KOMİSYON KONUŞMASI

ULAŞ KARASU (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Süremiz kısıtlı, Bakanlığın da sorunu çok olunca konuşmama Sayıştay Başkanlığının yaptığı bazı bulgularla başlamak istiyorum.

Birincisi, araç muayene istasyonları. Türkiye genelinde 210 sabit, 5 motorsiklet, 74 gezici ve 13 gezici traktör istasyonu olmak üzere 302 adet araç muayene istasyonu mevcut. Bu 302 istasyonun denetiminden ise sadece 14 personel sorumlu. 14 personelle etkin denetim nasıl mümkün olabiliyor? Bu 14 kişi 2019 yılında 9, 2020 yılında 8, 2021 yılında 45 adet araç muayene istasyonunda denetim yapabilmiş. Denetim yapılamamasının gerekçesi ise trajik: Devlet, personeline harcırah verememiş. O zaman soralım: Zorunlu bir uygulama için vatandaşın cebinden çıkan milyarlar nereye gidiyor? Denetlenmeyen bir kuruluşa vatandaş nasıl güvenecek, denetlenmeyen bir kuruluşun verdiği karar ne kadar güvenilir olacak?

İkincisi, gemi geri dönüşüm işlemlerine yönelik eksiklikler. Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüğünün uhdesindeki gemi geri dönüşüm işlemlerine yönelik yapılan incelemelerde gemi söküm yetki belgesi verilen firmalara yetki belgeleri verildikten sonra herhangi bir ara kontrol ve denetim mekanizmasının işletilmediği söyleniyor. Sayıştay diyor ki: Çevre ve halk sağlığı açısından çok ciddi riskleri barındıran gemi sökümü, geri dönüşümü alanında neredeyse hiçbir kamusal denetim bulunmuyor.

Üçüncüsü, Karayolları Genel Müdürlüğünün. Raporun 6'ncı sayfasından aynen okuyorum: "2022 yılı bütçe ödenek ve gerçekleşmelerine bakıldığında, 2022 yılı ödeneğinden en yüksek payın sermaye giderleri için ayrıldığı, sermaye giderlerini ise cari transferlerin takip ettiği öngörülmektedir. Sermaye giderleri kapsamında yapılan 84 milyar 79 milyon 256 bin 894 TL tutarındaki harcamanın 72 milyar 704 milyon 835 bin 0,32 TL'si gayrimenkul sermaye üretim giderleri için, 7 milyar 74 milyon 694 bin 848 TL'si ise gayrimenkul alımları ve kamulaştırma için yapılmıştır. Cari transferler kapsamında yapılan 36 milyar 424 milyon 498 bin 107 lira tutarındaki harcamanın 36 milyar 359 milyon 794 bin 340 TL'si ise yap-işlet-devret projeleri için yapılan garanti ödemelerden oluşmaktadır. Yani Karayolları Genel Müdürlüğü 2022 yılında yol yapımlarına 72 milyar, kamu-özel iş birliği projelerine ise 36 milyar para harcamıştır. Yine, aynı raporda yap-işlet-devret modeli için gerçekleştirilen otoyol projelerinde hizmet imtiyaz varlığı ve gelecek dönemlere ait muhtemel vazgeçilen gelirlerin gerçek değerleriyle mali tablolarda yer almadığı saptanmıştır. Raporda bu durum "Yap-işlet-devret modeli için gerçekleştirilen otoyol projelerinde hizmet imtiyaz varlığı ve gelecek dönemlere ait muhtemel vazgeçilen gelire ilişkin muhasebe kayıtlarının mali tablolarda gerçek değerleriyle yer almadığı tespit edilmiştir." ifadesiyle yer alıyor. Yani Sayıştay kamu-özel iş birliği projelerinin kamuya gelir kaybı yoluyla yüklediği maliyete dikkat çekiyor. "Milletin cebinden tek kuruş çıkmıyor." diyerek savunduğunuz yap-işlet-devret, yap-kirala-devret benzeri projeler için ödenen tutarlar da bütçede kara delik olma yolunda ilerliyor. Karayolları bütçesinde yap-işlet-devret modeliyle yaptırılan otoyol ve köprüler Bakanlığınız bütçesinden Avrasya Tüneli'nin trafik garantileriyle yaptırılan hizmet tutarının toplamı 2023 yılında 100 milyar TL'yi bulacak; böyle bir şey olamaz Sayın Bakan. Bu projeler için 2024 yılı bütçesinden 162 milyar, 2025 yılı bütçesinden 240,8 milyar ve 2026 yılı bütçesinden ise şimdiden 270 milyar lira ödeneceği tahmin ediliyor. 2024 yılı bütçesinden Avrasya Tüneli için 4,9 milyar, otoyol ve köprüler için 73,8 milyar ödeme yapılacak. Biliyorsunuz, garanti ödemelerinin tutarı döviz kuruna, verilen garantinin gerçekleşme durumuna ve dolar cinsinden verilmişse ABD'nin, EURO cinsinden verilmişse AB'nin enflasyonuna göre değişiyor. Bu arada, bütçe dışındaki kimi kamu kuruluşlarının da -örneğin Devlet Hava Meydanları- yap-işlet-devret veya alım garantili benzeri projeleri bulunuyor, bu kuruluşların yaptığı ödemeler bütçede gözükmüyor. Sayıştay, devletin bu projeleri kendisi yapmadığı için vazgeçtiği gelirin de bu maliyetlere dâhil edilmesi gerektiğini ısrarla savunuyor.

Sonuç olarak, Ulaştırma Bakanlığının bir kamu zararı bakanlığına, Karayolları Genel Müdürlüğünün de Düyun-ı Umumiyeye dönüştüğü artık net olarak görülmekte. Vatandaşın geleceğini karartan, bütçemizde koca bir delik açan garantili ödemelerden kurtulmak için bir çözüm arayışınız var mıdır? Bu projelerin Meclis tarafından acilen araştırılmasını, bu sözleşmelerin dolardan Türk lirasına çevrilmesi konusundaki görüşümüzü bir kez daha yineliyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Bakan az önce bize 2053 hedeflerini ortaya koydu, çok güzel. 2013 yılında 11'inci Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Şûra'sını gerçekleştirdiniz, hatırlıyor musunuz bilmiyorum, 5-7 Eylül 2013 tarihleri arasında yapmıştınız bu Şûrayı; hazırlık çalışmalarında 1.557 uzman görev almış, 3.500 sayfa rapor yazmıştınız. Peki, ne vardı bu raporda? Demir yollarındaki 2023 hedefi olarak 25 bin kilometreden bahsetmiştiniz, şu anda 13 binini gerçekleştirmişsiniz, 2053 hedefi olarak 28 bin kilometreden bahsediyorsunuz. Yani on yıl içinde gerçekleştirdiğiniz, tutturduğunuz hedef, koyduğunuz hedefin yüzde 50'si Sayın Bakan. Demir yollarının ne kadar önemli olduğunu siz de ifade ettiniz.

Şimdi, 2023 hedefleri içinde serbestleşmenin tamamlanması olarak yazmışsınız ama iktidarınızda Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarını sürekli bölüp, parçalayıp zarar eden bir kurum hâline getirdiniz. "Serbestleşme" adı altında yaptığınız her düzenleme kurumun içini boşalttı. Temmuz ayında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası yetkilileriyle yaptığınız toplantıda hangi talepler konuşuldu, hangi teminatlar verildi? Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarını, Sayıştayın yerine, tıpkı Türkiye Varlık Fonunda yapıldığı gibi, bağımsız denetim şirketlerinin raporlamasına açacak bir sürecin kurgusunu mu yapıyorsunuz? Bir yandan "Özelleştirme yok." diyorsunuz ama diğer yandan özelleştirme hazırlıkları için adımlar atıyorsunuz. Bugüne kadar demir yollarına ayırdığınız paranın neredeyse tamamını yüksek hızlı tren için kullandınız, demir yolunu kendi kaderine terk ettiniz. Konvansiyonel hatlarda yenileme çalışmaları gerekçe gösterilerek tren seferlerini iptal ediyorsunuz, daha sonra bu hatların bir kısmında taşımacılık tümüyle kaldırılıyor. Bu yetmedi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının arazilerini yakın yandaşlarınıza veriyorsunuz. Haydarpaşa Garı sadece bir örnek, Haydarpaşa önce Okçular Vakfına devredilmişti, mahkemenin iptal etmesiyle bu kez yine bir devir çalışmaları yapıldığı bilgisini alıyoruz. Bu konulara açıklık getirmenizi istiyoruz Sayın Bakan.

Ayrıca, Ankara Gar binası yanında bulunan 49.267 metrekarelik alan, yapı önce Maliye Bakanlığına ve TOKİ'ye verilmişti, daha sonra bu iki kurum bu arsayı tuttular, Sağlık Bakanlığının kurucusu olduğu Medipol Üniversitesine devrettiler. Devir iptali için sendikalar, meslek odaları davalar açtı; hukuki süreç devam ediyor. Ankara Garı'nda bulunan lojmanlar, kreş ve iş yerleri devredildiğinden buraya gelen üniversiteyle bölgede çok yoğun bir trafik yaşanıyor, bu da plansızlığınızı gözler önüne seriyor. Yine, Ankara Gar sahasına yapılan AVM ağırlıklı binanın tren işletmeciliği açısından uygun planlanmadığı ve kazalara sebebiyet verdiği uzmanlarca ifade edilmekte. Yine, gar binası yirmi yıllığına yap-işlet-devretle yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ve Taşımacılık AŞ'nin bu alanda kullanılan ofislere yüksek miktarlarda kira ödediği doğru mudur? Örneğin, biz Yolcu Dairesi Başkanlığı ofisleri için geçen yıl aylık 50 bin TL kira ödendiğini biliyoruz Sayın Bakan. Diğer başkanlıklar için de böyle bir kira söz konusu mudur? Ödeniyorsa ne kadar ödeme yapıldı, açıklamanızı bekliyoruz.

Yine, Adana'da Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının iş yerleri ağırlıklı olarak Yenice'ye; Erzurum'da Palandöken'e taşındı. Buna benzer merkezleri iş yerleri merkezlerinden uzak alanlara taşıyarak merkezdeki arazileri tıpkı Ankara Garı'nda olduğu gibi birilerine devretmeyi mi düşünüyorsunuz? İşte bunlar Devlet Demiryollarının nasıl işleyemez hâle getirildiğini gösteren en güzel örneklerdir.

Bir diğer husus "Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları Teknik AŞ" diye bir şirket var, yüzde 100 kamuya ait. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları tarafından gerçekleşen ihalelerin büyük çoğunluğunu Teknik AŞ'ye veriyorsunuz, doğrudan temin yöntemiyle Teknik AŞ gerçekleştiriyor. Hiçbir iş yapmadan, sadece komisyonla çalışan bu şirket bile zarar ediyor; bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Az önce 2023 hedeflerinizden örnekler verdim. O hedefler içinde "Dünyanın en büyük 10 limanından biri Türkiye'de olacak." demiştiniz ama 2023 yılındayız, ilk 50'ye bile giren limanımız bulunmamakta. 2022 yılında Ambarlı Limanı dünyanın en iyi 74'üncü, Kocaeli 89'uncu, Mersin 92'inci limanı. Yarım kalan projeleriniz saymakla bitmez. Kendi ilimden bir örnek vermek istiyorum: On yıldır Geminbeli Tüneli'nin bitmesini bekliyoruz. Sizin koltuğunuzda oturan bakanlar 2018'de, 2021'de biteceğini söylediler ama yol bir türlü tamamlanamadı. Demir yollarında "Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren Hattı 2013 yılında bin seksen günde bitecek." dediğiniz bu hat tamamlanamadı. Altyapı yaygınlaştırma ve taşımacılığı geliştirme programındaki 10 alt hedefin hiçbirine tam olarak ulaşılamadı. Demir yolu yolcu taşımacılığının toplam pay içerisindeki payı yüzde sıfır, ulaşılamamış; hızlı tren hat uzunluğu yüzde 55, ulaşılamamış; kent içi raylı sistem istasyon sayısı yüzde 56, ulaşılamamış.

Sayın Bakan, bir diğer konu da hava yollarıyla ilgili. Türk Hava Yolları yönetimi geçtiğimiz günlerde tarihinin en büyük uçak siparişi için Airbus yetkilileriyle İstanbul'da bir araya geldi. Önümüzdeki on yıl içinde toplam 600 adet yeni uçağı filosuna katmayı hedeflediğini biliyoruz, bu uçakların bir kısmı kargo için kullanılacak. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu 600 yeni uçağın 355 tanesinin Alman, Fransız, İspanyol ortaklı Airbus'tan alınması için anlaşmaya varılmış ve maliyetinin 60 milyar dolar olduğu söyleniyor, bu doğru mudur Sayın Bakan? Tarihin en büyük siparişi olması ve tutarın bu kadar büyük olması itibarıyla Türkiye herhangi bir yan ya da ikinci bir kazanım elde etmiş midir bu sözleşmeden yani bu siparişleri diplomatik bir kazanıma dönüştürebiliyor muyuz? Bizim bildiğimiz kadarıyla hayır. Oysaki bu kadar büyük bir sipariş için TUSAŞ hâlihazırda Airbus için üretim yapan güvenilir bir partner. Birçok Airbus uçağı için üretim yapmaya devam ediyor. Dolayısıyla TUSAŞ için de daha fazla iş payı ve ortak proje talep edilebildi mi? TUSAŞ daha fazla bant açabilir: kalifiye işçi, teknisyen, mühendis istihdamını katlayabilirdi. Yine, TSK'ye ait kargo ve yakıt ikmal uçakları filosunun güçlendirilmesi için A400 veya MRTT projelerinin siparişleri kesinleştirilebilirdi, bu sipariş sayesinde ambargo tehdidine maruz kalmadan filolar güçlendirilebilirdi, sivil havacılığa yönelik bazı teknolojik transferler yapılabilirdi, talep edilebilirdi; TUSAŞ sürdürmekte olduğu askerî projeleri kendi kaynaklarıyla finanse edebilmek ve alt yüklenicileri de finansal olarak destekleyebilmek için sivil endüstriyel payını ve gücünü artırabilirdi. Tüm dünyanın kullandığı basit diplomatik kaldıraçları iktidarınız niçin kullanmayı düşünmüyor? Bu, vizyondan tamamen yoksun olduğunuzu gösteriyor.

Bir diğer husus da arkadaşlar, Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri AŞ ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi ve havaalanlarıyla ilgili. Geçtiğimiz günlerde haberi de vardı, ben soru önergesiyle sordum; tüm potansiyeline ve yolcu talebine rağmen tel tel dökülen, bozuk, mevcut pisti yıllardır bitirilemeyen Sabiha Gökçen Havalimanı. Biliyorsunuz, bu havalimanını yıllardır HEAŞ işletiyor, bu kurumun yönetim kuruluna dikkatinizi çekmek istiyorum, Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Çakmak; Çakmak aynı zamanda Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu üyesi, daha önce de Adalet ve Kalkınma Partisinin Beyoğlu Belediyesinde Park ve Bahçeler Müdürlüğünden sorumlu Başkan Yardımcısıydı kendisi. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Metin Yerebakan; Yerebakan malzeme mühendisi ve aynı zamanda Teknopark İstanbul'un Yönetim Kurulu Başkanı. Yönetim Kurulu Üyesi Murat Gül; bakan danışmanı ve aynı zamanda Devlet Hava Meydanlarında Daire Başkanı; Gül yüksek lisans eğitimini fotoğraf ve medya alanında yapmış. Yönetim Kurulu Üyesi Ayfer Kara; avukat olan Kara hem Devlet Hava Meydanlarının Strateji Geliştirme Daire Başkanı hem de hukuk müşaviri yani Kara aynı anda 3 koltukta birden oturuyor.

Danışmanınız olan Gül'ün ve Kara'nın Devlet Hava Meydanlarıyla iş birliği yapan, kamu-özel iş birliği ihaleleri alan bir şirketle yakın ilişkileri olduğu iddiası kurum koridorlarında konuşuluyor Sayın Bakan. Kara ve Gül Ankara'da "Parkline" adındaki yeni bir siteden lüks birer daire almışlar, alabilirler tabii ama aldıkları evin müteahhidi YDA adlı şirket olunca iş biraz garipleşiyor. Neden? Çünkü YDA, Devlet Hava Meydanlarının en önemli müteahhitlerinden birisi, Dalaman Havalimanı'nın imalatçısı ve işletmecisi. Hatırlayın, YDA 2014 yılında yenilenen Dalaman Havalimanı iç ve dış hatlar terminalinde işletme hakkı ihalesini, 705 milyon avro artı KDV'yle en yüksek teklifi vererek bu havalimanının iç ve dış hatlarını yirmi beş yıllığına işletme hakkını aldı. Aynı YDA, Diyarbakır Havalimanı'nın müteahhidi, depremde yerle bir olan Hatay Havalimanı'nın müteahhidi ve Sabiha Gökçen Havalimanı'nın ek bölümlerinin müteahhidi.

Bitmedi, Dalaman Havalimanı kapalı alan kira bedeline ilişkin olarak İnşaat ve Emlak Dairesi 2020 yılında "Başkanlığımızca yapılan değerlendirme neticesinde söz konusu ücretlendirmenin kapalı alan üzerinden yapılması hâlinde toplam kapalı alan olarak 152.029 metrekarenin baz alınması, kullanılan alan üzerinde ücretlendirme yapılması hâlinde ise şu an kullanılan 126.029 metrekarenin baz alınması..." diye bir yazı yazmış ancak 2023 yılında Genel Müdür Yardımcısı Fatih Çakmak'ın imzasıyla efektif kullanım dışı alan olarak belirtilen 25.999 metrekarelik alanın kapalı alan metrekare hesaplarına dâhil edilmemesi İnşaat ve Emlak Dairesi Başkanlığının ilgili yazısıyla kabul ediliyor. Şimdi, 2017 yılında yani tam altı yıl önce 150 bin metrekare olarak yapılan ve teslim alınan Dalaman Havalimanı terminali binasında kiraya tabi alan altı yıl sonra bir anda 25 bin metrekare küçültülmüş, küçülüvermiş. YDA yirmi beş yıl boyunca işleteceği bu havalimanına 25 bin metrekare eksik kira ödemesi yapacak.

YDA'ya çekilen kıyak bununla da sınırlı değil. Sözleşme şartlarına göre havalimanı işletmecisi, Devlet Hava Meydanları tarifesindeki arazi ücretlerinin yüzde 50'sini ödemekle mükellef. YDA bu genel kuralı da deliyor "Yüzde 50 çok, yüzde 20 ödeyeyim." diyor yani yüzde 60'lık indirim talep ediyor. Müteahhidin bu talebi de kabul ediliyor, arazi kirası payı da yüzde 50'den yüzde 20'ye düşürülüyor. Bu durum her yıl on milyonlarca dolarlık bir kamu zararına neden olmayacak mı? Sorumu yineliyorum Sayın Bakan: Devlet Hava Meydanları İşletmesi ve Sabiha Gökçen Havalimanı 2 yöneticisinin devlet memuru olarak Devlet Hava Meydanlarının en büyük müteahhitlerinden birisinden rezidans almaları çok garip değil mi? Dairelerin fiyatı yaklaşık 60 milyondan başlıyor Sayın Bakan. Ankara'da lüks bir sitedeki iki ev uğruna devletin, milletin kaybı milyarlarca liraya mal oluyor. Bu konuda sizden bir açıklama bekliyoruz Sayın Bakan.

Sabiha Gökçen'e ikinci pist yapımı konusu var, bu pist tam on yıldır bitirilmiyor. Önce, pistin uzatılması için gerekli olan bir havalimanının yanından geçen TEM bağlantı yolunun üzerindeki tünel inşaatı tamamlanamadı, tünel tam bitti derken bu kez tünelde çatlaklar oluştu ve çökme tehlikesi oluştuğu için tünel bir kez daha yapılmaya başlandı, bu yapı da yıllarca bitirilemedi. Geçen zaman boyunca üçüncü havalimanı inşaatı tamamlandı, oradaki üç pist bitirildi, dev bir terminal tamamlanıp açıldı ama Sabiha Gökçen'deki pist yapılamadı. Siz az önce açacağınızı ifade ettiniz, bu pisti kim yapıyor Sayın Bakan? "MAKYOL" adlı firmanın alt taşeronu Akay İnşaat. Peki, Akay İnşaat'ın İstanbul Havalimanı'nın işletmecisi Kalyon ve Cengiz İnşaat'a ait olduğu iddiası doğru mudur, burada bir gariplik yok mu? Yani, Sabiha Gökçen'in kapasitesini artırıp İstanbul Havalimanı'na rakip hâle getirilmesi... Muhtemelen bir inşaatı İstanbul Havalimanı'nın işletmecileri yapıyor. Sabiha Gökçen'in ikinci pist açılışının ertelenmesi acaba bu gerekçe olabilir mi?

Sayın Bakan, gariplikler bununla bitmiyor, lütfen şu sorularımıza cevap bekliyoruz: Az önce söyledim, danışmanınız Murat Gül ve Ayfer Kara kaç koltuğu işgal ediyor? Altı koltuk işgal ettikleri doğru mu, koskoca kurumda başka kimseler yok mu? Kamu-özel iş birliği işlerini yürüten başkan, hukuk müşaviri, strateji başkanı, bakan danışmanı olan bu kişilerin bu firmalara on milyonlarca dolarlık kıyak çektikten sonra memur maaşıyla rezidans almaları mümkün müdür? Bu daireleri aldıkları ortaya çıktıktan sonra, hâlâ görevlerinin başındalar mıdır? Dalaman Havalimanı'ndaki terminal binasının küçülmesiyle ilgili görüşünüz nedir? Bu binanın metrekaresi yanlış ise firmanın 150 bin metrekare üzerinden aldığı banka kredileri borç üstlenimleri ne olacaktır? Ülkemizde küçülen başka terminaller, havaalanları var mıdır? Bunu imzalayan hukuk müşavirliğinin hukuki görüşü nedir?

Devam edeyim. TAV'ın, uçuşlara kapanan Atatürk Havalimanı'nı devrettiğinde sözleşmeye göre her şeyi Devlet Hava Meydanlarına sağlam bir şekilde devretmesi gerekiyordu. Bir gecede, bir saatte devir yapıldı, imzalar atıldı. Yüz binlerce metrekarelik yerler için dönemin Devlet Hava Meydanları yetkilileri rapor tuttu mu Sayın Bakan? Ne incelediler, neyi eksik, neyi sağlam aldılar? Devirden sonraki milyonlarca dolarlık aletler âdeta talan edildi; elektronik cihazlar, aletler, aklınıza ne gelirse...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir saniye, mikrofonunuz kapandı. İki dakika ilave süre veriyorum, toparlayın lütfen.

ULAŞ KARASU (Sivas) - Teşekkür ediyorum.

Doğru düzgün bir devir olmadığı için, bir belge olmadığı için bu havalimanında ne vardı, ne yoktu hiç kimse bilmiyor; sizden bu konuda yanıt bekliyoruz Sayın Bakan.

Sunumunuzda hiç değinmediniz, Hatay'la ilgili... Sayın Bakan, 2014 yılında Sayın Cumhurbaşkanı Hatay'da Amanos tünelinin yapılacağını ifade etmişti, bundan tam on yıl önce. Sizin sunumunuzda Amanos tüneliyle ilgili hiçbir sunum göremedim. Hatay'ı, dokuz ilçesini Anadolu'ya bağlayan Belen-Antakya yolunun dışında hiçbir yol yok ve yolda bir buçuk saat tıkanmalar yaşanıyor, deprem yaşandığında sekiz saatlik tıkanmalar yaşandı. Bu, Amanos tünellerine ne zaman başlamayı ve ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz? Ayrıca, sunumumuzda Hatay Havalimanı'ndan bahsettiniz. Bakın, Amik Gölü üzerine kurulmuş, yağmur yağdığında su basan ve depremde ciddi hasar gören bir havalimanı. Siz, şimdi havalimanının ihalesini yeniden yapmışsınız ve havalimanını aynı noktaya yapıyorsunuz. Pistleri dolgu yaparak bu havalimanını ne kadar sağlıklı gerçekleştireceksiniz?

Bir de iptal olan ihaleler var. Az önce, yapacağınızı iddia ettiğiniz işleri, Siirt Havalimanı'nın yenileme işini ihaleye çıktınız. Keşif bedeliniz 215 milyondu, firma 275 milyon verdi. Kapadokya Havalimanı'nı 488 milyon yaklaşık maliyetle ihaleye çıktınız, en düşük veren firma 616 milyon ihale verdi. Siz, bu şekilde, bu ihaleleri, bu projeleri nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz?

Kanal İstanbul'la ilgili de kör inadınız devam ediyor, sürem bittiği için bu konuyla ilgili konuşacağım çünkü özel imar hakkı verilen yerler var; gerçi İstanbul'da 2, 4, 5, 6 kat imar hakları yanında, bazı adalara 15 kat imar izni verildiği söyleniyor. Buraları alanların isimleri açıklanmıyor, bu konuda da sizlerden açıklama bekliyoruz Sayın Bakan.

Teşekkür ediyorum.