KOMİSYON KONUŞMASI

ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli hazırun, milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden biraz gideceğim. Hepimizin malumu, Diyanet İşleri Başkanlığı 3 Mart 1924 tarihinde, din işlerinde toplumu aydınlatmak, ibadet yerlerini yönetmek üzere Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle kurulmuştur. Bu önemli kurumun siyaset dışında kalması için AKP hükûmetleri dönemine kadar bütün hükûmetler gerekli hassasiyeti göstermiştir, bu nedenle de toplum nezdinde derin bir saygı uyandırmıştır. Bugün bu kurumun siyasi tartışmalarla anılması, zaman zaman siyasetin alanına giren açıklamalar yapması bizleri olduğu kadar toplumu da ciddi bir şekilde rahatsız etmektedir.

Üzerinde konuştuğumuz 2024 yılı Diyanet İşleri Başkanlığı bütçe teklifine geldiğimizde, Diyanet bütçesinin, Cumhurbaşkanına doğrudan bağlı olan ve 2023 yılına kadar bütçesi yüzde 183 artan Millî Saraylar Başkanlığı bütçesiyle yarışarak yüzde 154 arttığını görüyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin merkezî yönetim bütçesine göre 2 kat daha arttığı görülüyor. Hadi buna eyvallah diyelim. Sayın milletvekilleri, 4,5 milyon vatandaşımıza sosyal yardım ve hizmet sunan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi sadece yüzde 70 artmıştır; okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim çağındaki 20 milyon öğrencimiz için eğitim ve öğretim sunan Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi ise yüzde 136 artmıştır. Bir öğün yemek veremediğimiz öğrenciler için yeterli bütçe ayrılmazken Diyanet İşleri Başkanlığına bol kepçeden her zaman kaynak ayrılıyor.

Değerli milletvekilleri, 85 milyon büyük bir coşkuyla cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutlarken bu kutlamaya katılmayan bir Diyanet İşleri Başkanlığından söz ediyoruz. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında Diyanetin cuma hutbesinin hiçbir yerinde Atatürk ve silah arkadaşlarının anılmadığını gördük. Olağan günleri bırakıyoruz, diğer günlerde de -23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım- ülkemiz ve milletimiz için özel olan günlere rastgelen cuma hutbelerinde Atatürk'ün adına hiç yer verilmiyor. Bunun nasıl bir izahı var, anlamış değilim, kimse de anlamıyor. Vatandaşlarımızı derinden yaralayan bu durum karşısında şu soruyu sormadan geçemiyorum: Diyanet İşleri Başkanlığı bir başka ülkenin din işleri başkanlığı mı?

Başka bir can alıcı konu da şöyle: Kamuoyunda "ÇEDES" olarak bilinen, Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi; Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yürütülen bu proje 2021 yılında başlatıldı. Bununla ilgili de ben bir soru önergesi vermiştim, onda da çok yeterli bir açıklama yapılamadı. Önce ortaokul ve imam-hatip okulları için planlanan projeye daha sonra erken yaştaki ilkokul öğrencileri ve tüm okullar dâhil edilmeye çalışılıyor. "Manevi danışman" adı altında öğrencilere imamlar tarafından eğitim verilmeye başlandı. Bilimle, pedagojiyle, eğitimin çağdaş normlarıyla bağdaşmayan bu projenin tek hedefi nedir? Aklıma gelen; laik, çağdaş, bilimsel eğitimin yok edilmesidir. 7 yaş altında sayı saymayı bile bilmeyen öğrencilere manevi danışmanlar neyin eğitimini verecekler? Okullardaki din ve ahlak bilgisi öğretmenleri ne iş yapacaklar? Gelin bu yanlıştan vazgeçin, çocuklarımızı uzman öğretmenlerin eline bırakın, çağdaş ve bilimsel eğitim alsınlar.

Teşekkür ediyorum.