Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Kişisel Verileri Koruma Kurumu c) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu ç) Türkiye Adalet Akademisi d) Hâkimler ve Savcılar Kurulu e) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu f) Anayasa Mahkemesi g) Yargıtay ğ) Danıştay |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .11.2023 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekillerimiz, Adalet Bakanlığımızın çok kıymetli bürokratları; ben de hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.
Tabii, adalette yaşanan sorunlardan bahsedildi, özellikle adalet ve ekonomi, adalet ve kalkınma konusunda gerek Milliyetçi Hareket Partimizin gerek AK PARTİ'mizin üzerinde basa basa durduğu konular oldu. Dolayısıyla ben tekrara girmek istemiyorum ama çok özel bir durumla karşı karşıyayız. Çok da fazla konuşmacı var, ben tekraren bir Filistin meselesi ve Adalet Bakanlığımızla ilgili olarak bir ilinti kurmak istiyorum Sayın Bakanım.
Konuşmanızda siyonist soykırıma vurgu yaptınız ve bu suçlarla ilgili olarak da Uluslararası Ceza Mahkemesinin inşallah günü geldiğinde bununla ilgili bir karar alacağı vurgusunu yaptınız. Tabii, ben Mavi Marmara olayına bizzat şahit olmuş, orada özellikle Amerikan vatandaşı bir kardeşimizin Amerika'da açmış olduğu davanın nasıl kapatıldığına da ailesiyle birlikte şahit olmuş birisi olarak iki şey sormak istiyorum: Biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle Mavi Marmara sonrası üç talebi vardı. Bir, özür dileyeceklerdi. İki, tazminat ödeyeceklerdi. Üç, Gazze'ye olan abluka ortadan kaldırılacaktı. Gazze'yle ilgili şu anda konuşmamıza gerek yok, bu sabah itibarıyla sadece 5.600 çocuğun katledildiği bilgisi var hepimizde. Şimdi, tabii, buradan hareketle, ben uluslararası mahkemelerde... Elbette ülkemiz Uluslararası Ceza Mahkemesinin direkt üyesi değil ama alt kuruluşlarda gözlemci sıfatıyla bulunuyor diye biliyorum, diğer uluslararası kuruluşlar da içerisinde. Bugün dünyada, bakıyorsunuz, yani Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinden başlamak üzere birçok devlet başkanı bu konuda, bu soykırımla ilgili olarak açıklamalar yaptılar. Dolayısıyla ben Adalet Bakanlığımızın şu ana kadar insanlığa karşı bir suç işlendi, bir savaş suçu işlendi ve bir soykırım yapıldı bu suçlarla ilgili olarak bir vicdan inisiyatifini dünya çapında oluşturup bu mahkemelere Türkiye adına bir başvuru yapıp yapmadığını doğrusu merak ediyorum. Dün Dışişleri Bakanımız buradaydı, elbette biz şu anda İsrail'le mücadele etmiyoruz, biz şu anda Gazze'de Amerika'yla mücadele ediyoruz aynen 15 Temmuzda olduğu gibi, bunları biliyoruz. Ama sonuç itibarıyla şunu da biliyoruz: Mavi Marmara'yla ilgili, yine Mavi Marmara'yla bağlantılı bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Hatırlarsanız biz bunlardan 25 milyon dolar aldık. O dönemde Amerika'da açılan davalar nasıl kapatıldı, muhtemelen bilginiz vardır ama ben burada belki bilmeyenler için tekrar edeyim. O 25 milyon doları alıp orada şehit edilen insanların hesabına onu gönderdiğimiz için dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak'a Amerika'da karar tebliğ edildi, savcının önüne çıkartılacaktı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin almış olduğu tazminatlar Amerikan vatandaşı bir Türk'e ödendiği için o dava düştü. Bunu şu anda Sayın Cumhurbaşkanımız da bilir, bu dosyaların hepsini biz zamanında kendisine de verdik. Bir şey yapamıyoruz, elbette uluslararası kuruluşların hepsi çöktü ama sonuç itibarıyla şunu biliyoruz ki bugün dünyada böyle bir inisiyatifi hukuki anlamda alacak bir ülke varsa bunun adının "Türkiye" olması gerekir. Bu konuda Adalet Bakanlığımız neler yaptı, doğrusu, bilgi verirseniz çok memnun olurum.
Elbette bazı konuşmacı arkadaşlarımız, dediğim gibi, ekonomi ve kalkınma üzerinde çok durdu ama tabii, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, bu ülkenin, bu milletin bir vekili olarak -bütün arkadaşlarımız da aynı kanaattedir diye ümit ediyorum- yani hukuk ve demokrasi, hukuk ve ekonomi arasındaki ilişkiyi, son bir ay içerisinde çalışan sayısının 25 bini bulduğu, Türkiye'de yatırımı olan -markalarını ifade etmeyeyim- birçok kuruluşun Türkiye'yi neden terk ettiğini ve o gidenlerin açıklamalarını hukukçularımızın önce bir okuması lazım. Çok detaya girmek istemem, bir İstanbul sevdalısı olarak eğer bu ülkede...
Bakın, "bir suç örgütü lideri demiyorum" ve üzülerek ifade ediyorum bunu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı bir açıklama yaptı, evet, soruşturma başlatıldı ama Sayın Bakanım, bizim geleneğimizde böyle bir durumda bu soruşturma kapsamındaki kişilerin derhâl görevden el çektirilmesi gerekirdi; bilgi eksikliğimiz olabilir, lütfen bizi bu konuda aydınlatın. Yani bugün Anayasa Mahkemesinin, hatta Yargıtayın hukuk aradığı bir ülkede hukuk güvenliğinin olmadığını yabancıların sorgulaması kadar doğal bir şey olamaz. Bugün Hazine ve Maliye Bakanımızın fellik fellik uluslararası kuruluşlarla yapmış olduğu görüşmeleri, büyük şirket gruplarıyla yapmış olduğu kooperasyonları, iş birliklerini, Türkiye'ye davetlerini izliyoruz. Türkiye'de hukuk ne kadar güçlü olursa ekonomimizin de o kadar güçlü olacağını elbette hepimiz biliyoruz.
Sizleri yakalamışken size söyleyeyim: Yani ben hakikaten merak ediyorum. Şu anda İsrail'le, biliyorsunuz, bir serbest ticaret anlaşmamız var, bir bölümü sizi ilgilendiren bir alan. Yani İsrail'le bu serbest ticaret anlaşmaları, bu devletle yapmış olduğumuz anlaşmalar... Elbette siyasi farklılıklarımız olabilir ama biz bir gecede İstanbul Sözleşmesi'ni, uluslararası bir sözleşmeyi sonuçta iptal ettik. Bunu yapabilen bir irade olarak ki Cumhurbaşkanımızın özellikle Almanya'daki duruşunu takdir etmiş ve alkışlamış biri olarak söylüyorum, biz niçin kendi içimizde yapmamız, atmamız gereken adımları atmıyoruz? Gerçekten, şu anda vatandaşlarımızın da bu konuda cidden beklentileri var.
Son olarak şunu söylemek isterim: Gençlerle ilgili çok konuştuk, Sayın Bakanım, burada, gençler bu ülkeyi niye terk ediyor? Son dört buçuk ay içerisinde yaklaşık 1.800 yakın gençle Türkiye'nin çok değişik noktalarında bir araya geldik. Biliyorsunuz, bizim geleneğimizde de Batı medeniyetinde de birçok yerde hep şunu görürüz: Ahlak, adalet ve aidiyet vurgusu yapılır. Yani bir devleti ayakta tutan ahlak ve adaletin -aslında ahlak, adaleti de içine alan çok geniş bir şey- sorgulandığı bir ülkede gençlerin bu topraklara aidiyetini sağlayabilmemiz zor oluyor, güç oluyor. Dolayısıyla bu konuda Adalet Bakanlığımızın, şu anda özellikle vermiş olduğunuz bütçeye baktığımızda, bütçenin yaklaşık yüzde 65'i personel harcamalarına gidiyor ama aynı şekilde dosya sayılarına baktığımızda, dosya sayılarında mesela 1 milyon 400 bin olan dosya sayısı şu anda 2 milyonu geçmiş yani personel sayısı artıyor, dosya sayılarımız da artıyor; bu konuda da dikkatinizi çekmek isterim.
Tabii, biz şuna iman etmiş insanlarız: Bir gün adaletle hükmetmeyi altmış yıl ibadete denk sayan bir medeniyetin çocuklarıyız. Dolayısıyla bu salonda en az sorgulanması gereken, üzerinde en az kuşku olması gereken bakanlığın Adalet Bakanlığımız olmasını düşünürüm. Dolayısıyla sizlerden ricam, vatandaşa sıra gelmeden öncelikle şu Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasındaki tartışmaya... Elbette Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerine düşeni yapacaktır ama sizin Adalet Bakanımız olarak bu konuda çok daha net ve doyurucu açıklamaları sadece Türkiye kamuoyu için değil, dünya için vermeniz bu ülkenin geleceği, bu ülkede adalet, demokrasi ve hukukun yaşatılacağına dair ipuçları için çok kıymetli olur.
Ben tekrar sizlere ve ekibinize başarılar diliyorum.
2024 yılı bütçemizin de hayırlara vesile olmasını diliyorum.