Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü d) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü e) Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 17 .11.2023 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, Bakanlığımızın değerli bürokratları, basınımızın değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün önemli bir Bakanlığı görüşüyoruz, aslında bütün bakanlıklarımız önemli ama Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olunca, özellikle "enerji" kısmının ekonomimiz içindeki ağırlığı açısından da baktığımızda çok daha büyük bir önem arz ettiğini görebiliriz. Ben önce enerji sektörünün ekonomi içindeki yeri açısından birkaç rakama bakayım dedim, böyle ilginç sonuçlar çıktı; biri şu: Kamu enerji yatırımlarının toplam kamu yatırımları -yani 10'lu sektör ayrımı vardır, o 10'lu sektör ayrımı içinde- içindeki payı 2002 yılında yüzde 20,8'miş, 2022 yılında yüzde 7,8'e düşmüş. Gene, kamu enerji yatırımlarının millî gelir içindeki payı da yüzde 1'miş, binde 3'e düşmüş yani kamunun enerji yatırımı alanından çekildiğini görüyoruz. Normalde ne beklenir? Özel sektörün bu alanı tamamlaması beklenir. Toplam enerji yatırımları açısından da bakayım dedim, toplam enerji yatırımlarının toplam yatırımlar içindeki payı 2002'de yüzde 7,7'miş, 2022'de yüzde 2,4'e düşmüş; gene millî gelir içindeki payı da yüzde 1,5'tan binde 7'ye düşmüş yani aslında baktığımız zaman yatırımlarda bir azalış gözüküyor. Yani bunun nasıl bir açıklaması var? Yani sonuç itibarıyla -aslında birazdan söyleyeceklerimle de bağlantılayacağım konuyu- bu ilginçtir, daha önceki planlara baktım, Onuncu Plan, On Birinci Plan; oralarda da mesela, tabii, gelecek projeksiyonlar var, o projeksiyonlara göre enerji üretiyoruz yani sonuçta ekonominin ne kadar, yüzde kaç büyüyeceğini öngörüyoruz -değil mi- projeksiyonlar yapıyoruz. Aynı şekilde, bir enerji bağımlılığı, "Ne kadarlık bir enerji kullanır?" üzerinden de talep projeksiyonu yapıyoruz. Fakat çok ilginçtir, Onuncu Plan'da, Onuncu Plan'ın son yılı olan 2018'de birincil enerji talebi bin ton petrol eş değeri cinsinden 154 bin olarak planlanmış ama gerçekleşme 147.955 olmuş. On Birinci Plan'da 2023 için 174 bin olarak öngörüyormuş; 2023 şimdi belli oldu, gerçekleşme tahmini 163 bin. Elektrik enerjisi talebi teravatsaat olarak 341 binmiş 2018'de, Onuncu Plan'da; hedeflenen 303 bin olmuş. On Birinci Plan'da 376 bin planlanıyormuş, 325 bin olmuş. Kişi başına elektrik enerjisi tüketimi kilovatsaat olarak kişi başına 4.241 olarak planlanıyormuş, 3.698 olmuş; On Birinci Plan'da 4.324'müş, 3.780 olmuş. Yani aslında ilginç olan şu: Hiçbir talep projeksiyonu tutmamış yani bu şimdi nedir? Bu, üretim ile talep arasındaki ilişki nasıl tanımlanıyor? Bu konuda ayrıntılı bilgi almak isterim sizden yani bir enerji fazlası mı var, fazla enerji mi ürettik? Yani enerji sektörünü çok mu fazla bir anlamda destekledik yani özel sektöre açtık ya da özelleştirdik? Bu tabii sadece üretim değil, bunun bir de iletimi var; dağıtım açısından baktığınız zaman bu, bütün, ciddi bir sektör. Bunun bir kısmını KÖİ modeliyle, kamu-özel iş birliği modeliyle yapmışız. Türkiye'nin şu ana kadar kamu-özel iş birliği modeliyle yaptırdığı toplam yatırımlar 270 adet; bunun 102 adedi enerji alanında yapılmış, yap-işlet, bir kısmı da işletme hakkı devri. Enerji yatırımlarının tutarı 21,7 milyar dolar, toplamın yüzde 22'sini oluşturuyor ve ilginçtir, özelleştirme açısından baktığımızda -bunun tabii bir kısmı özelleştirmeye giriyor, bir kısmı girmeyebilir model içinde- Türkiye'nin AKP dönemlerinde yaptığı özelleştirme 63 milyar 383 milyon dolar, toplam 70 milyar ama bunun yaklaşık işte bu 63 milyar doları AKP dönemlerinde yapılmış. Elektrik dağıtımının özelleştirilmesi kısmı 12 milyar 745 milyon dolar yani yaklaşık yüzde 20'si gene özelleştirmede. Ve çok ilginçtir, geçtiğimiz günlerde bütçe görüşmelerine başlarken Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geldiği zaman, 2024 yılında -programda da yer alan bir kısım, OVP'de ve programda da vardı- yeni özelleştirmeler yapılacağı söyleniyordu. Orada da söylerken gene elektrik üretim ve elektrik iletimle ilgili özelleştirmeler yapılacağını söyledi. Bunlar neler? Hangilerini özelleştireceksiniz? Bir kısım soruları da aslında içinde belirtiyorum.
Dışa bağımlılık devam ediyor enerjide yani aslında ilginç bir biçimde açılmış sektör, farklı özel sektöre de açılmış ve her kalkınma planında hep işte "Enerjide dışa bağımlılık azalacak." derken dışa bağımlılık azalmıyor, hatta aksine artıyor. Bakın, tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 70'i ithal kaynaklarla karşılanıyor, fosil yakıtların toplam içindeki payı yüzde 85'ler seviyesinde yani aslında enerji alanındaki dışa bağımlılık devam ediyor.
Son dönem yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru bir atılım var hem rüzgârda hem de güneşte ama orada şunu... Yani sonuç itibarıyla yenilenebilir enerjiyi o santralle üretiyorsunuz ama onu üretirken onun makine teçhizatını, alet edevatını dışarıdan alıyorsunuz, çoğunu ithal ediyorsunuz ve bu anlamda da Türkiye'nin, özellikle bunların makine teçhizatı açısından da ciddi anlamda dışa bağımlı olduğunu biliyoruz. Bu alana ilişkin herhangi bir çalışmanız var mıdır? Sonuçta, aldınız, rüzgâr santrali kurdunuz, üretiyorsunuz, dediniz ki: "Güzel, temiz enerji." Ama sonuç, onu yapabilmek için eğer ithalat yapıyorsanız ciddi problem var, Türkiye ekonomisinin en büyük problemlerinden biri de bu zaten. Biz çoğu zaman üretimle, ihracatla övünüyoruz ama o üretimi ve ihracatı yapmak için dışarıdan aldığımız -bazen üretimde ham maddenin ya da ara girdilerin, ara malların büyük bir kısmını dışarıdan ithal ediyoruz- Türkiye ortalamasının yüzde 75'leri seviyesinde ve birçok sektörde daha da yukarıya çıkıyor. Bu anlamda, sektörde dışa bağımlılık oranı nedir? Bu konuyu paylaşırsanız memnun olurum.
Enerji fiyatları... Tabii, enerji fiyatlarının... Sonuçta, enerjiyi -biraz önce de söylediğim gibi- büyük ölçüde dışardan ithal ediyoruz, dışa bağımlıyız. Tabii, oradaki fiyat artışları bizi belirliyor, sonuç itibarıyla yapıyı ama aynı zamanda döviz kurundaki artış da dövizle ithal ettiğimiz için, -euro- o da belirleyici olmuş. Geçen yıl, 2022 yılında gerçekleşmiş rakamlar... Enerji fiyatlarındaki artışın OECD ortalaması -ki yaklaşık 38 ülke var; bu ülkelerin bir kısmı bizden daha fazla gelişmiş, bir kısmı bizim gelişmişlik düzeyimizde, bir kısmı da daha düşük gelişmişlik düzeyinde yani bir ortalama rakam- yüzde 28,1'miş, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 38,7'ymiş, Türkiye'de yüzde 137. Yani baktığınız zaman müthiş bir şey var, rakam olarak onu 2,5-3'e katlamış bir rakamdan bahsediyoruz. 2023 yılında da gene benzer bir trend devam ediyor, özellikle seçim öncesi ve sonrası arasında çok ciddi bir artış var. Bakın, mazotun litresi 13 Mayıs 2023'te yani Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerden bir gün önce 18 lira 58 kuruşmuş, şu anda 38 lira 50 kuruş; yüzde 105'lik bir artış var. Acaba Brent petrolden dolayı mı artıyor diye baktım, hayır, 74 dolarmış; şimdi de 78 dolar yani bir artış yok, yüzde 5'lik bir artış. O dönemde dolar kuru artmış, seçimden bir gün önce 15 lira 46 kuruşmuş, şu anda 28 lira 70 kuruş seviyesinde; gene aynı şey benzin için de geçerli. Yani aslında şunu gösteriyoruz: Sektör açısından baktığımızda, sektörün hareket edişi, gidişi, kurduğunuz projeksiyonların, üretime ilişkin talebe ilişkin projeksiyonların birçok yerde tutmadığını ve aslında bunun başka birçok faktöre bağlı olduğunu görüyoruz yani ekonominin genel işleyişi, alınan kararlar; bunların hepsi aslında direkt olarak Enerji Bakanlığının, sizin çalışmalarınızı da çok ciddi biçimde etkiliyor.
Az bir zamanım kaldı, son olarak şunu söylemek isterim: Tabii, bu Akkuyu Nükleer Santrali olayı aslında hepimizi, Türkiye'yi, kamuoyunu en çok meşgul eden konulardan biri. Burada da tabii, işin bir tarafı, zaten nükleer enerji aslında -bir taraftan "temiz enerji" deniliyor ama çok yüksek bir tehlike, işte Çernobil'de de yaşananlar aslında bunu gösteriyor- çok özel olarak dikkat edilmesi gereken bir sektör ve bu açıdan da baktığımızda, aslında Türkiye'de, özellikle nükleer santralin olduğu bölgelerde yaşayan insanların çok şiddetli bir biçimde nükleer santral yapımına karşı olduğunu görüyoruz.
Tabii, işin bir boyutu, başka bir boyutu da aslında son dönem gündeme geldi -işte, bu ekim ayı içinde- bu santral kimin? Bizim mi, yoksa Rusların mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, ilave süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
Orada sizin de iyi bildiğiniz üzere Akkuyu'nun CEO'su ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Anastasia Zoteeva demiş ki: "Biz başka bir devletin topraklarında bu santrali kendimizi için inşa ediyoruz. Bu nükleer santral Rusya'ya aittir ve bu, başka bir ülkenin topraklarında bulunan kendi santralimizdir." Sonra onun üzerine kısa bir süre sonra siz bir açıklama yapmışsınız ve demişsiniz ki: "Akkuyu Nükleer AŞ, Türkiye Cumhuriyeti'nin vergi mevzuatına, hukuk kurallarına göre çalışan bir şirket, bir Türk şirketi." E, tabii ki Türk şirketi olacak. Bugün, yurt dışında, Almanya'da, Hollanda'da açtığımız şirketlerin çoğu aynı zamanda Alman şirketi, Hollanda şirketi; doğal olarak o ülkenin mevzuatına tabi oluyor. Bu aslında buradaki iddiaya verilen bir cevap değil Sayın Bakan yani anlaşılıyor ki bu bizim değil. Orada başka birtakım şeyler de var, limanla ilgili orada gene bir Akkuyu Nükleer Anonim Şirketinin Üretim ve İnşaat Organizasyon Direktörünün de açıklamaları var. Yani bir Rus yatırımı var ortada ve bu santral bizim değil, bizim topraklarımıza gelip başka bir ülkenin yaptığı bir yatırım var. Bunun nasıl bir açıklaması var?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, süreniz bitti.
Toparlayın lütfen.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Bitiriyorum.
Yani aslında baktığımız zaman son derece dehşet verici bir durum var ortada.
Lütfen, kamuoyundaki bu konudaki kuşkuları da -yani böyle bir Türk şirketi gibi değil, tabii ki öyle ama bunları- ortadan kaldıracak bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum.