Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Türk Akreditasyon Kurumu ç)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı (Türkiye Ulusal Ajansı) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 20 .11.2023 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Saygıdeğer Komisyon üyeleri, Değerli Bakan Yardımcıları, kıymetli bürokratlar; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sunumunuz için teşekkür ediyorum.
Konuşmama başlarken ülkemizin birçok yerinde sel afeti nedeniyle maalesef 9 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, Zonguldak'ta 3, Batman'da 4, Diyarbakır'da 1 ve batan gemiden çıkartılan 1 mürettebatla toplam 9 vatandaşımız. Ölenlere Allah'tan rahmet, milletimize de başsağlığı diliyorum.
Yine, burada asla kabulü mümkün olmayan bazı sözler sarf edildi. Öncelikle onlara da değinmek istiyorum. Mesela bir konuşmacı "IŞİD ve SİHA'lar tarafından katledilmemek için insanlar kaçıyor." dedi. IŞİD'i bilmeyiz, IŞİD'le de devletimiz mücadele ediyor ama SİHA'lardan kasıt bizim SİHA'larımızsa bunlar sadece PKK hedeflerini vuruyor. Yine, Türkiye'nin terörle mücadelesi "savaş" olarak tanımlandı, uluslararası hukuka uyulmadığı söylendi, çok üzücü bir şekilde hedefin Kürtler olduğu söylendi, alenen sivil altyapının vurulduğu söylendi. Bunlar, bu dil... Önce şunu söyleyeyim: Yapılan mücadele terör örgütlerine, IŞİD'e, PKK'ya, YPG'ye karşı yapılıyor ve Türkiye'nin egemenlik haklarını savunmak, milletimizin huzurunu, güvenliğini temin etmek amacıyla yapılıyor. Uzun zamandan beri bu mücadele devam ediyor, bundan sonra da inşallah bu terörün, bölücü terörün kökü kazınana kadar da bu mücadele sürecek. Bu dil ayrımcı bir dil; ülkemize, devletimize karşı hem iftira hem de nefret kusan bir dil. Türkiye'nin partisi olmak -bunu ifade ediyorsunuz- binlerce vatandaşımızı bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden katleden PKK'ya da bir çift laf etmeyi gerektirir. Zerre vicdanı olan, terörü de PKK'yı da IŞİD'i de tüm terör örgütlerini de lanetler çünkü terör örgütleri, özellikle de PKK-YPG Kürtlerin temsilcisi değil dünyanın en kanlı narkoterör örgütüdür. Bunu yapmazsanız milletimizin vicdanında Türkiye partisi değil sırtını PKK'ya dayayan bir yapı olmaktan öteye geçmek de mümkün olmaz.
Sayın Bakanım, belirsizliklerin hâkim olduğu başta yakın çevremiz olmak üzere farklı bölgelerde ortaya çıkan kriz ve ihtilafların barış ve istikrarı tehdit ettiği bir dönemden geçiyoruz. Böylesi bir süreçte sözü dinlenen ve sözüne güvenilen bir ülke olmayı temin eden politikalarınız nedeniyle sizleri tebrik ediyoruz. Konvansiyonel çatışmaların sayısındaki artış etnik, dinî ve ekonomik temelli uyuşmazlıkların yaygınlaşması, küresel güç mücadelesinin kazandığı yeni boyutlar, göç ve mültecilik olgularında ortaya çıkan trajik örnekler ve terörizm uluslararası arenada yakın geleceğe ilişkin tahminleri güçleştirmektedir. Her gün bir yenisine tanık olunan olaylar küresel barış umutlarını azaltırken millî menfaatleri korumanın önemini de ortaya koymaktadır. Büyük çoğunluğu yakın coğrafyamızda cereyan etmekte olan çatışmaların yol açtığı sorunlar komşu ülkelerle birlikte en çok bizi etkilemektedir. Türkiye diplomaside temsil ağını tüm dünyaya genişletmiş -nitekim sunumunuzda ilk 5 ülkeden biri olduğumuzu söylediniz- yüksek düzeyli ve bölgesel iş birliği mekanizmalarıyla dış politika araçlarını çeşitlendirmiştir. Yürüttüğü çok boyutlu ve kapsayıcı dış politikayla bölgesel ve küresel etkisini artırırken kurulacak denklemlerde hesap dışı bırakılmayacak bir ülke durumuna da gelmiştir. Ukrayna-Rusya savaşında Birleşmiş Milletler ve çok taraflı kuruluşlarda öncü rol üstlenen ülkemiz çatışma çözümü ve ara buluculukta diplomasinin merkezi hâline gelirken insani yardımlar ve insanlık onurunu korumaya yönelik adımlarıyla da öne çıkmıştır.
Gazze'deki katliam sürerken gündemdeki yeri geri sıralara düşse de Ukrayna-Rusya savaşı devam ediyor. Güneyimizde ABD'nin açık desteğiyle bir terör yapılanması oluşturma gayreti hız kesmiyor. Balkanlarda Sırbistan-Kosova gerginliği tırmanırken Bosna Hersek'te hareketlenmeler dikkat çekiyor. Doğu Akdeniz'de Kıbrıs Türklüğünün, Türkiye'nin egemenlik haklarını yok saymak için fırsat kollanıyor. Ayrıca Yunanistan'ın ABD'nin bölgedeki karakolu hâline getirilmesi, Kafkasya'daki tansiyonun her an yeniden tırmanma ihtimali, Kuzey Afrika ve Orta Doğu'daki istikrarsızlıklar gibi bölgesel meseleler Türkiye'nin siyasi olarak güçlü, diplomatik olarak her bakımdan hazırlıklı olmasını zorunlu kılmaktadır. Ateş çemberinin ortasında yer alan Türkiye küresel ve bölgesel gerilimlerin çözümüne ilişkin samimi ve fedakârca bir dış politika takip ederek aktif rol üstlenmektedir. Türkiye, Akdeniz havzası ve Afrika Kıtası'nın barış ve güvenliği için büyük önem taşıyan Libya'nın bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasını esas alarak Birleşmiş Milletler öncülüğünde yürütülen tüm siyasi süreçlerin aktif destekçisi olma vasfını sürdürmüştür. Kıbrıs davamızın ve denizlerimizde barış ve güvenlik ile meşru haklarımızın savunucusu olmuş, kırk altı yıl kapalı kalan Maraş açılmış, Azerbaycan'ın vatan muharebesine desteğimizle Karabağ'daki otuz yıllık Ermenistan işgali sonlandırılmıştır. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa ve Kudüs'ü vazgeçilmezimiz olarak kabul eden Türkiye, İsrail eliyle yaşanan insanlık dramı karşısında sessiz kalmayarak İslam dünyasının da vicdanı ve öncüsü olduğunu göstermiştir.
Türkiye kararlı şekilde yürüttüğü terörle mücadeleyle güney sınırlarımızda kurulmak istenen terör koridoruna izin vermeyeceğini, komşu ülkeler Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü esas alarak uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51'inci maddesine uygun olarak millî menfaatlerimiz çerçevesinde hareket ettiğini tüm dünyaya göstermiştir. Türk Dünyası 2040 Vizyonu'yla öne çıkan Türk Devletleri Teşkilatı ekonomik, sosyal ve siyasi iş birliklerinin ve kalıcı ittifakların sağlandığı yeni bir güç birliği olarak bölgesel ve küresel barışın tesisine katkı sağlayacaktır.
Sayın milletvekilleri, partimizin dış politika anlayışının özü Türkiye'nin güvenliğini ve millî çıkarlarını korumak ve geliştirmek, çevremizde barış, huzur, istikrar ve güvenlik kuşağı oluşturmak, başta komşularımız olmak üzere bütün ülkelerle karşılıklı saygı ve menfaate dayalı uzun vadeli dostane ilişkiler kurmak, mevcut sorunları Türkiye'nin hak ve çıkarları korunarak uluslararası hukuk çerçevesinde adil ve kalıcı çözümlere kavuşturmaktır.
Lider Ülke Türkiye ülkümüzün en önemli unsurlarından biri Türkiye'nin bağımsız, etkili ve sonuç alıcı bir dış politika izleyebilmesidir. Bu kapsamda, tarihten gelen husumetleri bugüne taşıyan ve Türkiye'nin millî çıkarlarını hedef alan ülkelere karşı uluslararası hukuk ve meşruiyet çerçevesinde gereken caydırıcı politikalar uygulanmaya devam edilmelidir. Nitekim ülkemizin yürüttüğü dış politika anlayışı da sahada ve masada güvenlik ve çıkarlarımızın korunması için her türlü tedbiri almayı, diyaloğa kapıyı kapatmamayı ve barışın sağlanabilmesi için caydırıcı gücünü kullanmayı esas almaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın son Almanya seyahatinde Almanya'nın ve esasen bütün Batılı devletlerin ikircikli yaklaşımı açıkça görülmüştür. Geçmişinde soykırımlar olan Batı dün Kıbrıs'ta, Bosna'da, Irak ve Karabağ'da olduğu gibi bugün de Gazze'de susmayı hatta İsrail'in savunma hakkı söylemiyle İsrail'e destek olmayı tercih etmektedir. Buna mukabil Türkiye dün olduğu gibi bugün de haksızlık karşısında tepkisini ortaya koyarak Gazze'deki hukuksuzluğa, katliama dikkat çekmeye devam etmektedir. Yaşananlar uluslararası kuruluşların işlevsizliğini, hukukun etkisizliğini, adalet ve vicdan gibi kavramların içinin boşaldığını bir kez daha gözler önüne sermektedir. Batı, Gazze'deki çocuklar ile Ukrayna'daki çocukları ayırmış, birisi için yaş döken göz diğerini maalesef görmemiştir. Ülkesine yönelik Rus saldırganlığından muzdarip olan Ukrayna Cumhurbaşkanı bile mazluma değil İsrail zulmüne destek olmuştur. Bu çelişki yaşama hakkının bile küresel bloklaşmaların, ideolojilerin kurbanı olduğunu gösteriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Lütfen tamamlayın.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde sizlerin gayretiyle Gazze'de ateşkes hukukunun tesis edilmesi için çabalayan, iki devletli kalıcı çözüm için samimiyetle gayret gösteren neredeyse tek ülkedir. Diğer yandan, müttefiklik ilişkilerinin Türkiye düşmanlarına desteğe dönüşmesi kabul edilemez bir durumdur. Bununla birlikte, gelişmeler, dünyada yeni güç merkezlerinin oluştuğunu... Birleşmiş Milletlerin çatırdayan yapısının teröre açık destek veren emperyalist ülkelerin dünya kamuoyunda maruz kalmaya başladıkları yoğun toplumsal tepki farklı siyasi sonuçlar doğurabilir niteliktedir. Bu gelişmeler Türkiye'nin kendi dayanışma halkasını oluşturmasını ve geliştirmesini zorunlu kılmaktadır. Zira Türkiye ne AB'ye mecburdur ne de NATO'ya mahkûmdur. Türkiye, Türk dünyasını ve İslam dünyasını merkeze alan yeni bir iş birliği konsepti geliştirerek açtığı adalet ve demokrasi şemsiyesi altında toplanmak isteyen mazlum ülkelere yol gösterici bir rol üstlenebilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Evet, daha uzatmayayım; ben bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.