Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Kişisel Verileri Koruma Kurumu c) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu ç) Türkiye Adalet Akademisi d) Hâkimler ve Savcılar Kurulu e) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu f) Anayasa Mahkemesi g) Yargıtay ğ) Danıştay |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .11.2023 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; öncelikle bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Önce Malatya'yla ilgili başlayayım. Sayın Bakan sağ olsun, biraz önce Malatya Adliye binasının temelinin atılacağını söyledi. Umarım, çok kısa sürede bitirilir, biraz ödenek ayrılır çünkü bu Malatya Adliye Sarayı problemi yıllardan beri kangren olmuş bir durumda. Her dönem, seçim döneminde milletvekili değiştikçe Adliye binasının yeri de değişiyordu. İnşallah, şimdi sabitlendi; eski askeri hastanenin yerine yapılacak ama hakikaten çok mağdur durumda. Bu Adliye binasının bir an önce yapılması konusunda sizin de desteklerinizi bekliyoruz. Bizim için bir kangren olmuş, depremden önce 6-7 yerde hizmet veriyordu Adliye binası; şimdi, şu anda hiç Adliye de yok, yine eski, farklı, böyle koşulları iyi olmayan ortamlarda hizmet vermeye devam ediyor Malatya Adliyesi.
Bir de bilginiz var mı bilmiyorum ama bu savcı ve hâkimlerin lojman talepleri var. Bunlar uzunca süre konteynerde kaldılar, şu anda sanırım, 60'a yakın bir lojman talep ediyorlar. Bu konuyu da sizin dikkatinize sunmak istiyorum. Malatya'daki hâkim savcılar ya da deprem bölgesindeki hâkim, savcılar hakikaten olağanüstü gayretle görev yapıyorlar, görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar; büyük bir riski de barındırarak çalışıyorlar, onlar da sonuçta depremzede, orada onlar da o depremi yaşadılar; o nedenle mutlaka bu insanların bu lojman talebinin gerçekleşmesi konusunda sizlerden destek beklediğimizi söylemek istiyorum.
Şimdi, tabii, yargının... Ayrıca hem size hem de Sayın Ramazan Can'a da başarılar diliyorum. Bu Ramazan Can'ı, Sayın Bakan Yardımcımızı arıyoruz biz, onu söyleyeyim ben size. Bunu iyi anlamda söylüyorum Sayın Ramazan Can, kötü anlamda söylemiyorum.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - Mecliste arıyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Mecliste arıyoruz yani inşallah orada başarılı olursunuz, inşallah milletvekili görev süreciniz bir 11-12 dönem sürdü, inşallah orada 11-12 dönem kalırsınız, Bakanlıkta. Onu da söyleyeyim, başarılar dileriz.
MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - O sırada biz iktidara gelmeyecek miyiz?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yok, bizimle çalışacak Mahmut Tanal.
(Gülüşmeler)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Ramazan Can, hakikaten milletvekili olarak da bütün gruplarla ilişkisi olan, dostu olan bir arkadaşımız, ona da takılmış olalım.
Bu arada bir arkadaşı daha analım. Onu da çok seviyorduk, bu Doğan Kubat'ı yolcu ettiniz.
ADALET BAKANI YILMAZ TUNÇ - Çok değerli bir arkadaşımızdır.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Doğan Kubat da biliyorsunuz, sizinle beraber değerli bir arkadaşımızdı, onu da ifade... Yani hep kötü yönlerinizi söylemeyelim, biraz da bir iki de -yok, az ama- iyi yerinizi söyleyelim Sayın Bakan.
CAVİT ARI (Antalya) - Doğan Kubat niye bakan yardımcısı olmadı?
VELİ AĞBABA (Malatya) - Onu bilmiyorum.
Şimdi, bir sorun daha var. Sayın Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü de burada, siz de buradasınız. Ben milletvekili olduğum günden bu yana tabii, bizim bir de özelliğimiz var, CHP, Cumhuriyet Halk Partisi Cezaevi Komisyonu üyesiydik, o komisyon üyesinin birisi şu anda Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı oldu, onu da söylemek istiyorum. Bu komisyonun üyesiyken hem mahkûmların problemlerini iletiyorduk hem de aslında çok göz önüne gelmeyen, maalesef sahibi de olmayan bir infaz koruma memurları var, onların da özlük haklarıyla ilgili, bulundukları pozisyonla ilgili sorunları hâlâ devam ediyor. Bu infaz koruma memurlarını gözümüzle gördüğümüz için hakikaten sanki mahkûmları cezaevine atmış gibi infaz koruma memurları mahkûmlardan muamele görüyor. Dışarıda yaşadıkları bir sürü problem var, içeride yaşadıkları bir sürü problemler var. Aslında ben onları şöyle adlandırıyorum: Sınavla cezaevine giren mahkûmlar. Bu konuda da infaz koruma memurları diyorlar ki: "Polisin sahibi var, İçişleri Bakanı; jandarmanın sahibi var, İçişleri Bakanı, infaz koruma memurlarının da sahibinin olması lazım. Sayın Yılmaz Tunç'a söyleyin, onlar da bize sahip çıksın." Sayın Genel Müdür de burada, onu da ifade ediyorum. Hakikaten onların da yaşamış olduğu sorunları gündeme getirmek istiyoruz. İnfaz koruma memurları büyük sıkıntıyla görev yapıyorlar, büyük zorlukla görev yapıyorlar.
Şimdi yine, biz, Cezaevi Komisyonu üyesiyiz, ben hukukçu değilim ama yargının da durumunu biliyoruz. Biz, 2011 ile 2015 arasında gittiğimiz izlediğimiz duruşmalarda gözlemlerimizi kamuoyuyla paylaşıyorduk. Tabii, böyle, bu kadar da olur mu diyen çok kararlar çıkıyordu. O zaman FETÖ AKP ortaklığı bir yargı vardı biliyorsunuz, 17-25 Aralıktan sonra aranız bozuldu, 15 Temmuz darbesiyle beraber ilişkiniz kesildi gibi gözüküyor.
Şimdi, bir dikkat çekmek istiyorum; şimdi FETÖ yok ama şimdi Menzil olduğu iddia ediliyor, Hakyol olduğu iddia ediliyor, İstanbul grubu olduğu iddia ediliyor. Ben size söyleyeyim, eğer yargıya bu tür yapılar hâkim olursa bunun cezasını Türkiye çekmeye devam eder. Geçmiş dönemde bunları hep beraber yaşadık. Bu, yargıyla ilgili, hem değişiklikle ilgili aslında bir gün "siyah" diyorsunuz, bir gün "beyaz" diyorsunuz. 12 Eylül 2010 referandumunu büyük bir demokrasi referandumu olarak lanse ettiniz, konuştunuz ama o 2010 referandumu neticesinde bütün yargıyı bir gruba teslim ettiniz. O teslim ettiğiniz grup geldi, o yargı eliyle maalesef darbeyi yaptı. O askerlerin oraya gelmesinin sebebi de o, Balyoz'da, Ergenekon'da Askerî Casusluk'taki o yurtsever subayların tasfiye edilip onların yerine FETÖ'cü askerlerin gelmesi, Meclisin bombalanmasına, Boğaz Köprüsü'nün bombalanmasına yol açtı; bunu söyleyelim.
Yine sizler de Meclisteydiniz, beraber karşılıklı mücadele ettik birbirimize karşı. 16 Nisan referandumuna giden süreçte uyardık, şimdi 50+1'le ilgili Sayın Cumhurbaşkanının şikâyetleri olmaya başladı. Daha çok şikâyet etmeye devam edersiniz. "Koalisyon bitecek." deniyordu, şimdi koalisyon dönemi seçimden önce başlıyor, onu da söylemek isterim.
Yine geçtiğimiz günlerde aslında yargıdan "kral çıplak" diye bir ses geldi. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı HSK'ye gönderdiği şok bir yazıyla, uyuşturucu kaçakçılarının, yasa dışı bahisçilerin, milyonlarca lira gasbedenlerin nasıl tahliye edildiğini ortaya koydu. Haberlere erişim engeli getirildi ve maalesef aynen şöyle diyor: "Maalesef, üzülerek müşahade ettik ki vatan uğruna, gelecek nesillerde daha temiz bir toplum oluşturmak için mücadele ederken bu süreçte görevde olan kimi yargı mensupları devletten alacağı varmış gibi her türlü kirli işi yapmayı kendinde hak görmeye başladı. Kimi meslektaşlarımız girdikleri kirli ilişkilerle FETÖ'cü hâkim ve savcılara rahmet okutur duruma geldi." Bir Başsavcı yazıyor bunu. Çok çeşitli iddialar var, parayla erişim engelleme var, kaçak saatlerin iade edilmesi meselesi var, 125 kiloluk uyuşturucuya iki ayda tahliye var, 1,5 milyon euroluk soyguna altı ayda tahliye var, yasa dışı bahis baronlarının iki ayda serbest kalması var; var da var yani çok ciddi problemlerin olduğunu yargı mensuplarından da duyuyorduk, kamuoyunda da gözüküyor.
Yine, tabii, geçtiğimiz dönemde yaşanan olayları da hatırlıyoruz. Bir uyuşturucu baronunun serbest bırakılması, bu işin içerisine siyasetin girmesi, ilçe başkanlarının girmesi, hatta eski bir milletvekilinin girmesini de hatırlamak gerekiyor. Tabii, bu uygulamalar sonucunda maalesef Türkiye de Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 142 ülke arasında 117'nci sıraya düşmüş durumda.
Türkiye'de bir olayı daha yaşadık. Geçtiğimiz dönemde FETÖ'cülerin silahla yaptıklarını... Bu dönemde yargı eliyle bir darbe girişimi oldu, Yargıtay eliyle bir darbe girişimi oldu maalesef. Yargıtayın hem Meclise ayar vermesini hem Anayasa Mahkemesine ayar vermesini gördük, maalesef siz buna da alkış tutuyorsunuz ama hepimizin kaynağı, burada bulunan herkesin kaynağı, sizin de kaynağınız, temelimiz, dayandığımız dayanak Anayasa; siz Bakan olarak bugün görev yapıyorsanız ya da Sayın Plan Bütçe Komisyonu Başkanı görev yapıyorsa dayanağı Anayasa. Anayasa'nın 153'üncü maddesi Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğunu söylüyor ama bu bile tanınmıyor; bu hem ekonomimizi etkiliyor hem demokrasimizi etkiliyor. Şimdi, Avrupa Birliğinin değerleri var; burada bir taraftan Mehmet Şimşek, Merkez Bankası Başkanı Avrupa'ya gidiyor, para dileniyor "Yargı bağımsız, hukukun üstünlüğü var." diyor ama alınan kararlara bakınca Türkiye'nin nasıl bir demokrasiyle, nasıl bir hukuk düzeninde yaşadığını herkes görüyor. Burada en çok sizin düzeltmeniz lazım; siz Adalet Bakanısınız. Yani bu Yargıtay kararı Türkiye açısından vahim sonuçlar doğuracak, doğurmaya da devam ediyor. Eğer bu karara bakılırsa, Anayasa Mahkemesini ve Anayasa'yı eğer ortadan kaldıracaksak Cumhurbaşkanı da tartışılır, herkes tartışılır ve yargının bağımsız olmadığı, hukuk devletinin olmadığı bir yere de herhâlde bir devlet denilmez, denilse de ona kabile devleti bile denilmez, bir terör devleti denir. Bunu da dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Maalesef, yine kadrolaşma meselesi var. Maalesef, adliyeye alınan personellerin de liyakate göre değil, bazı cemaatlere, vakıflara yakınlığıyla ilgili görev verildiği çeşitli basın haberlerine düşüyor. Liyakat değil, kime yakın olduğunuz önemli gözüküyor. Bunların da düzeltilmesi lazım.
Ben tekrar bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum, başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim.