KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Ülkenin tarım politikaları, siyasal iktidarın siyasal tercihlerinden bağımsız değildir yani sonuçta oluşturulan tarım politikaları bir siyasal tercihin sonucudur. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının da bu siyasal tercihlerini çiftçiden ve emekçiden yana kullanmadığını biliyoruz. Yine bu tarım politikalarında üretilen teşvik politikalarının uluslararası tekellerin tercihine göre şekillendiğini de aşağı yukarı tahmin ediyoruz. Ama dünyada gelişen yeni trendler var, bu trendlere uygun olarak da politikaların geliştirilmesi lazım; maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin izlediği bundan da uzak bir politika tercihi var. İşte, yapay zekâ, buna uygun istihdam olanakları, birçok şey yakında devreye girecek ve daha fazla insanın sanayiden çekilip istihdama yönelmesi lazım aynı zamanda. Buna dönük olarak da yani kendi kendine yeten -özellikle tarımla ilgili dünyada gelişen eğilimlerle- bir ülke konumunda olması gereken Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisinin yanlış politikaları sonucunda tekellerin siyasal tercihlerine göre ve onların ihtiyaçlarına göre teşvik dağıtan, ürün tercihi yapan bir pozisyona büründü. Bunu siyasi olarak eleştirebiliriz, tabii, eleştiriyoruz da bu tercihin doğru olmadığını da ifade ediyoruz. Bu tercihler yanlış, Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasal tercihleri yanlış, bunu siyaseten eleştiririz, eleştiriyoruz da ama Vekili olduğum Diyarbakır ve Diyarbakır'ın temsil ettiği kimlik, temsil ettiği coğrafya bakımından da öteden beri izlenen bir devlet politikası var. O devlet politikasının sürdürücüsü maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi oldu. Sonuçta bölge, enerji kaynaklarının, su kaynaklarının önemli merkezi aynı zamanda büyük tarım alanlarına sahip; Diyarbakır, Batman, Urfa, Şırnak ve bütün o bölge hem ürün çeşitliliği bakımından öyle hem de tercihler bakımından öyle. Fakat izlenen devlet politikaları tercihinin sürdürücüsü Adalet ve Kalkınma Partisi, bu su kaynaklarının enerjiye dönüşmesi konusunda, devraldığı devlet politikalarını sürdürdü fakat bunun istihdama dönük, orada yerleşik insana ve refaha dönüşmesi noktasındaki politikalar konusunda ise sonuçta devraldığı devlet politikasını sürdürdü. Neden bunu söylüyorum? Karakaya Barajı var, Atatürk Barajı var, Silvan Barajı var, Hasankeyf Barajı var yani bir sürü... Ekolojik bakımdan birçok eleştiri yapabiliriz, bunları eleştiriyoruz da ama aynı zamanda bunların sulamaya, tarıma, istihdama ve ürün çeşidine dönük alanları var. Bu tercihlerden devraldığı politikalar bakımından Adalet ve Kalkınma Partisi aynı politikaların sürdürücüsü oldu. Sonuçta enerjiyle ilgili olarak bütün yatırımlar tamamlanmaya yakın aşamaya geldi ama istihdama, refaha, kalkınmaya dönük olan ayakları ise tamamen yok sayıldı. Neden bunları söylüyorum? Yani buraya gelirken Diyarbakır'daki kurumlardan da bilgi alıp geldim. Mesela, Kralkızı Dicle Barajı sulama kanalı, 2.212 kilometrelik ana sulama kanalları yirmi yıl önce yapılmış, tek bir damla su geçmemiş geçen yıla kadar, tek bir damla; yirmi yıl önce yapılmış, bir damla su geçmemiş içinden. Şimdi yeniden onarılıyor ve şu ana kadar sadece 26 bin hektarlık alan sulamaya açılmış. Bakın, yirmi yıl önce yapılan ve tamamen çürümeye terk edilen alanlardan bahsediyorum. Keza, Dicle Kralkızı Barajı'yla ilgili olarak da aynı şeyler söz konusu. Batman Sol Sahil Sulama Projesi -ki bu Batman olmasına rağmen Bismil'le ilgilidir ve büyük bir alanı kapsamaktadır- bununla ilgili orada sulama kanalları açısından yapılan bir şey yok. Bunun yani böyle işte yatırımın planlanması, ondan sonra işte bütçe kaynaklarıyla falan alakası yok. Ben, bunu bir siyasetçi olarak şöyle okurum, tercih olarak: Yani sonuçta bu bir siyasal tercihtir, oraya aktarılması gereken kaynaklar bölgeye aktarılmamıştır, başka yerlere aktarılmıştır. Nitekim, bu konuda yani böyle gayriresmî bildiğimiz bilgiler de var. Bu, bir siyasal tercihtir, bu tercihin nedenini de bir kez daha ifade ediyorum: Türkiye'nin çözülmeyen Kürt meselesidir. Burada bilgiler var, ben biraz sonra sizin bürokratlarınıza bunları ileteceğim, bana gelen bilgileri yani bilgi notlarını. Özellikle, fıstık, badem konusunda da gelen önemli bilgi notları var, onları söyleyeceğim ama Sayın Başkan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Çok konuşmacı var, hemen tamamlayalım.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Diyarbakır) - Toparlıyorum.

Şunu söyleyeceğim: Yani işte, bölgede mevsimlik işçi meselesi, DEDAŞ'ın enerjide su kullanımı meselesinde gerçekten bir işkenceye dönüşen uygulaması, tarımda yani enerjinin kullanılması meselesinde gerçekten işkenceye dönüşen ve bizzat Adalet ve Kalkınma Partisi politikacılarının şikâyetçi olduğu ama sonuçta başka ilişki ağlarıyla, başka rant ağlarıyla çözülemeyen bu ilişki biçimi, enerjideki su kullanımı ve bu meseleler ve bu seneki fiyatlar, TMO'nun alım politikası, depolama politikası insanları illallah ettirdi. Ben de Diyarbakır Milletvekili olarak bunlara tanıklık ettim ve duyurmaya çalıştım. Bu politikanız, sonuçta çiftçiden yana, yoksuldan yana ve Türkiye'nin ve dünyanın geldiği yerden yana bir politika değil, bunun zararlarını ileride hep beraber çekeceğiz. Umarım, tercihleriniz daha fazla, Türkiye'nin temel toplumsal meselelerini çözmekten yana ve çiftçiden yana olur.

O nedenle teşekkür ediyorum Sayın Başkan.