Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu ve 104 Milletvekilinin Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1959) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 01 .02.2024 |
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Değerli Başkan, Kıymetli Komisyon üyeleri, milletvekillerimiz, değerli Bakan Yardımcımız, değerli bürokratlar ve sivil toplumumuzun önemli temsilcileri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, yine, 7 temel kanunda değişiklik öngören bir torba yasayla karşı karşıyayız. Müellifinin sarayda, sipariş vereninin belli olmadığı, ilk imzacılarının aramızda olduğu bir teklifle karşı karşıyayız. Bakın, önemli bir Komisyon; 3 Bakanlığı ilgilendiren, sanayicimizden sıradan vatandaşımıza kadar herkesin hayatına dokunan bir komisyonun üyeleriyiz. Burada Maden Kanunu'nda değişiklik yapıyoruz, Kıyı Kanunu'nda değişiklik yapıyoruz, Doğal Gaz Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapıyoruz, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun'da değişiklik yapıyoruz, Enerji Verimliliği Kanunu'nda değişiklik yapıyoruz, Elektrik Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapıyoruz, Nükleer Düzenleme Kanunu'nda değişiklik yapıyoruz ve bunu da çok sınırlı bir zaman ve süre içerisinde yapıyoruz. Yani madenle ilgili, madenlerimizle ilgili vereceğimiz kanunu bence çok uzun uzun düşünerek yapıyor olmamız lazım çünkü biz burada, belki bir gün içinde, belki bir saat içinde, belki iki gün içinde bir karar vereceğiz ama geri dönülemez birtakım tahribatlara da sebep olabiliriz. O yüzden bu standartlarla ilgili, bizim, Meclisimizin bir kazanımı olan, bakın, Soma maden kazasından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisimizin bir kazanımı olan bir şeyden geri adım atmak üzereyiz, UMREK'ten geri adım atmak üzereyiz. Yani bizim bunu çok daha kapsamlı ve detaylı olarak görüşmemiz lazım; sektördeki temsilcilerin, en ücradaki temsilcinin dahi burada gelip derdini bize anlatıyor olması lazım. Yani "Bu UMREK onlara nasıl bir sıkıntı yaratıyor, nasıl bir problem yaratıyor, onların bu iştigal alanıyla ilgili nasıl bir engel yaratıyor?"u bizim hep beraber burada uzun uzun konuşup, tartışıp, bilim dünyasındaki insanlarla, dünyadaki standartlarla karşılaştırıp ona göre karar veriyor olmamız gerekiyor. Bu, çok önemli bir karar bizim için ve hepimiz için de aslında bence bir vebal. O yüzden bizim burada kılı kırk yararak bir iş yapmamız gerekiyor. Bakın, mesela, enerjiyle ilgili birtakım düzenlemeler yapacağız. Ya, en ucuz enerji, tasarruf edilen enerjidir; bu kadar net. Yani bu o kadar geniş bir şey ki ilkokula giden, anaokuluna giden çocuğumuza aşılayacağımız bilinçle alakalı bir şey bu. Yani en ucuz enerji, tasarruf edilen enerji; buradan başlayarak gelmemiz lazım.
Şimdi, mesela, Sayın Denizli Vekilimiz güzel şeyler de söyledi, işte, dedi ki: "Ya, biz sanayicimize ucuz elektrik vermek istiyoruz." "İşte, burada, genel gerekçede enerjinin yerlileştirilmesinden, millîleştirilmesinden bahsediyoruz." Ya, bunlar güzel de siz dünyanın neresinde kendi egemenlik sahası içerisinde nükleer santral kurduran bir ülke gördünüz ya? Rusya gelecek benim ülkeme; 12,35 sentten -o da alt limittir- bir nükleer santral kuracak, arazisini ben vereceğim, benim limanlarımı kullanacak, oradan elektrik satacak bana garantiyle ve biz burada dışa bağımlı olmayacağız. E, kime bağımlıyız? O zaman adına "Rusya'ya bağımlı" diyeceğiz. Siz bunun 2'ncisini Sinop'a kuracaksınız, 3'üncüsünü Trakya Yarımadası'na planlayacaksınız, ondan sonra "Yerliyiz." diyeceksiniz "Yerli enerji üretiyoruz." diyeceksiniz. Bu santrallerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olması yerli olduğu anlamına gelmez. Bakın, net bir şey söyleyeyim size, yerli olduğu anlamına gelmez.
Güzel bir şey yapıldı, gene bu yasanın içerisinde var ama değiştiriyoruz herhâlde. Bakın, önceden -göstereyim arkadaşlarımıza- şu, nükleer santralin maliyeti, bunlar da 2021 öncesindeki diğer, yenilenebilir enerjinin maliyetleriydi. Biz bu işi dolardan çıkarıp liraya döndürdük, yapılan ihaleler sonucundaki farkı görüyor musunuz? Nükleer santral burada kaldı, diğerleri ucuzladı. Şimdi ne diyoruz? Sayın ilk imzacı vekilimiz de diyor ki: "Maliyetler arttı, işte, birtakım sıkıntılar var, ihalelere katılımlar azaldı; işte, ücretler düşük kaldı; bizim bunu düzeltmemiz lazım." Yani, gene dolarizasyona dönmemiz gerekir diyor. Yani bu, açık açık şu demek: Dolar artacak kardeşim, biz Hükûmet olarak bunu engelleyemiyoruz. TL'miz değer kaybediyor demek bu, enflasyon düşmeyecek demek bu, biz bu enflasyonu düşüremeyiz diyor. Fiyatlar artacak, maliyetler artacak; o yüzden, bu şartlarda ihaleyi alan yatırımcı batacak. O yüzden, benim bu fiyatları artırmam lazım diyor. Nasıl ucuz elektrik üreteceğiz Sayın Vekilim? Bu ülkenin sanayicisine nasıl ucuz elektrik vereceğiz, o da üretecek ve dünya standartlarıyla rekabet edecek? Nasıl olacak bu iş? Ben açıkçası bunu merak ediyorum. Bakın, evet, yerli yatırımcıyı destekleyelim, güneş santrali kurmak isteyenin önünü açalım, rüzgâr santrali kurmak isteyenin önünü açalım, onlara teşvikler verelim, bunların hepsine varız. Biz dışarıdan gelecek yatırımcıya da karşı değiliz. Yani dünyada artık küresel bir sermayenin içerisinde hep beraber, artık sınırların kalktığı bir dönemde yaşıyoruz, global bir dünyada yaşıyoruz. Tabii ki gelecek yatırımcı ama biz bu imtiyazları yerli üreticiye, yerli sanayiciye, yerli müteşebbise verelim, onlara sağlayalım bu imtiyazları. İşte, diyoruz ki: "Denizlerde ve sulak alanlarda GES'lerin kurulmasına imkân veren bir değişiklik getirelim." Tamam, getirelim. Peki, burada doğal göller... Yani bunun yüzde kaçını kullanacağız? Bunları imar planlarından muaf kılmak olacak iş değil. Yani biz bu santralleri nereye kuracağız, nasıl kuracağız, bunların etkisel değerlendirmeleri nelerdir, uzun vadede bize ne tür sıkıntılar yaratır? Zamanında balık çiftlikleriyle ilgili de yaptık "Açalım üreticinin önünü. açalım balıkçılığın önünü." dedik, adamlar bir kurdular denizde burnumuzun dibine, denizlerimizi kirlettik. Yani doğal göllerde bu işi iyice değerlendirmemiz lazım. Bakın, benim burada gördüğüm, belki de gözden kaçmıştır; sulama kanalları üzerine GES kurulabilir, sulama kanalları üzerine. Atatürk Barajı'nın kolları var değil mi, sulama kanalları, kilometrelerce; bunlar üstüne kuralım, hem arazi maliyetini düşürmüş oluruz hem daha uyguna mal etmiş oluruz hem de biz bir şekliyle bunun soğutma problemini çözmüş oluruz teknik olarak, en azından buharlaşmayı da engellemiş oluruz kanallarda. Bunu yapalım, bunlara hep beraber varız, yok değiliz.
Şimdi, basında da çıkıyor, Van Gölü... Doğru, Van Gölü ve civarı Türkiye'nin Karapınar'la eş değer -yanlış mı Sayın Bakan Yardımcım, yanlışsa eğer düzeltin beni- en iyi güneş tarlası kurulabilecek alanlarından biri ve aynı zamanda klima etkisinden dolayı da soğutma probleminin çok olmadığı bir yer yüksek akımdan kaynaklı olarak. Doğru, oralarda yapalım ama gelin bunu öyle bir şey yapalım ki, buraya... Ha, kafamızdaki soru işaretlerini de giderecek şekilde; yerli yatırımcı, millî yatırımcı, devlet ortaklığında bir iş yapalım biz burada. Bu Van Gölü'nde gelip de birileri dışarıdan bir şey yapmasın; Türk sanayisi yapsın, devletimizle ortak yapsın. Bakın, biz enerji yatırımlarında kamu payını azalttıkça maalesef, maliyetlerimiz artacak çünkü bir tekelleşmeye doğru gidiyor. Elektrik Üretim AŞ'nin pazardaki payı azaldıkça biz elektrik piyasasını kontrol edemez hâle geldik, daha pahalı elektrik satın alır hâle geldik çünkü o dengelemeyi, o sübvansiyonu yapamaz hâle geldik biz. Bizim Elektrik Üretim AŞ'nin yüzde 13'lerde olan kapasitesini yüzde 50'lere çıkarmamız lazım, bana kalırsa enerji piyasasının tamamının devletleşmesi lazım. Devletin elinde olması gereken bir iş bu iş ama biz her geçen gün yaptığımız bu düzenlemelerle birilerinin önünü açıyoruz; ülkenin, devletin gücünü burada kırıyoruz, birilerinin maalesef ve maalesef burada tekel olmasına neden oluyoruz. Bakın, bu Akkuyu Nükleer Santrali -Sayın Bakan Yardımcım çok iyi bilir o işleri, o konuyla çok ilgilenir- on beş yılda 71,1 milyar dolar eğer 12,35'ten alırsak, eğer onu 15,33'ten alırsak 88,3 milyar dolar biz buraya para ödeyeceğiz, biz bu santrale para ödeyeceğiz. Peki, yatırım maliyeti ne bunun? 20 milyar dolar. Peki, bu süre uzatımı ömrü altmış yıl olursa ne olacak? Altmış yıl olursa 12,35'ten alırsak 284,5 milyar dolar oluyor, eğer üst sınırdan alırsak 353,2 milyar dolar Türkiye Cumhuriyeti kasasından yani vatandaşlarımızın ödediği elektrik faturalarından bu şirketlerin cebine para girecek. Hani nerede yerlilik, hani nerede millîlik burada, ben soruyorum size? Bu parayı kazanacak olan Rusya'dır. "Yap-işlet-sahip ol" modelidir bu modelin adı; yapan Rusya'dır, işleten Rusya'dır ve bu paraları tahsil edip kasasına koyacak olan Rusya'dır, Türkiye Cumhuriyeti değildir. Eğer yerlileşmek istiyorsak, millîleşmek istiyorsak, dışa bağımlılıktan kurtulmak istiyorsak bu yatırımları bizler yapmak zorundayız.
Bakın, Fransa'da 56 tane nükleer santral var, biz nükleer santrallerle konuşmaya başlayınca "Ya, Fransa'da 56 tane var, oraya niye karşı çıkmıyorsun?" diyorlar. Ya, orada 1 tane nükleer santrali -yanlış bilmiyorsam- Amerika yaptı, 1 tane nükleer santralin teknolojisini satın aldılar, o teknolojiyi Fransa öğrendi, geri kalan 55 tane nükleer santralin hepsini Fransa yaptı, kendisi yaptı.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Aynısını yapıyoruz.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Bizde teknoloji transferi yok, lütfen Sayın Vekilim.
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - İlk santral...
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Ana sözleşmeyi okuyalım; ilk santral de olsa, 2'nci santral de olsa, 3'üncü santral de olsa bizde teknoloji transferi olmadığı için biz o santralleri kendimiz yapamayacağız. Japonya'yla konuşuyoruz, başka bir şeyle konuşuyoruz...
MUSTAFA HAKAN ÖZER (Konya) - Var, var. Yanlış biliyorsun, var. Türkiye nükleer santral yapabilir.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Yok, hayır.
ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Olur mu? Oradaki çalışanlar oradaki...
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Bakın, bu şeyin kurduğu santralde... Şu VVER-1200 artı, bunun teknolojisini bizim ülkemize vermiyorlar, bu teknoloji bizde mevcut değil. Bakın, biz kendimiz öğreniriz.
ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Bir yerden başlamak lazım.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Bakın, ya, öğrenirsin de sen bunu satın almışsın, bu kadar para veriyorsun, teknoloji transferi yap.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Savaşla inemediği sıcak denizlere indi Rusya.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Teknoloji transferi yapalım. Bakın, aynı santrali... Sayın Vekilim, bir saniye, ben tamamlayayım da siz sonra söylersiniz. Sayın Vekilim, ben bitireyim, siz tamamlayın; eksik olduğumuz yerlere katkı sunarsanız biz de mutlu oluruz.
ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Buyurun.
EDNAN ARSLAN (İzmir) - Sonuç itibarıyla bilmiyorsak biz de öğreniriz ama bizdeki veriler, eldeki veriler şu: Bu santral "yap-işlet-sahip ol" modeliyle sadece ve sadece bizim coğrafyamızda yapılıyor. Biz müşteriyiz, teknolojisi de bu santralin tamamı da Rusya'nındır, biz sadece burada müşteriyiz, bizim başka bir görevimiz yok. Bakın, 12,35 olan santrali bu Rusya Bangladeş'te 9 sente yapıyor; 12,33'e yapıyor bize, 9,3 sente orada yapıyor. Peki, kendi ülkesinde kurduğu santrali kaç sente yapıyor? 4 sente yapıyor. Elektriğin kilovatı 4 sent. Bizden 3 kat daha ucuza yapıyor kendi ülkesinde. Yani bizim burada aslında bir nevi hep beraber yapmamız gereken... Ya, bu nükleer santralle ilgili bir revizyona gitmek gerekiyor ama biz ne yapıyoruz? Daha önce, mesela, burada EPDK'yle ilgili bilgiler var, bu EPDK'nin yetkisini falan arttırmamak lazım, EPDK'nin yetkilerini biraz azaltmak lazım. Çünkü EPDK'ye ucu açık bir yetki verdiğinizde ne yapacağınızı kestiremiyorsunuz. Bir iki örnekte ben size bunu anlatacağım. Şimdi, bu nükleer santraldeki hisselerin bir başka üçüncü şahsa satılması EPDK'nin onayına bağlıydı. Son yapılan değişiklikte ne oldu? EPDK onayı kaldırıldı, Ticaret Sicili Gazetesi'nde biz bunu yayınladık ve altı ay içinde lütfederlerse bize bilgi verecekler, işte, "Biz sattık, verdik, el değiştirdi, sahibi bu." diyecekler, bize bunu söyleyecekler. Yani, EPDK buradaki... Ya, biz neden böyle bir şeyden vazgeçiyoruz? Bu kanun teklifinde bir de işletenin atıkla ilgili taşıma yükümlülüğünden de vazgeçiyoruz, onu da üçüncü şahıslara devrediyoruz; her geçen gün bu santral üzerindeki denetimimizi ve hâkimiyetimizi de maalesef kaybediyoruz.
Bakın, EPDK geçen yıl 3 kere dağıtım ve enerji bedellerinde değişiklik yaptı, vatandaşın faturasında bir değişiklik yok. Niye? Enerji piyasa takas bedelleri megavat başına 4 bin liralardan 2.200 liralara kadar geldi, enerji bedelini düşürdüler ama görevli tedarik şirketlerinin bizden tahsil ettikleri dağıtım bedellerini artırdılar. Ya, niye artırıyorsunuz siz bu dağıtım bedellerini? Eğer 240 kilovat kullanan bir vatandaşa yansıtmış olsak düşmüş olan piyasa takas fiyatlarından kaynaklı enerji bedellerini faturalara yansıtmış olsak 240 kilovat kullanan vatandaşın faturasında 125 lira biz iyileşme sağlayacaktık. Peki, bu paralar kimin cebine gitti? Görevli tedarik şirketlerinin cebine gitti. Çünkü bu EPDK vatandaşı korumuyor, vatandaşın yanında değil, tamamen ve tamamen şirketleri koruyor.
Benim şimdilik söyleyeceklerim bunlar. Maddeler üzerine de geldikçe görüşlerimi aktaracağım.
Herkese teşekkür ediyorum.