktadır mıdır, sürdürülmekte midir? Ne kadar asbest söküm uzmanı şu anda bölgede faaliyet göstermektedir? Asbeste dönük olarak enkaz kaldırma faaliyetinde bulunan kurumlar, şirketler gerekli önlemleri almakta mıdırlar; maske ve tulum ve benzeri gibi? Asbest hafriyatında kullanılan kamyonlar örtülü müdür? Enkazı henüz kaldırılmamış tüm binalar asbest risk değerlendirilmesinden en azından bundan sonra geçirilecek midir? Tehlikeli atık sınıfında asbestin güvenli biçimde nihai bertarafına yönelik olarak nasıl bir prosedür işlenmektedir?
Sorularım da bunlar.
Teşekkür ederim.