KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri ve Millî Eğitim Bakanlığının değerli bürokratları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün bütçeyi görüşüyoruz. Türkiye'de eğitime ayrılan kamu kaynakları, dünya genelinde kabul edilen minimum eşik değerinin hep altında olmuştur, yine bu dönemde de öyledir. Yüzde 81 oranında Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin personel giderleri ve Sosyal Güvenlik Kurumu giderleri değerlendirildiğinde, geriye kalan harcamalara baktığımızda özellikle eğitim yatırımlarına ayrılan pay her geçen yıl düşmüştür. Yani çok devamlı şekilde yapıyor iktidar mensupları; 2002'yle mukayese ediyorlar. 2002 yılında eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17,18'ken bugün 2024'te 9,16'la düşmüş durumdadır. Sonuçta, rakamlara boğmak istemiyorum; her ne kadar cüsseli bir bütçe gibi görünse de alım gücünün düştüğü, ekonomik krizlerin yaşandığı, Türk lirasının çok değer kaybettiği günümüzde bu rakamın yeterli olmadığı ortadadır ve tabii, sonuçta bütün yük ebeveynlerin sırtına yüklenmiştir. Hane halkının yükünü azaltacak politikalar maalesef geliştirilmemektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye nüfusunun yüzde 26,5'u çocuktur; ülkemizin kabaca 23 milyon çocuk nüfusu var. Ekonomik krizle birlikte yoksulluk en çok çocukları vuruyor hepinizin bildiği gibi ve yapılan araştırmalarda çocukların çoğunun kahvaltı yapmadan okula gittikleri biliniyor. Velilerin önüne mikrofon geldiğinde neler söylendiğini zannediyorum takip ediyorsunuzdur. Evet, içinde bulunduğumuz ekonomik krizin yansıması olarak kantin ücretlerinin, giderlerin, okul giderlerinin, kırtasiye giderlerinin durumu zamlarla göz önüne alındığında tüm günü okulda geçiren çocukların beslenmesinin eğitim çağında çocukları olan ailelerin öncelikli konularından biri hâline geldiğini de hepimiz biliyoruz. Eurostat'ın araştırmasında Türkiye'de çocukların yüzde 44,3'ü yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında bulunmuş ve bu hızın yükseliş eğiliminde olduğu ifade edilmiştir ki bu geçen sene yapılan bir çalışmadır. TÜİK'e göre çocukların yüzde 33,7'si ciddi maddi yoksundur; yine bu geçen senenin araştırması. Bu yılın ekonomik krizi ve milletteki ekonomik sıkıntılar göz önüne alındığında giderek sıkıntılı bir duruma girilmiştir. O yüzden "Rüzgâr Gülü" adı altında bir proje geliştirmiştik; devlet okullarında, ilkokuldan liseyi de içine alacak şekilde öğlen ve sabah öğünlerinin verilmesi gerektiğini ve bunun -bir proje şekline getirilerek- hem de istihdam sağlayıcı bir yapıyı ortaya koyduğunu ifade etmiştik ama biz bu şeyde bir öğünün bile bütçe kalemlerinde olmadığını görmekten de üzüntü duyuyoruz. Eğer imkân olursa bu toplantılar sonucunda bunu dikkate almanızın önemli olduğunu ifade etmek istiyorum Sayın Bakan. Hani, geçen dönem 5 milyon çocuğa yemek verileceği ifade edilmişti; bırakın onu, anaokullarında katkı payları bile devam ediyor.

Sayın Bakan, Sayın Özer zamanında Millî Eğitim Bakanlığı eğitimde fırsat eşitliği ve kalite hedefi için öncelikler belirlemişti. Neydi bunlar? Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması, mesleki eğitimin güçlendirilmesi, öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimlerinin iyileştirilmesiydi. Evet, doğru bir karardı bu öncelik olarak ama bu hedefler nitelikten çok niceliksel olarak değerlendirildiğinde sürdürülebilir ve güvenli olmadığı ortaya çıktı. Yani siyasetin cazibesine kapılıp bir an önce sayısal verileri çoğaltmak için yapılan çalışmalar faydadan daha çok zarar getiriyor.

Evet, tek tek ele alalım. Evet, Sayın Özer 5 yaş için bir yılda okullaşma oranını yüzde 99,9'a yükselttiklerini beyan etmişti. Bu oran Millî Eğitim Bakanlığı tarafından paylaşılan istatistiklerde görülmüyor maalesef. Görülen, 5 yaş işin yüzde 84,95 özel ve resmî okullar olmak üzere. Okul öncesi eğitimde bir yılda 3 bin anaokulu, 40 bin de ana sınıfı hedefi konmuştu, olmadı; 2.176 anaokulu, yine bir yılda 16.045 ana sınıfı açıldığı söylendi ama açılan anaokulların ve ana sınıfları için yaklaşık 27 bin öğretmene ihtiyaç olmasına rağmen 8.805 öğretmen atandı yani 18.120 okul öncesi sınıfta kimler görevlendirildi? Herhâlde kölelik sisteminin örneği olan ücretli elemanlarla devam ediliyor diye düşünüyorum ya da bilemiyorum. Evet, gelişmiş ülkelerde 4 yaşın zorunlu olduğu okul öncesi eğitimde -ki fırsat eşitliği için de ülkenin geleceği için de çok önemli- 5 yaş okul öncesi eğitime başlama yaşı olarak yasal bir zemine kavuşturulmalı ve zorunlu eğitim kapsamına mutlaka ve mutlaka alınmalıdır. On Birinci Kalkınma Planı'nda "5 yaş zorunlu eğitim kapsamına alınacak." denilmesine rağmen maalesef başarılmadı, On İkinci Kalkınma Planı'nda 5 yaş için okul öncesi zorunlu eğitim içine alınmasından hiç bahis olmadığı gibi, hayırseverlerin okul öncesi eğitime katkı vermeleri çağrısında bulunuluyor.

Ana sınıflarının hızlıca, atıl kapasite kullanılarak hangi şartlarda açıldığı da muamma Sayın Bakan. Ayrıca, tarikat ve cemaatlerin merdiven altı sıbyan okulları olarak nasıl faaliyet gösterdiğini bilmiyorum denetliyor musunuz? Ki denetim mekanizmanız maalesef Millî Eğitim Bakanlığı olarak çok zayıfladı, eskisi gibi değil.

Sayın Bakan, çocuklarımıza mahkeme kararıyla da tescillenen andımızı tekrar, mutlaka okutmalısınız bu ülkenin geleceği için.

İkinci olarak, mesleki eğitim üzerinde duruldu. Yıllardır mesleki ve teknik eğitimde meslek edindirecek müfredatı neden oluşturamadık diye sormak istiyorum. Sanayide ara eleman arayışları sürüyor, kalifiye eleman bulunamadığından yakınılıyor ama biz daha çok çıraklık okuluna önem verdik Sayın Özer zamanında. Bir önceki Bakan olan Özer mesleki eğitim merkezlerinde öğrenci sayısını bir yılda 159 binden yaklaşık 1 milyon 400 bine yükselttiğini iddia etti, öyle. Cumhurbaşkanı da Bakan Bey de her yerde bununla övündü. Nasıl mı yaptılar? Meslek liselerinden devamsız ve başarısız ve maddi yönden imkânı olmayan öğrencileri mesleki eğitim merkezlerine aktardılar. Hadi bu durum kabul edilebilir ama esas büyük kısım yani yüzde 60'lık kısım devletin teşvikinden, ki asgari ücretin yarısını devlete fatura etmek için yirmi yedi haftalık Ustalık Telafi Programı'na iş yeri çalışanlarını iş yerleri kaydettirdiler. Bu, çırak, usta, kalfa yetiştirmek değil çalışanlarını bu kapsama alarak sigorta giderlerini ve asgari ücretin yarısını devlete fatura etmekti. Bu para nereden ödendi? İşsizlik Sigortası Fonu'ndan. Peki, gerçekten çırak, usta, kalfa olacak çocuklar yani dört yıl okuyan çocukların günahı ne, meslek öğreniyorlar mı? Hayır, getirgötür işleri yaparak çocuk işçi oluyorlar ki bunlar yansıdı medyamıza da. Devletin desteğini tam olarak alıyor mu staj yaptıkları yerden? O da belli değil. 1 usta öğreticiye 40 öğrenci düşerse meslek öğrenmek mümkün müdür? Ki bu sayının artmasıyla herhâlde bir usta öğretici veya öğretmene 40 değil 100-150 öğrenciden fazla düşmüştür diye düşünüyorum, onun rakamlarını değerlendirmek gerekir. Evet, mesleki ve teknik eğitimin yükseköğretimle olan bağının zayıf olması ve mesleki eğitimin yalnızca akademik olarak başarısız öğrencilerin yönlendirildiği bir eğitim türü olarak görülmesi yüzünden ilgi olmadığını hepimiz biliyoruz. Ha, son yıllarda LGS'yle yüzdelik dilimi alan birkaç tane yani belli konularda mesleki ve teknik liseler açıldı ama yükseköğretimde lisans ve ön lisans konusunda eksikler olduğunu Sayın YÖK Başkanı Vekilimiz de biliyordur zannediyorum. Yükseköğretim programları ile mesleki ve teknik liseler arasında müfredat bağlamında bir bütünlük yok, bu bütünlük mutlaka sağlanmalı ve Yükseköğretimin Millî Eğitim Bakanlığıyla konuları çok iyi tahlil etmesi gerekir ama uzun yıllardır Millî Eğitim bakanları ile YÖK başkanları arasında bu uyum ve iletişim maalesef sağlanmadı, birbirleriyle de iyi geçindiklerini söyleyemeyeceğim.

Evet, üçüncüsü, öğretmenlerin kişisel ve mesleki olarak gelişimleri konusu önemliydi. Ben tabii, 24 Kasımla ilgili olarak da -önümüzdeki süreç olduğu için- fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür öğretmenlerin Öğretmenler Günü'nü de buradan kutluyorum. Tabii ki Başöğretmen'imiz, Büyük Önder'imiz Mustafa Kemal Atatürk'ü de rahmetle, minnetle ve saygıyla anıyorum. Evet, günümüzde hâlen eğitimin başat unsuru öğretmen; öğretmen yetiştirme üzerinde durmalıyız, yıllarca öğretmen yetiştiren birisi olarak söylüyorum. 100'e yakın eğitim fakültesi var; ihtiyaca uygun plan ve program yapılmadığından, kontenjanlar giderek artırıldığından, her yıl, ihtiyaç olmayan branşlarda 40-50 bin civarında mezun veriliyor. Ayrıca pedagojik formasyon da devam ediyor. Sonuç? Atanmayan yüz binlerce mezun. KPSS imtihanı yetmiyor, bir de mülakatla hak yeniliyor. Sayın Bakan, mülakat kalkacak diye öğretmen adayları seviniyordu. "Mülakatla ilgili benden öncekilerin sözleri beni ilgilendirmez, mülakatları mülakat gibi yapacağız." diyorsunuz. Ki bu, AKP'nin seçim beyannamesine bile girdi, artık hiç kimse hakkaniyetinize maalesef güvenmiyor. Öğretmen liselerini açın Sayın Bakan. Eğitim fakülteleri kontenjanlarını azaltın, bu kadar çok eğitim fakültesine de ihtiyaç yok. Okula girişlerde öğrenci seçiminde değerlendirmeyi yapın, mesleki ve teknik eğitim için öğretmen yetiştiremiyoruz. Hatırlarsanız, eskiden öğretmen yetiştiren kurumlar vardı, teknoloji fakültelerine dönüştü. Erkek teknik öğretmen ve kız teknik öğretmenler vardı, bunlar da kapatıldı. Şimdi, her türlü itirazımıza rağmen Öğretmenlik Meslek Kanunu bir an önce tekrar ele alınmalıdır Sayın Bakan, böyle bir öğretmenlik meslek kanunu olmaz; çok itiraz etmemize rağmen çıkarıldı, bu da siyasi bir popülizmin gereğiydi.

Bir kere, ücretli öğretmenlik mutlaka ve mutlaka kalkmalıdır. Öğretmenleri "uzman öğretmen" "başöğretmen" adı altında böyle sınıflara ayırmanızın da bir manası yok. PIKTES öğretmenleri kadro bekliyor; bütün branşlardan bize şikâyetler yağıyor; Sayın Bakan, en önemli konu bu. Usta öğreticiler var, hayat boyu öğretimle ilgili. Ya, bu insanlar 100 bine yaklaşmış, yirmi beş, otuz sene çalışanlar var; ne emekli olabiliyorlar ne tazminatları var yani gerçekten bunlara bir yol bulmak zorundasınız.

Sayın Bakan, psikolojik danışman, rehber öğretmen konusu çok önem arz ediyor. Akran zorbalığının, madde bağımlılığının, dijital bağımlılığın, istismardan ve işte, bu yoksulluktan kaynaklı sıkıntıların bir çözümü için veya bunların tespiti için rehber öğretmene ihtiyaç var. 25.700 okulda rehber öğretmen yoktu, 3.604 kontenjan verildi. Ee, peki, gerisi? Sayın Özer'in PDR Norm Kadro Yönetmeliği'ni Cumhurbaşkanına da yolladığı söylenildi ama yayınlanmadı. "Hangi tür olursa olsun 100 öğrencisi olan her okula 1 rehber öğretmen atanacaktır." dedi. Ya, devlette devamlılık var Sayın Tekin. Ne oldu, vaz mı geçtiniz bilmiyorum.

Sayın Bakan, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığının ÇEDES Protokolü var, bildiğiniz gibi. Bu kapsamda, imam ve vaizlerin manevi danışmanlığı yaygın hâle mi getirilmeye çalışılıyor? Geçenlerde basına bir şey intikal etti, karaman ilinde bir lisede derse giren vaizin Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret ettiği, cumhuriyet değerlerine saldırdığı yazıldı; Atatürk'ün put olduğunu, Çanakkale Savaşı'nda hiçbir katkısı olmadığını söylediği iddia edildi. Bir soruşturma başlattınız mı?

İzmir'de her 3 okuldan 1'ine yani 842 okula manevi danışman atanmış. Özellikle İzmir pilot bölge mi seçildi? Yani dikkati çeken şeyler bunlar ama tabii, Diyanet İşleri Başkanlığının 10 Kasımda dahi cuma hutbesinde Önder'imiz Atatürk'ün ismini dahi anmaması göz önüne alındığında yapılmak istenilen ortadadır.

Evet, Sayın Komisyon üyeleri, taşımalı öğretim sistemi üzerinde de duracağım. Geçen dönem toplam 1 milyon 351 bin 827 öğrenci taşındı. Ekonomimizin ağırlaşan koşulları sebebiyle taşıma da yapılmayan yerleşim birimi bilgileri de geliyor. Şimdi, taşımalı eğitim sisteminin mutlaka ortadan kaldırılması gerektiğini, köy okullarının yeniden açılması gerektiğini... Ki 2002 yılında 3 milyon 275 bin öğrenci köylerde okula giderken 20.400 köy okulunun kapanmasıyla bu sayının 610 bine gerilediğini biliyoruz. Yani köyler boşaltıldı, bu da bir projenin eseriydi. Geçen dönem, 2022-2023'te sadece yol masrafı, mazot parası yani servis parası 4 milyardı, bu yıl akaryakıt ücretlerinin ne kadar arttığı düşünüldüğünde devlete olan yükün de arttığını görüyoruz. Yani köylerde okullarımız açılıp öğretmen istihdam edilirse bu iş daha ucuza mal olur çünkü bu servis işlerinde de çok şeyin döndüğünü biliyoruz; zamanım olmadığı için o kadar fazla giremiyorum.

Evet, okul terklerinin minimuma inmesi ve okullaşma oranlarının artması için zorunlu eğitim çağındaki çocukların okula başlatılmaması durumunda hızlı ve sistematik takip gerekiyor. Cezai yaptırımları ve uygulamasına yönelik yasal düzenlemeleri hayata geçirin Sayın Bakan. Ekonomik nedenlerle çocuklarını okula yollayamayanlara yeterli destek verilmeli. Evet, okullaşma oranlarına bakıyoruz; ne kadar doğru olduğuna emin olamıyorum çünkü yüzde değerleri ile net okullaşma sayısına baktığımda, ben, ilköğretim ve lise çağında okula gitmeyen öğrencinin söylenenden çok daha fazla olduğunu, çok daha fazla öğrencinin okula kaydının olmadığını görüyorum. Yani ilkokulda her 100 çocuktan 6-7'si ilkokula gitmiyor, her 100 çocuktan 9'u ortaokula gitmiyor, her 100 çocuktan 8-9'u ortaöğretimde değil yani geçen dönem yaklaşık 570 bin öğrencinin okulda olmadığı, zorunlu eğitimde olmadığı görüldü.

Evet, sizi tebrik ediyorum açık öğretim konusunda, açık lise ve ortaokullardaki şeyde geçen sene 1 milyon 400 bine dayanmıştı ama bir yönetmelikle bu yanlıştan dönüldü, iyi de oldu.

Deprem bölgesindeki okulların durumu perişan Sayın Bakan. 2023 yılında YÖK'ün depremzede gençlere 24.641 kontenjan ayırması yerinde bir uygulama, tamam ama bu kontenjanların deprem bölgesi fakülte ve yüksekokulları için ayrılması düşündürücü. Deprem bölgesi yükseköğretim kurumlarında kontenjan uygulaması, depremi yaşamış, yakınlarını kaybetmiş ve travma yaşayan gençlerin psikolojik durumlarının dikkate alınmadığı anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla alınan karar eksiktir, bunun üzerinde durmak gerekir. Oysa 34 Yaş Üstü Kadınlar Projesi yaptınız, güzel, hani pozitif bir ayrımcılık bu. Türkiye'nin en gözde üniversitelerinde bile kontenjan ayrıldı. Bakın, pozitif ayrımcılık bir kadın olarak... Hiç üniversite okumamış kadınlar içindi bu ama aynı bölüme yerleşen öğrenciler arasındaki puan farkı 400'e ulaşan yerler var. Eğitimde popülizm olmaz, bu projeyi eğitim sistemimizde popülizmin ne düzeye getirildiğinin de somut bir örneği olarak görüyorum.

Evet, deprem bölgesinde 191 okulun fay hatları üzerinde olduğu tespit edildi. Mesela İstanbul'da 93 riskli okulun boşaltılacağı söylendi. Ne kadarı boşaltıldı ondan tam emin değiliz, her rakama da inanmak istemediğimiz için yani çok sayıda okulun iyi değerlendirilip başka yerlerde yeniden inşa edilmesi gerekiyor.

Evet, Bakanlık okullardaki derslik sayısının artırıldığını iddia ediyor olsa da sadece imam-hatip liselerindeki derslik sayısı veya işte, derslikteki öğrenci sayısı 15 de olan var, 10 da olan var ama meslek liselerinde hâlen derslikler yetersiz ve atölyelerde ders işlenmeye çalışılıyor.

Ya, bir şeyiniz var çok enteresan yani fizik kapasitesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Sunat, süreniz doldu, iki dakika süre vereceğim, toparlayın lütfen.

Buyurun.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Tamam, teşekkür ediyorum.

Mesela, fiziki kapasite ve okulların yetersizliğinden dolayı devamsız ya da başarısız öğrencilerin bir defaya mahsus üst sınıfa alınması talimatı var Bakanlığınızda 2022'de. Daha çok var örnek de vaktim yok, Sayın Başkan da bana vakit vermiyor.

Yükseköğretimde 3,5 milyon kişi başvurdu Sayın Başkan, 595 bini girmedi ama yükseköğretime geçiş sistemini merkezi olmaktan çıkarmanın zamanı gelmedi mi diye sormak istiyorum. İlgi, yetenek, ön elemeleri temel alan geçiş sistemine dönülmesi kaliteli eğitim bakımından daha uygun değil mi? Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Her üniversite kendi kriterlerine göre öğrenci almalı. Baraj kaldırıldı, matematikten sıfır alan öğrenci matematik bölümüne girdi, fizikten eksi 5 alan fizik bölümüne devam ediyor.

Şimdi, bakın, dünyada ilk 500 içinde 1 üniversitemiz var yani gerileme var giderek. Ama On İkinci Kalkınma Planı'nda durum kestirilememiş, 2053 yılında yani otuz yıl sonra ilk 100 içine 5 üniversite girecek öngörüsünde bulunulmuş, komik durumdayız.

Barınma sorunu... Öğrencilerin durumu çok kötü yükseköğretimde yani KYK yurtları 876 bin kapasiteli ama yetmiyor, artık öğrenciler ev tutamıyor. Ekonominin kötü gitmesinden dolayı da öğrenciler okulları bırakıyor.

Yabancı dil eğitiminde yetersizlik var, bunu tekrar ele almalısınız Sayın Bakan. Bir de çok...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Sunat, açamıyorum, sebebi şu: Dün bir sayın milletvekiline bir dakika fazla verdik diye bütün gruplardan, sizin grubunuzdan...

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Olay mı çıktı?

BAŞKAN MEHMET MUŞ - ...olay çıktı.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Peki, teşekkür ederim.