Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü d) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü e) Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .11.2023 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hoş geldiniz.
Bugün Enerji Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz; ben de karar aldım, bugün enerjimi tasarruflu kullanayım dedim, önceki bakanlıklarda biraz enerjimiz yüksekti. Enerji tasarrufunun önemli olduğunu vurgulamak istiyorum; gerçekten önce enerjiye ihtiyacımız var, var olan enerjiyi de dikkatli kullanmaya ihtiyacımız var.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Beş dakika mı konuşacaksın?
CAVİT ARI (Antalya) - Süre sınırı değil, enerjisi düşük bir konuşma.
Sayın Bakan, sunum kitapçığınızda çok önemli bir cümle olduğunu düşünüyorum. "Sahip olduğumuz yer altı kaynaklarımızı önce insan, sonra çevre, sonra katma değerli üretim anlayışıyla değerlendiriyoruz." cümlesi var. Bence, aslında, Türkiye'de yer altı kaynaklarıyla ilgili yapılan çalışmaların en önemli sorunu da buradaki cümlede yatıyor çünkü yer altı kaynaklarıyla ilgili çalışmalarımızda hani çevrede yaşayan insanlara zararı olan birçok çalışmayı güncel olaylarda görüyoruz. Bölge halkının rahatsızlığını görüyoruz; oradaki insanların yaşam koşullarını etkileyen birçok faaliyet olduğunu ve o insanlarla beraber çevredeki diğer canlıların bundan zarar gördüğünü de hep birlikte yaşayarak görüyoruz.
Şimdi, çevreye zararı var; özellikle, şunu söyleyeyim: Taş ocağı, mermer ocağı gibi kaynakların kullanımında... Örneğin, kendi şehrimden bahsedeyim, Antalya; Antalya'nın birçok ilçesine bir uçakla, helikopterle şöyle tepeden bir bakarsanız öyle bölgeler var ki tabiri caizse delik deşik, bakın, delik deşik. Şimdi, yer altı kaynaklarına ihtiyacımız, madenlere ihtiyacımız var mı? Var, doğrudur ama sonuçta hem arama hem de işletme aşamasında daha düzgün bir yöntemle bu işlerin yapılmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Her tarafın tahrip edildiği, ormanın yok edildiği, ekim, dikim alanlarına çok yakın bölgelerde, meyve bahçelerine çok yakın yerlerde açılan bu işletmelerle gerçekten bölgede büyük zararlar doğmakta. Bakın, bunun mücadelesini vereceğim derken bu yanlış işletmelere karşı mücadelesini vermek isteyen, daha doğrusu veren 2 çevreci -bunlar karı kocaydı, eşti- katledildi Antalya Finike'de. Bu olayları yaşadık biz. Bugün Finike'ye gidin, her tarafa şöyle uzaktan bakın, delik deşik. Bunların bir kısmı kullanılıyor, çalışıyor, bir kısmı vazgeçilmiş işletmeler.
Şimdi "Madencilikte aramadan üretime sıkı denetim kuralları uyguluyoruz." diyorsunuz yine sunumunuzda. Bu konularda ben yeterli olunmadığını düşünüyorum. Her ne kadar sayısal anlamda işte 8.200 civarında denetimden bahsettiniz, önceki ve bu dönemde. Bu denetimin artırılması, özellikle çevreye zararının ne kadar olduğunun tespit edilip önlenmesi, bir de izinsiz genişletmelere dair denetimlerin yapılması gerekiyor. Yine, ülkemizin önemli sorunlarından birisini söylemek istiyorum: Her ne kadar siz, sunum kitapçığınızda belli bir metrajdan bahsetmiş iseniz de bugün Türkiye'de çok sayıda taş ocağı ve mermer ocaklarından dolayı sayısız terk edilmiş yerler var. İşte ülkemizde faaliyeti tamamlanan sahaların çevreyle uyumlu hâle döndürülmesi konusu bugün, bence en önemli konulardan birisidir. Arama yapılıp istenilen kalitede ürün elde edilmediği için bırakılan ya da çalışılmış rezerv tamamlandıktan sonra bırakılan ve o tahrip edilmiş doğasıyla bırakılan çok sayıda yer olduğunu görüyoruz. Bu konunun en az o alanın açılmasına izin verilmesi kadar tekrar eski hâle getirilmesinin müeyyidesini, önlemlerini baştan almanızda fayda var. Öyle yerler var ki tekrar söylüyorum, inanın harabeliğe döndürülmüş yerler var, uzaktan baktığınızda delik deşik yerler var; bunların kapanması lazım. En önemli konulardan birisi de bu.
Sayın Bakan, size şöyle bir soru sormak istiyorum: Ben Antalya Milletvekiliyim, Antalya'da gördüğümüz kadarıyla arama, araştırma, sondaj gemisi var çalışan, uzun zamandır da çalıştığını görüyoruz, duyuyoruz. Bugüne kadar Akdeniz'de kaç kuyu açıldı, bunun maliyeti nedir yani kaça mal oldu ve bu kuyulardan ne kadarlık bir tespit yapıldı? Bu konuda bir bilgi almak istiyorum. Yani bu kuyulardan çıkan bir şey var mı kısacası? Yoksa yapılan bu kadar çalışma boşa mı gitti? Bunu sormak istiyorum. Biraz önce bir milletvekili arkadaşımız, "Geçmişte bazı yerleri yabancılar arıyordu, o yüzden bulunmuyordu." diye bir cümle sarf etti. Acaba Akdeniz'de şimdi, biz aradık bulduk mu, o kadar kuyu açıldı, bulundu mu? Bulunmadıysa o kadar kuyu neden açıldı? Onu sormak istiyorum.
Yine, başta Gabar ve diğer bölgelerde arama, çalışma ve üretime geçilmiş olması tabii, sonuçta herkesi memnun eder bu ülkede yaşayan ancak bu kuyuların geçmişte var olan, geçmişte o dönemin eski mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin tespit ettiği ama malum nedenlerle faaliyette bulunulamayan kuyular olduğu bilinmektedir; bu doğru mudur? Bunlar eski kuyular mıdır veya zaten bilinen kuyular mıdır, yeni mi tespit edildi? Ve yine, Karadeniz ve Gabar'da rezerv miktarını tam ölçtünüz mü? Şu an bunları belli bir kuyuyla mı hesap ettiniz, yoksa bu bir tahmin midir, yoksa gerçek rezervi tespit edebildiniz mi?
Yine Sayın Bakan, biraz önce de yine mevzusu geçti, önce şunu söyleyeyim: Bakın, elektrik fiyatları gerçekten çok yüksek, iktidarınız döneminde elektrik faturaları maşallah çok kabardı. Bu elektrik faturalarının kabarması, fiyatların yüksekliği birçok alandaki maliyeti etkiledi; örneğin Antalya Büyükşehir Belediyesine bağlı Su İdaresinin su işletme maliyetinde geçtiğimiz yıllarda elektriğin maliyeti yüzde 30'lar seviyesindeyken bugün yüzde 60'lar seviyesine yükseldi yani elektrik maliyeti her şeyi etkiliyor. Sonuçta, elektriğe ihtiyacımız var kısacası ve bu elektriğin daha uygun fiyatlı olması gerekiyor. Bu anlamda da üretime ihtiyaç var, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla elektrik üretimine ihtiyaç var ancak şöyle de bir sorun yaşanmakta: Şimdi, elektrik üretiminde "depolama" adı altında verilen ruhsatlar, izinler var veya kotalar var bir anlamda. Şimdi, bu kotalar verilmiş, bu izinler, bu haklar verilmiş ancak gelen şikâyetlerden öğrendiğimiz ve gördüğümüz kadarıyla gerçek anlamda lisans alıp üretim yapmak isteyen kişilere "Bölgede kota doldu." denilerek izin verilmiyor. Neden? Çünkü önceden alınmış bir ön lisans var, izin var yani ama bu kişilerin çoğunluğu da belgesini almış ama işletmesine geçmemiş, faaliyette bulunmuyor; bulunmadığı için gerçek üretici, gerçekten bu işe girip de iş yapmak isteyen şimdi izin alamaz durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Arı, mikrofonunuz kapandı.
CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Açıyorum, ilave bir dakika veriyorum.
Buyurun.
CAVİT ARI (Antalya) - Böyle de bir çelişki yaşadığımızı görüyoruz; bu konuda daha önleyici bir tedbir alınmalı, verilmiş izinlerle ilgili bir tasarrufta yani bir girişimde bulunarak hani kısacası "Madem izni aldın, yapacaksan yap, yapmayacaksan da iznin iptal edilecek." sürecine girilmeli, yoksa bunlar belge üzerinden yüksek rantlarla satışa konu edilmemeli diyorum.
Enerjisi yüksek bir ülke olma dileğiyle hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim.