KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ATMACA (Bursa) - Sayın Başkan, Değerli Bakanım, Kıymetli Komisyon üyelerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, ülkemiz turizm potansiyeli açısından kıymeti herkes tarafından artık bilinen bir ülke ama "Bu değerden doğru istifade ediyor muyuz?" konusu gerçekten herkesin kafasında bir soru işareti.

Ben ülkemizin doğal ve tabii zenginlikler bakımından çok kıymetli yerlerinin olduğunu biliyorum ve maalesef, bu bölgelerin birçoğunda devlet ya da Bakanlık öncü olamamış, oradaki yerel halkın kendi imkânlarıyla oluşturmaya çalıştığı bir turizm potansiyeli var. Maalesef, bu tür alanlarda devletimiz ve özellikle Bakanlığımız milletimizin önünü açma, onlara bu konuda teknik destek verme konusunda hep geride kalmıştır. Bu konuya özel bir örnek olsun diye Trabzon'un Uzungöl ilçesini vermek istiyorum; yaklaşık kırk yıl önce burasının turizm potansiyeli oradaki yerli halk tarafından tespit edilmiş ve bu konuda çalışmalar başlatılmıştır ama maalesef, kırk yıl geçmesine rağmen hâlâ bugün yerel halk kendi imkânlarıyla, kendi bilgisiyle ve kendi kabiliyetiyle turizmcilik yapmaya çalışıyor ve maalesef, hayatı boyunca turist olamamış insanların turizmci olduğu bir bölge.

Tabii, bu örnek bir bölge ama buna benzer çok çok fazla bölgemiz var. Bu tür bölgelerin devlet tarafından özellikle planlanarak daha verimli turizm faaliyetlerine uygun hâle getirilmesi şarttır. Özellikle planlama konusunda korkunç problemler yaşanıyor burada. Hem gelen turiste doğru hizmet veremeyecek ya da doğru konaklama imkânı sağlayamayacak amatör yapılardan ibaret hem de plansız alanlar oluşmuş. Maalesef hâlâ Uzungöl'ümüzün -2023 yılıdır- onaylı bir planı yoktur.

Şimdi, korkunç bir turizm talebi var, sezonunda gecelik oda fiyatlarının 40-50 bin lirayı bulduğu bölgelerde kaçak yapılaşmayı da maalesef devletimiz engelleyemiyor. Tabii ki bütün yapılaşma imkânlarını kısıtlayarak oradaki toplumun yerel avantajlardan istifade etmesini engellemek doğru değil. O yüzden devletimizin derhâl bu tür alanlarla ilgili planlama yapması ve daha fazla turistin, daha kaliteli turistin oraya gelmesini sağlaması şarttır. Yine, birçok konuşmacı arkadaşımızın ifade ettiği gibi bu tür alanlara ulaşım da son derece önemlidir çünkü yabancı turisti çeken bu alanların aynı zamanda ülkemizin aynası olduğu... Yani ülkemizi oradan görüyor gelen yabancı turistler. Bu anlamda bu alanlara daha özen gösterilmesi elzemdir ve mutlaka o tür alanların daha verimli hâlde kullanılır hâle gelmesi adına çalışma olması lazım.

Yine, Turizm Bakanlığı "teşvik" adı altında özellikle millî parkları alan başkanlığına çevirip daha verimli kullanılmayı amaçlamaktadır. Bunun bizde oluşturduğu ciddi endişeler var çünkü birçok benzer alanlarda yapılan uygulamalar gibi bir şekilde ranta kurban edileceği endişemiz var. Millî parklarımız bizim toplumumuzun ve bu devletin önemli kıymetleri ve değerleridir, belki turizm potansiyeli oluşturma gerekçelerimizdir ama bunların ranta kurban edilerek turizm potansiyelinin yok edilmesi endişesi maalesef bizde mevcuttur. Dolayısıyla bu "teşvik" adı altında verilen, imara açılan sit alanlarının, İmar Kanunu'na uygunsuz yapılan bu yapıların bizi endişelendirdiğini ifade etmek istiyorum.

Yine, maalesef bir deprem yaşadık ve bu depremde herkes gibi Turizm Bakanlığı da sınıfta kalmıştır çünkü restore edilmiş birçok turizm tesisinin veya tarihî eserin hasar gördüğünü, hatta yıkıldığını gördük. Özellikle 2000 yılı sonrası restorasyonu yapılan ya da tamiratı yapılan tarihî eserlerin depreme dayanıklı hâle getirilmiş olması esastır. Bunun kafi derecede dikkate alınmadığını ve bu manada gerçekten büyük öneme sahip tarihî eserlerin ya yıkıldığını ya da ağır hasar aldığını maalesef görmüş olduk. Gene bu yıkılıp yeni yapılan tarihî eserlerle veya hasar gören tarihî eserlerle ilgili çalışmaların da bunların dikkate alınarak yapılması gerekir ama maalesef bu konuda da endişelerimiz var çünkü hızlı bir kısım onarımların başladığını görüyoruz. Bu onarımların yine hatalı olması ve benzer depremlerde benzer sonuçların elde edilmesi endişesini taşımaktayız.

Bizim haricen Sayın Bakanımıza birkaç sorumuz olacak, bu soruları kendisine arz etmek istiyorum. Bunun ilki, müze mağazalarının işletilmesiyle ilgili. TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya'yla şahsınız arasında yaşanan ve zaman zaman kamuoyuna ve medyaya yansıyan şahsi ihtilaf ve gerilim Firuz Bağlıkaya'nın sahibi olduğu AKG adlı firmanın Bakanlığınıza bağlı yaklaşık 150 müze ve ören yeri mağazasını işletmesiyle ilgili midir? Bu konuya ilişkin olarak TÜRSAB ve AKG firması Bakanlığınız müfettişlerine ve diğer kurumların müfettişlerine defalarca denetletilmiş midir? Bu denetimlerin sonucu ne olmuştur?

Yine, Tanıtma Genel Müdürlüğüyle ilgili bir sorumuz olacak. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı 2019 yılında yürürlüğe giren 7183 sayılı Yasa'yla faaliyet göstermeye başlamıştır. Söz konusu yasayla ülkemizin turizm tanıtımı konusundaki görev ve yetkiler bu Ajansa verilmiş olmakla birlikte, 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 287'nci maddesiyle Bakanlığınızın Tanıtma Genel Müdürlüğüne benzer görev ve yetkiler verilmiş ve TGA Yasası yürürlüğe girdikten sonra Bakanlık Tanıtma Genel Müdürlüğü faaliyetlerini sürdürmeye devam etmiştir. Hemen her platformda, tarafınızca, 2019 yılından itibaren, TGA'nın ülkemizin tanıtımı konusunda yürüttüğü faaliyetlerden söz edilmekte ve bu durum, ülkemizin turizm tanıtımı bakımından TGA'nın tek yetkili kuruluş olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Bu durumda, Bakanlığınızın Tanıtma Genel Müdürlüğü hâlen neden varlığını devam ettirmekte ve bu Genel Müdürlükteki yaklaşık 150-200 personele herhangi bir tanıtım faaliyeti yürütmedikleri hâlde neden maaş verilmektedir? Tanıtma Genel Müdürlüğünün kapatılmamasının nedeni, gelecekte TGA'nın işlevini yitirerek kapatılması durumunda tanıtım faaliyetlerini yürütecek yedek bir birimin mevcudiyetinin korunması düşüncesinden mi kaynaklanmaktadır?

Yine, TGA personeliyle ilgili birkaç sorumuz olacak. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı tarafından sunulan tanıtım hizmetlerinin bir kamu hizmeti olduğu, dolayısıyla bu Ajansta çalışan kişilerin kamu hizmetini sunan görevliler olduğu göz önüne alındığında, Ajans personelinin maaşlarının Bakanlık Tanıtma Genel Müdürlüğünde benzer işi yapan bir kamu görevlisinin maaşının ortalama 4 katı kadar fazla olduğu doğru mudur? TGA'da çalışan bir personelle benzer işi yapan Bakanlık personelinin -işte, kontrolör ve müfettiş gibi- Ankara dışı görev harcırahı günlük 300 TL civarındayken ve bu personele konaklama bedeli olarak günlük 460 TL ödenirken TGA'da çalışan personelin görev harcamalarının kendilerine TGA tarafından verilen kredi kartlarıyla herhangi bir limit olmaksızın yapıldığı ve bu personelin istedikleri otelde yaptıkları konaklamaların bedellerinin TGA bütçesinden karşılandığı doğru mudur? Benzer işleri yapan ve kamu hizmeti veren TGA ve Bakanlık personeli arasındaki bu ayrımcılıkla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Yine, Bakanlığınızca son yıllarda hayata geçirilen ve gelecek yıllarda 35 ilde yapılacağı belirtilen Kültür Yolu Festivali'nin maliyeti ne kadardır? Bu festivallerde yer alan sanatçılara ödenen kaşe bedelleri ne kadardır ve bu bedeller hangi kriterlere göre belirlenmektedir?

Son olarak ise Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları mülkiyetinde bulunan İstanbul Haydarpaşa gar sahası ile Sirkeci gar sahası üzerinde bulunan binalarla birlikte kritik öneme sahip aktif ulaştırma tesislerinin Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilmesi üzerine geçtiğimiz eylül ayında protokol imzalanmıştı. Bu kapsamda, imzaladığınız bu protokolle devralacağınız Haydarpaşa gar binası ve gar sahası ile Sirkeci gar binası ve sahasını hangi amaçla kullanacaksınız? Yine, tabii, bu amaçla, orada mağdur olacak esnaf ve personelle ilgili de düşüncelerinizi merak ediyorum.

Çok teşekkür ediyorum.