Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 6741 Sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketinin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Uyarınca, Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile Türkiye Varlık Fonunun 2022 Yılı Mali Tabloları ve Faaliyetleri ile İlgili Denetim Raporlarının Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/834) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 01 .02.2024 |
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tamam.
On dakika demeyelim de artık yani... Sayın Başkanım, bu konuyu, zaten şurada iki buçuk günlük bir şey var yani düşünceler...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Ben usulü söyleyeyim de ona göre...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ha, orada, hani, daha çoktu biliyorsunuz, sözcülerde hep yirmi dakika... Onun dışında da...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Yok, bunlarda on dakikaydı ama veririm, süre kısıtımız yok, veririm yani problem yok, siz yeter ki konuşun.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Biliyorum, o konudaki iyi niyetinizden hiç kuşkum yok.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye Varlık Fonunun değerli yöneticileri; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, usul üzerine konuştuk, şimdi de esas üzerine bir şeyler söyleme ihtiyacı var. Şimdi, tabii, varlık fonlarının dünyada da neden kurulduğu, amaçları biliniyor. İki temel var: Ya bir doğal kaynağınız olacak, madeniniz, doğal kaynağınız, zenginliğiniz, onu değerlendirmek için bunu belli yatırımlarda kullanacaksanız -o amaçla kurulmuş varlık fonları var- ya da ekonominiz fazla verecek, bütçe fazlası verecek, dış ticaret fazlası verecek, bu şekilde bunu değerlendireceksiniz. Altındaki mantık da şu: "Var olan bugünkü kaynakları öyle işlerde kullanalım ki yarın, gelecek kuşaklarının refahının da düşmeyeceği ve ülkenin kalkınma yolunda bir hamle yapacağı bir yapı oluşsun." diye yani varlık fonlarının dünyada literatürdeki açıklamasına bunlar... Fakat ilginç olan şu: Baktığımız zaman, Türkiye'de bu Varlık Fonunun niye kurulduğunu o zaman da biz anlamadık, eleştirdik, şimdi eleştirmeye devam ediyoruz. Türkiye, doğal kaynak zengini olan bir ülke değil yani belli bir malın, belli bir emtianın ön planda olduğu, onun ekonomiye ciddi katkı sağladığı bir ekonomi değil. Diğer taraftan, bütçe açığı var, dış ticaret ve cari işlemler açığı var. Yani bu Fonun kurulmasının mantığı yok. O zaman da şunu söyledik: "Bu Fon bir çeşit borçlanma fonu gibi olacak." Var olan bazı varlıkların, kamu varlıklarının bütçe dışına çıkartılarak bütçe dışında yönetilebilmesi amaçlanıyor burada; başka bir açıklaması yok bunun. Yani bu, doğru bir yaklaşım değil. "Bütçe" dediğimiz şey, her şeyin bir bütçe içinde olması lazım. Burada âdeta paralel bir bütçe var, inanılmaz rakamlara ulaşmış, bu yüzden buradaki sıkıntı önemli. Yani bu konuda biraz sonra toplam varlıkları millî gelirle kıyasladığımız zaman büyüklüğünü de göreceğiz, o kadar büyük bir yapı var ki ortada, devasa bir yapı var; işte, bugün anlattınız, kaç tane kurum, farklı farklı sektörlerde, alanlarda. Niye bunlar bütçe içinde değil? Bunların hepsi kamu varlıkları, bunlar kamu iktisadi teşebbüsleri, daha önce de yönetiliyordu. Neden aldınız bunları bir Varlık Fonu bünyesinde yönetiyorsunuz?
İkincisi, Fonun yapısı problemli, Cumhurbaşkanının inanılmaz bir konumu var. Madde 3'te diyor: Cumhurbaşkanı, şirket yapısına ve işleyişine ilişkin usul ve esasları belirliyor, hangi kurumların Varlık Fonuna aktarılacağını belirliyor, aynı zamanda da Yönetim Kurulunun Başkanını ve Yönetim Kurulu üyelerini atıyor. Doğal olarak Yönetim Kurulu hangi bağımsız denetim firmasına bu denetimin yaptırılacağını belirliyor. Sonra en az 3 kişiyi belirliyor, o 3 kişi kamu denetçileri arasından, onları da Cumhurbaşkanı belirliyor. Cumhurbaşkanının iki şapkası var: Bir, Cumhurbaşkanı şapkasını takıyor, belli yetkileri kullanıyor; ondan sonra geçiyor öbür tarafa, hem karar verici hem uygulayıcı hem denetleyici. Böyle bir şey, böyle bir ucube durum hiçbir yerde olmaz. Yani böyle bir yetkinin birisine verilmesi kim olursa olsun mümkün değil. Yani bütün bu yetkilerin aynı kişide birleşmesinin açıklaması yok, dünyada da böyle bir şey yok. Uzun zamandır söylüyoruz yani bu ciddi bir sakatlıktır, bu şekilde yönetilmez. Bu şekilde yani Cumhurbaşkanının her tür yetkiyi tamamen bir kişi olarak farklı farklı konumlara, pozisyonlara geçip kullandığı bir şey hiçbir şekilde kabul edilebilir değil.
Şimdi, denetim konuşuldu. Denetimde de üçlü bir denetim sizin sunuşunuzda da vardı "Bağımsız denetim, Devlet Denetleme Kurulu denetimi ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu denetimi." diye. Sormak istiyorum: Yani bu bağımsız denetim mesela ne kadar sürdü, ne kadarlık bir süre verildi başlangıcından bitimine kadar? Devlet Denetleme Kurulu ne kadar bir süre içinde bu denetimleri yaptı? Plan ve Bütçe Komisyonunda da işte, 29'unda bize geldi; bugün 1 Şubat, görüşüyoruz, 29 Ocak-1 Şubat arası. Yani eğer denetimse, eğer orada söylendiği gibi ciddiye alınan bir denetimse bu kadar kısa zamanda, bu kadar dar bir zamansal perspektif içinde görüşülmesinin anlamı yok. O yüzden de söyledim, Sayın Başkan da söyledi yani "Önümüzdeki dönemlerde bu konuya dikkat edeceğim, ondan sonra daha uzun veririz." dedi ama ben beklerdim ki şimdi yapalım bunu, bugünkü görüşmede yapalım. Bakın, önemli bir konu önümüzde ama "Önümüzdeki dönemde yapacağız." dediğimiz... Ben bakıyorum, daha önceki görüşmede de yine benzer şeyler konuşulmuş, Yönetim Kurulunun hatta gelmesi gerektiğine ilişkin konuşmalar da var ama hiçbir şey değişmemiş. Yani bu, bizim yaptığımız parlamenter denetimin son derece eksik yapılması anlamına geliyor. Şimdi, kanunda diyor ki "Denetim"de: "Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen, işte şu alanlarda çalışan -alanlar sayılıyor- en az 3 kamu denetim elemanı..." Burada "Devlet Denetleme Kurulu" demiyor fakat ilginçtir, Devlet Denetleme Kurulu bu işi yapıyor, Devlet Denetleme Kurulu üyelerini de atayan Cumhurbaşkanı. Ha, burada hepsi belki bünyenizde değil, belki bir kısmı koordinasyondur, başka kurumlardan gelmiştir ama bunun Devlet Denetleme Kurulu bünyesinde yapılması yanlış. Yani buna ilişkin belki kanunda bir açıklık yok ama kanunda "Devlet Denetleme Kurulu yapar bunu." diye bir ibare de yok ya da "Onun öncülüğünde ya da koordinasyonunda yapılır." diye bir ibare yok. Yani bu durum etik değil bir kere, biraz önce söylediğim gibi yani Cumhurbaşkanının hem karar verici hem uygulayıcı hem denetleyici konumda olması ve bütün bu süreçlere ilişkin tek söz sahibi olduğu bir durum kabul edilebilir bir durum değil. Bu denetim, anladığımız kadarıyla bağımsız denetim raporu üzerinden yapılıyor. Yani Sayıştay raporları var. Tabii, konuşuldu, KİT Komisyonuna da onlar geliyor ama bunlarla herhâlde bir ilişkisi yok arada yani belki bu konuda bir ilişkinin kurulması anlamlı olabilir. Bu denetim konusunu çok önemsiyoruz.
Bakın, geçtiğimiz günlerde... Türkiye Varlık Fonunun ilk Genel Müdürü biliyorsunuz, yargılanıyor. Ona ilişkin 25 milyon dolarlık bir iddia vardı, ondan sonra da bu süreç sanıyorum 2018 yılında tespit edildi. Ben şimdi sormak istiyorum: Bu, denetim raporlarında, bağımsız denetim ve onun üzerinden yapılmış olan kamu denetim raporlarında yok. Neden yok? Neden tespit edemedik? Denetim mi eksik, bir terslik mi var? Yani acaba kamuda... Yani bağımsız denetim tamamen finansal raporlar üzerinden gidiyor, orada tespit edilmesi gerekirdi, hadi tespit edilmedi diyelim; arkasından atanan kamu denetçileri, onların tespit etmesi gerekiyordu fakat tespit edilmemiş. Sonrasında bir biçimde ortaya çıktı. Yani böyle bir şey söz konusu olamaz. Yani o gün 25 milyon dolarsa yarın öbür gün 500 milyon dolarlık bir şey de olabilir, bunu tespit edemiyoruz, demek ki bir terslik var burada. Bunu nasıl yapacağız, Sayıştaya mı bırakacağız bu şeyi? Yani bu denetim usulünde biraz sıkıntı var gibi gözüküyor. Tamam, bağımsız denetim standartları üzerinden gidelim falan ama yani sonuç itibarıyla denetimin de bir biçimde düzgün, uygun şekilde yapılması gerekir. Mesela, ben baktım, finansal alanda bir kısım rasyolar var, finansal kaldıraç oranı, öz kaynak bölü varlık oranı, kısa vadeli yükümlülük, toplam yükümlülük, cari oran... Bunlara ilişkin, bu rasyoları görmedim ben raporlarda; görmedim, raporunuzda yok. Bu raporların bize verilmesi gerekmiyor mu?
Şimdi, orada bir sürü işlem var, sayfalarca bir şeyler yazılmış ama sonuç itibarıyla onların bir biçimde, nedir, şu andaki finansal durumu nedir, bunların belli şeyleri... Bunlar iktisadın, finans alanının, bankacılığın en önemli alanlarıdır, buralara bakar, bunlar üzerinden çıkarırsınız; bu oranların belli bir yukarıya çıkması ya da bazen aşağı doğru inmesi risk seviyesinin ciddi arttığını gösterir. Mesela bunlar yok. Hâlbuki bunların bir kere raporda bizim önümüze ayrıntılı bir biçimde gelmesi gerekiyordu.
Mali duruma baktım, toplam varlıklar 5 trilyon 613 milyar. Bakın, çok büyük bir rakam. 2022 yılında gayrisafi yurt içi hasıla 15 trilyon lira, yaklaşık üçte 1'i, çok büyük bir rakamdan bahsediyoruz; 300 milyar dolar çevirdiğimiz zaman, yıl sonu dolar kuru 18 lira 68 kuruştu 2022'de, 300 milyar dolar. Net kârı falan vermişsiniz fakat orada bir de aynı zamanda borç var. Toplam borç 3 trilyon 534 milyar; 3,5 trilyon borcu var. Nedir bu borç? Bu borç niye yapıldı? Tamam, varlığı söylemek güzel ama yani o zaman demek ki burada gerçekten bir borçlanma fonu var, borçlanma fonu olarak çalışıyor burası. Bu borçlar nedir, bunların ayrıntıları nelerdir; bu ayrıntıları istiyoruz. Var olan kamu kurumları, hepsi bunların KİT'ler, bunlar geçmişte buraya aktarılmasaydı hazine denetiminde olacaktır şimdi ama nasıl bu kadar yüksek borç bunu bilmemiz gerekiyor.
Yine, baktığımız zaman, fonun yapısı ve portföyü genişliyor gittikçe, yeni KİT'ler kuruyoruz aslında. Niye yapıyoruz bunu, bunu anlamış değilim. Alt şirketler, alt fonlar... Mesela 5 alt fon varmış, 2'si faal, 3'ü çalışmıyor; 1'i çalışıyor, 1'i dönüştürülmüş şirkete. Zarar eden şirketler var, neden şey yapıyor? Yani gittikçe genişleyen, büyüyen bir yapı var. Yani var olan yapısının da genişlediğini, büyüdüğünü görüyoruz. Mesela faal olmayan şeyler... Neden böyle bir fon kurdunuz? Yarın ihtiyaç olur diye mi bir alt fon? Böyle gayriciddi iş olur mu? Sonuç itibarıyla, önünüze bir şey gelir, ona göre bakarsınız, bir karar alırsınız ihtiyaç olduğu zaman ama ihtiyaç olacak diye öncesinde bir fon kurulmasıyla ilk defa karşılaşıyorum.
Cumhurbaşkanlığında görevli personel Varlık Fonu şirketlerinde görevli. Yapmayın arkadaşlar, böyle şey olmaz, bu etik değil. Yani zaten her şey Cumhurbaşkanında; var olan kişiler aynı zamanda da Varlık Fonu şirketlerinde görev almışlar, yönetici konumunda, denetçi konumunda ya da başka konumlarda. Yani baktığımız zaman ortada devasa bir yapı var ama bizim bildiğimiz anlamda denetimin dışında hangi kararların verildiğini, alındığını göremiyoruz. Yani şunu sormak lazım: Bu kurumlar neden Varlık Fonunda, niye bu Varlık Fonunu kurduk? Yani bunlar Varlık Fonunun dışında olsaydı ne olurdu, ne değişirdi yani nasıl bir şey bekliyoruz buradan? İşlerin daha iyi, daha hızlı hareket etmesi mi, esneklik mi; nedir? Ama devletin içinde bütçe birliği, hazine birliği dediğimiz şey önemli. Burada büyüklüğü gittikçe artan paralel bir hazine var. Bakın, 2022 yılı rakamı; toplam varlık 5,6 trilyon, 2022 yılı bütçe büyüklüğü 2,9 trilyon. Anormal büyük rakamlardan, devasa rakamlardan bahsediyoruz fakat anlıyoruz ki denetim eksik ve yapı son derece yanlış bir biçimde kurgulanmış. İçeride normalde birden çok görevi yapmaması gereken... Bunların hepsinin birbirinden ayrılması gerekiyor. Bir yerde birtakım standartları koyan, karar veren, içeride bunları uygulayan ve sonra bunun denetimini yapan kadroların, yapıların birbirinden açık ve net olarak ayrılması gerekiyor.
Mesela, 6741 sayılı Kanun'un 5'inci maddesinin 3'üncü fıkrası diyor ki: "Finansman sağlanırken Türkiye Varlık Fonu portföyü üzerinde teminat, rehin, kefalet ve ipotek tesis edilebilir." Nedir bu? Yani bunlar var mı? İpotekler, teminatlar; bunlar varsa bunları bilmek istiyoruz çünkü bu Fon ve bünyesindeki yapılar her türlü denetimden ari; Sayıştay denetimi yok, Rekabet Kanunu geçerli değil, Kamu İhale Kanunu, Devlet İhale Kanununu burada geçerli değil; Devlet Memurları Kanunu, SPK Kanunu, bunların dışında oluşmuş bir yapı var. Ne oldu, bu kadar borç nasıl yapıldı, nerelerden borçlandık? Gerçekten buradaki gibi, bu teminat, rehin, kefalet, ipotek, bunlar kullanıldı mı, neler için kullanıldı, hangi yatırımlar için? Bunları bilmek istiyoruz.
Mesela Türkiye Maden, söylediniz biraz önce, dediniz ki: Madencilik alanında, işte, 26 adet maden ruhsatı almış, bir yerlerde bir şey yapacak. İyi ama MTA var, devletin şeyi var. Yani siz bir maden şirketi gibi bir şey mi kurdunuz? MTA'yla ilişkiniz nedir, nasıl bir ilişki içindeyiz? Bunun arama çıkarma işlemini siz mi yapacaksınız, MTA'yla birlikte mi ya da başka ortaklarınız mı olacak? PETKİM ve TÜPRAŞ özelleştirildi, şimdi bu alanda yeniden bu kurumları kuruyoruz. Bunlar AKP iktidarları döneminde özelleştirildi, şimdide yeniden bu kurumları kurmaya kalkıyoruz. Yani bu, aslında, baktığımız zaman bir şeyi gösteriyor.
"Yüzde 82 Sayıştay denetimine tabi." dediniz, yüzde 18 değil mesela; onlar neler, hangileri Sayıştay denetiminde? Anladığım kadarıyla, sonradan kurulan KİT'ler, alt fonlar Sayıştay denetiminin dışında yani kurulduğu zaman geçenlerde Sayıştay denetimi var ama sonradan kurulanlar Sayıştay denetiminin dışında. Neden, ne fark var? Aynı yapının içinde, o da bir KİT. KİT'in içinden kuruyorsunuz, onun bünyesinde, onu niye Sayıştay denetiminin dışında bırakıyoruz? Yani baktığımız zaman, ortada dediğim gibi bir yapı var.
Mesela Genel Kurul yapılmadı, Türkiye Varlık Fonu şirketinin Genel Kurulu yapılmadı. Siz de söylediniz konuşmanızda, raporda da var, siz de söylediniz, denetçi arkadaşımız da ifade etti; siz de dediniz ki: "Böyle emredici bir durum yok, ihtiyari bu." İyi ama bütün şirketler bunu yapar, ihtiyari diye o zaman yapmayın bunu. Yani illa her şeyin yüzde yüz yapılması gibi değil, normal şartlar altında o sene bittikten sonra mart ayı sonuna kadar genel kurullar yapılır. Bankalarda da böyledir, şirketlerde de böyledir, bilançolar açıklanır ve bunlar kamuoyunun bilgisi dâhilindedir ve bunlar üzerine konuşulur, halka açıksa bu çok daha önemlidir.
Yani biz buradayız, geliyoruz, burada bir fon var, işte "Bu Fon önemli, şöyle ileri gidecek, şu alanlarda yatırım yapacak." demek bu işi çözmüyor. Ülkenin kalkınmasını hepimiz en çok isteriz. Ben Devlet Planlama Teşkilatında yetiştim, plancıyım. Tabii ki ülkenin kaynaklarını belli önceliklere yönlendirmek, daha hızlı büyümek, var olan sorunları çözmek hepimiz için en önemli öncelik ama ben Türkiye Varlık Fonunun bu yapısının hangi sorunu çözdüğünü anlamış değilim, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyulduğunu anlamış değilim ve faaliyetlerini net olarak göremiyorum, ne yaptığını göremiyorum, bilmiyorum. Bunlar hepimizin, bu ülkenin değerleri; bunlar hepimizin ata yadigârı, bu ülke de bizim atalarımızın vergileriyle...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Türeli, bir saniye...
Sayın Ermut, milletvekillerinin bu eleştirilerini not alırsanız sonrasında size cevap hakkı için söz vereceğim.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Tabii, tabii.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu anlaşılabilir değil. Yani bu Varlık Fonu konusunda bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak düşüncemiz de net. Bunun âdeta bir paralel bütçe oluşturduğunu ve bu anlamda da Türkiye'deki Varlık Fonunun, dediğim gibi, biraz önce söylediğim gibi, dünyadaki varlık fonlarının kuruluş amaçlarıyla bir ilişkisi olmadığını, bu anlamda da bunun doğru olmadığını söylüyoruz. Varlık Fonunun kapatılması ve oradaki kurumların yeniden hazine bünyesine, bütçe içine alınması gerektiğini her zaman söylüyoruz.
Birçok soru var, çok fazla konu var aslında bunun içinde ama belki sonrasında tekrar da söyleriz. Sorulara alacağımız cevaplar bizim için önemli yani bu konuları net ve açık bir biçimde bizimle paylaşın çünkü sonuç itibarıyla eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda bir denetim yetkimiz varsa biz bu denetim yetkisini sonuna kadar kullanacağız, kullanmak da istiyoruz zaten. Sonrasında da ona ilişkin eksik gördüklerimizi, biliyorsunuz, bir zorunluluk olmamasına rağmen, bir rapor hâlinde, bir tamamlayıcı rapor olarak iletiyoruz ki siz de sanıyorum ona göre bazı şeyleri orada düzeltiyorsunuz. Onların da sonrasında yani var olan yanlışlıkların belki düzeltilmesi açısından bir katkısı olsun. Yani sonuçta ortada bir yapı var, bu yapı çalışıyor. Onun daha iyi yönetilmesi; kurallara, hukuka uygun olarak yönetilmesi; bütün gelirlerinin, giderlerinin, hesaplarının açık ve şeffaf olması bizim için önemli diyorum.
Teşekkür ediyorum.