| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu g) Kalkınma Bakanlığı h) Türkiye İstatistik Kurumu ı) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı i) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı j) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı k) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 15 .02.2016 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, öncelikle "Adalet mülkün temelidir." sözü her yerde yazıyor, buradaki "mülk"ün de hukuk olduğunu defalarca söyledik yani hukuk devleti ilkesinin baştan korunması gerektiğini söylememiz lazım. Sayın Bakan da konuşmasının belli yerlerinde söylüyor, hem algı açısından hem de beklenti açısından bunları dile getirmiş. Yani özellikle bize de çağrıda bulunmuş, o kısmını sizinle paylaşayım: "Buradan çağrıda bulunmak istiyorum." diyor 6'ncı sayfada, Sayın Bakan konuşmasında, "Parlamentoda temsil edilen tüm siyasi partiler ve bütün kamuoyunu, yargıyı siyaset üstü bir konu olarak görmeye ve Anayasa'mızdaki yargıya ilişkin maddeleri, siyasi görüşlerimizi bir kenara koyarak yeniden ele alarak yazmaya davet ediyorum." diyor. Biz de öncelikle sizi davet ediyoruz Sayın Bakan. Önce siz bunu bir yapın, uygulayın, sonra biz de peşinizden gelelim. Yani her konuda kadrolaşma yaparsanız, HSYK'yı tahakküm altına alırsanız, bir paralel bahanesiyle hallaç pamuğu gibi her tarafa atarsanız, onlar olurken de beraber yaparsanız, Anayasa'yı değiştirirken beraber yaparsanız, sonrasında "Bu algıyı kim yarattı?" diye sormak lazım. Yani yasama, yürütme, yargı erkinin tamamını birbirine birleştirir, şimdi de konuşmamızın başında usul tartışırken buraları hercümerce uğratıp ondan sonra da "Efendim, iki başlılık, üç başlılık oluyor, başkanlık sistemi bize daha iyidir." derseniz, o zaman nasıl inanacağız size. Yani hukuk devletini tesis etmek başta Adalet Bakanlığı olarak -buradaki kurumların genel sekreterleri burada, yargı erklerinin başkanları olmasa da yöneticileri burada- öncelikle o kurumlara ve başta Hükûmete ve Hükûmetin içerisinde de size düşüyor. Siz bize iyi örnek oluşturacaksınız ki biz de bunu yapacağız.
Şimdi, başlarken konuştuk, İç Tüzük'le ilgili tartıştık, arkadaşlarımıza doğrudan olmasa da söyledikleri üzerinden bir şeyler söyledim ama burada sadece bize cevap vermeniz, verdiğiniz cevapları da hikâyeden, arkadaşlarımızın mevzuat hukukunun içerisinden bir şeyler alıp bize mevzuatı hatırlatması bir cevap değil. Yarın da verseniz, bugün de verseniz onlar cevap değil, kusura bakmayın. Hemen anında da veriyorsunuz, yazılı da veriyorsunuz; yazılı verdiğiniz cevabın da sözlü cevaptan bir farkı olmuyor. Arkadaşlarımız yeni olduğu için sizin eski verdiğiniz cevapları bilmiyorlar. Onun için, verince sanki bir şey gelecek zannediyorlar.
Yani ben geçen yıl da size söyledim, aynı şekilde yine konuştuk -tutanaklar burada- onları da söyledim, aynı şekilde söylediklerimizin hepsi duruyor. Maalesef bu hukuk sizin tarafınızdan kanun eliyle katlediliyor. Yani hukuk, kanun eliyle katlediliyor.
Yani şimdi soru sorduk, cevap geldi. Şimdi gelse ne olur, gelmese... Gelen cevabın özetini tekrar söyleyeyim, arkadaşlarımızın çoğu yeni olduğu için çünkü burada birkaç arkadaşımın dışında eski Komisyon üyesi kalmadı Sayın Bakanım. Siz hatırlıyorsunuz ama hatırlamıyor "Sayın Günal ne diyor?" diye şaşırabilirler.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ondan önceki sene de sormuştum Sayın Bakana, yine geçiştirmişti, yazılı sordum tekrar geçiştirdi, sözlü olarak hatırlattım -hani ne söylüyor bu, havada kalmasın diye söylüyorum- bir hâkim raporluyken bir işleme okey verebilir mi? Raporlu olan bir hâkim adına bir tescil yapılabilir mi? Hâkim raporluyken adına yapılıyor. Avukatın avukatlık belgesi sahte. Hâkim raporluyken beraber olup kişinin azlettiği avukat ile belediyenin avukatı birleşiyorlar, hâkimin imzasını taklit ediyorlar, soruşturma talebi açılıyor başsavcılığa. Adalet Bakanına soruyoruz, "Takdiri bizdedir." diyor. Şimdi, ben o hukuk devleti ilkesine nasıl güveneceğim? Kendisi ifade vermiş, "Ben raporluydum." diyor yani başsavcıya şikâyet var. Başsavcının cümlesi şu arkadaşlar: "Gereksiz kaosa yol açacağından..." Bir daha tekrarlıyorum, Sayın Bakana yazılı olarak verdiğim için uzatmıyorum, gereksiz kaosa yol açacağından soruşturmaya izin vermiyor. Düşünebiliyor musunuz, ne demek gereksiz kaos? Yani, savcının sahte imzayla işlem yaptığı, hâkim yerine birilerinin sahte imzayla işlem yaptığı ortaya çıkınca kaos şöyle olacak: Çünkü, avukat belediyenin avukatı. Çünkü, avukat AKP'li belediyenin avukatı. Söylenen yerde, stadyum yerinden pay isteyen bir vatandaşın -burada Meclis aracılığıyla, bu "kanun eliyle hukuku katletmek" dediğim ve kitabını yazdığım konuyla ilgili... Şimdi, hani şehir rantları alalım diyorsunuz ya rant artışı olduğunda- kamulaştırılan malına yeni değer biçildiği için de para istemesinden ibaret. Bu davanın üstünü kapatıp iflas, devir, bir sürü, uzun olduğu için söylemiyorum. Dolayısıyla, ben nasıl güveneceğim, o vatandaş sizin adalet inancınıza nasıl güvenecek? Anlamak zor. Onun için, hukuk devleti ilkelerine uyalım derken bizim buna dikkat etmemiz lazım.
Şimdi, başta Sayın Cumhurbaşkanı daha şey içerisinde kendisini ziyaret eden hukukçularla konuşurken yine söylemiş, "Adalet yoksa devlet yoktur.", tersinden, adalet mülkün temelidir. Ama ben diyorum ki AKP döneminde maalesef, mülk, mal olarak anlaşılmaya başladı, bizim mülkün temelini nasıl yaparız? Arkadaşlar, gülüyor ama bunu size defalarca söyledim. "Torbadaki Hukuk" kitabının içindekilerden bir tanesi, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği özelleştirme ihalelerini yeniden, 5'inci defa meşrulaştırmak yani "Burada yanlışlık var, iade edin." dediği, "İmkânsızlık nedeniyle iade edemiyoruz." dedikleri kamu varlıklarını yeniden onlara teslimini tebliğ etmek. Artı, doğrudan adrese teslim dedim size, Kamu İhale Kurumu düzenlemeleri. Danıştayın iptal ettiği, buradalar, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği şeyleri yeniden yeniden bize getirmek, başka izahı var mı, "kanun eliyle hukukun katli" diye ondan diyorum. O zaman bizim güvenimiz kalmıyor ki. Sayın Cumhurbaşkanı güzel söylemiş, "Adalet yoksa devlet yoktur." Katılıyoruz, adalet mülkün temelidir ama size zarar verdiği zaman, her tarafı altüst etmek adalet duygusu değildir. Adalete, Anayasa Mahkemesi kararlarına, Danıştay kararlarına Cumhurbaşkanı da dâhil herkes uymak zorundadır. Şimdi, kendisi adaletsizliğe isyan ederken, Birleşmiş Milletlerde Güvenlik Konseyinde biliyorsunuz, ne diyor? "Dünya 5'ten büyük." Ben de buradan hatırlatıyorum: "Türkiye ve Türk milleti 1'den yani Recep Tayyip Erdoğan'dan büyüktür." Hukuk herkesten üstündür, hukukun herkese eşit uygulanması gerekir. İşimize geldiği zaman yapacağız; yok, ben Danıştay kararlarını dinlemiyorum, yapıyorum. Ya, onu yapacağına uydursana hukuka o zaman, iznini zamanında alsana, aykırı bir şey varsa o yapıyı düzeltsene. Yani, onu yapalım, altı ay sonra olsun. "Ben yaptım, oldu." olduğu zaman olmuyor Sayın Bakanım. HSYK diyorsunuz, şunu diyorsunuz, arkabahçe hâline geldi, "Biz getirmedik.", sonra da kalktınız burası paralel olmuş diye siz kavga ettiniz. Anayasa'yı çıkarırken hep beraberdiniz, herkes evetçiydi, ta Pensilvanya'dan kalkıp gelecekti hani, sonra düşman oldunuz. Yani, bunları tartışmadan sizin dediğiniz gibi, kusura bakmayın, pek aklımız, böyle algıyı biz yaratmıyoruz. Yani, önce sizin buna uymanız lazım ki biz de ha, hakikaten hoşumuza gitmiyor ama bu adaletli bir karar, ne yapalım, böyle oldu diyebilelim. Onu diyemiyoruz, maalesef öyle bir şey bizde uyandıramıyorsunuz. Çünkü vatandaşın güveni sarsıldığı zaman bunu geri getirmek mümkün değil.
Şimdi, UYAP'la ilgili söylüyorsunuz. Yani, güvenliği nasıl? Bir sürü, bunlar üzerinden seçim sistemiyle ilgili daha önce size söyledik, "UYAP üzerinden veri girişi yapılıyor." dedik. Bunun algoritması var, bunun seçim güvenliğinin ötesinde veri güvenliği var, yeni şeyleri tartışıyoruz. "İcra daireleri on-line haciz yapıyor." diyorsunuz. Şimdi buradaki arkadaşlara soruyorum, şahsi takip ettiğim bir şey var: Bir haciz işlemini UYAP üzerine on-line olarak girme yetkisi icra dairesinin mi, ilgili kuruluşun mu? Yani, karar kesinleştikten sonra, diyelim ki bir maaş üzerine benden alacağınız var, haciz koyacaksınız. Bu işlemi icra dairesi mi UYAP'a giriyor, kesinleştikten sonra, alacağı olan veya borcu olan ilgili kurum mu giriyor? Kim bunu takip ediyor? Vakayı daha net söyleyeyim: Bir nafaka davasında kesinleşmiş şeyi SGK, ilgili kurum ve icra dairesi seyrettiği için bir hanımefendi bir seneden fazla sıfır şeyle mağdur oldu. Özünü de söyleyeyim, diyor ki: "UYAP'a girilmemiş." E, kimin suçu? 2-3 tane de yazı var kurumlar arasında. Şimdi, nasıl güvenecek o kadın hukuka? Mahkemenin hüküm verdiği, haciz konulsun diye üzerine kaşe bastığı dosyanın zamanı gelmeden emekli edilip adamın parasını alıp gitmesini seyrediyor; avukat ayrı, avukat zaten ayrı bir dava, icra ayrı, kurum ayrı; herkes göz yumuyor ve gidiyor. Vatandaş şimdi, hukuka nasıl güvenecek, onu soruyorum. Bana, bilen varsa da kim sorumlu, onu da söyleyin, zaten size de intikal edecek, dava açmışlar, sonrası gelecek ama güveni sarsılıyor, o insanın güveni. En kötü şartları yaşıyor, çocuğuyla nafakasız kalıyor.
Anayasa'yla ilgili, değerli arkadaşlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, az mı verdin süreyi? Beş dakika verdin gibi sanki.
BAŞKAN - Yok, on dakikanız bitti, ek sürenizi verdim.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şimdi, Sayın Başkan, biz Anayasa'yla ilgili bu hususlarda Uzlaşma Komisyonuna üye verdik, daha önce de 60 maddede uzlaşıldı ancak Milliyetçi Hareket Partisi olarak toplum sözleşmesi niteliğinde bir anayasa yapılmasından, bireylerin haklarıyla ilgili genel koruma hükümlerinden bir taviz verme şansımız yok, özgür bireylerden yanayız ama bu yapılırken de bir etnik kökene, bir coğrafi bölgeye, bir mezhebe, bir dinî gruba, fark etmiyor, kim olursa olsun kolektif hak verilmesine yol açacak ve federatif bir yönetimin altyapısını oluşturacak bir şeye de hiçbir zaman izin vermeyeceğimizi ve buna karşı olacağımızı söylemek istiyoruz. Herkes için demokrasi, herkes için özgürlük. Yani, filancaya şu kadar, falancaya bu kadar, ayrımla bunu yapma şansımız yok. Bunu kabul etmediğimiz takdirde bir tarafta feodalite devam ediyorsa orada özgürlükten bahsetmek, ağalık varsa, bireylerin özgürlüğünden bahsetmek mümkün değildir, bunu kim yaparsa yapsın, ister kurumlar ister şahıslar, o özgürlüklerin kısıtlandığını düşünüyoruz.
İstinaf mahkemeleriyle ilgili de, geçmişten bugüne söylüyoruz, aynı minval üzere, istinaf mahkemelerinin bir bölge mahkemesi olarak başlaması, sizin de dediğiniz gibi, 2004'te -özellikle konuşmanızda söylediniz- Avrupa Birliğiyle balayı yaşadığımız dönemde Diyarbakır üzerinden Avrupa Birliği fonlarıyla oraya bir binanın öncelikle yapılması ve diğer yerlerin planlanmadan bakılmasına da bu şüpheyle baktığımızı, bu konularda daha hassas olunması gerektiğini... Evet, yeniden bir yargı reformu yapılabilir ama bu işi istinaf mahkemesi diye bölgeselleşmeyi derinleştirecek...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Erzurum'a da yaptık, Ankara'ya da yaptık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, ilk başladığı yeri söylüyorum ve 2004'te...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - 3 yer eş zamanlı başladı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - İşte, yani onu söylüyorum Sayın Bakanım. Hangisinin fonunun Avrupa Birliğinden geldiğini siz benden daha iyi biliyorsunuz, onun için söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Günal, tekrar ek süre veriyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Dün de söyledim, mayın temizleme konusu vardı Ermenistan sınırında, düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü diye... Yani, İçişleri Bakanlığı girmiş, Avrupa Birliği girmiş, iptal ettik, sonunda Mayın Merkezi kuruldu, "Size mi geçti?" diyorum, "Evet." diyor ama parasını yine UNDP veriyor, Birleşmiş Milletler. Öldük mü ya, 40-50 milyon eurodan ya da dolardan, bulamadı mı Türkiye Cumhuriyeti devleti? Sağa, sola şu kadar para verdik, şuraya şu yardım yaptık diye hava atıyoruz. Yani, özellikle bu konularda hassas olunmasını talep ediyoruz, Türk milletinin mahkeme yapacak da saray yapacak da parası bulunur. Kredi alırız, o ayrı bir şey ama buraya özel ihtimam gösterilmesi ve buranın özellikle teşvik edilmesini biz bu kapsamda sizin geçmişte verdiğiniz tavizlerden birisi olarak görüyoruz. Bu konularda daha dikkatli olunması gerektiğini düşünüyoruz.
Noterlerle ilgili de söylediniz ama benim garibime gitti, yani bu kadar bekleyen varsa şartlarını değiştirmek lazım. Sınav açmak değil, zaten 8 bin kişi bekliyormuş.
BAŞKAN - Yanlış anlaşıldı, 8 bin kişi beklemez.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - 8 bin kişi sırada.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, kaç kişi beklemede?
BAŞKAN - Hayır, sırada 8 bin kişi yok.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Başvuran yok mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Rakam vereceğim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ha, işte, başvuran... Yani, şimdi burada şunu söylemeye çalışıyorum: Arkadaşlar, avukatlıktan hâkimliğe geçişte yapılan yandaş atamaları burada da olmasın, daha doğrusunu söyleyeyim o zaman.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, eksik anlatıldı...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ha, işte, ben söylüyorum Sayın Bakanım, bir tecrübe olsun, sadece sınavla yatığınız zaman... Şöyle: Bakın, belirli bir yıl hâkimlik ya da avukatlık yapıp bir şeylere gelmemiş birisini noter yaptığınız zaman bu olmaz, onu söylüyorum. Kanunu hazırlarken bunların da görüşlerini alın. Şunun için söylüyorum: Ben ilk defa Amerika'ya mastera gittiğimde, bankaya gittim, hesap açtıracağım "Notere git." dediler, ben de "Nerede?" diye sordum, doğal olarak, dışarıda notere gideceğim, köşede hanımefendi varmış "Noter bu." dediler. Yani, sonra şaşırdım, "Herhâlde bir yanlışlık var." dedim, döndüm bir daha sordum. Sayın Bakanım, şaka yapmıyorum. Yani, orada bir tanesi noterden yetkiliymiş. Üniversiteye gittim, yine bir evrak lazım oldu, orada da birisi yetkiliymiş, kaşesini basıyor, ona noter yetkisi vermişler, ayrı bir birim yok. Her şeyi Batı'dan bakıyorsunuz, alıyorsunuz, bunları da bir halledip etkin bir şekilde illa ki...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Noterlik öyle mi olur, böyle mi olur, kaç tane verilmesi lazım... Bilemiyorum yani kökten düşünmek lazım bu kanunu çıkarırken. Sadece onu söylemeye çalışıyorum. Neden diyorum? Siz, kendiniz, 2012 yılında yapılan avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavıyla ilgili -daha önce bizim şikâyette bulunduğumuz- sınavın sonuçlarında kopya olayı olduğu için soruşturma izni verdiniz Sayın Bakanım. Örnek elimizde olduğu için söylüyoruz. Bakın, bir daha söylüyorum: Avukatlıktan hâkimliğe geçiş sınavında kopya şikâyeti olduğu için soruşturma izni verdiniz. Bu nasıl oldu, sonuçlandı mı onu da merak ediyorum. Yaşananlar olduğu için söylüyorum. Yani, orada da başka şeyler olmasın çünkü insanların geleceğiyle ilgili her şeye başvurabiliyorlar. Eğer biz boş bırakırsak hem suistimal hem de organize işler olabiliyor diyorum.
Bu kapsamda, inşallah, hukuk devletine -sizin kendi söylediğiniz gibi- hukukun korunmasına...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Başkanım, son olarak Meclisin tüzel kişiliğiyle ilgili de söyleyip bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - ...bizim burada Parlamento olarak haklarımızın korunmasına destek olursunuz diyorum. Çünkü, sadece sizin cevap vermeniz bizim hakkımızı korumuyor. Meclis Başkanımız geldiğinde de söyledim. Tam 48 tane -Meclisin kendi yazısıyla, Başkanlığın, Kanunlar ve Kararların- benim söylediklerimi de ekleyince 57 tane madde İç Tüzük'e aykırı olarak torbaya konup geçerse biz kimseye bir şey izah edemeyiz. Onun için diyorum, kanun eliyle hukukun katli... Geçen dönemin sonunda kitabını da yazdım, şimdi size de hediye edeceğim. Arkadaşlar istiyor da Bakanlara veriyorum, gerisine sonra...
BAŞKAN - Parayla alsınlar diyorsunuz.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Hâlâ bize vermediniz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ama hakikaten, bakın, şimdi, arkadaşların söylediğine demin biraz sert yaptım ama tam 48 madde Sayın Bakanım. Meclis Başkanı -o zaman Recai Berber'di Başkanımız- o zaman Plan ve Bütçe Komisyonuna diyor ki: "Bunlar İç Tüzük'e aykırı." Çünkü, İç Tüzük'ün 35'inci maddesi, aşağıda da 87 var biliyorsunuz. Siz elinizde İç Tüzük'le grup başkan vekili olarak çok çıktığınız için benden daha iyi biliyorsunuz. Komisyon kendiliğinden kanun teklif edemez; kabul edebilir, reddebilir, değiştirebilir ama kendiliğinden, teklifte veya tasarıda olmayan bir şeyi ekleyemez diyor. Meclis Başkanının tespitiyle, 150 maddenin 48 tanesi, benim tespitimle 57 tanesi İç Tüzük'e aykırı şekilde geçti. Anayasa Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi olsa -Sayın Genel Sekreter alınmasın- zaten usulden bozar bu konunun o 50 maddesini. Usulden, hiç görüşmeden. İçeriği ayrı konudur. İç Tüzük aykırı bir şekilde tekemmül eden bir şey maalesef, usulden bozulur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Onun için diyorum. Bizim itibarımızı korumak buradaki Meclisin hakkını, İç Tüzük'ten doğan hakları, milletvekillerinin bütçe yapma hakkını, denetim hakkını korumakla olur diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. Bütçenizin adaletli bir ülke olmaya yardımcı olmasını temenni ediyorum.