KOMİSYON KONUŞMASI

TALAT DİNÇER (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, öncelikle tabii şunu belirtelim: Bizler bu ülkenin bir vatandaşıyız. Her şeyden önce enerji hepimiz için çok önemli, enerjide çok büyük açıklarımızın olduğunu da hepimiz biliyoruz. O yüzden, biz de bu dışa bağımlılıktan, enerji sektöründe dışa bağımlılıktan kurtulmak adına yapılması gereken ne varsa yapılması yönünde desteklerimizi veririz. Hani şöyle bir algı olmasın: "Böyle bir kanun teklifi geldi; vay, işte, CHP tamamen karşı, bunu istemiyor." Yani böyle bir şey yok. Biz endişelerimizi ortaya koyuyoruz, bazı düşünceleri ortaya koyuyoruz ve bunun da tabii cevapları varsa bunu da karşı taraftan alırız, endişelerimizi gideririz diye düşünüyorum. Dolayısıyla enerjide hiç kimsenin bu konulara karşı çıkması söz konusu olamaz Sayın Vekilim. Yani böyle bir şeyi düşünmek bile yanlış. Ben şunu isterim: Enerjimiz bol olsun; vatandaşımız en ucuz enerjiyi, elektriği nasıl kullanabilirse -iş dünyasından geldik- bizim imalatçılarımız, esnafımız, tüccarımız, sanayicimiz bu elektriği ne kadar ucuza kullanabilirse biz o kadar kendimizi iyi hissederiz. Öncelikle bunu belirtmek istiyorum.

Şimdi, kanun teklifiyle ilgili zaten geneli üzerinde -biraz sonra maddelerde de konuşacağız- bizim arkadaşlarımız da birçok şeyi dile getirdi, tekrara düşmemek adına ben burada bir iki konuya değineceğim. Bir kere, şimdi, UMREK bizim çok önemli bir kuruluşumuz, standardı olan bir kuruluşumuz, uluslararası standarda sahip bir kuruluşumuz. Tabii, kanun teklifiyle bu dördüncü grup hariç, diğerlerinde de UMREK raporlarının kaldırılması biraz bana ters geliyor. Eğer bu UMREK raporlarının işlenmesinde bir sorun varsa... Hani dedik ya "Uzmanlarımız yetersiz." YEKDEM miydi adı? YEKDEM, evet. "Burada belli sayıda uzman var, bu uzmanlar Türkiye'deki bu kadar işe yetişemiyor." deniliyorsa Türkiye'de çok fazla maden mühendisi arkadaşımız var, bunlar da bu işin içerisine dâhil edilebilir. Yani dolayısıyla standardın dışında bir işlem yapılması bana biraz mantıksız geliyor, onu açıklamak istedim.

Şimdi, diğer taraftan, diğer maddelere baktığımızda, özellikle 8'inci maddedeki bu yenilenebilir enerjiyle alakalı, güneş enerjisi panellerini ta 2012'lerde, 2013'lerde kuran arkadaşlarımız var. Tabii, o zaman bu teknoloji de eskiydi; bu insanlar, o zamanın parasıyla neredeyse 1,5 milyon dolar para koydular bu işin içine, on yılda bunu telafi etmek adına yola çıktılar. Tabii, önü görülemiyordu ama görülememesine rağmen bu riski de aldılar ve o zaman da hatırlarsak Hükûmet kanadının da övündüğü bir konuydu bu. "İşte, bu kadar güneş enerjisi imalatımız var. Yine, enerjinin yüzde 10'unu buradan karşılıyoruz." vesaire gibi açıklamalarınız oldu.

Şimdi, tabii, bu on yıllık süreler doldu. Tabii, burada bu santralleri kuran, bu yatırımı yapan arkadaşlarımız da bir tereddüt içerisinde doğal olarak, bir endişe peşinde. Hani bunlar da -dünkü sunuşta da söyledim- bizim ilk göz ağrımız yani bunlar da bir enerji yaratmak adına bu işin içerisine girdiler. Bunların lisanslanmasıyla alakalı gereken kolaylıklar sağlansın, bunlar da bu sistemin içerisine dâhil olsun. Şimdi, hep şöyle bir endişe var: Bu yatırımlar yapıldı, bu yatırımlara şimdi zorluk çıkarılıyor; bunlar bunların ellerinden gidecek, yarın daha büyük firmalar bunları satın alacak, onlar bu işin üzerinden yatırım yapacak gibi endişeler var. Bu arkadaşların da endişesini gidermek adına en azından bu yenilenebilir enerjiyle alakalı bu kolaylıkları sağlamak gerekir.

Şimdi, nükleer santralle ilgili bir iki şey söyleyip kapatacağım çünkü çok fazla da uzatmak istemiyorum. Ben Mersinli olduğum için... Nükleer santral Mersin'de. Evet, orası ayrı bir dünya, oraya biz bile giremiyoruz. Yani inanılmaz bir tedbir var, inanılmaz bir şekilde bir koruma alanı içerisinde. Sanki bizim ülkemizin dışında farklı bir toprak gibi orası. Denizden ürünleri geliyor, gümrüğü yok, bir şeyi yok; bunları ne yapıyor içeride, onu da bilmiyoruz. Tabii, böyle bir bilgi kirliliği var orasıyla alakalı. Bakın, geçen sağlık sorunları falan oldu orada, menenjit falan çıktı; içeriye sağlık ekibini sokamadık yani böyle sıkıntılar da oluyor.

Dolayısıyla şimdi, bu teknolojileri de ileride süresi dolduğunda ülkemize kazandırmak adına, eğer bunun bir teknoloji transferi varsa, biz bu riskleri alıyorsak bunu da almak lazım diye düşünüyorum. Çünkü mesela, nükleeri koyduk oraya, 3 tane turizm bölgemiz orada iptal oldu. Dolayısıyla nedir? Biz turizmden elde edeceğimiz gelirleri elde edemez olduk. Bunun karşısında enerji elde etmemiz lazım eğer bu yoksa. Bununla beraber, işte, bu ileriye dönük, nükleerle alakalı; bu kapalı bir dünya. En azından, bizim heyetlerimiz konu her ne olursa olsun buraların içerisine girebilmeli, buraları inceleyebilmeli, buralarda neler yapılıyor görebilmeli ama bunun hiçbirini şu an görme şansımız yok. Dolayısıyla orası kapalı, kendine has ve her tarafı tellerle, nöbetçilerle çevrili bir yer. Böyle de bir olay var.

Şimdi, burada, tabii, bu nükleer yakıtlarının taşınmasıyla alakalı... Şimdi, orada Rosatom şirketi var normalde, bizden İçtaş orada Türkiye Cumhuriyeti adına işlem yapıyor ama tabii, esas işin sahibi olan Rosatom. Rosatom, tabii, nükleer yakıtları taşıtacak; yakıtlar da büyük ihtimalle Rusya'dan gelecek. Şimdi, burada madde metnindeki duruma baktığımızda, bizim mevcut, orayı işleten Rosatom şirketi bu işin dışında, bu iş sadece nakliyeciye verilmiş, üçüncü bir şahsa verilmiş gibi görünüyor. Yani biz de diyoruz ki: Eğer bu iş bir sorumluluksa, bu taşınacaksa Rosatom şirketi de bu nakliye şirketiyle beraber bu işten sorumlu olmalı. Söylemek istediğimiz bu deminden beri.

Diğer konuların üzerinde maddeler geldiğinde yine konuşuruz.

Ben şimdilik teşekkür ediyorum.