| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Komisyonun çalışma usul ve esasları hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 13 .01.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta Komisyonda da ifade ettim, dün Genel Kurulda da ifade ettim ve özellikle bu usule aykırılık devam ettiği sürece bıkmadan, usanmadan ifade etmeye devam edeceğiz: Meclis yasama faaliyetleri tarafından iktidar tarafından topuğuna sıkılarak akamete uğratılmıştır. İhtisas komisyonları işlevsizleştirilmiştir. İhtisas komisyonları yok hükmündedir. İhtisas komisyonlarının teke düşürülmesi gibi bir fiilî durumla karşı karşıyayız. Ve Sayın Başkan, iyi biliyorum, şu anda yazılı belgeleriniz, cevaplarınız hazırdır. Birazdan, özellikle bazı maddelerin ilgili ihtisas komisyonlarına gidişini sizden talep ettiğimizde -örneğin Hasankeyf'le ilgili Çevre Komisyonunun görüşmesini isteyeceğiz, özellikle kadın çalışanlarla ilgili Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda görüşülmesini talep edeceğiz Sayın Bakan- hepsine ilişkin belgeler hazırdır, "fiilî imkânsızlık" denecek, "zaman yetersizliği" denecek. Sipariş edilmiş belgeler ilgili komisyonlardan alınmıştır. Özellikle "sipariş edilmiş" diyorum. Çünkü, yangından mal kaçırılırcasına yasa çıkarılıyor. Çünkü, apar topar bir iş kotarılmaya çalışılıyor ve inanın elinizden gelse komisyon ve Genel Kurul aşamalarını da geçerek neredeyse sadece iktidar tarafından yasa çıkarma hakkını isteyeceksiniz. Düşünün, son bir ayda dördüncü torba yasayla karşı karşıyayız. Bakın, bütün Komisyon üyesi arkadaşlar, değerli arkadaşlar bilirler, son bir ayda dördüncü torba yasa. Her biri de ortalama 20 maddeyi içeriyor ve her birinin birbiriyle alakası olmayan içerikteki maddeleri var. Artık bu iş torba olmaktan çıktı, çuvala dönüştü. Getirin yüzlerce maddelik tasarılarınızı bir defada çıkaralım, siz sağ biz selamet kurtulalım. Şu anda uygulanmaya çalışılan budur. Ya değilse, Allah aşkına son bir ayda yüze yakın maddelik yasa geçer mi? Bu, ne kadar tartışılmadan, ne kadar düşünülmeden, ne kadar önerilere ve eleştirilere kapalı bir şekilde işletildiğinin göstergesi değil midir?
Bakın, geçen hafta şahit olduğumuz bir hususu belirtelim. Geçen hafta 29 maddeyle başlamıştık torba yasa görüşmelerine ve 21 maddeyle tamamladık. Bizzat iktidar tarafından hazırlanan torba yasa tasarısı, Sayın Bakan, hemen ertesi gün yine iktidar partisinin Komisyon üyeleri tarafından daha hazırlanmış tasarının mürekkebi kurumadan önerilerle değiştirildi ya da çıkarıldı. Bir gün önce hazırlanmış, getirilmiş. Bakın, gerekli görülebilir, ihtiyaç hasıl olabilir, iktidar partisi üyesi, Komisyon üyesi arkadaşlar değişiklik önergesi şüphesiz verebilirler, bunda beis yok ama aynı Komisyonumuz üç hafta önce ibretlik bir durumla karşılaştı. Sayın Bakanın yerinde Maliye Bakanı oturuyordu ve muhalefet partisi tarafından verilen önergeler reddedilirken Bakan tarafından aynen şu cümle kullanıldı: "Evet, biz de önergenin içeriğine katılıyoruz, doğru tarafları vardır ancak ileriki dönemde biz bunları yasa tasarısı olarak getireceğiz." Yani, iktidar tarafından her şey değiştirilebilir, getirilen önerge veya yasa tasarısı iktidar partisinin üyelerinin önergeleri tarafından değiştirilebilir. Ama buna mukabil, Bakan Bey'in bile haklı gördüğü değişiklik önergesi "İleride bizim tarafımızdan getirilir." diye cevaplandı sizin yerinizde oturan Naci Bakan tarafından. Böyle bir realiteyle karşı karşıyayız, muhalefete bu kadar, muhalefetin eleştirilerine ve önerilerine bu kadar kapalı bir yasama faaliyetiyle karşı karşıyayız. Allah aşkına, demokrasi bu mudur? Muhalefetin bu kadar görmezden gelindiği, yapıcı eleştirilerinin bile reddedildiği, önergelerinin haklı olarak görüldüğü ama işleme konulmadığı, iktidar partisinin Komisyon üyeleri tarafından reddedildiği bir realiteyle karşı karşıya kaldık biz.
Yine, bu Komisyondan -bakın, Aykut Bey ayrıntılı değerlendirdiği için ben bir iki cümleyle geçiştireceğim- bugünden beş gün önce geçen kanun tasarısı vardı ve şu anda Genel Kurulda. Beş gün önce bu Komisyondan geçen ve şu anda Genel Kurulda olan, kanunlaşmak üzere olan 21 maddelik bir yasa tasarısı orada ama biz katılamayacağız veya ya Komisyon ya da Genel Kurul, ikisinden birine katılacağız. Bu, bize yasama faaliyetinin ne kadar formalite bir şekilde siyasi iktidar tarafından ele alındığını gösteriyor. Demokrasi bir formalite, yasama faaliyeti bir formalite çünkü bizim burada ayrıntılı tartıştığımız, şüphesiz her milletvekili arkadaşımız orada değerli görüşlere ve önerilere sahiptir ama hiçbiri bizim, bu Komisyonun üyeleri kadar ayrıntıya ve teferruata sahip değildir, biz ona hâkimiz, biz kendi gruplarımızı bilgilendireceğiz, enforme edeceğiz. Bizim dışımızda konuşan arkadaşlar bize danışacaktır. "Komisyonda bu maddeler nasıl tartışıldı, hangi saikla Komisyondan geçti, muhalefet ne dedi, iktidar hangi saikla getirdi?" diye bunları bize soracaklar ama biz Genel Kurulda olmayacağız. Aykut Bey'in söylediği üzere, Meclis Başkanı soracak "Komisyon burada mı?" "Evet, burada." denecek. Ama, öyle sanıyorum ki, herhâlde 40 üyesinden en fazla 3-4 tanesi orada olacaktır.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Bugüne ait mi bu? Cumhuriyet tarihinden beri böyle bu.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Cumhuriyet tarihi boyunca yasama faaliyeti o zaman yanlış işlemiştir.
MUSA ÇAM (İzmir) - Böyle değil, böyle değil.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bakın, siz yanlışlığı, doğruluğu üzerinden değil, yanlış deneyimler üzerinden cevap veriyorsunuz beyefendi.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Deneyimler değil, bugüne ait değil, CHP'nin iktidar olduğu dönemde de böyleydi, başka iktidarların döneminde de böyleydi.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Siz mi söz verdiniz Sayın Başkan, siz mi mikrofonu açtınız?
MUSA ÇAM (İzmir) - Yoktu böyle bir şey, yoktu böyle bir şey.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Yapmayın lütfen ya.
BAŞKAN - Arkadaşlar, rica ediyorum, lütfen... Bakın, daha yeni başladık, uzun bir süreç var.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Tasarıyla ilgili konuşun.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ben değerli buluyorum, gerçekten. Bakın, benim söylediğimin doğruluğu, yanlışlığı üzerinden cevap verilmiyor bana, sadece kötü tecrübeler üzerinden cevap veriliyor. Yoksa, geçmişte yanlış yapılmış olması bizim bugün aynı tecrübeyi devam ettirmemiz anlamına mı gelir?
Bir diğer husus, özellikle ifade etmek isterim ki, son bir aydır 4 torba yasa tasarısının tamamında sermayeyi koruyan, emekçiyi öncelemeyen bir ruh var. Geçen hafta görüştük işte burada. Geçen hafta görüştüğümüzde ne vardı değerli arkadaşlar özellikle madencilik ve asgari ücretle ilgili olarak? Maddelerde işverenin, sermayenin korunması, onun yükünün azaltılması yönünde maddeler vardı. Bugün ne var? Bakın, bugün de aynı şekilde, özellikle kısmi zamanlı çalışmayla ilgili yasa tasarısında işverenin yükünü hafifleten, sermayeye hizmet eden ama aynı oranda sermayeye hizmet eden bir bilinçaltı kadar emekçinin korunması maalesef söz konusu değil. Maddelerle ilgili bölümlerde daha ayrıntılı bunları ifade etmeye çalışacağız.
Teşekkür ederim.