Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı b) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c) Meteoroloji Genel Müdürlüğü ç) İklim Değişikliği Başkanlığı d) Türkiye Çevre Ajansı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 10 .11.2023 |
AYTEN KORDU (Tunceli) - Teşekkürler.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın hazırun; teşekkür ederim.
Öncelikle, bulunduğum, vekili olduğum Dersim'de çevre ve iklimden bir türlü bilgi alamadık kendilerinden, kendi bulunduğum ilde bile doğru düzgün veri elde edemiyorum; bunu belirtmek istedim Bakan buradayken.
Yine, Bakanıma şunu söylemek istiyorum: Bir soru önergesi verdim bunun üzerine, deprem bölgesinde ilimiz, Dersim ili ama soru önergesine cevap alamadım. Belki bugün, Sayın Bakanım, bu soru önergesini uygun görürse alır ve cevaplarını bize verir diye düşünüyorum.
Bir bütçe daha maalesef ne kadınların ne toplumun ne de ezilenlerin bütçesi olabildi, bunu söyleyerek başlamak istiyorum. Çünkü bütçedeki yaklaşım ne kadar toplumu sömürebilirim, ne kadar sermayeye kazandırma politikası uygularım politikasıdır. Bu nedenle toplumun büyük bir kesimi ekonomik olarak yaşamını sürdürememekte, yoksullukla ve açlıkla baş başa bırakılmaktadır. Çünkü AKP, çevre politikasıyla başta kadınlar olmak üzere, işçilerin, emekçilerin, emeklilerin ve öğrencilerin dâhil olduğu tüm toplumun yaşam varlıklarını yok etmektedir. Doğamız sömürülmekte, suyumuz, toprağımız, yaşam alanlarımız, içine alınan bütün ekolojik döngüyle birlikte, aslında zehirlenmeye devam etmektedir. Ekolojik yaşam; sistematik şekilde tarım alanlarının ve ormanların yağmalanması, suyun ticarileştirilmesi... Verimli topraklar başta termik santraller olmak üzere her türlü enerji projesine, sanayi kuruluşlarına, maden ocaklarına yani sermaye lehine verilmektedir. Daha fazla kâr saldırganlığından hareketle doğamız tüketim nesnesi hâline getirilmiştir. Devletin sermaye lehine ortaya koyduğu bu anlayış, 21'inci yüzyılda çok daha derin bir noktaya evrilmiştir. Tam da bu sebeple Maden Kanunu 10 kezden fazla değişikliğe uğratılmıştır. Yandaş firmalar, bu maden alanındaki rant uğruna bütün ekosistemi yok sayan bir tutumla bu alanda rekabete girmişlerdir. Yaşanan facialar göz önüne getirildiğinde, devletin madencilik alanındaki denetleyici ve düzenleyici rolü askıya alınmış ve tersine, denetlemeyen ve düzenlemeyen bir politikaya bürünmüştür.
Enerji Bakanlığı, 2020 yılında, sahaların mera mı, orman mı, tarım alanı mı, doğal ya da ekolojik sit alanları ya da su havzaları olup olmadıklarına bakmadan, 68 il, 766 bölgede, Türkiye'nin yüz ölçümünün yüzde 1,14'ünü kapsayan 892.814 hektar alanda maden arama ve işletme ihaleleri yapmıştır. Sermayeye peşkeş çekilen maden sahalarının işletmesiyle tarım alanları, meralar, sular, kısacası bütün ekolojik hayat zehirlenerek yavaş yavaş ölüme terk edilmektedir.
Bu anlayış bağlamında, iktidarın ekonomi politikaları "kalkınmacılık" diye başlayarak, özellikle madencilik, inşaat sektörü ve kentsel mekânların yeniden dağıtımı üzerinden sermaye sınıfının ortak çıkarı olan rant kavramı, iktidarın kalkınmacı politikasının temel anlayışını oluşturmaktadır. AKP iktidarı, bu anlayışla doğayı ve kültürü yok ederek gıda güvenliğini riske atıp, başta kadın yoksulluğunu daha da derinleştirip, işsizliği yaygınlaştırıp insanları yerinden yurdundan etmektedir. Çünkü maden politikaları gibi yaşam alanlarını yok eden politikalar... Aynı zamanda bu politikalar, bulunan bölgelerde bir insansızlaştırma politikası olarak da sürdürülmektedir.
Bu yaklaşımla, vekili olduğum Dersim dâhil pek çok ilde, özellikle maden politikaları yürütülmeye devam etmektedir. Vekili olduğum Dersim'de katliam ve sürgünlerle Kürt ve Alevi halkına yaşatılan insansızlaştırma, asimilasyon politikası şimdi de madencilik ve güvenlik barajları politikalarıyla aslında sürdürülmeye devam etmektedir. Pek çok ilimizde uzun süredir devam eden maden çalışmaları, özellikle belirli şirketler tarafından sürdürülmektedir. Dersim coğrafyasında yani Sivas, Erzincan, Elâzığ, Bingöl gibi pek çok ilimizde maden arama çalışmaları büyük oranda yürütülmeye devam etmektedir. Özellikle altın madenciliği, çevresel sorunların yaratılması... Yani sonuçları ölümcül olarak ortaya çıkacak projelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Kordu, süreniz doldu.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Rica ediyorum, bitireceğim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sözlerinizi toparlamak için açıyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, rica ediyorum, süreye uyalım. Arkadaşlarımız yorgun bekliyorlar, on iki saattir buradayız.
Buyurun.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Maden kullanımı belli bir kamusal denetime ve planlamaya tabi olmadan topraktan ağır kimyasallar alınarak yaşam alanları zehirlenmekte ve çeşitli şirketler aracılığıyla sömürge madenciliği geliştirilmekte.
Özellikle Erzincan İliç bölgesi Munzur havzasında, Anagold Madencilik denilen ve Kanada menşeli olan madencilik faaliyeti, hiçbir kamu yararı olmayan, kamuoyunda siyanür sızıntısıyla gündeme gelen... Munzur havzası denetime kapatılmış; oraya gitmek isteyen Dersim Konseyi dâhil pek çok STK engellenerek sorun çeşitli para cezalarıyla kapatılmak isteniyor. Bu havza çok büyük bir alan. Siyanürün su kaynaklarına sızması hâlinde çevre illerle birlikte Fırat havzasından Bafra Körfezi'ndeki suya kadar karışma riskiyle karşı karşıya. Dersim, kendine has bir endemik bitki örtüsüne sahiptir. Bu bitki örtüsünün korunması gerekmektedir, maden ocakları bu bitki örtüsünün yaşam alanlarını tahrip etmektedir.