| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu g) Kalkınma Bakanlığı h) Türkiye İstatistik Kurumu ı) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı i) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı j) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı k) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 15 .02.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokrat arkadaşlar, değerli milletvekili arkadaşlarım ve değerli basın emekçileri; hepinize iyi bir gün diliyorum.
Sayın Bakan, şimdiden 2016 merkezî yönetim bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Tabii, Sayın Bakan, daha önce de bu Komisyonda birkaç defa dile getirildi ama Bakan arkadaşlarımızın gelip burada 2002'yi bir milat olarak koyup "2002 öncesi ve 2002 sonrası" gibi bir ayrıma gitmek üzere kendi bütçe sunumlarını yapmaları bizim tarafımızdan artık anlaşılmakta güçlük çekiyor. Şöyle ki: Bundan önce burada bulunan arkadaşlar söylüyor yani 2011'de de gelindiğinde -dokuz yıl önce- "2002'den önce, 2002'den sonra" diye sunumlar yapılıyor; 2013, 2014, 2015'te de yapılıyor. Yani, bunu her yıl tekrar etmenin çok fazla bir manası yok, bazı açılardan da istikametin çok ilerlemeye tekabül etmediğini de ifade edelim.
Bakın, Sayın Bakan, bir ülkede siyasallaşması kabul gelinmeyecek kurumların başında adalet kurumu veya yargı kurumu gelir. Çünkü birçok açıdan bazı kurumların siyasallaşmasının tolere edilebilir bir tarafı vardır ama adalet kurumunun, yargının siyasallaşması artık ülkenin bir bütün olarak idari sorgulanması sürecini beraberinde getirir.
Şunu söyleyelim: Hani, sunum kitapçığınıza da dercetmişsiniz ve ifade ediyorsunuz, işte, bağımsız ve tarafsız bir yargıdan söz ediyorsunuz ama toplumsal algının, çok farklı siyasal, sosyal, toplumsal 02.47 yargının cumhuriyet tarihi boyunca hiç bu kadar siyasallaşmadığı yönündeki tartışmalarına birçok açıdan müdahil olunduğunu ifade edeyim. Hatta daha ileri giderek söyleyeyim, bakın, gerek Sayıştay Denetçileri Derneği SAYDER gerek Bakanlığınız personellerinden oluşan Demokrat Yargıçlar, YARSAV, bizzat kurum personellerinizin, yargıçlarımızın üye olduğu kurumlar bile yargı kurumunun bir siyasallaşma kıskacı altında olduğunu ifade etmektedirler. Bu konuda açıklamalarını ve yazılarını okumaktayız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onlar siyaset yaptılar.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama Sayın Bakan, bakın, meslek örgütleridir, ben hani bir Kanarya Severler Derneğinden söz etmiyorum, en nihayetinde bir meslek örgütünden söz ediyorum. Şüphesiz, açıklamalarının siyasete tekabül eden taraflarının olduğunu ben de kabul ederim ama şöyle bir toplumsal algıyla karşı karşıya olduğumuzu hepimizin ortak payda olarak kabul etmesi gerekir ki yargının fazlasıyla siyasallaştığı yönünde bir toplumsal algı var. Ben bunu toplumun yüzde 100'ü için söyleyemem, zaten bu işin doğasına aykırı olur ama çok farklı toplumsal kesimler tarafından bunun tartışılıyor olması en başta sizin, daha sonra da hepimizin dikkate alması gereken bir husustur.
Bir diğer konu Sayın Bakan, evet, ben önemserim, hani yargıdaki gelişme ve ilerlemeleri bütçeden ayrılan paya, artırılan personel sayısına, yapılan binalara, düzeltilen fiziki koşullara, bilişim teknolojilerinin yargıda artık kullanılması süreçlerine bağladınız, ben bunları asla görmezden gelmem. Şüphesiz, evet, bu gelişmelerin yargı süreçlerinde kullanılıyor olması ancak yargıda çalışanların koşullarını rahatlatır. Bütçeden ayrılan payın artması, fiziki koşulların düzeltilmesi, artan personel sayısı, bilişim teknolojilerinin Bakanlığınız bünyesinde ve yargıda kullanılıyor olması çalışma koşullarını düzeltir ama bunlar yalnız başına yargının bağımsız ve tarafsız olduğuna bir karine oluşturamaz, yetmez daha doğrusu. Bu, sadece işin bir bölümüdür.
Bir diğer husus, Sayın Bakan, bazı sıklıkla karşılaştığınız eleştiri ve önerilerle ilgili olarak -belki bir bölümü tekrar olabilir ama- yargılamalar bütün bu sözünü ettiğiniz iyileştirmelere rağmen çok uzun sürüyor. Hâlâ 2016 Türkiye'sinde, düşünün, tutuklama bir tedbir amacı güderken neredeyse cezasını tamamlamaya yakın bir süreye kadar tutukluluk hâlinin devam etmesi yargıdaki en önemli problemlerden biridir.
Bir diğer husus, Ceza Kanunu'ndaki farklı maddelerden yargılananların yargısal süreçlerinin eşit bir düzlemde sürdürülüyor olmaması da adalet duygusunu zayıflatıyor. Bakın, birazdan söyleyeceğim. Örneğin, bir ay önce Denetimli Serbestlik Yasası'nın bir beş yıl daha uzatılması hususundaki torba kanun maddesi Komisyonumuza geldi. Orada da ifade ettim, Genel Kurulda da ifade ettim. Bu, bakın, herhangi bir cezadan, özellikle de siyasi bir davadan veya düşünce suçundan on yıla yakın cezaevi yatan biri cezasının yüzde 10'una tekabül eden geri kalan bölümünü denetimli serbestlikle geçiremiyor. Niye? Çünkü "TMK" demiş ayırmışız veya "cezaevindeki disiplin suçuna riayet etmemiş olanlar" demişiz, ayırmışız. Ama, hani -ne olursunuz, şu sözümü mazur görün ama- tecavüz suçundan, hırsızlıktan, mafyacılıktan yatanlar bu maddeden istifade edebiliyor. Yani, Özgecan'ın katili istifade edebilecek -Allah korusun, umarım öyle bir şey olmaz- ama bakın, Can Dündar ile Erdem Gül eğer ceza yerse denetimli serbestlikten istifade edemeyecek yani böyle bir realiteyle karşı karşıyayız. Hani -ben halk deyimiyle söyleyeyim Sayın Bakan- adi suçlar-siyasi suçlar ayrımı vardır. Yani, bu iki ayrımda özellikle siyasi suçluların bunun dışında tutuluyor olması bence eşitlik ilkesine aykırıdır.
Bir diğer husus, Sayın Bakan, bazı yargıçlarımızın kararıyla yapılan yargılamalar neticesinde ceza almış bazı kişilerin uluslararası hukukta, uluslararası yargılamalarda ülkemizin mahkûm edilmesi sonucunu doğuran kararlarıyla karşı karşıya geliyoruz. Elimde bir bilgi belge olmadığı ve üç dört gündür araştırdığım hâlde ulaşamadığım için söylüyorum. Yani, biz taraf olduğumuz bazı uluslararası sözleşmeler ve yargı kurumlarının kararının esası gibi bir durumla karşı karşıyayız. Örneğin, şimdiye kadar yargıçlardan kaynaklı ihmallerde uluslararası hukukta mahkûm olduğumuz kararlarla ilgili kaç yargıç hakkında işlem yapılmıştır? Yani, bu cezalar ve mağduriyetlerle ilgili yargıçlara dönük kaç işlem yapılmıştır? Acaba Bakanlığınız bünyesinde böyle bir sayı, böyle bir veri var mıdır?
Bir diğer husus, Sayın Bakan, özellikle kadına dönük taciz, tecavüz, şiddet ve katletme olaylarında yargının çok etkin çalışmadığı hususunda veya hafifletici bazı nedenlerin öne sürülmesi nedeniyle, özellikle kadına dönük taciz, tecavüz ve öldürmelerde etkin bir mahkeme sürecinin işletilmemesi veya sonuç olarak bu yönde etkin bir cezayla karşılaşmaması gibi bir durum söz konusu. Belki de bu konuda toplumsal vicdanı rahatlatan karar ilk kez Özgecan davasında çıkmıştır. Ama ondan öncekilerde, özellikle kadına dönük saldırılarda yargılamaların çok etkin yürütülmediği hususunda bir kanaatimin olduğunu ifade etmek isterim.
Bir diğer husus, Sayın Bakan, bugün gerçekten Bakanlık bütçesinin görüşülmesi süresinden, evet, hepimiz neden olduk, zamanınızı çaldık. Bakın, orada tartışılan konulardan biri, gerek 7 Haziran gerekse 1 Kasım seçimlerinden önce HDP'nin seçim bürolarına, parti teşkilatlarına hatta en son genel merkezine silahlı saldırılar oldu. Bunlarla ilgili, Allah aşkına, kaç dava açıldı Sayın Bakan? Bir tek bir Genel Merkez saldırısı davasına dönük -bakın, bugün hukukçu arkadaşlarla görüşerek geldim- bir kişi ceza aldı, orada da Genel Merkezde şahsa ait 2 bilgisayarın çalınması, götürülmesiyle ilgili bir işlem yapıldı, ceza da hükmün ertelenmesi kapsamında değerlendirildi.
Şimdi soruyorum Sayın Bakan: Adalet ve Kalkınma Partisine bir grup gelse, çetevari saldırsa, silah kullansa, yaksa, ilk iki katını kullanılmaz hâle getirse sizce adalet ve yargı böyle bir işlem mi yapar?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YILDIRIM (Muş) - Yani bu anlamda hani "Eşitlik ilkesi gözetilmeli ve yargı bu siyasal süreçlerin dışında kalarak yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını esas alarak işlemlerini yürütmeli." diyoruz ya, bu konuda vicdanlarımızın tatmin edilmediğini düşünüyoruz.
Bir diğer husus Sayın Bakan: Malumunuz 64'üncü Hükûmet Programı'nın okunduğu gün Diyarbakır Baro Başkanımız Tahir Elçi katledildi ve daha sonraki bir süreçte siz de hem Diyarbakır'da Baroyu hem ailesini ziyaret ettiniz.
Sayın Bakan, üç aya yakın bir süre geçti. Bunca kameraya rağmen, bunca görüntüye rağmen sadece "Olay yeri inceleme yapılamadı." diye bugüne kadar hiçbir işlemin yapılmaması vicdanen sizi rahatsız ediyor mu etmiyor mu? Bir gözaltının, bir şüphelinin bugüne kadar açığa çıkmamış olması, gerçekten delillere ulaşılmamayla açıklanabilir mi? Yani yargının en önemli ayaklarından biri ve ülkemizin en önemli kentlerinden birinde savunma kurumunun Başkanı katledildi ve birçok kanal çarşaf çarşaf bu görüntüleri servis etti ve bununla ilgili etkin bir soruşturmanın hâlâ yürütülmemiş olması.
Son olarak Sayın Bakan, hasta tutsaklarla ilgili elinizde bir rakam var mı? Adli tıp kurumlarının etkin çalıştığını düşünüyor musunuz?
Sonuç olarak şununla bitirmek istiyorum...
Sayın Başkan, eğer iki dakika daha verirseniz kesinlikle bitireceğim.
BAŞKAN - İkinci defa uzatacağım, tamam.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Bakan, Sayın Öcalan kimileri tarafından bir örgüt olarak görülebilir kimileri tarafından bir halk lideri olarak görülebilir. Nasıl addederseniz edin, şu devletin nezdinde bir hükümlüdür ve hükümlünün, ülkedeki bütün hükümlülere tanınmış hakları vardır. Vicdanınız rahat mı? 5 Nisandan beri bir hükümlünün bütün hakları kısıtlanmış, dış dünyayla bağlantısı kesilmiş. Bir imtiyazdan falan söz etmiyoruz, sadece hükümlü haklarından söz ediyoruz. Aile ziyareti yok, dört buçuk yıldan beri avukat ziyareti yok, hiçbir görüşçüsü yok, dış dünyayla bağlantısı yok. Hükümlü hakları temelinde, bakın, sadece hükümlü hakları temelinde söz ediyorum. Hani, üçüncü şahıs görüşçüleri olarak nitelendirilen kişilerin ziyareti zaten hak getire yok, telefon görüşme hakkı yok ailesiyle. Özel bir hukuk mu uygulanıyor? Bunun bir cevabı var mı, yasalarda karşılığı var mı Sayın Bakan?
Sonuç olarak da -herhâlde cevabını veremeyeceksiniz gibi bir peşin hüküm belirtmek istiyorum- sekiz aydır, fazla değil 4 defa -Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürümüz burada- cezaevi ziyaretim için başvurum var. Biri benim seçim çevremin, partimin il eş başkanı. Ziyaret etmek istiyorum, neden cevap verilmiyor Sayın Bakan? Olumlu olumsuz bir cevap yok. Herhâlde buna bir cevabınız yok sizin. Biri, Can Dündar ve Erdem Gül'ü ziyaretle ilgili.
Yani partiye göre ayrı bir hukuk mu uygulanıyor Sayın Bakan? Bakanlığınızın gerçekten bu soruya cevabını çok merak ediyorum. Bir de verilmiş bir milletvekilinin bir dilekçenin... Kaldı ki bırakın milletvekilini, normal bir yurttaşın bir dilekçesinin cevaplanma süresi bellidir. Neden olumlu olumsuz bir cevap verilmez yedi sekiz ay boyunca. Ya değilse.
Bakın, buna eğer tatminkâr bir cevap vermezseniz, Bakanlığınıza bu konuda farklı siyasi talimatların verildiği ve o çerçevede işlemlerin yapıldığı konusunda yorum getireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yıldırım, toparlamanız için tekrar süre veriyorum.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Öbür türlü, bakın, başka bir şeyden söz etmiyorum, 550 milletvekilinin kullanmakla mükellef olduğu hak. Bazı arkadaşlarımız hukukçudur, vekil olmadan önce avukat olarak istediği gibi ziyaret edebiliyorlardı. Vekil olunca o haklarını kullanma askıya alınmış oluyor ve şimdiye kadar yıllar boyunca devam etmiş bir uygulamadan ve teamülden söz ediyoruz. Cevap dahi yok.
Bakın burada, evet, biz muradımıza ermemiş olabiliriz, ziyaret etmemiş olabiliriz ama unutmayın ki sadece ve sadece şuna hizmet eder: Bakanlığınıza duyulması gereken saygıyı eksiltmiş olursunuz bu gibi tarafgirlikler ve herkese uygulanması gereken eşitsizliği sağlamamakla.
Teşekkür ediyor, tekrar Bakanlık bütçenizin size de ülkemize de hayırlı olmasını diliyorum.