Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 22 .11.2023 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2002 yılından bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda, verileri genelde bunun üzerinden değerlendiriyor ama Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının dağıttığınız broşürünü de incelediğimizde, söyledikleriniz de 2002'den bu yana yirmi iki yıldır iktidarda olan, muhafazakâr olduğunu da söyleyen bir partinin toplumu yoksullaştırdığını, bunun yanı sıra, aile yapısının toplumsal dokusunun da bozulduğunu gösteriyor. Bakınız "güçlü birey" "güçlü kadın" "güçlü aile" "güçlü Türkiye" kulağa çok hoş geliyor ama "yoksullaşan birey" "şiddete uğrayan kadın" "dağılan aile" ve "madde bağımlısı gençlik" bunlarsa Türkiye için ne yazık ki herkesin düşünmesi gereken konular. Sayın Bakan, bu koşullarda Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Bugün, köylerde artık 10 yaşında çocuklar madde bağımlısı olmuş, dağılan aileler var, yıkılan yuvalar var, yoksulluktan intihar edenler var. 5 milyona yakın insana yardım verilmesine rağmen bu anlamda yoksulluk derinleşiyorsa demek ki bir yanlış yapılıyor.
Bakınız, köylerde okullar kapanınca kız çocukları taşımalı eğitime tabi tutuldu, bunun yansıması ise ya kırsaldan göç ya da kız çocuğunun okumaması. Buna yönelik bir proje bugüne kadar geliştirilmedi. Son dönemlerde köy ortaokulları dahi kapanıyor, kız çocukları okullaşma oranı da bu bağlamda düşüyor. Verilerin sağlıklı olarak kullanılmadığı alana gittiğimiz zaman gördüğümüz gerçek. Bir de biraz evvel değinildi, tekrarlayayım: Bu, tarımla ilgili, tarım işçilerinin yaşam koşulları var. Doğru, genelgeler var; oraya gidin, bakın; elektrik yok, su yok, yalın ayak toprak içinde bir yaşam; insanların var olma gerekleri olan hiçbir şeyden yararlanmadıkları şartlarda aileler yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyor. Buradakilerle ilgili de sorunların derinleştiği bir gerçek. Geçenlerde pazara gittim, pazarda bir kadın beni yakaladı, dedi ki: "Vekilim, ben babamın evine gittim, eşim de babasının evine gitti." dedi. "Nasıl oluyor?" dedim. "Kiralık ev parası ödeyemiyoruz." dedi. Artık, ev kirası ödeyemeyen aileler boşanmamak için analarının, babalarının evlerine dönmeye başlamışlar; ayrı ayrı, gündüz iş yerlerinden sonraki öğlen yemeğinde buluşuyorlar.
Ülkenin içine geldiği durum buyken size büyük yük düşüyor. Sosyal yardımlar ortadan kaldırılmasın ama bu sosyal yardıma bu kadar ihtiyaç duyan topluluk nasıl yaratıldı, bunu da doğru tahlil etmek lazım. Bizim bunda sorumluluğumuz yok ya da bakın, biraz evvel Orhan Bey'i dinlerken diyordu ki: "Bakın, bunlara yardım yapabiliyoruz." Yardım yapabilmek değil; o insanlar neden o yardıma muhtaç hâle geldiler, neden sorun çözüm bulmuyor? 5 milyon hane bugün yardım alıyorsa burada bir tuhaflık yok mu? Niğde'de 22 bin haneye kömür iniyormuş, bu 60 bin kişiye yansıyor. Yani insanların bu kadar yoksullaştığı yerde aile yapısının olumsuz biçimde etkilenmemesi mümkün mü?
Bakanlığın kurumlarında kalan çocukların... Burada bir rakam da vermişsiniz, "Bugün itibarıyla devlet korumasındaki 61.480 gencimize kamuda istihdam sağlanmış." diyor. Bu, bu yıla ait mi yoksa...
AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI MAHİNUR ÖZDEMİR GÖKTAŞ - Toplam.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Toplam, yıllık ortalama 3 bin kişiye tekabül ediyor. Sorunlu çocuk sayısına baktığımız zaman, bu da yetersiz. Örneğin, 18 yaşını doldurdu mu, bu çocuklar buradan çıkarıldıktan sonra yaşamları takip ediliyor mu; kaçı çetelerin elinde, kaçı madde bağımlısı, kaçı olumsuz koşullar yaşıyor, bunların da takibi sağlanıyor mu?
Şimdi size şunu söyleyeyim: Bakan olarak size verilen veriler ile yaşamın örtüşmediğini ben örnekleriyle bilen bir adamım çünkü bakana da sormuştum, kamuya ait, bu erkek çocukların kaldığı -yani uğradıkları taciz sonucu- bir yurt vardı, yerini bilmiyordu ama ben orayı biliyordum, gidip ziyaret edip onların yaş günlerinde aralarında olup o çocuklara destek oluyordum; sizden önceki bir bakan, bunun da yerini de sorarsanız söylerim. Onun için buradaki çocukların topluma kazandırılması gerekiyor yani yalnızca oradan, yuvadan ayrılmakla bu işler bitmiyor.
Engelli bireyler bana yazmış, diyorlar ki: "Gözümüz yaşlı, kimse bizi görmüyor, duymuyor. Sene boyu engelli istihdamında bir atama yok." Siz açıkladınız; rakam 12 bin istiyorlar, "Bundan aşağı atama olmasın." diyorlar. Yüzde 3'lük kota yüzde 6'ya çıksın diye kanun teklifleri de veriyoruz. Engelli bireylere bir pozitif ayrımcılık yapılsın, bunlar çalışma yaşamı içinde daha çok istihdam edilsin. Burada da tabii, toplum içindeki onların da sahipsizliğini dikkate alalım. Bazı düzenlemeler yapılıyor belediyelerde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gürer, toparlayın lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - O zaman, bir konuya daha değineyim: Bu çocukların gıdalarıyla ilgili Aile Bakanlığının da takipçi olması lazım. Bakın, sentetik tatlandırıcı, her yerde üstüne basa basa söylüyorum; insan sağlığına zararlı, Bakanlık izin verdi ve bugün sentetik tatlandırıcı çocukların içtiği meyve sularında kullanılıyor. Keza GDO'lu yem tüketen hayvanların etlerini tüketen çocukların sağlıkları hangi aşamaya eviriliyor, bununla ilgili bir bilimsel veri yok. Sonra okullarda kuru üzüm dağıtılıyor, çocuğun sağlık sorunu varsa o kuru üzümü o çocuğa vermeden önce onun sağlıksal bir kontrolü gerekiyor. Bu anlamda, çocukların yaşamlarını düzene sokacak iyileştirmelerin de olması gerekiyor.
Ayrıca, Aile Bakanlığında, sosyal yardım yapan Bakanlıkta hâlâ taşeron çalışan var diyorlar, inanamadım. Yani başkasına yardım ederken kendi Bakanlığınızda taşeron çalışan mı var? Bunları niye kadroya almıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum.
Sayın Nevroz Uysal Aslan...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bir dakikayı verdiniz mi?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gürer, bir dakikayı da bitirdiniz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Son bir cümle daha söyleyeyim bitsin.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gürer, pazarlık yapmıyoruz, lütfen...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bir cümle daha...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakana gidin lütfen, onu Bakana söyleyin.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yok, yok, bunu söylememde fayda var.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gürer, herkes faydalı konuşuyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Cumhurbaşkanı adına mektup...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Başkan, bakın, Komisyonumuzda sürekli bizi izleyen milletvekiline bir otuz saniye verin.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yani ben Sayın Gürer'e Komisyonun hepsini vereyim ama arkadaşlar itiraz ediyor; bakın, onlar bekliyorlar, bize de yapın diyecekler, arıza oradan çıkıyor.
Buyurun.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Seçimden önce, siz Bakan değilken, köylerde gidip yardım ekipleri bire bir hanelerde yoksulları tespit etti, güzel. Bir de Cumhurbaşkanının mektubunu gördük ama o mektup yirmi yıldır yapılanları anlatıyor. O mektup için ne kadar para harcandı çünkü 6 milyona yakın...