KOMİSYON KONUŞMASI

FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Teşekkürler Başkan.

Komisyonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, zor bir görev üstlenmişsiniz ve aldığınız görevin gereğini maalesef yerine getiremiyorsunuz. Şunu da çok merak ediyorum: Acaba ülkede bu kadar adaletsizlik yaşanırken evinize gidip rahat bir şekilde uyuyabiliyor musunuz?

Evet, birçok adaletsizlik var. Ben beş yıldır yaşadığım bir adaletsizliği anlatacağım ve bunun karşısında öfkeliyim. Bugün Mecliste bulunmamın birinci amacı siyaset yapmak değil, adaletsizliğe karşı annemle birlikte verdiğimiz mücadele beni buraya getirdi. 2018 tarihinde iş yerimize bir saldırı oldu, bu saldırı devlet hastanesinde katliama dönüştü. Hastanede bu insanlık suçunu işleyenleri herkes çok iyi tanıyor, devlet tarafından cezalandırılmasa da bu aile toplum vicdanında mahkûm edilmiştir ve toplum içine çıkamıyorlar. Hastane içinde 2 kardeşimi ve babamı katlediyorlar, ben olaydan mucize eseri ağır yaralı olarak kurtuluyorum. Bu, beni sevk eden ambulans. İsrail'i kınıyoruz, hastanede böyle bir katliam yapanları; bu 2 ambulansı kullanılamaz hâle getiren bu kişileri, bu zatları kınayacak cesaretiniz var mı? Kınayamazsınız çünkü bu katliamı yapan AKP'nin eski bir milletvekili ve ailesidir. Yapılan bu katliam üzerinden beş yıl geçti, 3 insanımızı kaybettik, hâlâ taziyemizi kuramadık. Adalet sağlanmadığı için acımız ilk günkü gibi taptaze duruyor.

Katliamda babasını ve 2 kardeşini kaybeden, Suruç Devlet Hastanesine götürülmediği için ağır yaralı olarak kurtulan kardeşim Fadıl Şenyaşar ikinci gün yoğun bakımdan çıkartılarak tekerlekli sandalyeyle savcı karşısına çıkartılıyor ve tutuklanıp cezaevine gönderiliyor. Beş buçuk yıldır Elâzığ Cezaevinde hâlâ -tutukludur demiyorum Sayın Bakan- bir rehindir. Suçu iş yerinde kardeşlerine yapılan saldırıya karşı kardeşlerini savunmasıdır; hukuktaki dili de meşru müdafaadır ve meşru müdafaanın cezası da yoktur.

Hastanede 3 insanı katledenlerle ilgili dört yıl boyunca hiçbir işlem yapılmıyor, bir insanlık suçu işleniyor ve dava dört yıl gizli kalıyor. Gizlilik kararı tek taraflıdır, karşı taraf istediği bilgiye ulaşıyor, hatta hastane güvenlik kameralarını bile karartıyor. Annenin Urfa Adliyesi önündeki mücadelesi sonucunda, dört yıl sonra hastanede katliam yapan 2 kişi tutuklanıyor, tutuklananlardan biri de eski milletvekilinin abisidir.

Gerçekleri Genel Kurulda gündeme getirdiğimde vicdandan yoksun bir kadın vekil çıkıyor: "Burası mahkeme salonu değil ve devam eden bir yargılama var." diyor. Bir devlet hastanesinde 3 insan katlediliyor ve dört yıl dört ay boyunca bu dava gizli kalıyor, kimse tutuklanmıyor. Bu nasıl bir yargılama oluyor? Bu nasıl makul bir yargılama oluyor?

Ben şimdi başta Adalet Bakanı olmak üzere, herkese soruyorum ve Bakandan da burada cevabını almak istiyorum: Bu katliam Urfa'da bir hastanede değil de Ankara'da veya İzmir'de bir hastanede meydana gelseydi yargılama bu şekilde mi devam ederdi? İkinci sorumu Adalet Bakanı ve herkese soruyorum, herkesin bir makamı var ve sonuçta hepimiz bir insanız: Bir hastanede babanız ve 2 kardeşiniz katledilirse ve dört yıl boyunca tek bir kişi tutuklanmazsa, siz bunu kabul edip normal yaşantınıza devam edebilir misiniz? Hakkında yakalama kararı bulunan bir kişi beş yıl boyunca Emniyet tarafından bulunamıyor. Farklı bir şehre gidip mide küçültme ameliyatı oluyor ve orada hayatını kaybediyor. Hakkında yakalama kararı bulunan bir kişi nasıl farklı bir şehre gidip bir hastanede ameliyat olabiliyor?

Yaşadığımız bu katliamın, adaletsizliğin tanığı Urfa eski Valisi Abdullah Erin'dir, şu an Ankara'dadır ve benim kurtuluşum da onun sayesinde Allah'ın takdiridir. Siyasi parti ayrımı yapmadan Urfa'nın bütün milletvekilleri başta olmak üzere, bütün milletvekilleri bu adaletsizliği çok iyi biliyor. Bu katliam yaşandığında Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'dü, gene, bir Adalet Komisyonunda bir milletvekilimiz bu konuyu Gül'e sorduğunda annenin durumu için üzgün olduğunu dile getirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Şenyaşar, bir dakika ekliyorum, toparlayın sözlerinizi.

Buyurun lütfen.

FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Sonrasında Adalet Bakanlığı koltuğuna Bekir Bozdağ geçiyor, o süreçte Urfa Adliyesi önünde annemle birlikte nöbetimiz devam ediyordu. Urfa Valisi aracılığıyla "Talepleriniz kabul edilecek." vaadiyle bizi Ankara'ya Adalet Bakanlığına çağırıyor ama maalesef sözünü yerine getirmiyor. Annemle birlikte bu adalet eylemimiz başladığında 2 talebimiz vardı, bu taleplerimiz tamamıyla hukukidir: Birincisi, suçsuz olan tutuklu kardeşimin serbest bırakılması; ikincisi de devlet hastanesinde bir katliam yapılmıştır -cinayet demiyorum, bir katliam yapılmıştır- bu katliamın aydınlatılmasını istiyoruz. Bundan daha doğal bir talep ne olabilir? Maalesef, Bekir Bey sözünü yerine getirmeden Bakanlık koltuğunu size emanet etti Sayın Bakan. Makamınızda anneyi dinlediniz, anne Türkçe bilmediği için derdini size Kürtçe anlattı. O yüreği yanmış, 2 evladını, eşini kaybetmiş gözü yaşlı anneyi anlamak için Kürtçe bilmeye gerek yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Şenyaşar...

FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Bir daha Bakanlığınızın önüne gelip eylem yapmak istemiyor, şu an ameliyat olmuş, evindedir. Adalet sağlanmadığı takdirde gene bu şekilde Ankara'da hem Bakanlık önündeki eylemini sürdürecektir. Adalet istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz.