Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Yükseköğretim Kurulu c) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç) Yükseköğretim Kalite Kurulu d) Üniversiteler |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 14 .11.2023 |
MEHMET KARAMAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, muhterem milletvekilleri, değerli Bakanlık yetkililerimiz ve katılımcılar; hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Eğitim en temel insan haklarından biridir. Eğitimle birlikte toplumsal meselelere çözüm üretebilmek için gençlerimizin düşünen, sorgulayan, ahlaki değerleri özümseyen, farklılıklara saygılı, çevreye duyarlı ve yeniliklere açık bireyler olarak yetişmesi asıl odak noktamız olmak zorundadır. Milletlerin gelişip kalkınmalarında da gerileyip yok olmalarında da eğitim sistemleri ve okullar vardır. Talim ve terbiyenin gayesi iyi ve faydalı insan yetiştirmek olmalıdır. İyi ve faydalı insan olmak herkesin iyiliğini ve saadetini istemekle mümkün olur. Kişisel ve sosyal hayata barış, hürriyet, adalet, refah, itibar ve izzet ancak bu gayeye matuf insan yetiştirmekle mümkün olur. İnsan ve toplumun layık olduğu maddi ve manevi refaha ulaşılmasını sağlayacak yepyeni bir eğitim anlayışına ihtiyaç vardır, bu da ancak önce ahlak ve maneviyatla olur. 2 kere 2'nin 4 ettiğini herkes biliyor ama esas olan 2 helalin 4 haramdan büyük olduğunu bilecek nesiller yetiştirmektir.
Kıymetli arkadaşlarım, biz nerede ve kimlerle görüşsek ağız birliği yapılan bir husus varsa o da eğitimin bir devlet politikası olma gerekliliğidir. Bırakın devlet politikası olmasını, Hükûmet politikası olmasını ne yazık ki bakan politikasına gelmiş durumdadır. 2002'den beri 8 Millî Eğitim Bakanı değişmiş, şimdi Sayın Profesör Doktor Yusuf Tekin Bey 9'uncu Millî Eğitim Bakanımız. Biz Sayın Bakanımızdan ve arkadaşlarından bundan sonra devlet politikası hâline gelebilecek ve süreklilik arz edecek çalışmalar beklemekteyiz.
Eğitimde en önemli şey sebat etmektir, bir sistem eksik de olsa süreklilikle ve revizyonlarla işlerlik kazandırılabilir. Son yirmi beş yılda 15 kez sınav formatı ve katsayı değişikliği gerçekleşmiş; bu kadar yapboz tahtasına dönmüş bir sistemden ne bekliyoruz? Başta iktidar olmak üzere biz politika belirleyiciler olarak bir gencin milletine, vatanına ve kendisine faydalı olabilmesi için gerekli adımları atmalıyız, ne yazık ki bu gidişat içler acısı durumdadır ancak unutmamalıyız ki bunu da değiştirmek başta iktidar olmak üzere hepimizin elindedir.
Bakınız, kıymetli arkadaşlar, Türkiye'de, TÜİK 2022 verilerine göre 15-24 yaş grubundaki genç nüfus 12 milyon 949 bin 817. Bu sayıyla Türkiye'nin genç nüfus oranının yüzde 15,2'yle Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin genç nüfus oranlarından da fazla olduğu görülmektedir. "Beka sorunu... Beka sorunu..." deniyor, biz Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip ülkesiyiz, eğer ki biz bu gençlerimize eğitim veremezsek işte asıl beka sorunu o zaman ortaya çıkacak. Biz bu gençleri istihdam edemezsek, biz bu gençleri eğitemezsek, spora, sanata, ilime yönlendiremezsek ne olur? Bu övündüğümüz genç nüfusumuz gün gelir yetiştiği topluma zararlı ve suçlu bireyler olur. İşte görüldüğü gibi, genç nüfusumuz bir avantaj olduğu kadar yönlendirilmediği takdirde ciddi bir tehlike olarak da karşımızda olabilecektir.
Mesela, eğitime ne ölçüde yönlendirebiliyoruz diye bakalım. OECD tarafından yapılan değerlendirmeleri inceleyecek olursak ülkemiz birçok parametrede ne yazık ki uluslararası ortalamanın altında kalmaktadır. Sayın Bakanımızın da arz ettiği gibi, PISA raporuna göre 79 ülke içinde Türkiye okuma becerilerinde 40'ıncı sırada, matematik okuryazarlığında 42'nci sırada, fen okuryazarlığında 39'uncu sırada bulunmaktadır. Sadece uluslararası kuruluşların raporları değil ülke çapında düzenlenen YKS ve LGS sınavları da bize ciddi bir tehlikenin haberini vermektedir. 2022 LGS istatistiklerine göre, öğrencilerin yüzde 76'sı matematik, yüzde 54'ü Türkçe, yüzde 52'si fen testlerini çözememektedir. 2022 LGS sınavında 200 bin öğrenci sıfır çekmiştir. Sıfır çeken öğrenci sayısı sınavla okula kabul edilen öğrenci sayısını geçmiştir maalesef. Sınavla okula kabul edilen öğrenci sayısı 192.872; 200 bin bunu geçmiş oluyor. 2023 YKS'de ise durum çok daha farklı değildir, 100 binin üzerinde aday yarım net bile çıkaramadığı için puanları hesaplanamamıştır yani 100.271 gencimiz sınavda sıfır çekmiştir. Hâliyle bu veriler, ülkemizdeki eğitim sistemini ciddi anlamda sorgulamanın yanında eğitim sistemine yeni bir vizyon gerektiğinin en bariz göstergelerindendir. Eğitimde başarı istiyorsak bu, üçlü bir sacayağına bağlıdır. Nedir bunlar? Öğrencinin hevesi, öğretmenin nefesi, anne ve babasının da kesesi. Ne yazık ki öğrencide heves yok, öğretmenin ise nefesi kesilmiş ve anne-babanın ise kesesi boş. Haydi gelin, başarıyı bekleyin bu gençlerden, bu namümkün.
Şimdi, kademe kademe, başarısızlığımıza sebep olan bazı temel sorunlara da değinmek istiyorum. Seçim öncesi, 14 Mayısta "Türkiye'nin hiçbir noktasında, ister tam gün isterse yarım gün eğitim yapsın, hiçbir ad altında okul öncesi eğitimden kesinlikle ücret alınmayacak. 2023-2024 öğretim yılı içerisinde bu ücretlerin tamamını kaldırıyoruz." açıklamasına karşılık, 14 Ekimde Resmî Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'teki "Okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla katkı payı alınabilmesi sağlanacak." kararıyla aidat uygulaması geri getirilmiştir. Dört ay içinde geri adım atmış olan Bakanlık şimdi nasıl bir bütçe planlamasıyla okul öncesi eğitimin ücretsiz olacağını söyleyebilmektedir? Sermaye gideri için 100 milyar, mal alım satımı için 72 milyar bütçe ayrıldığı görülmektedir. Bu gösterilen bütçeyle velilerin aidat sorununun çözümü gerçekçi bulmuyorum. Ayrıca, okullarda ciddi oranda personel ve yardımcı hizmetli ihtiyacı olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır.
On İkinci Kalkınma Planı "Tablo 35"te yer alan verilere göre 4-5 yaş arası okullaşma oranı 2022 yılında yüzde 56,7; 2023 yılında yüzde 64,7 olarak verilmekte, hedef ise yüzde 85 olarak gösterilmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı 2022-2023 istatistik raporlarına göre okullaşma oran yüzde 84,95 olarak verilmektedir. Bütçe teklifinizde ise ilkokuldan önce en az bir yıl okul öncesi eğitim almış öğrenci oranı 2022 yılında yüzde 100, 2023 yılında yüzde 80 olarak gösterilmektedir. Okul öncesi eğitimin tüm ülke sathında yaygınlaştırılarak okul ve öğretmen açığı giderilmeli, okullaşma hedefi yüzde 100 olmalı ve öğrencilerin ücretsiz eğitim alabilmesi için okullara gerekli finans desteği sağlanmalıdır.
Taşımalı eğitim sisteminde, Millî Eğitim Bakanlığı istatistik raporlarına göre 1 milyon 279 bin öğrenci merkezî okullara taşınmaktadır, bunlardan 288.759'u ise ilkokul öğrencisidir. İlköğretim pansiyon oranları 2023 yılında yüzde 39 iken 2024 hedeflerinde ve sonrasında ise yüzde 39,5-40 olarak gösterilmektedir. İlköğretim pansiyon oranlarında eksiklik vardır ve bu da bir an evvel giderilmelidir. Bu problemin çözümü, eğitimde fırsat eşitliği kapsamında ilkokul öğrencilerinin taşımalı eğitimine son verilerek gerekli altyapının oluşturulmasıdır. Mevcut ekonomik koşullarda beslenme sorunu yaşayan çocukların durumunu göz önünde bulundurarak tüm öğrencilerin sağlıklı ve doyurucu beslenme desteği sağlanmalıdır. Toplanılan merkezlerde, şu andaki durumda olduğu gibi, sadece öğrencilerin değil öğretmenlerin de ihtiyaçları göz ardı edilmemelidir; gerek beslenme gerek ulaşım konusunda öğretmenlerin de sorunları çözülmelidir.
Ortaöğretimde öğrenci sayısı 30'dan fazla olan şube oranı 2023'de yüzde 50 iken 2024 hedefi yüzde 51,5 gösterilmektedir, aynı durum mesleki ve teknik okullarda 2023 yılında yüzde 66, 2024 hedefi ise yüzde 60'tır. Açıkça görülmektedir ki acil ilave derslik ihtiyacı vardır ve Bakanlık ihtiyaç duyulan bölgelere yeni okullar yapmak durumundadır. 2023 bütçesi teklifinde ise ilköğretim ve ortaöğretim için 61 milyar, liseler için 11,5 milyar, temel eğitim için 47,7 milyar lira bütçe planlandığı görülmektedir. Bu rakamlar ihtiyaç duyulan derslik problemini çözmekten çok uzaktır. Bu hedefle bütçeler makul ve gerçekleştirilebilir düzeye çekilmedir.
Bütçe haricinde, birçok eğitim kuruluşu ve yetkililerle yaptığımız istişareler sonucunda herkesin ortak kanaatlerinden olan "Nedir bu on iki yıl zorunlu eğitim? Okusam emeğimin karşılığını mı alacağım? Ülkeme bir faydam mı olacak? Torpilsiz iş mi olur? Ben yurt dışına gideceğim." gibi nedenlerle, gençler yaşadıkları buhranların neticesinde buradan kaçmak istiyor, kaçmasınlar diye de on iki yıl zorunlu eğitime tabi tutuyoruz. Bir de okullarımızın etrafını yüksek duvarlarla, tellerle sarıyoruz; tam bir hapishane. Soruyorum size Allah aşkına: Ne suç işledi bu gençler ki on iki yıl hapse tıkıyoruz? Zorla güzellik olur mu? Genç belki mesleki anlamda kendini geliştirmek istiyor; ülkemizin de ikinci kademe eleman ihtiyacı ortada. Öyleyse mesleki eğitim güçlendirilmeli, erken yaşta meslek sahibi olmak isteyen gençlerin önü açılmalı ve zorunlu eğitim gerekli hazırlıklar ve çalışmalar yapıldıktan sonra beş yıla indirilmelidir, gençlerimiz daha sonra yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmelidir. Bu, şahsımın değil, toplumun çoğunun beklentisi diye düşünüyorum.
TÜİK'in 2022 Yükseköğretim İstihdam Göstergelerine göre yükseköğretim mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 11,3 olmuştu; buna göre geçen yıl 1 milyon 79 bin üniversite mezunu işsiz kaldı. Yükseköğretim mezunu işsizlerin oranı 2022'de yüzde 10,4 olan genel işsizlik oranının da üstünde bulunuyor maalesef. Görüyorsunuz işte, istihdama ve meslek kazanmaya yaramayan bir eğitimi kim, ne yapsın.
Mesleki ve teknik eğitim okullarının istihdam oranları ise 2023 yılında yüzde 59,5 iken, 2024 hedeflerinin yüzde 60'ta tutulması yeterli değildir. Küçük işletmeler ve sanayi kuruluşlarında bu kadar istihdam açığı olduğu bilinmekteyken neden hedef oran düşük tutulmakta ve neden artırılması için bir çalışma öngörülmemektedir? "Üniversite okumaya mecbursun." algısı artık ortadan kalkmalıdır çünkü bir kesim gencimiz üniversite sınavından ve üniversite diplomasından beklediğini alamadığı için hayattan kopmaktadır. Üniversite sınavına gelene kadar vakit kaybetmeleri yetmiyormuş gibi, yetenekli ve topluma katkı sağlayacak birçok genç üniversite eğitimini tamamlasa bile sıfır noktasında olmaktadır. Sonucunda ise 1 milyon 79 bin üniversite mezunu işsizler ordusuna katılmaktadır.
Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin 2023 yıl sonu başarı ortalaması yüzde 60,45 olarak verilen tabloda, 2024 ve sonrası için belirlenen hedef ise yüzde 61 olarak görülmektedir. Öğrencilerin mevcut başarı durumu Bakanlığı rahatsız etmiyor olmalı ki artırmak için hedef yükseltilmesi düşünülmemiş. Tekrar ifade etmek gerekir ki mesleki eğitimlere ve öğrencilere gerekli önemi vermek mecburiyetindeyiz. O hâlde bu kabullenme ve inattan vazgeçip erken yaşta mesleki beceri kazanmaları için gençlerin önü açılmalı, zorunlu eğitim süresi düşürülmeli, yetenek, kurs, sertifika, mesleki eğitim esaslı meslek kazanımları sağlanmalıdır. Toplum barışında istihdam en az eğitim, ahlak kadar önemli olmanın yanında, ülkemizin de katma değerini artıracaktır.
Yukarıdaki kademelerde de ifade ettiğimiz üzere "Dostlar alışverişte görsün." tarzında lisans eğitiminden kaçınmalı ve her anlamda verimli bir üniversite eğitimi hedeflenmelidir. "Önemli olan nicelik değil niteliktir." düsturuyla hareket edilerek üniversitelere ayrılan AR-GE payı yükseltilmelidir. İleri teknoloji, dijital teknolojiler, yapay zekâ, yazılım AR-GE'leriyle ilgili akademik çalışmalar proje bazlı desteklenmeli, bölüm ve fakültelerin bu çerçevede güncellenmesi teşvik edilmelidir. Keza, genç nüfus yönünden -büyük göç sahibi olan- beyin göçünün engellenmesi için gerekli altyapı çalışmaları yapılmalı ve genç nüfus istihdamı desteklenmelidir. Gençlerimize milletine, vatanına canıgönülden hizmet edebileceği alanlar açılmalı ve destek olunmalıdır. Lisansüstü öğrenim ve sonrasında proje destekleri ve burs olanakları artırılmalıdır. Ülkesine dönerek hizmet edecek şekilde yurt dışı bursiyerlerin sayısı artırılmalıdır. Örnek vermek gerekirse, YLSY kapsamında 2019'daki 1.195 devlet bursiyeri sayısı maalesef 2022'ye gelindiğinde 321'e kadar düşmüş durumdadır. URAP'a göre dünyadaki en iyi 500 üniversite sıralamasında 9 üniversitesi olan ancak 6 milyon 950 bin 142 lisans öğrencisi bulunan ülkemiz öğrencilerinin üstün akademik eğitimler alarak ülkelerine daha fazla katkı sağlamaları için, öğrencilerimize, Millî Eğitim Bakanlığımız nezaretinde gerekli yönlendirme ve destek sağlanmalı, mevcut kontenjanlar artırılmalıdır.
Şimdi gelelim diğer bazı problemlere. Öncelikle sözlerden başlayalım, ne demişler: "Söz benim ağzımdayken söz benim esirim, söz ağzımdan çıktıktan sonra ben sözümün esiri olurum." Vatandaşımızın kendini güven içinde hissedebilmesi için vatandaş devletin kendisine verdiği söze itimat etmelidir, eğer bu söz verildiyse bu söz tutulmalıdır. "Ne sözü?" derseniz hemen hatırlatayım: "Mülakatlar kaldırılacak." Bu söz tutulmalı, mülakat kaldırılmalı ve şeffaflık sağlanmalıdır. Bir öğretmenin yeterliliği kırk beş dakikalık kısa bir sürede değil, etkin bir teftiş mekanizmasıyla sağlanır. Bu teftiş aday öğretmenlikte sağlanamayacaksa ne zaman sağlanacak? Neden var o hâlde aday öğretmenlik?
Mevcut 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu tam bir öğretmenlik meslek kanunu değildir. Öğretmen, eğitim yöneticisi, müfettişler ve teftişle ilgili sorunlar gibi birçok konuda yetersizdir. 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu yerine, aday öğretmenin yetiştirilmesinden emekliliğine kadar kapsamlı ve kalıcı çözüm sağlayan bir kanun ivedilikle düzenlenmelidir. Meslek Kanunu'nda eğitim çalışanları, müdür, müdür yardımcısı, öğretmen ve benzeri görev tanımları net yapılmalıdır. Sadece kamuda değil, özel sektörde çalışan öğretmenlerimizle alakalı, kapitalist piyasa koşullarına ve işverenin insafına bırakılmayacak şekilde kalıcı çözümler getirilmelidir. Özellikle müfettiş ve şube müdürü maaşlarının uzman öğretmenlik kapsamı dışında kalmasından ötürü hizmet sınıfları arasında maaş dengesizliği meydana gelmektedir. Öğretmen kökenli eğitim çalışanları da uzman öğretmenlik şartlarından istifade etmeli ve bu doğrultuda tüm hizmet sınıflarının kariyer basamakları düzenlenmelidir. Memuriyet ilkelerinden biri olan kariyer ilkesi eğitim teşkilatında da etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Tüm eğitim kademeleri nezdinde şeffaf, rekabete açık, başarıyı ödüllendirme temelli kariyer ve görevde yükselme sistemine geçilmelidir.
Ücretli öğretmenler yoluyla norm eksiği olan bölgelerde öğretmen eksiklikleri giderilmektedir ancak ne yazık ki görevlendirilen birçok ücretli öğretmenin pedagojik formasyonu bulunmamaktadır. Bu durum öğrencilerde olumsuz etkiler bırakabilmektedir. Dolayısıyla ücretli öğretmenlerde pedagojik formasyon şartı öncelenmelidir.
Genel itibarıyla, ücretli öğretmenlik sistemi yeniden düzenlenmeli, ilk aşamada kendilerine vadedilen yüzde 25 zam acilen uygulanmalı, özlük hakları diğer öğretmenlerle eşit hâle getirilmelidir. Çalışma barışını bozucu, insan haklarına aykırı personel görevlendirilmesinden vazgeçilmesi gerekmektedir.
Toplumu yetiştirmeye talip öğretmenlerimizin de yetişmiş olmasından emin olunmalıdır. Günümüzde imam hatipler ve Kur'an kursu öğretmenleri için uygulanan akademilerin öğretmen adayları için de uygulanması sağlanabilir. Sağlıklı bir psikoloji var olmadığı sürece, alınan eğitimler bir çözüm olmadığı gibi eğitim sonucunda toplum açısından daha patolojik bireyler türeyecektir. Bu sebeple, öğrencilerin ahlak, vicdan, din, aile, vatan sevgisi gibi mukaddes duygulara bağlı olması oldukça elzemdir. Okullardaki rehberlik hizmeti ve manevi danışmanlık daha aktif ve etkili hâle getirilmelidir.
6 Şubat depreminde 11 ilimiz genelinde okullarımızdan 72 tanesinin yıkılmış olmasından, 504'ü ağır olmak üzere 3.368 tanesinin hasarlı oluşundan hareketle, deprem riski yüksek olan başta Marmara Bölgesi gibi çok nüfuslu bölgelerimizde bu tablodan ders çıkarılmalı ve ivedilikle hazırlık yapılmalıdır. Okullardaki sosyal donatı alanlarının eksikliği, çok katlı oluşları ve okul başına öğrenci sayısının fazla olması gibi fiziki şartların iyileştirilmesi gerekmekte ve eğitim ortamının temizliği sağlanmalıdır. Okullarımızda yetersiz olan ve gerekmesine rağmen ihdas edilemeyen bütçe sebebiyle ihtiyacı kadar yardımcı personel ve güvenlik personeli sürekli istihdam edilememektedir. Bu durum düzeltilmeli ve sürekli istihdam sağlanmalıdır. Mevcut durumdaki hâliyle İŞKUR üzerinden görevlendirmeler yapılacaksa dahi bunlar eğitim öğretime başlamadan tamamlanmalıdır.
Evet, kıymetli arkadaşlar, sorunlar çok ve iktidar başta olmak üzere hepimiz çözüm için buradayız; o hâlde gayretle bu çözümler için çalışmalıyız. En başında ifade ettiğim gibi millî eğitim politize olmamalı, siyasetüstü ve bir devlet politikası olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Karaman, süreniz doldu. İki dakika vereceğim, sözlerinizi toparlayın lütfen.
Buyurun.
MEHMET KARAMAN (Samsun) - Teşekkür ediyorum.
Bizlerin gayesi önce vicdan, ahlak ve maneviyat sahibi, vatanını ve milletini seven bir nesle ülkemizi emanet etmektir. Bizler gençlere bir ideal ve amaç etrafında toplanacakları bir yol çizmeliyiz ve her şeyden önce şuurlu bir eğitim vermeliyiz. Önemli olan tek şey sadece kariyer veya maaş değildir, önemli olan iyiyi ve kötüyü bilen ve iyiliğin hâkim olması için çaba sarf eden bir gençlik yetiştirmektir.
Bu vesileyle, 2024 yılı bütçesinin hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyor, hepinize saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.