KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.

Teklif sahibi arkadaşlara böyle bir teklifi hazırlayıp getirdikleri için de teşekkür ediyorum.

Burada temel meselenin istihdamın korunması, korunan istihdamın yanında istihdam artırıcı işlemlerin yapılması, istihdamda özellikle dezavantajlı kesimlerin biraz daha pozitif ayrımcılığa tabi tutularak o alanda da istihdamı artırıcı birtakım teşviklerin, daha önce uygulanan teşviklerin uygulama sürelerinin uzatılmasına dönük, daha ziyade çerçevesinin bu olduğu bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Bir de iş sağlığı ve güvenliği denetimiyle ilgili, anladığım kadarıyla, yargı sürecinden geri dönen bir uygulamanın daha mevzuata uygun bir şekilde kanuni altyapısının oluşturulmasıyla ilgili bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

Tabii, bu istihdamın korunmasına ilişkin teşvikler daha önceden vardı. Burada yine bunun süresinin uzatılmasıyla karşı karşıyayız. İstihdamın artırılması her zaman üzerinde durduğumuz bir konu. Ekonominin Türkiye'de çok iyi olduğu dönemlerde de istihdamı artırmaya dönük teşvikler her zaman oldu. Zaman zaman kendi ekonomik sorunlarımız veyahut da dünyadaki ekonomik sorunlar neticesinde ortaya çıkan veya çıkma ihtimali olan işsizlik riskine karşı da her zaman istihdamı korumak üzere birtakım uygulamalar yapılmıştı, yine burada bunların devamlılığını oluşturmak üzere bir kanun teklifi getirmiş arkadaşlar. Dolayısıyla maddelerine aslında hepimizin pozitif yaklaşacağı, hepimizin olumlu karşılayacağı bir teklif burada söz konusu.

Şimdi, ben özellikle şuradan başlamak istiyorum: İşsizlik Sigortası Fonu'yla ilgili birtakım değerlendirmeler oldu. İşte İşsizlik Sigortası Fonu'nun işçiden alınıp sermayeye, patronlara verilen bir kaynak olduğu ifadeleri oldu veyahut da sermayeye peşkeş çekilmesine dönük ifadeler oldu. İşsizlik Sigortası Fonu hem çalışanın hem işverenin hem de devletin katkı yaptığı bir fondur; 1 puan çalışandan alınır, 1 puan devlet buraya katkı yapar, 2 puan da buraya işverenden alınmak suretiyle oluşan bir fondur. Burada istihdam piyasalarında yaşanacak sorunların bütün muhataplarını ilgilendiren taraflarına dönük çözüm üretmek üzere bu Fon kullanılır yani tamamen bir çalışanın işsiz kaldığı zaman onun gelir kaybını karşılamaya dönük olarak planlanan bir Fon değil, oluşabilecek işsizliği önlemek için işverenin teşvik edilmesi, işte dezavantajlı kesimler dediğimiz kadınların yahut da işte, gençlerin, ne istihdamda ne de eğitimde olan gençlerin istihdama katılımının sağlanması, mesleki kabiliyetlerin geliştirilmesine dönük programların, aktif ve pasif programların oluşturulması, zaman zaman siyasetin tartışma konusu olan toplum yararına programlarla belli dönemlerde insanların, özellikle işsizliğin sıkıştığı dönemlerde, mevsimsel etkilerin olduğu dönemlerde veya kamu kurumlarının ihtiyaç duyduğu çok kısa süreli işlerde yine istihdam edilmesine dönük birçok aktif ve pasif programlar bu İşsizlik Fonu tarafından karşılanmaktadır. Dolayısıyla her uygulamanın neticesinde bu Fon'dan aslında çalışan yararlanmaktadır çünkü bir istihdam alanı oluşmaktadır. Dolayısıyla bu istihdam alanını oluşturmak için teşvik edilmek üzere yapılan uygulamaların bu Fon'dan karşılanmasının işçiden toplanıp işverene peşkeş çekilmesi olarak değerlendirilmesinin biraz acımasız bir yaklaşım olduğunu ifade etmek istiyorum. Dediğim gibi, 1 puan buraya çalışan katkı vermektedir, 1 puan devlet katkı vermektedir, Fon'un yarısı da aslında işverenden kesinti olarak alınarak İşsizlik Fonu bu anlamda büyütülmektedir. Dolayısıyla teşvikler de yapılırken veyahut işsizlik ödemesi de yapılırken kullanılan bu Fon işsizliği önlemeye, işsizliği azaltmaya, istihdamı artırmaya dönük politikalar için kullanılan bir fondur. Dolayısıyla "Sermayeye peşkeş çekiliyor." ifadesi kesinlikle doğru bir ifade değil, çok acımasız bir ifadedir.

Şimdi, gelir dağılımındaki dengenin bozulmasından bahsedildi konuşmalarda. Doğrudur, son dönemde yaşanan ekonomik sorunlar gelir dağılımında birtakım dengesizlikler oluşturmuştur. Emtia fiyatlarındaki artışlar, elinde ürün olanın, mal olanın, malzeme olanın, konutu, aracı vesaire birtakım imkânlara sahip olan kişilerin bu imkânlarının kıymetindeki artış o imkânlara erişememiş insanlarla aradaki o makas aralığını biraz daha genişletmiştir; doğrudur ama bunlar son dönemlerde, son birkaç yılda yaşadığımız küresel sorunlarla beraber bizim de ülkemize gelmiş olan sorunların oluşturduğu problemlerdir. Bunların üzerine hep beraber gidiyoruz ve bunları çözmek için de elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz inşallah.

Şimdi, Sayın Ağbaba konuşurken -burada yok şimdi, gitti kendisi- dedi ki: "Siyasi dolandırıcılık." Tabii, bu ifade hoş bir ifade değil. Bunu kullanırken, bu ifadeyi kullanırken neyle temellendirdi bunu? Dedi ki: "Siz seçimden önce birçok söz verdiniz insanlara, 'Bizi seçerseniz şunları yapacağız.' dediniz, 'Bunları yapacağız.' dediniz ama bunları yapmadınız. Dolayısıyla bunun adı siyasi dolandırıcılıktır." Aslında bunu temellendirirken kullandığı ifadeler veya verildiğini söylediği sözlerin hiçbirini biz aslında vermemiştik. Hatta Sayın Ağbaba'nın "Siz bunları seçimden önce söz verdiniz ama yapmadınız." diye bizi siyasi dolandırıcılıkla suçladığı neredeyse bütün vaatler, kendilerinin seçim döneminde çözeceklerini söyledikleri, gelirlerse yapacaklarını söyledikleri ifadelerdi. Ben içinden bir tane doğru bir ifade yakaladım; o da, esnafın prim gün sayının düşürülmesi meselesi. Bunu geçende de burada konuştuğumuzda sizin grubunuzdan bir arkadaş işi aldı başka bir yere götürdü. Ben o zaman da söyledim, yine aynı şeyi söylüyorum: Bir siyaset milletin karşısına çıkar ve millete "Ey milletim, eğer beni seçersen, beni yetkili kılarsan ben önümüzdeki beş yıl içerisinde -ki iktidarlar beş yıllığına seçilir- şu, şu, şu başlıklarda sana hizmet etmeyi; şu, şu, şu işleri yapmayı sana taahhüt ediyorum, vadediyorum; gerçekleştirmek için çabalayacağım." diye bir söylemde bulunur. Millet takdir eder ve seçer. Seçtiği zaman millet onu, söylediği her şeyi seçilir seçilmez yapacağına dair bir söz vermez; iktidar beş yıllık bir yönetimdir, bir erken seçim olmadığı sürece beş yıllık bir yönetimdir. Dolayısıyla siz o beş yıl içerisinde taahhütlerinizi yerine getirmenin gayreti içerisinde olursunuz.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - EYT tartışmalarında çıkmıştı bu yani BAĞ-KUR'lular EYT'den faydalanamadılar veya beş yıl sonra...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Taahhütlerinizden kimini ilk üç ayda gerçekleştirirsiniz, kimini ilk altı ayda gerçekleştirirsiniz, kimini bir yılda, kimini...

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Kimini seçimden önce.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, evet, kimi de gelir, seçimden önce olur; bu böyledir zaten.

Bakın, biz AK PARTİ olarak daha önce taahhüt etmediğimiz şeyleri bile yapmış bir iktidarız. Daha önce de bunu burada söyledim, biz hiçbir zaman "konut edindirme kesintileri" başlığı altında çalışanlarımızdan yapılan kesintileri ödeyeceğimize dair hiçbir vaatte bulunmadık, hiçbir vaatte bulunmadık; ne bir seçim beyannamemizde yazdık bunu ne orta vadeli programımızda kullandık ne de bir siyasal söylem olarak kullandık ama geldik iktidara, yönetirken baktık, bunu gördük ve "Arkadaş, devletin vatandaşına borcu olmaz, olmamalı; bu bizim taahhüdümüz olmadığı hâlde biz bu ödemeyi yapmalıyız." dedik ve o kesintileri biz vatandaşlara geri ödedik. Dolayısıyla yönetim bir süreçtir ve siz vadettiğiniz şeyleri bu süreç içerisinde yapmayı, tamamlamayı vadedersiniz. İlla iktidara gelir gelmez ilk üç ayda, ilk altı ayda söylediğimiz her şeyi yapmadık diye bizi siyasi dolandırıcılıkla suçlamak çok ayıp bir şey, yakışık almayan bir şey bence, bu da çok vicdansızca bir söylem diye ifade etmiş olayım.

Mesela biz "Tüm memurlara 3600 ek gösterge vereceğiz." diye bir ifade kullanmadık. Biz "Bütün memurlarımızın ek göstergelerinde artış yapacağız." dedik, "Şu, şu, şu meslek gruplarındaki memurların ek göstergelerini 3600'e getireceğiz." dedik. Evet, onları 3600'e getirdik, hatta yapacağız diye vadetmediğimiz bir şeyi daha yaptık; bütün memurlara artı 600 ek gösterge verdik. Kimisi 2400'den 3000'e geldi, kimisi 3600'den 4000 küsurlara çıktı ama taahhüt etmediğimiz hâlde, çalışan her memura -burada bir kanun teklifi verdik ve bunu gerçekleştirdik- 600 ek gösterge verdik ama "3600'e çıkaracağız." dediğimiz memurların ek göstergelerini evet, 3600'e çıkardık yani vermediğimiz bir söz üzerine "'Bütün memurların ek göstergelerini 3600 yapacağız.' dediniz, yapmadınız; bu siyasi dolandırıcılık." demek gerçekten çok vicdansızca bir söylem.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Ankara) - "'Stajla ilgili bütün talepleri karşılayacağız.' dediniz, yapmadınız." dediler. Biz stajla ilgili bütün talepleri karşılayacağız diye bir taahhütte de bulunmadık. Biz bu toplumun bütün taleplerine karşı kulağı açık, duyarlılığı olan ve bu duyarlılıkla ülkenin kaynaklarını bir şekilde uyuşturmaya çalışıp her bir şeyin yeri, zamanı geldiğinde, kaynağı oluştuğunda, oluşturulduğunda insanlarımızın makul taleplerini, insanlarımızın hayatları için önemli olan taleplerini karşılamaya gayret eden bir iktidarız. Taahhüt etmediğimiz şeyleri bize taahhüt etmiş gibi söyleyip "Milleti kandırdınız." demek doğru bir şey değil ama Sayın Ağbaba'nın az önce saydığı birçok şeyi seçimden önce kendisinin de kendi partisinin temsilcilerinin de yapacağız diye söylediğini ifade edebiliriz ama biz bunların hepsini yapacağız diye söylemedik. Yapacağız dediğimiz ne varsa, "Ey milletimiz, size bunu yapmak için yetki istiyoruz." dediğimiz ne varsa bunları gerçekleştirmek boynumuzun borcudur, çabamız da budur, gayretimiz de budur, Cumhur İttifakı olarak ortaya koyduğumuz bütün emek de gayret de çaba da budur.

Ben tekrar teşekkür ediyorum arkadaşlarımıza böyle bir teklifle bugün buraya geldikleri için. İnşallah hep beraber el ele vereceğiz; kimseyi ayrıştırmadan, kimsenin hayata bakış tarzıyla, yaşam tarzıyla, siyasal tercihleriyle, mezhebiyle, etnik kökeniyle, hiçbir şeyiyle uğraşmadan, bütün bunların her birini zenginlik olarak görerek, bu kültürel zenginliğimizi, bu çeşitliliğimizi ekonomik zenginliğimizle de beraber inşallah büyüterek, ülkemizi büyüterek, ülkemizin bu büyümesinden, refahtaki bu artıştan toplumun bütün kesimlerinin, bütün insanlarının, bütün fertlerinin, bütün şehirlerinin yararlanabileceği bir ekonomik modeli de hayata geçirerek gelişmişliği bütün bölgelerde tam ve mükemmel bir şekilde yapmanın gayretiyle ülkemizi daha güçlü kılacağız. Daha da güçlü kılınan ülkemizle bölgemizdeki huzura da dünyadaki huzura da katkı vermeye gayret edeceğiz inşallah diyorum ve teşekkür ediyorum.