KOMİSYON KONUŞMASI

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Komisyon üyeleri; 497, 579, 447; değerli hazirun, bu sayıların ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Bu sayılar son üç yılda kadın cinayetlerine kurban giden ya da şüpheli ölü bulunan kadınlarımızı ifade ediyor. Bunlar birer sayı değil, bunlar birer anne, kardeş, evlat, yaşam ve umut; cehalete ve karanlığa, çaresizliğe, sahipsizliğe kurban verilen kadınlar. Sadece 2022 yılında 334 kadın erkekler tarafından katledildi, 245 kadının ölümü ise şüpheli. 2022 yılında öldürülen kadınların 293'ünün koruma kararı olup olmadığı bilinmiyor ama en az 23 kadın için uzaklaştırma ve koruma kararı vardı ama koruyamadınız. Tüm bunlar yaşanırken bir şey daha yapıldı: İlk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanının kararıyla çekildiniz. Gerekçe ne? Bazı kesimlerin bu sözleşmeyi toplumsal ve ailevi değerlere aykırı bulması. Peki, son üç yılda 1.523 kadının ölümüne neden olan anlayış toplumsal ve ailevi değerlerimizle ne kadar bağdaşıyor, soruyorum sizlere?

Değerli milletvekilleri, ekonomide ilk 10 arasına giremedik ama ne yazık ki kadınlara yönelik şiddet açısından OECD ülkeleri arasında ilk sıradayız. Aslında tüm bunların tek çözümü var, kadınların hayatın her alanında var olması. Kadınların haklarını koruması gereken Bakanlığın personel yapısına baktığımızda, bunu görebiliyoruz. Bakanlığınızın merkez teşkilatında 2.659 personel görev yapıyor, çalışanların sadece yüzde 34'ü kadın; yönetici kadrolarda da durum aynı, taşra teşkilatındaki durumu hiç bilmiyoruz, elimizde o konuda bir veri yok.

Değerli milletvekilleri, ülkeyi erkek egemen bir anlayışın yönettiğini iki örnekle anlatmak isterim. Kabinede tek kadın Bakan var, her ne hikmetse Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı dışında diğer bakanlıklar erkek işi gibi sayılıp kadın bakan atanmıyor. Tüm bakanlıklarımızda görev yapan 68 bakan yardımcısından sadece 4'ü kadın. Türkiye'deki bu çarpıklığı OECD verileri de ortaya koyuyor, kamu istihdamına katılım oranı ülkemizde sadece yüzde 25'ler düzeyinde kalıyor, büyük uçurum var aramızda.

Sayın Bakan, son olarak sosyal yardım konusuna değinmek isterim. Dar gelirliye yapılan yardımlar sosyal devletin gereği, biz de bunu destekliyoruz ama asıl olan, insanları iş güç sahibi yapmak, hayatını sürdürebileceği bir gelire sahip olmalarını sağlamaktır. Hükûmet artan sosyal yardım miktarıyla övünç duyuyor oysa bu, derinleşen yoksulluğu alkışlamaktır; biz ise yoksulluğu değil üreten, istihdam yaratan, kişi başına düşen millî geliri artan bir Türkiye'yi hedefliyoruz. Bunun AKP iktidarıyla gerçekleşmediği ortada. "Yolsuzluğu, yoksulluğu ve yasakları önleyeceğiz." diye geldiniz; yolsuzluklar arşa ulaştı, yoksulluk katlandı, yasaklar ise olağan hâle geldi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı "Aşırı yoksulluk veya açlık sınırı içinde yaşayan kişi yok." dedi, sizin Bakanlığınız ise 11 milyon 370 kişinin yardıma muhtaç olduğunu söylüyor; bunların hangisi doğru? Nüfusumuzun yüzde 13'ü geçinebilmek için devlet yardımı alıyor. Türkiye'de aşırı yoksulluk çeken ailelerin dâhil edildiği Aile Destek Programı'ndan 2023'ün ilk altı ayında 3,7 milyon hane yararlandı. Bu sayı 2019 yılında 690 bindi, son dört yılda 4 kat arttı, 21'inci yılınızın sonunda geldiğimiz durum bu. Zenginin daha zengin, fakirin daha da fakir olduğu, orta direğin çöktüğü bir ülke olduk ve bunun tek sorumlusu iktidarınızın izlediği yanlış politikalardır.

Ayrıca, bir de şunu eklemek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sözlerinizi toparlayın lütfen.

Buyurun.

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Peki.

Engelli vatandaşlarımıza bakan annelerin SGK'li olması ve primlerinin Bakanlık tarafından ödenmesi gerekiyor çünkü onlar çocuklarına bakabilmek için çalışamıyorlar.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, başarılar diliyorum.