Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a)Millî Savunma Bakanlığı b)Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 16 .11.2023 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, Değerli Bakan Yardımcıları, bürokratlar, basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sunumunuz için teşekkür ediyor, başarılar diliyorum öncelikle.
Konuşmamın başında Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu şehitlerimize ve hayatını kaybeden gazilerimize Allah'tan rahmet, hayatta bulunan gazilerimize şifa ve sağlıklı ömür diliyorum. "Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuz, Türk topraklarının ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek için sarf etmekte olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkânsız teminatıdır." diyen aziz Atatürk'ü rahmet ve saygıyla anıyorum.
Silahlı Kuvvetlerimiz, göz bebeğimiz, aziz milletimizin ifadesiyle Peygamber ocağıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri, hudut korumasında, terör mücadelesinde, millî hak ve çıkarlarımızı savunmada, tevdi edilen her görevi başarma azim ve kararlılığıyla devletimizin ve milletimizin kudretini, aynı zamanda da şefkatini her yerde ve her zaman hissettirmektedir; bununla övünüyor, gurur duyuyoruz. Bu vesileyle, Sayın Bakanım, şahsınızda Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensuplarını ve Bakanlık çalışanlarını üstün gayret ve başarılarından dolayı tebrik ediyor, kendilerine selamlarımızı iletiyorum.
Millî Savunma Bakanlığı, kararlaştırılacak savunma politikası çerçevesinde barışta ve savaşta personel temini ile asker alma hizmetleri, tedarik, harp sanayisi hizmetleri ve millî savunmayla ilgili hukuki, askerî ve eğitim işlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Bu hizmetlerin ifası için 2023 yılında 213,6 milyar lira olan Millî Savunma Bakanlığı bütçesi, yaklaşık yüzde 106 oranında artırılarak 2024 yılında 440,5 milyar lira olarak öngörülmüştür.
Savunma, millî güvenliğe yönelik her türlü tehdit ve tehlikenin etkisiz hâle getirilmesini ifade etmektedir. Toplumsal ihtiyaçların başında hiç kuşkusuz huzur ve güvenlik gelmektedir; güvenliğin olmadığı bir yerde özgürlükten, demokrasiden ve insan haklarından da söz etmek mümkün değildir. Her devlet egemenlik haklarını, vatandaşının huzur ve güvenliğini her koşulda sağlamak durumundadır. Bu kapsamda, Türkiye de şartlar ne olursa olsun, kim ne söylerse söylesin beka mücadelesini kararlılıkla sürdürecek, millî bütünlüğünü ve güvenliğini sağlayacaktır. Çok şükür, bu irade, adanmışlık, kararlılık ve güç güvenlik güçlerimizde, milletimizde ve devletimizde fazlasıyla vardır.
Türkiye, jeostratejik öneminin yanında coğrafi konumu nedeniyle bölgesel ve uluslararası alanda artan güvenlik riskleriyle ve tehditleriyle de karşı karşıyadır. Soğuk Savaş sonrasında değişen güvenlik kavramlarıyla birlikte, Türkiye'nin güvenliğine yönelik tehdit ve riskler de farklılık göstermiştir; daha önce belirgin ve kitlesel olan tehditler çok yönlü, çok boyutlu, belirsiz ve değişken hâle gelmiştir. Binlerce kilometre uzaktan bölgemize gelen güçler terör unsurlarını kullanarak bölgedeki istikrarsızlığı körüklemekte, ülkemize yönelik tehditleri artırmaktadır. Sınırlarımızdaki terör tehdidinin yanı sıra çatışma ve istikrarsızlık kaynaklı düzensiz göç riski, egemenlik haklarımızı ihlal girişimleri, çatışma potansiyeli taşıyan diğer bölgesel gelişmeler Türkiye'nin millî savunması ve güvenliği için teyakkuz hâlinde olunmasını gerekli kılmaktadır.
Türkiye, 15 Temmuz 2016'dan sonra artan terör tehdidinin önüne geçmek, güney sınırımızda terör koridoru oluşturma girişimini bertaraf etmek ve PKK terör örgütünün Türkiye'yi Suriye'ye çevirmeye yönelik hain planını bozmak amacıyla bir dizi operasyon yapmıştır. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51'inci maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkı kapsamında güvenliğini tehdit eden terör örgütü DEAŞ başta olmak üzere Suriye'nin kuzeyinde mevcut teröristleri etkisiz hâle getirmek ve sınır güvenliğini sağlamak için 2016'da Fırat Kalkanı Harekâtı; ülkemizin güneyinde oluşturulmak istenen terör koridorunu parçalamak, bölge halkını terör örgütünün zulmünden kurtarmak ve hudutlarımızın güvenliğini sağlamak için 2018'de Zeytin Dalı Harekâtı; hudut güvenliğimize yönelik tehdit ve düşmanca tutumların artarak devam etmesi neticesinde yerinden edilmiş Suriyelilerin evlerine ve topraklarına dönüşlerini sağlamak amacıyla 2019'da Barış Pınarı Harekâtı; bölgedeki birliklerimizin güvenliğini sağlamak, Suriye rejiminin saldırılarıyla sınırlarımıza yönelecek göçü önlemek, bölge halkının güvenli geri dönüşlerini temin etmek amacıyla 2020 yılında Bahar Kalkanı Harekâtı'nı icra etmiştir. Ayrıca, 2019 yılında başlatılan Pençe serisi operasyonlarla Irak'ın kuzeyinden halkımıza ve güvenlik güçlerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğimizi sağlamak maksadıyla terörle mücadelemiz kararlılıkla sürdürülmektedir.
Türkiye, yaptığı bütün sınır ötesi müdahalelerde, attığı tüm adımlarda Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51'inci maddesine göre meşru müdafaa hakkı doğrultusunda, sadece uluslararası hukukun sağladığı meşruiyet çerçevesinde ve komşularımızın toprak bütünlüğünü esas alarak insanlık suçu olan terörü ve egemenlik haklarımıza yönelik saldırıları bertaraf etmek ve vatandaşımızın huzurunu ve güvenini tesis etmek için çaba sarf etmektedir. O sebeple Türkiye'nin meşru terörle mücadelesine "savaş" ve "işgalci" suçlaması devletimize iftira, büyük bir bühtan, aynı zamanda da terör dili, PKK ağzıdır. Esasen, Irak'ın ve Suriye'nin asli sahibi olan toplumun hak ve menfaatleri de Türkiye'nin hayati çıkarları da PKK-YPG, DEAŞ gibi terör yapılanmalarının bertaraf edilmesini ve bölgedeki tüm terörist yapıların faaliyetlerinin sonlandırılmasını gerektirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinden aldığı destekle başta FETÖ, PKK-PYD/YPG, DEAŞ, DHKP-C gibi tüm terör örgütleriyle ülkemizin ve milletimizin huzur ve güvenliğine, egemenlik haklarına yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı mücadelesini sürdürmektedir ve en kısa sürede de bunların kökü inşallah kazınacaktır.
Terör bir insanlık suçudur ve terörizm hiçbir şekilde masum değildir. O hâlde, en temel insan hakkı olan yaşama hakkına zerre kadar inanan, demokrasiyi savunan herkesin insanlığın ortak düşmanı olan teröre ve terör örgütlerine yönelik olarak amasız fakatsız ortak bir karşı tavır alma zarureti vardır. Dünyanın en kanlı narkoterör örgütü bebek katili PKK'yı terör örgütü saymayıp lanetlemeyenlerin, sırtını onlara dayayıp TSK'yi eleştirmeye kalkması demokrasiye düşmanlıktır, ikiyüzlülüktür ve hadsizliktir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hangi düşünce ve amaç uğruna olursa olsun, terörü ve şiddeti bir yöntem olarak benimseyen ve amacına ulaşmak için bunları meşru gören anlayışı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasına, milletimizin huzur ve güvenliğine, aynı zamanda insanlığa karşı bir tehdit olarak görüyoruz.
Türkiye'nin uzun yıllardan bu yana terörle mücadele ettiği, bu süreçte yüzlerce vatandaşımızın hain terör eylemleri yüzünden hayatını kaybettiği tüm dünyanın malumudur. Belki de hiçbir ülke Türkiye kadar terörden zarar görmemiş, bu derece uzun süre terörle yaşamamıştır. O sebeple, ekonomik güvenliğimiz, siyasal dirliğimiz, toplumsal huzurumuz, bölgesel ve küresel caydırıcılığımız ve millî güvenliğimiz, terörle mücadelede alınacak kalıcı ve kesin sonuçlarla yakından ilgilidir. Terörizm, bir taraftan Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasını ve Türk milletinin birliğini tehdit ederken diğer yandan da Türkiye'ye yönelik düşmanlığın en etkili aracı hâline getirilmiştir. Terör yoluyla istikrarsızlaştırılmak ve hedeflerinden uzaklaştırılmak istenen ülkemiz, nerede ve kim tarafından yapılırsa yapılsın, terör karşısında ilkeli bir tavır almasına ve bu konuda küresel mücadeleye destek vermesine rağmen, karşı karşıya kaldığı terör tehdidi konusunda küresel güçlerin desteğini alamamaktadır. ABD'nin PKK-YPG'ye silah desteği, aynı şekilde, İsrail'in bebek, kadın, yaşlı demeden ibadethane, hastane, ambulans, sığınak gibi her alana ve canlıya yönelik soykırımcı saldırılarına destek vermesi de terörle mücadele konusundaki samimiyetsizliğini, aynı zamanda demokrasi, insan hakları ve hukuk anlayışının sahteliğini gözler önüne sermektedir. Diğer birçok ülkenin yaklaşımı da esasen bundan farklı değildir. Bu durum, Türkiye'nin caydırıcı gücünün, kendine yeterliliğinin önemini ortaya koymakta, üye olunan uluslararası güvenlik ortaklıkları ve müttefik ilişkilerinden destek beklemek yerine kendi imkân ve kabiliyetlerinden hayat bulan millî bir savunma gücü oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Nitekim bu yönde atılan tarihî nitelikteki adımlarla Türk ordusu dünyanın en güçlü ve caydırıcı ordularından biri olarak öne çıkmaktadır.
Jeostratejik önemi yüksek olan bu coğrafyada var olabilmek için kuşkusuz etkin, caydırıcı ve saygın bir orduya sahip olmak zorunlu bulunmaktadır. Çok şükür, bugün hem terörle hem de terörü besleyen unsurlarla yapılan etkili mücadele sonucu ülkemizin her yerinde huzur ve güven iklimi hâkim olmuş, ekonomik ve sosyal hayat canlanmıştır. Bakanlığınız verilerine göre, 1 Ocak-15 Kasım 2023 tarihleri arasında etkisiz hâle getirilen terörist sayısı 1.868, terörle mücadelede yeni bir konsepte geçildiği 24 Temmuz 2015'ten 15 Kasım 2023'e kadar ise 39.211 olmuştur. Yapılmakta olan etkili ve sonuç alıcı terörle mücadele sonucunda, PKK'nın yurt içindeki militan sayısı en düşük seviyeye inmiş, çok sayıda terörist güvenlik güçlerine teslim olmuş, örgüte katılım azalmış, aynı zamanda da PKK-YPG terör örgütünün finans kaynaklarından olan kaçakçılık ve uyuşturucuyla mücadelede imkânlar ve kabiliyetler sürekli geliştirilerek sınır güvenliğinde etkinlik sağlanmıştır. Bununla birlikte, yakın coğrafyamızda farklı dinamiklerden kaynaklı çatışmalar istikrarsızlığı arttırmakta, bölgemizde yaşanan bu gelişmeler Türkiye'nin birçok cephede bulunmasını gerekli hâle getirmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, güçlü yapısıyla yurt savunması yanında, Birleşmiş Milletler, NATO, AGİT ve ikili anlaşmalar kapsamında Libya'dan Kosova'ya, Afganistan'dan Bosna Hersek'e, Katar'dan Somali'ye ve Sudan'a kadar birçok coğrafyada bölgesel istikrara ve dünya barışına katkı sunmak için üstün bir gayret göstermektedir. Bölgemizde her gelişmeyi yakından takip ederek barış ve istikrara katkı sağlayan Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşında etkin bir uzlaştırıcı rol üstlenmiş, İsrail'in Filistin halkına yönelik zalimane soykırımcı tavrını önlemek için samimiyetle mücadele eden dünyadaki tek devlet olmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yirmi sekiz yıldır Ermenistan işgali altında olan öz yurdu Karabağ'ı özgürleştirmek için kararlılıkla yürüttüğü mücadelesinde Azerbaycan'ın yanında olması ve destek vermesi dosta güven, düşmana korku salmış ve zafer elde edilmesinde önemli bir etki yapmıştır. Türkiye'nin, meşru Millî Mutabakat Hükûmetinin daveti üzerine, sürdürülebilir ateşkes, kalıcı barış ve istikrarı sağlama doğrultusunda Libya'ya destek vermesi ve Libya'da bulunması bölgedeki oyunları bozmuş, dengeleri altüst etmiş, Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayarak oyun kurma çabalarını boşa çıkarmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri Ege'de ve Doğu Akdeniz'de ülkemizin de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de hak ve menfaatlerini korumaya, Orta Doğu'da, Karadeniz'de ve Kafkaslarda egemenlik haklarımıza yönelik saldırıları durdurmaya barış ve güvenliğin teminatı olmaya kararlılıkla devam etmektedir.
Yurt içinde ve sınır ötesinde icra edilen operasyonların başarıyla sonuçlanmasında Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin fedakârlığı ve kahramanlığının yanı sıra, sahip olduğumuz yerli ve millî teknolojilerle güçlü bir savunma sanayi kapasitesine sahip olmamızın önemli rolü bulunmaktadır. Savunma sanayisi Türkiye'nin son yıllarda âdeta destan yazdığı sektörler arasındadır. Savunma sanayisinde sağlanan yenilikçi teknolojik üstünlük güçlü bir ordunun devamlılığını, aynı zamanda da ihracat kapasitesi yüksek, bağımsız ve yerli bir harp sanayisinin gelişmesini mümkün kılmaktadır. "Yapamazsınız." "Başaramazsınız." "Üretemezsiniz." diyenlere rağmen, Türkiye yerli ve millî savunma sanayisinde zirvededir. Faaliyette olan yaklaşık 3 bin firma ve 80 binden fazla çalışanıyla ülke sanayisinin lokomotifi olan savunma sanayisi odak sektörü olarak da diğer alt sektörlerin gelişmesine önemli katkı sağlamaktadır. Türk savunma sanayisi ürünleri küresel ligde ön planda yer alırken ürünlerin ihraç edildiği ülke sayısı 170'e, İHA ve SİHA'lar, kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere, ürün çeşidi de yaklaşık 230'a çıkmıştır. İlk millî helikopter motorumuz, İHA'lar, SİHA'lar, uçak, gemi, zırhlı araçlar, ATAK, Akıncı, AKSUNGUR, KIZILELMA ve diğer araçlar gururumuz olmuştur. İnsansız savaş uçağımız KIZILELMA 2022 yılı Aralık ayında ilk kez uçarak Türk milletine büyük gurur yaşatmıştır. Muharip insansız savaş uçağı ANKA-3 ve Jet Eğitim Hafif Taarruz Uçağı HÜRJET de ilk uçuşlarını yapmıştır. 5'inci nesil Millî Muharip Uçak'ımız KAAN 2023 Mayıs ayında hangardan çıkmış, dünyanın ilk SİHA gemisi TCG ANADOLU, Türkiye'nin ilk istihbarat gemisi TCG UFUK donanma envanterine girmiştir. ALTAY tankı, yeni nesil FIRTINA obüsleri gibi hava, kara ve denizde tarihî nitelikli birçok proje başarıyla yürütülmeye devam etmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevini çağın şartlarına uygun ve başarılı bir şekilde yerine getirebilmesi ve caydırıcılığının yükseltilmesi için silah, teçhizat ve ileri teknoloji kullanma kabiliyeti bakımından dünyanın en güçlü ordularından biri olması mutlaka sağlanmalıdır. Malzeme teknolojileri, elektronik harp, havacılık, uzay ve uydu teknolojileri, ağ merkezli savaş, insansız hava araçları, güdüm ve kontrol teknolojileri gibi savunma sanayisi teknolojilerinin AR-GE çalışmaları ve üretimi desteklenmeli, millî güvenliği sağlamak amacıyla millî yazılım sistemi geliştirilmeli ve uygulama alanı genişletilmelidir. "Siber uzay" "siber vatan" kavramları çerçevesinde konvansiyonel savunma ve siber savunma birlikte ele alınmalı, sivil savunma konsepti dâhilinde siber saldırılar ve dezenformasyona karşı direnci artıracak siber sivil savunmaya ilişkin teknik ve kurumsal altyapı oluşturulmalıdır. Ekonomik açıdan da büyük öneme sahip olan savunma sanayisinin diğer sanayilerle entegre olma kapasitesi güçlendirilerek yerli firmaların rekabet gücü artırılmalıdır. Savunma harcamalarının öncelikle millî tedarik sistemi içinde yapılması sağlanmalı ve tedarik ihtiyacının belirlenmesinde ilgili birimlerin eş güdüm içinde karar almasına önem verilmelidir.
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; Silahlı Kuvvetlerimizin gücünün ve başarısının altındaki temel motivasyon, yetişmiş insan gücü ve teknoloji kapasitesiyle birlikte hiç kuşku yok ki Türk devletinin ve Türk milletinin bekasını her şeyin üstünde tutan anlayış "Ölürsem şehit, kalırsam gazi." düsturudur. Biz, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ve emeklilerinin, şehit ve gazilerimizin vatan, millet ve mukaddesat uğruna verdikleri mücadelede üstlendikleri rolün, verdikleri emeğin maddi karşılığının olamayacağını; bununla birlikte hayatlarını kolaylaştıracak adımların atılmasının, uygun çalışma şartlarına ve yeterli mali ve sosyal haklara kavuşturulmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Bu amaçla parti olarak çalışmalar yapıyor, teklifler sunuyoruz. Sizlerin bu yönde gösterdiği gayreti, Bakanlığınızın çalışmalarını ve alınan mesafeleri de biliyoruz. Uzman jandarma ve uzman erbaşların 3600 ek gösterge düzenlemesinden faydalanmaları, astsubayların yaşadığı tazminat mağduriyetinin giderilmesi, yaş hadlerinin yükseltilmesi, mesleğe bir kademe ileriden başlaması, ek göstergelerinin 4200'e çıkarılması ve diğer düzenlemeler hepimizi memnun eden, son dönemde atılan adımlardandır. Bunlarla birlikte, şehit yetimlerimizin tamamına istihdam hakkı verilmesi, kamudaki sözleşmeliler gibi uzman erbaşların da kadroya geçirilmesi, ayrıca terörle mücadelede yaralanmalarına rağmen malul sayılmayan gazilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi de sağlanmalı, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin çalışma şartları ile mali ve sosyal hakları günün şartlarına uygun, dinamik bir hâle getirilmelidir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin her kademesindeki personelinin fedakâr bir anlayış ve görev bilinciyle hareket etmesi zorunludur. Özellikle 15 Temmuz hain darbe girişimi, Türk Silahlı Kuvvetlerine, subay ve astsubay yetiştirmenin kritik önemini göstermiştir. Bu önem çerçevesinde, Millî Savunma Üniversitesi, caydırıcı bir savunma gücünün oluşturulması, geliştirilmesi ve sürdürülmesi için nitelikli insan gücü yetiştirmek amacıyla önemli bir sorumluluk taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Temel görevi, demokrasiye bağlı, millî iradeye saygılı, aklını, fikrini teröristlere satan değil her şartta "Türk devleti" "Türk milleti" diyebilecek gençleri Türk milletine hizmet aşkıyla yetiştirmektir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî Savunma Üniversitemizin ordumuza kazandıracağı subaylar ve astsubaylarla gücüne güç katmaktadır. Nitekim Üniversite, bu bilinç doğrultusunda güçlü akademik kadrosuyla, çağdaş gelişmeleri yakalayan, millî hassasiyetlere sahip bir müfredatla bilimsel esaslara göre subay ve astsubay yetiştirmek için gayret göstermektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle demokrasisi güçlenen, etkin bir icra kabiliyeti kazanan Türkiye, tehditlere aldırmadan, egemenlik haklarını ve millî çıkarlarını korumak için savunma ve güvenlik alanında etkin bir politika yürütmektedir. Türkiye oluşturduğu kurumsal yapı ve kapasiteyle terörle mücadelede daha emin adımlarla ilerlemekte, güvenlik güçlerimiz elde ettikleri başarılarla destan yazmaktadır. Tehdit nereden kaynaklanıyorsa, terörist neredeyse Türkiye artık orayı yıkıp geçmektedir. Artık, hainler için hiçbir yer güvenli ve korunaklı değildir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve tüm güvenlik güçlerimizin yürüttüğü mücadeleyi desteklediğimizi, atılan adımları yerinde bulduğumuzu, terörle mücadelenin aynı kararlılık ve inançla devam etmesi gerektiğini, devletimizin Türk milletinin başına musallat edilen terör belasından milletimizi kurtarmaya muktedir olduğuna inandığımızı bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Türkiye, cumhuriyetimizin yeni yüzyılına girdiğimiz süreçte, ne pahasına olursa olsun, demokrasi ve insanlık düşmanı kanlı terör sayfasını açılmamak üzere kapatmak zorundadır ve çok yakında inşallah kapatacaktır.
Bu düşüncelerle, Millî Savunma Bakanlığı ve kurum bütçelerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Cenab-ı Allah'tan hâlen vatan savunmasında ve terör mücadelesinde görevi başında bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının yâr ve yardımcısı olmasını niyaz ediyorum.
Her zaman Mehmetçik'imizle birlikte olduğumuzu ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum.