KOMİSYON KONUŞMASI

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Öncelikle, biraz önce, Komisyon başladığı zaman konuştuğumuz bu Anayasa'nın askıya alınması, darbe girişimi aslında Varlık Fonunu direkt ilgilendiren bir konu çünkü Varlık Fonu, Türkiye'nin en değerli şirketlerinin toplandığı bir fonun adı ve bu Fonun da kurulmasını bizim çok doğru bulmadığımızı belirtmek istiyorum. Konu şöyle: Eğer bir ülkede hukuk yoksa bir ülkede Anayasa tanınmıyorsa o ülkeye hiçbir yabancı yatırım gelmez ve ekonomi de kötüleşir. Aslında, bugün, ekonomide yaşadığımız temel meselelerin de durumu budur. Siz Anayasa'yı tanımazsanız, hukuku yok sayarsanız kimse burayı ciddiye alıp yatırım yapmaya gelmez. Dolayısıyla aslında bugün, Varlık Fonunun bünyesinde bulunan çok değerli şirketlerin de değerlerinin azalacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok. Bu yapılan darbe, darbe girişimi, fiilî darbe; maalesef ekonominin de kötüleşmesine, bizim göz bebeğimiz olan kurumların da küçülmesine yol açacağını söylemek mümkün.

Şimdi, tabii bugün Varlık Fonu konuşulurken -siz de eski Ticaret - biraz önce bir haber gördüm, önce onu sizinle paylaşayım, siz şimdi düşünemediğiniz için pişman olacaksınız, yeni Bakana da mahcup olacaksınız. Ne olmuş bugün? Biliyorsunuz, simit 15 liraya çıktı ve simit 15 liraya çıkınca ne yapar Hükûmet? Sayın Mehmet Muş şimdi üzülecek "Ben bunu niye düşünemedim, niye aklıma gelmedi?" diyecek; Ticaret Bakanı, Ankara Simitçiler Odası Başkanını çağırıyor "Simidin fiyatını düşür, hiç olmazsa seçimden sonra zam yap." diyor yani müjdeler olsun, simit artık 10 lira, fakir fukara 10 liraya simit yemeye devam edecek. Simit ne demek? Simit, fakir fukaranın, öğrencinin en rahat karnını doyuracağı gıda ürünü demek. Simit bile 15 lira, biliyorsunuz, meşhur çay simit hesabı var, inşallah o çay simit hesabını da eski Ticaret Bakanı, yeni Plan Bütçe Komisyonu Başkanı olarak Cumhurbaşkanına iletirsiniz, o hesabı da görürüz ama hakikaten ilginç, tedbire bakın. Unun fiyatını düşürme, yağa zam yap, susama zam yap ama Simitçiler Odası Başkanını -tehdit ederek mi artık, ricayla yapılmaz çünkü- çağırıyorlar Bakanlığa ve ricayla simidin fiyatının artmasını önlüyorlar. Ne zamana kadar? 1 Nisana kadar. 1 Nisanda ne var? 31 Mart seçimleri var. 31 Mart seçimlerini geçirelim, ne olursa olsun diyorlar. Durum da bu yani Türkiye'nin ekonomisinin yönetildiği nokta bu. Tabii, Sayın Mehmet Muş şimdi hayıflanmıştır "Ben niye Bakanken bunu düşünememişim?" diye düşünüyordur, o da hayıflanmaya devam etsin.

Şimdi, burada, tabii, ekonomi direkt Varlık Fonunu ilgilendiriyor. Aslında, hem ekonomide hem siyasette yaşanan son gelişmeler de Varlık Fonunu ilgilendiriyor. Şimdi, acaba Varlık Fonunun Mısır'la bir diyaloğu olacak mı, onu da sormak istiyorum. Biliyorsunuz Sayın Erdoğan "Ben ne olursa olsun Sisi'yle görüşmem." demişti, Sevgililer Günü'nde, 14 Şubatta Sayın Erdoğan ile Sisi Mısır'da buluşacak, inşallah hayırlara vesile olsun. Sayın Erdoğan'ın bir sözünün daha gerçekleştiğini görüyoruz. Tam da özel bir günde, Sevgililer Günü'nde Sisi ile Erdoğan Mısır'da buluşacak. Acaba Varlık Fonu Mısır'la ticaret yapmaya başladı mı, onu da merak ediyorum ki Varlık Fonu aracılığıyla, Hükûmet, muhtemelen tabii ki söylüyordur size. Daha önce 15 Temmuz darbe girişiminden sonra "Şerefsizler!" manşeti atılan Birleşik Arap Emirlikleri'yle bayağı ballı börekliyiz şu anda. Evvelsi gün Dışişleri Komisyonuna gelen, bu enerjiyle ilgili, sanırım büyük bir kapitülasyon ya da büyük bir enerjiyi Birleşik Arap Emirlikleri'ne topyekûn veriyoruz. Bu konuda da Varlık Fonunun herhâlde bilgisi ve etkisi vardır, onu da söylemek istiyorum.

Yine, Varlık Fonunun çok borçlandığı söyleniyor, acaba bu Fon kimden aldı bu kadar borcu, nasıl aldı bu borcu, hangi faizle aldı? O da aslında bilinmesi gereken konular.

Bir konu daha var ki bizim ülke tarihinde yaşamış olduğumuz en büyük yolsuzluk nedir diye sorarsak en büyük rezalet nedir diye sorarsak herhâlde TELEKOM örneğini verebiliriz, TÜRK TELEKOM'un özelleştirme örneğini verebiliriz. Maalesef, bu TÜRK TELEKOM, Türkiye'nin en değerli kuruluşuyken Suudilerin ve Lübnanlı Hariri ailesinin ortak olduğu Oger'e 6,5 milyar dolara satıldı. Hariri ne yaptı? Bu mal varlığı içindeki paraları yedi, bitirdi. Sonra ne oldu? Bu, bıraktı gitti. Türk bankalarına olan borçlarını da kim üstlendi? Türkiye Varlık Fonu üstlendi. Aslında Varlık Fonunun bugünkü borcunun önemli kısmının da TÜRK TELEKOM'dan kaynaklanan borçtan kaynaklı olduğunu belirtmek istiyoruz.

Burada, tabii, yaşanan şey şu, aslında bunu söylemek için konuşuyorum: Burada, bugün, eğer bu yolsuzlukla ilgili Türkiye hâlâ bir hesap soramamışsa, Anadolu'da fakir fukaranın, yoksul insanların alın terini, emeğini bir Arap ailesine, bir Hariri ailesine peşkeş çekmiş ve bunu Hükûmet izlemiş, Hükûmetin kontrolünde peşkeş çekmişse daha çok yürüyecek yolumuz var, daha çok alacak mesafemiz var. Bu nedenle, Varlık Fonu ne kadar ciddi yönetilirse yönetilsin -ki bunda kuşkularımız var, kimsenin buna inanması mümkün değil- bu, TELEKOM'un özelleştirilmesi herhâlde başlı başına büyük bir kepazeliktir ve maalesef, bu konuda kimse bir bedel ödeyebilmiş değildir. Bir çocuk bir simit çalsa veya bir baklava çalsa cezaevine atılır ama bu, TÜRK TELEKOM'u satanlarla, TÜRK TELEKOM'u resmen yerle bir edenlerle, peşkeş çekenlerle ilgili bir ceza verilmedi; onu da belirtmek istiyorum.

Tabii, konuşacak konu çok. Yine, özellikle biraz önce Sayın Güneş -gitti ama- özelleştirmeyi, şeker fabrikalarının özelleştirilmesini çok övdü ama maalesef Türkiye'de o konuda da kendi şeker fabrikalarını yok eden bir hükûmet olarak tarihe geçmiş; onu da söylemek istiyorum.

Bu borçlanma konusu önemli, bu konuyla ilgili cevap verilirse memnun olurum.

Ben, tekrar Sayın Başkana teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum.