KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA NEDİM YAMALI (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri, Bakanlığımızın değerli bürokratları ve değerli katılımcılar; Millî Savunma Bakanlığımızın 2024 yılı bütçe görüşmelerinde Saadet-Gelecek Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bütün Komisyonu saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin güvenliğiyle ilgili konular milletimizin ve devletimizin yani hepimizin bekası açısından vazgeçilmez önemlidir ve bu konuları günlük siyasi tartışmaların dışında bırakmamız gerekiyor. Hem dünyada hem de ülkemizde giderek artan mevcut sorunlara, tehditlere, risklere ve güvenlik kaygılarına çevremizde her gün maalesef bir yenisi ilave ediliyor. Son olarak Gazze'de de başlayan soykırım milletçe hepimizin yüreğini dağladı. Bu tür dönemlerde ülke olarak her türlü gelişmeyi mutlaka çok yakından takip edip gereken tedbirleri almamız ve sürekli değişen yeni şartlara kendimizi hazırlamamız gerekiyor. İyi yetişmiş ve donanımlı, gerekli sayıda asker ve sivil personele, yüksek teknolojili araç gereç, silah ve mühimmata, yerlilik oranı yüksek askerî imalata, motivasyonu yüksek bir orduya sahip olmak her zaman ülkemizin en büyük hedefleri arasında olmalıdır.

Kahraman ordumuzun bin yıldır bu topraklarda elde ettiği bütün başarılarda en büyük pay, rahmet ve şükranla andığımız şehitlerimize ve kahraman gazilerimize aittir, ne yaparsak yapalım onlara minnet borcumuzu asla ödeyemeyiz. Bu vesileyle bugüne kadar bu topraklar için canını veren, terini döken bütün Silahlı Kuvvetler mensuplarımızı şükran ve minnetle anıyorum.

Değerli katılımcılar, bugün baktığımızda Türkiye'nin kara, deniz sınırları boyunca maalesef gerginlikler, çatışmalar sürmekte ve bu çalkantılar bölgesel güvenliği ve istikrarı tehdit etmektedir. Otuz yıldan beri devam eden ülkemizdeki PKK terörü, FETÖ kalkışması, sığınmacılar meselesi, Irak'taki karışıklıklar, Suriye'deki yabancı askerî varlıklar, PKK-PYD/YPG ve DEAŞ terör örgütleri, Karadeniz'deki Rusya-Ukrayna savaşı, Ege Denizi'ndeki güvenlik sorunları, 7 Ekimde başlayan İsrail'in Gazze'yi işgal çabası ve mazlum Filistin halkına yönelik soykırım uygulamaları, Akdeniz'de ve Kıbrıs'taki hükümranlık haklarımızla ilgili haklı tezlerimiz, çevremizi kuşatan, çözüm ve doğru adımlar bekleyen, ciddi ve yüksek tehditler içeren güvenlik sorunlarımız.

Kıbrıs konusunun bugüne kadar çözülememiş olması, Türkiye'nin 2 devletli çözüm önerisinin karşılık bulmaması, Kuzey Kıbrıs'taki yönetime desteğimizin ve asker bulundurmamızın "işgal" olarak nitelendirilmesi önemli bir problemin devam etmesine yol açmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin dost ülkelerden başlayarak uluslararası alanda tanınması için gerekli adımları ara vermeksizin sürekli atmalıyız. Türk Devletleri Teşkilatında gözlemci üye statüsü olması gibi olumlu gelişmeler de mutlaka devam ettirilmelidir.

Kıbrıs'taki bir problem kapalı Maraş problemidir. Kapalı Maraş bölgesi sorununa gelince, uluslararası sözleşmelerin ve ilgili yasaların uyulmasını emrettiği evkaf hükümlerine ve evrensel hukuk kurallarına aykırı düzenleme ve uygulamalarla Maraş bölgemizdeki vakıf mallarının yüzde 92'si vakıf mülkiyetinden çıkmıştır ve ihtilaflı hâle gelmiştir. İngiliz yönetimince taşınmaz mal kanunu ve bu kanunun uygulama şeklini gösteren 1944/14 sayılı Tüzük hükümleri ile bu kanun ve tüzük icareteynli vakıflara ait gayrimenkullerin, haksız bir şekilde kiracıların mülkiyetine geçirilmesini sağlamıştır. Kapalı Maraş'la ilgili uluslararası hukukun tanıdığı ve geçerli kabul ettiği adımlar dikkatlice atılmalıdır. Maraş'ın zemini Lala Mustafa Paşa ve Abdullah Paşa vakıflarına aittir. Bu toprakların üzerinde bulunan kiracıların tespiti, bunlara tebligatı ve gereken konuların takibi yapılarak, buranın imarı yapılarak, inşaat faaliyetlerine de başlanarak çözümsüzlük ortadan kaldırılmalı ve Maraş tam olarak vatan topraklarımıza katılmalıdır.

Değerli katılımcılar, Yunanistan, yüz yıldır, kendi çarpık megali ideasının peşinde -maalesef sürekli çabasında- olmuş, Batılı güçlerin de desteğiyle maalesef birçok kazanımlar elde etmiştir. Yunanistan'ın bu eylemleri kapsamında hem askerî olarak hem de diplomatik olarak gerekli karşılıklar verilmeli, Ege Adaları, kıta sahanlığı ve Girit Adası'yla ilgili geri dönülemez oldubittilere meydan verilmemelidir. F-35 programından çıkarılmamızdan sonra F-16 alım sürecimizin de şu ana kadar gerçekleşmemesi, Yunanistan'ın da F-35 talebinin karşılanması durumunda Ege Denizi'nde hava üstünlüğünün Yunanistan'a geçme tehlikesi en büyük güvenlik risklerimizden biri gibi gözükmektedir. Bu konuda 2022 yılındaki Komisyon toplantısında Sayın Hulusi Akar'ın bir açıklaması vardı, şimdi onu okuyup o konuda Sayın Bakanlığımızdan bir cevap istirham edeceğim. Şöyle demişti Sayın Hulusi Akar: "Millî 40 adet F-16 uçağının tedarikine ve 79 uçağımızın da modernizasyonuna çalışılmaktadır. Talebimiz Eylül 2021'de ABD'ye ulaştırılmış, bu konuda Türkiye'de 3, ABD'de 1 olmak üzere askerî heyetler arasında toplam 4 toplantı yapılmış, bu toplantılarda projenin önemi, Kongre sürecinin hızlandırılması ve diğer taleplerimiz ABD'li muhataplarımıza iletilmiştir. Bu çalışmalarımız aynı zamanda milletvekillerimizden oluşan heyetlerin ABD'de Temsilciler Meclisi ve Senatoda yaptıkları temaslarla desteklenmektedir. F-35 konusunda ise ABD'yle program ortaklığımızın sonlandırılmasına ilişkin idari, mali ve hukuki boyutlardaki hazırlıklar tamamlanmış olup önümüzdeki aylarda ABD tarafının davetiyle ayrıntılı müzakereye geçilmesi beklenmektedir." şeklinde bir sunum yapılmıştır. Bu müzakerelere geçilmiş midir ve bu müzakereler ne durumdadır?

Bildiğimiz kadarıyla modernizasyon süreci Finlandiya'nın NATO'ya kabul edilmesiyle birlikte çözülmüş ama F-16 satın alma süreci konusunda da Sayın Bakanlığımızın açıklamalarını rica ediyorum. Millî Muharip Uçak'ımız KAAN'ın hangardan çıkıp ilk hareketini yapması bütün milletimiz için bir gurur kaynağı olmuş; bu konudaki çalışmaları için Bakanlığımızı, tedarikçilerimizi, yöneticisinden mühendislerine, tasarımcılarına, işçisine ve katkıda bulunan tüm kişi ve kurumlara minnet ve teşekkürlerimi sunuyorum.

5'inci nesil savaş uçağımız KAAN'ın motor üretimiyle ilgili sorunlar olduğunu biliyoruz, bu motor üretimiyle ilgili de sürecin, sözleşmenin bir an önce karara bağlanmasını ve bu durumun hangi aşamada olduğunun da Sayın Bakanlığımızın yetkililerinden cevabını rica ediyorum. ALTAY tankımızın üretimiyle ilgili sıkıntı mutlaka çözülmelidir. Her ne kadar modern savaş konseptlerinde tank üretimiyle ilgili önem sırasında yeni yaklaşımlar da olmasına rağmen yakın çevremizdeki çatışma ve savaşlara baktığımız zaman ülkemizin yüksek nitelikli, teknolojisi yüksek bir tanka daha uzun süre ihtiyacı olduğu gözükmektedir. Özellikle bize hasım olan ülkelerin medyalarında bir problem vardır. Bize hasım olan ülkelerin medyalarında ALTAY Tankı Projesi savunma sanayisindeki yanlış yatırımlara, kötü yatırımlara örnek olarak açık olarak medyada gösterilmekte, bu da bizi maalesef derinden yaralamaktadır; bu durum maalesef ülkemize yakışmamaktadır, bu problem çözülüp arkaya atılmalıdır.

Değerli Komisyon üyeleri, özellikle bu yerli üretimler... Esasında, müttefik olduğumuz NATO üyelerinin bile zaman zaman -Azerbaycan'ın Ermenistan'la yaptığı savaş sırasında Türkiye'nin de sağladığı yardım örneğinde olduğu gibi- silah ambargosu uygulama çabasında olduğu ve bu yerli üretimin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Kanada'nın Türkiye'ye uyguladığı bu ambargo bildiğim kadarıyla hâlen devam ediyor. Ambargolar ve bu tip satış sınırlamaları Türkiye'nin kendi savunma sanayisini geliştirmesine bir anlamda bir vesile oluyor ancak belli bir ivme kazanmış olan bu savunma sanayisi yatırımlarını hız kesmeden devam ettirmeleri ancak rekabet şartlarının da yerine getirilmesi ve rekabet şartlarının hukukunun da korunması gerekmektedir.

Gelişen dünya teknolojileri karşısında geleneksel ordular ve geleneksel silahların yanında siber ordu ve siber silahlar da devreye girmiştir. Rekabet ve yarış sanal dünyada devam etmekte olup hem devlet hem de devlet dışı aktörler kozlarını bu platformda da paylaşmaktadır. Devletler bu yeni konseptle savunma sistemlerini yapılandırmakta ve siber bir dünyada daha etkili olmak, olabilmek adına ordularını bu çerçevede geliştirmektedir. Ordumuzun bu siber güvenlik alanında neler yaptığını ve bu konuları biraz daha açıklamalarını Sayın Bakanlığımız yetkililerinden talep ediyorum.

Ayrıca, gelişen teknoloji ve uzay alanında da etkin rol oynamamız gerekmektedir. Türkiye'nin uzay alanında potansiyelini arttırmak için çeşitli adımlar atılabilir. Uydu teknolojilerini geliştirmek aynı zamanda meteoroloji, tarım, çevre ve izleme gibi alanlarda veri toplamak için de oldukça önemlidir. Uzay gözlemiyle ülkemiz için bir güvenlik problemi olan doğal afetleri takip etmek ve kaynak yönetimini iyileştirmek, savunma araçlarını geliştirmek mümkündür. Diğer ülkelerle uzay alanında iş birliği yapmalı, tecrübe ve bilgi paylaşımı yapmalıyız. Ortak uzay projeleri maliyetleri düşürerek ve bilgi alışverişini arttırarak etkili olabilir. Uzay çalışmaları sadece teknolojik gelişimi değil, aynı zamanda ekonomik ve bilimsel ilerlemeyi sağlayan önemli bir alan da olabilir.

Değerli katılımcılar, sınır güvenliği önemli bir konumuz. Geçen yıl Komisyona sunulan raporda 1 Ocak 2022 ile 22 Kasım 2022 arasında sınır bölgelerimizden 234.282 kişinin geçişinin engellendiği, 7.107 düzensiz göçmenin yakalandığı, bunların arasında bulunan 724 teröristin ise kolluk kuvvetlerine teslim edildiği aktarılmıştı. Ülkemizin özellikle doğu sınırlarından da içeri girmek için güçlü bir akımın olduğunu biliyoruz. Bu, bildiğimiz gibi halkımızın da önemli bir kısmının çok rahatsız olduğu bir konudur. Mevcut kaçak göçmen sorununa ilaveten son zamanlarda Pakistan'ın 1,5 milyon Afganlıyı sınır dışı etmesi, bu 1,5 milyon Afganlıdan sınır dışı edilen 500 bininin İran'a geçmesi, İran'a geçen bu 500 bin kaçak göçmenin de önemli bir kısmının Türkiye'ye doğru yöneldiği duyumları gelmektedir. Bu konuda herhangi bir tedbir alınmış mıdır? Ülkemiz artık yasa dışı düzensiz göçmen geçişleri ve bunun ticaretini yapanlarla anılmamalıdır.

Türkiye'nin millî savunma esasları, güvenlik tehditleri, coğrafi konumu, stratejik hedefleri ve uluslararası ilişkileri dikkate alınarak belirlenmelidir. Aynı zamanda diplomasi ve iş birliğiyle uluslararası ilişkiler güçlendirilmeli, bölgesel istikrarın korunmasına önem verilmelidir. Dış politikada zaman zaman yaşadığımız tutarsızlıkların ülkemizi denklemlerin dışına ittiğini, yalnızlaştırdığını, ciddi güvenlik zafiyeti oluşturduğunu, maddi ve siyasi kayıplar verdirdiğini maalesef zaman zaman görmekteyiz. O yüzden, millî savunma politikalarımızda uzun vadeli stratejik hedeflerimizden sapmamalı, güncel tehditlere ve değişen dünya düzenine karşı bizi zayıflatacak, güvenliğimizi tehlikeye sokacak anlık hamlelerden kaçınılmalıdır. Uluslararası ittifaklara aktif katılım ve iş birliği, ortak güvenlik hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynayacaktır. Personel eğitimi ve yetenek geliştirme modern savaş alanına uygun olarak sürekli güncellenmeli ve yeniliklere adapte edilmelidir.

Değerli katılımcılar, Değerli Komisyon üyeleri; 15 Temmuzdaki hain darbe girişiminden sonra ordumuz doğal olarak büyük bir travma geçirmiştir, şu anda bir toparlanma sürecine girmiş, hatta darbe öncesi dinamiklerini yakalamaya çalışmaktadır. Bunun için de büyük gayretler sarf eden çok kıymetli komutanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Bu süreçte, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında kanun ve kanun hükmünde kararnamelerle kaldırılan veya kısılan birtakım sonradan olan haklı taleplerin makul ve karşılanabilir olanlarının, nitelikli olanlarının olumlu olarak değerlendirilmesi gerekir. Askerî hastaneler ve Gülhane Askerî Tıp Akademisi kapatılmıştır. Akademinin kapatılmasıyla nitelikli askerî sağlık personeli yetiştirilmesi görevi Sağlık Bilimleri Üniversitesine verilmiştir.

Gülhane Askerî Tıp Akademisinin temeli 1898 yılında atılmıştır. Osmanlı ordusunun farklı cephelerdeki ihtiyacına yönelik askerî tabipler yetiştirmiştir. Gülhane Askerî Tıp Akademisi yüz yirmi beş yıllık bir askerî kültürdür. Askerî sağlık sistemi 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişiminden sonra kaldırılmıştır, GATA da kapatılmıştır, Sağlık Komutanlığı da lağvedilmiştir; görevleri bir merkeze devredilmiştir. Bildiğim kadarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri NATO içerisinde askerî hastanesi olmayan tek ordudur. Askerlik görevi sırasında karşılaşılan birçok özel tıbbi durumun tedavisi için bazı branşlarda özel ihtisaslaşma ve yaklaşımlar gereklidir. Savaş cerrahisi, ortopedik tedaviler, yanık üniteleri, kimyasal saldırılar sonucunda oluşacak sağlık problemleri, psikiyatri gibi alanlarda askerî ihtiyaca cevap veren hastaneler gecikmeksizin açılmalı, GATA da bir an önce tekrar faaliyetine başlamalıdır.

Doğal afetlerin en yıkıcı ve hasar vereni depremlerdir. Doğal afetler sonucunda ciddi krizler oluşmaktadır. Bu krizlerin yönetilmesi ve afet mağduru bireylerin sürece uyum sağlamaları süreç yönetimi açısından çok büyük önem taşımaktadır. Toplumsal açıdan, problemin çözümünün ana temasını bu sürecin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi oluşturmaktadır. Yeterli personel ve teknik elemana sahip en etkili kurum Türk Silahlı Kuvvetleridir. Muhtemel İstanbul depreminde veya başka bir deprem veya doğal afette kriz yönetimi ve kurtarma çalışmalarında ortaya çıkacak personel ihtiyacında Türk Silahlı Kuvvetleri AFAD'la etkin olarak çalışmalıdır. Bu kapsamda, Millî Savunma Bakanlığı personel eğitim programlarında, doğal afetlere müdahalede, ilk yardım ve arama kurtarma çalışmalarında mutlaka çok ciddi çalışmalar içinde olmalıdır. Depremlerde cadde ve sokaklara girmenin imkânsız hâle geleceğini varsayarsak İstanbul depremindeki muhtemel karmaşıklığı da göz önüne aldığımızda, can kaybı yanında bir de soygun ve yağma gibi asayiş konuları vuku bulacak, bu konuda vatandaşlarımızın Silahlı Kuvvetler birimlerine ihtiyacı olacaktır. Bu konudaki projeler önemlidir.

Sayın katılımcılar, 2024 bütçe teklifinde de Millî Savunma Bakanlığı için genel bütçeli kurumlara ayrılan bütçe içerisinde yüzde 4,08'lik bir pay öngörülmüştür. Bakanlık bu payla kurumlar arasında 6'ncı sırada gelmektedir. Millî Savunma Bakanlığımızın, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyacı olan bütçe her zaman kendilerine gecikmeksizin sağlanmalıdır.

Sonuç olarak, Millî Savunma Bakanlığımızın 2024 yılı bütçesinin kahraman ordumuza, milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Vatan savunmasında hayatını kaybeden aziz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, kahraman gazilerimize minnetlerimi iletiyorum.

Bütçe çalışmalarında başta Sayın Millî Savunma Bakanımıza, kıymetli bürokratlarına, değerli komutanlarımıza, savunma sanayisi kuruluşlarımıza, yöneticilerine ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Bütün hazıruna ve Komisyon üyelerine saygılarımı sunuyorum.