Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Yükseköğretim Kurulu c) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç) Yükseköğretim Kalite Kurulu d) Üniversiteler |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 14 .11.2023 |
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hain terör örgütü PKK tarafından şehit edilen öğretmenlerimiz Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz'ı rahmetle yâd ediyorum.
2023-2024 eğitim öğretim yılı Sayın Bakan Yusuf Tekin'in yaptığı radikal değişikliklerle başladı. Ancak "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır." mantığıyla yeni göreve gelen Bakanlarımız ve Bakanlık yöneticilerimiz kendilerine göre bir sistem kurmaya çalışmaktadırlar. Eğitimde millî politikalarımız olması gerekirken artık şahsi politikaların uygulanmaya başladığını görüyoruz. Öyle ki son günlerde Millî Eğitim Bakanlığı mevzuat ve uygulama değişikliklerinin hızına yetişemez olduk. Bir gece yarısı Resmî Gazete'de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle veya Talim ve Terbiye Kurulunun bir kararıyla bütün bir eğitim sistemi altüst edilmektedir.
MEB; eğitim çalışanları, öğrenciler, veliler ve paydaşlarla beraber çok büyük bir kitleye hitap eden ve aldığı kararlarla ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu etkileyen bir kurumdur. Dolayısıyla alınan kararlar ve yapılan değişiklikler "ben yaptım oldu" diyerek yapılacak düzenlemeler değildir. Alınan bu kararlar; öğretmenler, öğrenciler, veliler ve Millî Eğitim Bakanlığının paydaşlarının mağdur olmalarına neden olmaktadır.
2023-2024 eğitim öğretim yılı 4 Eylül 2023 tarihinde başlamış olup okul ve kurumlarımız tüm plan ve programlarını mevcut sisteme göre yapmıştır. Ancak 8 Eylül 2023 tarihinde yayınlanan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği ve İlköğretim Kurumları Haftalık Ders Çizelgesi'nde yapılan değişikliklerle öğrenci ve veliler açısından hak kayıplarıyla sosyolojik olarak mağduriyetlerin oluştuğu, eğitim çalışanları arasında ise çalışma barışının bozulduğu yönünde şikâyetlerin arttığını görmekteyiz. Bunun yanında, uygulama olarak anaokullarındaki ücretsiz yemek uygulamasının kaldırılması, taşımalı eğitim kapsamına alınan adreslerin sürekli değişiklik göstermesi, yönetici atama ve aday öğretmenlere uygulanacak mülakat sisteminin kaldırılması yerine, daha da pekiştirilmesi gibi birçok keyfî uygulama MEB'in vatandaşlar nezdinde güvenilirliğinin de sorgulanmasına neden olmaktadır.
"Mülakatları, mülakat gibi yapmaya karar verdik." diyen Sayın Bakana soruyorum: Yirmi bir yıldır iktidarda olan partiniz AK PARTİ, bugüne kadar mülakatları nasıl yaptı? Bu sözünüz geçmişte yapılan mülakatlarda kul hakkı yendiğinin itirafı mıdır? 2014 yılında siz müsteşarken binlerce Türk milliyetçisi, Atatürkçü okul müdürü ve yardımcılarını görevden alıp yerine mülakatla atadığınız kişilerin torpille atandığını kabul etmiş mi oluyorsunuz? 2014 yılında görevden aldığınız bu idarecilere iadeiitibar yapmayı düşünüyor musunuz? 2014 yılında yaptığınız mülakata dayalı 1.709 şube müdürü ataması uygulaması mahkemelerce defaatle iptal edilmesine rağmen, bugüne kadar uygulanmayan bu iptal kararlarını uygulayacak mısınız? Cumhurbaşkanımızın seçim öncesi "Kamuda mülakata son verilecek." taahhüdünü çiğneyecek gücü nereden alıyorsunuz? Sizi uyarıyoruz: Mülakat zulümdür, zulme rıza da zulümdür. Eğitim ve öğretimin amaçlarına ulaşması ve geleceğimizin teminatı olan yeni nesillerimizin iyi yetişmesi için duygusal ve sosyal zekâyı körelten sebepleri ortadan kaldırmak, yetkililerin önceliği olmalıdır.
Öğrencilerin günün büyük bir kısmını okulda geçirmesi, okulların çocuk bakımevleri gibi görülüp öğrencilerin neredeyse tüm gün okulda tutulması, okulları amacından çıkartmıştır ve okullar okul olma cazibesini yitirmiştir. Öğrencilerin okulda kalma süreleri kısaltılmalı, öğrencilere sosyal becerilerinin ve yeteneklerinin geliştirilmesi için okul binalarının dışında faaliyet alanları ve imkânları oluşturulmalıdır.
Ülkemizde üniversitelerimizde, liselerimizde, ortaokullarımızda ve ne gariptir ki ilkokullarımızda ders saati süresi kırk dakikadır. Ülkemizde çocuk, ergen, yetişkin ayırt etmeksizin, eğitimin tüm kademelerinde ders süresinin kırk dakika olması ne yazık ki akıllara ziyandır. Çocuk, ergen, yetişkin, hepsinin dikkat süresi eşit midir? Ülkemizde eğitim ve öğretimi planlayanlar, bu çelişkiyi görmüyorlar mı? Hâlen daha bazı okullarımızda ikili eğitim yapılmaktadır. Bakan Bey'e sormak istiyorum: Lise dengi okullarda günde sekiz saat ders yetmezmiş gibi "blok ders" dediğimiz; seksen dakika ders, on dakika teneffüs sizce ne kadar doğrudur? "Ülkemizde ikili eğitim yapan okulumuz kalmayacak." denmesine rağmen bugün Ankara'nın merkezindeki okullarda bile hâlâ ikili eğitim devam etmektedir. Öğlen grubunda eğitim gören öğrencilerimiz ikili eğitim sisteminde yatsı namazına müteakip okuldan çıkıyorlar. Okullarımız sabah yedi buçuk, akşam yedi buçuk eğitim öğretim yapmaktadır. Bu konuyu ivedilikle kalıcı çözüme kavuşturmanız elzemdir. Etkili ve verimli bir eğitim için ülkemizde yaş ve dikkat süreleri dikkate alınarak eğitim kademelerinde ders süreleri yeniden planlanmalıdır. Ülkemizde eğitimin her kademesinde ne yazık ki amaca hizmet etmeyen, seviye ve yaş gözetilmeden hazırlanmış bir müfredat yoğunluğu bulunmaktadır. Ağır ve yoğun müfredat öğrencilerde başarısızlık korkusunu tetiklemekte, derslere karşı ilgisizlik ve odaklanma sorununa sebep olmaktadır. Eğitimin her kademesinde yaş ve zamanın gerektirdiği ihtiyaçlar öne alınarak eğitim ve öğretim müfredatı yeniden güncellenmelidir. Bireyleri mesleki eğitimlere yönlendirmeye özen gösterilmelidir. Mesleki eğitim ilkokuldan sonra başlamalı çünkü mesleki beceri küçük yaşlarda kazandırılır. Bu yüzden, meslek ortaokulları açılmalıdır.
Eğitim sistemi devlet politikası olarak süreklilik göstermelidir. Cemaat, vakıf ve derneklerin eğitim sistemi üzerinde müdahalesi olmamalıdır. Yer değiştirme sisteminde sürekli mağduriyet yaşanmaktadır. Özür grubundan il dışından gelenler düşük puanlarına rağmen merkezlere gelmekte, yıllardır köylerde çalışan meslektaşlarımız mağdur olmaktadır. Bu sebepten dolayıdır ki il içi atamalarda sıra tayini sistemine geçilmeli, özür grubu, norm fazlası veya isteğe bağlı yer değiştirmeler aynı anda yapılmalıdır. Her türlü atamalardaki mülakata derhâl son verilmeli, liyakat esas alınmalıdır. 76'ncı maddeye göre yapılan atamalara kesinlikle son verilmelidir. Yönetici atamalarındaki Ek-1 Değerlendirme Formu'ndaki "son dört yıl" ibaresi kaldırılmalıdır. Eğitimde en çarpık uygulamalardan biri, proje okullarına keyfiyete göre yönetici ve öğretmen atamalarıdır. Özel statülü proje okullarına yapılan yönetici ve öğretmen atamaları tamamen yandaş kayırmaya dönüşmüş bir sistemdir. Bu uygulamadan vazgeçilmeli, proje okullarına yapılan tüm atamalar şeffaf bir şekilde, liyakat gözetilerek yapılmalıdır.
Eğitim öğretim ödeneği tüm eğitim çalışanlarına verilmeli ve tutar, 1 maaş karşılığı olmalıdır.
Özel eğitim ve ana sınıfı öğretmenleri ara teneffüs, dinlenme problemleri yaşamaktadır. Çalışanların yasal haklarından biri olan dinlenme hakkı ilgili öğretmenlerimiz için gerekli mevzuat düzenlemesiyle hayata geçirilmelidir.
Eğitim çalışanlarının tamamına öğlen yemeği için devlet katkısı sağlanmalıdır.
Zorunlu hizmet yapan eğitim çalışanlarına ek ödeme yapılmalıdır.
Faranjit, varis gibi hastalıkların sağlıkçılar tarafından öğretmenlerin meslek hastalığı olarak dile getirildiği dikkate alınarak eğitim çalışanlarına yıpranma payı verilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Farklı bir zorunlu hizmet bölgesine giden, zorunlu hizmetini tamamlamış bir öğretmen artırımlı hizmet puanı alamamaktadır. Bu durum, çalışanlar arasında hakkaniyete uygun değildir. 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname gözden geçirilerek gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Yapboz hâline getirilen mevzuatlarla eğitim çalışanları mağdur edilmektedir.
Yüksek lisans öğrenimine hizmet puanı verilecek diye birçok kişi maddi imkânsızlıklara rağmen yüksek lisans yapmıştır, yüksek lisansa verilen bu ek hizmet puanları belli bir süre sonra iptal edilmiştir. Öte yandan, verilen bu ek hizmet puanlarıyla bir dönem atamalar da yapılmış, uygulamadaki birlik, adalet ve fırsat eşitliği unsurları kökten sarsılmıştır.
5510 sayılı Kanun'a tabi, 1 Ekim 2008 tarihinden sonra göreve başlamış olan ve emeklilik statüsü farklı memurların durumu da emeklilik maaşı ve ikramiyesinde mağduriyet oluşmayacak şekilde yeniden değerlendirilmelidir.
İçi boş olan Öğretmenlik Meslek Kanunu yeniden değerlendirilmelidir. Kurumsal adalet ve iş yeri barışı mutlaka sağlanmalı, eğitimin her kademesindeki kurum çalışanları bu konuya özen göstermelidir. Yıllardır yapboz hâline gelen eğitimimizde eğitim çalışanlarımız zaten mağdur edilmekte, bir de biz yapmayalım. 2004 yılında müfredat değişti, OKS geldi. 2007'de SBS geldi. 2009'da ÖSS gitti, YGS geldi. 2009'da SBS sadece 8'inci sınıflara yapıldı, katsayı kalktı. 2010'da düz liseler Anadolu lisesi oldu. 2012'de 4+4+4 geldi, çıraklık, kalfalık, ustalık öldü. 2014'te TEOG geldi, 2014'te öğretmen liseleri kaldırıldı, 2014'te binlerce okul müdürü bir gecede görevden alındı. 2015'te temel liseler açıldı. 2017'de TEOG kaldırıldı. 2018'de LGS geldi. 2019'da temel liseler kaldırıldı. 2022'de içi boş bir meslek kanunu çıktı ve bunun gibi, sayamadığımız birçok örnek var. Sabahları titreye titreye, tüylerimiz diken diken olarak gururla okuduğumuz Andımız'ı kaldırdınız.
Ülkemizin varlığını daha güçlü, refah seviyesi yüksek ve mutlu şekilde sürdürebilmesi için vatandaşlarımızın sürekli ve kaliteli eğitim almaları gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika veriyorum, toparlayın lütfen.
MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Bu gerekliliğe rağmen eğitim kadrolarındaki öğretmen açığı ücretli öğretmenlik uygulamasıyla kapatılmaya çalışılmaktadır. Ücretli öğretmenlerin gerek aldıkları maaş gerekse hazır bulunuşluk seviyesi göz önünde bulundurulduğunda bu durumda eğitimde fırsat eşitliği de zedelenmektedir. Öğretmenler nitelik, güvence ve seviye bakımından farklılık göstermekte olduğundan eğitimde fırsat eşitliği sağlanamadığı için kamu yararını sağlamak amacı sekteye uğramaktadır. Mevcut ekonomik buhranda çok düşük kalan ücretli öğretmenlerin ders saati başına aldıkları ücretlerin artırılması elzemdir. Ülkemizde atama bekleyen binlerce öğretmen varken ücretli öğretmenlik uygulamasında ısrar edilmemelidir. Atanamayan öğretmenlerimiz için cumhuriyetimizin 100'üncü yılında öğretmen ihtiyacı göz önünde bulundurularak 100 bin öğretmen atamasının müjdesini bugün burada sizden beklemekteyiz.
Teşekkür ederim.