KOMİSYON KONUŞMASI

AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, sevgili basın emekçileri; Yunanistan'ın egemenliğindeki, Ege Denizi'ndeki adaların gayriaskerî statüsü Lozan ve Paris Barış Antlaşmaları'yla nihai olarak belirlendikten sonra 1960'ların ilk yarısına kadar uyuşmazlık konusu olmamışken, bu tarihten itibaren uluslararası hukuku bir kenara bırakan Yunanistan, bununla da yetinmeyip gayrimeşru faaliyetlerine NATO'yu alet etmeye çalışmıştır.

Başlangıçta Yunanistan'ın gizlice yürüttüğü askerleştirme faaliyetleri Türkiye'nin haklı tepkileri sonunda açığa çıkmış fakat bundan sonra Yunanistan gayrimeşru faaliyetlerini açıkça sürdürmeye başlamıştır. Devletin çeşitli kademeleri tarafından Yunanistan'a çok sert mesajlar verilmiş; Cumhurbaşkanının "Bir gece ansızın gelebiliriz." "Miçotakis benim için bitmiştir." söylemlerini hatırlıyoruz. Muhalefetin yazılı ve sözlü birçok soru önergesine rağmen 2002 yılından itibaren iktidarda olan AKP'nin gayriaskerî statüdeki adalar konusundaki hassasiyeti neden on sekiz on dokuz yıl beklenerek 2021 yılından itibaren artmış, söylemler özellikle 2022 yılında ve 2023 yılı ilk döneminde neden sertleşmiştir? 2023 yılı ilk döneminden sonra silahlandırılmış olan adalara neden söylemler ve uyarılarla da olsa tepki gösterilmemiştir? Yunanistan'ın tutumu mu değişmiş, adalar mı silahsızlandırılmıştır? Seçimler dikkate alınarak iç politikaya yönelik yapılan hamlelerin dış politikada devlet kararlılık ve caydırıcılığını olumsuz etkilediği bilinmekte midir?

Özellikle son dönemlerde Yunanistan'la normalleşme adımlarının atılması gündemdedir ancak söz konusu adımların geri kabul anlaşmasının güncellenmesine gelecek tepkilerin önüne geçmek için atıldığı düşüncesi hâkimdir. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Miçotakis'le aralık ayı başında görüşeceği ve Yunanistan ile Türkiye arasında kapıda bir yıllık vize uygulamasının hayata geçirileceği iddia ediliyor. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yarınki Almanya ziyaretinde de göçmen geri kabul anlaşmasının yeniden ele alınacağına dönük iddialar var. Ülkemizde göçmen meselesi artık bir iç güvenlik meselesi hâlini almışken, adalardaki askerî varlık tartışmasının iktidar cenahında hafifletilmesi hem geri kabul hem de vize anlaşması neticesinde "Yeni bir anlaşma mı var?" sorusunu gündeme getirmektedir. Bu konuda düşünceler nelerdir Sayın Bakanım? Kapsamın genişletileceği yeni bir geri kabul anlaşmasının ülkemizin millî savunma politikalarıyla uyuştuğunu düşünüyor musunuz?

Sayın Bakan, kıymetli hazırun; onlarca yıldır millî bayram ve önemli günlerde Atatürk anıtlarına mülki amir, TSK'yi temsilen garnizon komutanı ve belediye başkanı tarafından çelenk sunulmaktadır ancak Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği'ne 7 Kasım 2016 tarihinde eklenen ek maddeyle garnizon komutanının tören yapılan yerdeki Jandarma teşkilatının ve Sahil Güvenlik teşkilatının başındaki en üst rütbeli personelden rütbe ve kıdemce daha düşük olduğu durumlarda garnizon komutanı tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri çelengi sunulmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda, değişik yerleşim yerlerinde Jandarma teşkilatının başındaki personelden kıdemsiz olmaları nedeniyle garnizon komutanları tarafından, örneğin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda Atatürk anıtlarına Türk Silahlı Kuvvetleri çelengi sunulamamıştır. Ne kadar acı ki 10 Kasımda Atatürk'ü anarken veya 30 Ağustos Zafer Bayramı ve TSK Günü'nde TSK çelengi sunulmaması gibi bir durum yaşanabilmektedir. Bu garabeti ve sıkıntılı yönetmeliği düzeltme yönünde bir gayretiniz olacak mıdır?

Son olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de kullandığı bir slogan vardı "Güçlü Türkiye" diye. Ben "Güçlü Türkiye" söyleminden ne anladığımı burada sizlere ifade etmek istiyorum: 1920'leri düşündüğümüzde, yeni cumhuriyet kurulduğunda 1 adet üniversitesi, 23 adet lisesi bulunan, 37 bin köyünde okulunun olmadığı bir coğrafyayı devralan, cumhuriyet devrimini gerçekleştirmiş, daha henüz 8'inci yılındayken, 1931 yılında Kayseri Tayyare Fabrikasını kurmuş -ki Anadolu'nun ortasında bir şehirdir, benim de kendi ilim- bu fabrikada 212 uçak, 27 planör üretimi gerçekleştirmiş, hatta üretilen uçaklardan bir tanesini de 1934 yılında İran şahına hediye etmiş; araç yapmadan uçak yapan bir ülke konumuna gelmiş; 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermiş; 1938'de ise ürettiği kolera aşısını Çin'e yardım olarak göndermiş bir ülke yaratmıştık; yoktan var olan bir ülke.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Genç, süreniz doldu, toparlayın lütfen.

Buyurun.

AŞKIN GENÇ (Kayseri) - Ve ülkeyi sekiz yılda getirdiği konumuyla değerlendirdiğimiz zaman "Güçlü Türkiye"nin ne demek olduğunu daha iyi algılayabiliriz diye düşünüyorum. 1934'te İran'a uçak hediye eden bir ülkeden ne yazık ki 2018'de Katar'ın uçak hediye ettiği bir ülkeye dönüştük.

Şimdi, bu "Güçlü Türkiye" sloganı başka yerlerde de kullanıldı sevgili Bakanım. Benim "Güçlü Türkiye" söyleminden anladığım, 1934'lü yıllar, cumhuriyetin yılları. Bugün, iktidarın her ağzını açtığında "tek parti dönemi" diyerek eleştirdiğini düşündüğü dönem Türkiye Cumhuriyeti tarihinin altın çağıdır diyorum.

Bütçenizin Bakanlığınıza ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Sağ olun.