Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman Genel Müdürlüğü c)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç)Türkiye Su Enstitüsü d)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 13 .11.2023 |
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli kurul üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, tarım politikaları açısından, üretim anlayışı bakımından kâr öncelikli olmayan, gıdayı meta değil en temel ihtiyaç, dolayısıyla her canlı için bir hak olarak kabul eden, gıdaya ulaşımda ve paylaşımda adil politikaları öncelemek esas olmalıdır.
Tarım ve hayvancılık alanındaki neoliberal politikalar, yapısal sorunları derinleştirmiştir. Şirketlerin üreticiyi sömürdüğü fakat bunun karşısında ezilen üreticilerin yeterince desteklenmediği ve piyasa koşullarına tamamen terk edildiği bir sistem yaratılmıştır. Yapılan destekler, yatırımlar ise geçimlik ve yarı geçimlik işletmelerin sahiplerinden ziyade tarım ve hayvancılık dışındaki yatırımcılar tarafından daha fazla kullanılmıştır.
Herkes vurgusunu yaptı, 2006 yılında AKP hükûmetleri tarafından çıkarılmış yüzde 1 meselesi ve bugüne kadar maalesef ki o oranda bir destekleme, doğrudan destek çiftçilerimiz henüz alamamışlar.
Hayvan sayılarındaki azalma aslında bizim açımızdan uyarıcı olmalı. 1980 yılında kişi başına hayvan sayısı 84 milyonla 1,9; kişi başına 1,9; bugün ise 0,8'e kadar gerilemiş durumda. Nüfus 2 katına çıkmış ama maalesef ki oran yarıya düşmüş. Burada hayvancılık meselesinde bazı kırılma noktaları var. Ben kendi değerlendirmem üzerinden mera meselesini önceliyorum. Mesela burada mera miktarının azalması bence birinci kırılma noktası çünkü hayvancılık açısından maliyetsiz yem sağlayan en önemli kaynaklar meralar ve yaylalar. Bugün geldiğimiz noktada, bedava yem varlığı olan mera hayvancılığından paralı yem gerektiren kapalı alan hayvancılığına geçildi; Türkiye ot durumuna uygun olan koyun yetiştiriciliğinden uygun olmayan sığır yetiştiriciliğine geçildi. Güvenlik gerekçeleriyle mera ve yaylaların yasaklanması, bugün bölgede hayvancılığı bitirme noktasına getirdi. İnsanlar geçim kaynaklarından mahrum bırakılarak göçe zorlanmış, köylerini, yaylalarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Aslında 20'li yıllarla ilgili olarak bir rakam vardı elimde ama zaman açısından... Cumhuriyetin ilk yıllarında 45 milyon hektar civarında meranın olduğu söyleniyor, bugün ise 14 milyon hektara kadar düşmüş durumda.
Şimdi, tahmin edebileceğimiz gibi, mera hayvancılığından uzaklaşıldıkça bedava yemden paralı yeme, koyunculuktan vazgeçildikçe yine bedava yem yerine paralı yem gerektiren sığır yetiştiriciliğine geçildi; yem fabrikası kurma sayısı arttı, olanların kapasitesi büyütüldü. On yıllar bu politikalarla sürdürüldü yani aslında yem bedavayken paralı duruma geçmiş oldu, hayvan yetiştiriciliğinin maliyeti arttı, mera ıslahı ise önemsenmedi. Çok sevdiğim bir tarım yazarı var, Abdullah Aysu; o şöyle der: "Süt ve et işi ot işidir; hayvancılık maliyetinin yüzde 65'i de yemlerdir."
Bugün seçim bölgem Ağrı'dan bahsetmek isterim. Mera alanlarının bazı köylüler tarafından tarla olarak kullanıldığı, muhtarların buna göz yumduğu, şikâyet konusu olmasına rağmen çözüm üretilmediği söyleniyor. Küçük aile işletmeleri üreticiliği bırakma noktasına gelmekteler. Toplulaştırmayla sorunlara dair çözüm üretileceği beyan edilmiş olmasına rağmen maalesef sorunlar derinleşerek devam etmekte. Yine, "toplulaştırma" adı altında çiftçilerin elinde bulunan değerli tarım arazilerinin bir kısmının yol payı olarak kesintiye uğratıldığı, bedelinin karşılanmadığı ve istimlak edilmediği, bazen de daha değersiz olan arazilerin payı artarken değerli olan arazilerin yandaş olan çiftçilere pay edilerek mağdur edildikleri çokça şikâyet konusu. Çiftçiler "toplulaştırma" adı altında arazilerin bir araya toplanmasını beklerken, aksine bu gerçekleşmediği gibi şu an verilmiş olan tapuların sınırlarının arazi üzerinde belirlenmemiş olmasının yarattığı mağduriyetle uğraşmaktalar. Sınırlar eski tarla sınırları olduğu hâlde desteklemelerin tapu üzerinden verilmesi karışıklıklara neden olmakta.
Yine, birçok konuşmacı bahsetti Toprak Mahsulleri Ofisi alım ve randevu problemlerinden. Girdi maliyetleriyle uğraşmak bir yana, doğa koşulları, sulama sorunları, böcek ve zararlılarla mücadele, bunun yanında elde ettiğiniz bir miktar ürün var ve onun da pazarlaması sırasında sıkıntı yaşıyorsunuz. Bu dönem yine birçok yerde olduğu gibi seçim bölgem Ağrı'da da en fazla şikâyet konusu olan meselelerden biri Toprak Mahsulleri Ofisi randevu kayıt sorunları ve ürününü satan çiftçiye ödemelerin gecikmeli olarak yapılması. Dünya fiyatları düşük diye Toprak Mahsulleri Ofisi geçen yılın fiyatlarına buğdayda yüzde 24, arpada yüzde 21 ve mısırda yüzde 5 fiyat artırımı yaptı, oysa TÜİK sadece tarımsal girdi enflasyonunu yüzde 49,7 olarak belirlemişti; zaten altında kalan bir artırım. Çoğu üretici çoğunlukla da tefeciler üzerinden borçlanarak üretim döngüsünü sağlamaya çalıştığı için randevu almak, tarihini beklemek ve sonrasında ödeme için beklemek maalesef çok da mümkün olmadı ve tüccarlara ürünlerini piyasa koşullarından ucuza satmak zorunda kaldılar. Toprak Mahsulleri Ofisinin alım fiyatı bile üreticinin girdi maliyetlerini karşılamazken bu fiyatların çok altında fiyatlarla ürünlerini elden çıkardılar. Her dönem tefeci-tüccar arasında maliyetine veya zararına bir döngü içinde kalan çiftçi, sonunda ekmekten vazgeçiyor ve toprağını, yöresini terk etmek zorunda kalıyor. Yine, seçim bölgem Ağrı da yurt içine ve yurt dışına göç veren il konumunda; son zamanlarda da sürekli olarak Kanada, Meksika ve Amerika'ya göçler üzerine yapılan haberlerle gündem oluyor.
Bunun dışında, hayvan hastalıklarından çok fazla bahsedilmedi. Aşıdan bahsettiniz bir serotip için şap aşısıyla ilgili olarak. Bu yıl Ağrı'da 3 defa Hayvan Borsası kapandı şap hastalığı nedeniyle. Şap hastalığı endemik olarak bölgede görülmekte, her yıl tekrarlayan salgınlar hastalığa, kimi zaman hayvan ölümlerine, ekonomik kayıplara neden olmakta. Şap hastalığından korunmak alınacak önlemlerle mümkün, hepimiz biliyoruz. Hastalık olmadan alınacak önlemlerin, bunların başında aşılama geliyor. Riskli alanlardan doğru olacak hayvan hareketliliğin denetlenmesi, vaka tespiti ve uygun karantina koşulları, hayvan hareketliliğinin kısıtlanması... 3 defadır salgının yaşanıyor olması bu önlemlerin mevzuata uygun olarak alınmadığını gösteriyor. Bakanlık olarak bu durumun tekrarlanmamasına dair Ağrı özelinde bir çözüm politikanız var mı? Üreticinin ekonomik kayıplarının karşılanması konusunda herhangi bir adım atıldı mı? Buna dair herhangi bir planlamanız var mı, düşünüyor musunuz?
Şimdi, Tarım Bakanlığının "web" sayfasında sonbahar şap aşılamasıyla ilgili bir kampanya -galiba- "1 Eylül 2023'te başlayıp 17 Kasım 2023'te tamamlanacak." diye belirtilmiş. Fakat son hayvan borsasının kapanması 16/10, 16 Ekime denk geliyor. 1 Eylül ila 16 Ekim arasında bir buçuk aylık bir süre var. Eğer Ağrı ilinde zamanında bu şekilde bir kampanya başlatılmış olsaydı, günler sonrasında artacak olan bağışıklık yanıtıyla birlikte bu tür bir salgının oluşmayacağı ve buradan doğru...
Sonra cevap verebilirsiniz Sayın Bakan. Muhtemelen sorularımda açık görüyorsunuz, ona dair cevap üreteceksiniz, çok sevinirim.
TARIM VE ORMAN BAKANI İBRAHİM YUMAKLI - Hayır.
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - İyi olacaktı ama maalesef ki hayvan borsasını kapatacak şekilde bir salgın orada yaşandı.
Ülkemizde şap aşılamasıyla ilgili bir rutin aşılama var mı; ben bunu açıkça sormak istiyorum tekrar. Fakat bu aşılama uygun şekilde yapılıyor mu? Hangi aralıklarla yapılmaktadır? Yani ülke koşullarına uygun aşılama programımız var mıdır? Bunun aralıkları nelerdir?
Bir diğer konu da aslında bruselloz; bir halk sağlığı problemi, hayvan hastalığı aynı zamanda, ciddi ekonomik kayıplara da neden oluyor, zoonotik bir hastalık bildiğiniz gibi; hayvanlarda düşüğe neden oluyor, insanlarda da çiğ süt tüketimi nedeniyle hastalık yapıyor. Hayvan brusellozunu önlemek aynı zamanda insan brusellozunu da önleyecektir. Bu konuda ne tür tedbirler alınmakta? Konuştuğumuz çiftçiler özellikle bölgede, Ağrı ilinde, seçim yöremde bruselloz aşısının kendilerinin talebi doğrultusunda yapıldığını söylüyorlar; rutin bir aşılamanın gerçekleşmediğini ve üreticilerin bu konuda denetlenmediğini aktarıyorlar. Bakanlığınızın bu konudaki uygulaması nedir? Bu konudaki uygulamanızı merak ediyorum yine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.
Buyurun.
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Ciddi önlenebilir bir halk sağlığı problemi olarak hayvan brusellozunun önlenmesi için üretimin yerinde denetlenmesi ve aşılamaların üreticiye ulaştırılması, eksik aşılamanın -ve benzeri- takip edilmesi gerekmez mi?
Teşekkür ediyorum.