KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ebubekir Bey'in söyledikleri önemli ama sanki yeni bir milletvekili gibi konuştu, 24'üncü Dönemde buradaydı kendisi. Taç giyen baş akıllanır, bu hareketler önce iktidardan gelir değerli kardeşim. "Sabahın saat dördünde ara verelim, sabah MHP'nin grup toplantısı var en önce, on buçukta başlıyor." dediğimizde sabah sekiz buçuğa kadar devam ettirirseniz biz oradan eve gitmeden, tıraş olmadan kahvaltıya gider, grup toplantısına gelirsek o uzlaşma sağlanmaz; anlatabiliyor muyum? Burada otuz yedi gün cumartesi, pazar sabaha kadar 4 tane illegal maddeyi dayatır, bizi kitap yazacak hâle getirir, ilk defa ceketimizi çıkarıp kürsüye yürüyecek hâle getirirseniz burada uzlaşma sağlanmaz, özeti budur. Yani, hukuki olarak siz önce uyacaksınız, bunların muhalefetin de bir hakkı olduğunu görüp azınlık haklarını savunmanın demokrasinin gereği olduğunu göreceksiniz ki... Biz de diyoruz ki zaten, sizin söylediğinizi ben en az yüz defa burada söyledim sekiz yıldır -dokuzuncu sene- niye? Daha önce dedik, Sayın Bakan yoktu o zaman, Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, bunların hepsini hiç bölümünü dahi görüşmeden geçirdik. Sayın Bakan o zaman başka siyaset yapıyordu. Yani, uzlaşma örnekleri ama ne zaman ki "Biz artık her şeyi yapıyoruz." demeye başladınız, kibir fazla tavan yaptığı zaman "Bizim çoğunluğumuz var, geçiririz." Öyle olmuyor işte. Yani, üç günde çıkarmamız gereken kanunun içine haramları helallerin arasına katınca biz de isyan ediyoruz. Dedik ki: "Helalleri çıkaralım, iki günde bitsin, haramın kavgasını ayrı yapalım." O zaman da diyorsunuz ki: "Biz haramı nasıl kapatacağız?" Yani, Anayasa Mahkemesinin 4 sefer bozduğu bir şeyi buraya 5'inci kez getirirseniz buna isyan etmeyelim mi, itiraz etmeyelim mi? Hele, bunları da memurun, çalışanların haklarının arasına koyup "Bakın, size bir şey getiriyoruz, muhalefet engelliyor." diyorsanız buna isyan etmeyelim mi?

(Oturum Başkanlığına Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)

BAŞKAN - Maksat hasıl olmuştur diyelim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, olur mu Başkanım, işte olmuyor hasıl. Sanki hiçbir şey olmamış, muhalefet engelliyormuş gibi. İç Tüzük'te, demin siz demediniz mi Sayın Başkan? Yeni dönmüş, demin söylüyordum, siz yoktunuz. Ben dedim ki, bakın burada 32 tane madde var, 2'sini çıkaralım, 30 tane madde var, arkadaşlarımızın kanun teklifleri var. Bu konuda sadece MHP'li arkadaşlarımızın yenilenmiş üç sayfalık kanun teklifi var bu konularla ilgili. Diyorum ki: "Bir alt komisyon kuralım." Sayın Başkan diyor ki -Ebubekir Bey, dinlemediniz orayı herhâlde- "Burayı bir alt komisyon gibi çalıştırırız." Bir dur bakalım, belki arkadaşlar kurulsun diyecek, nereden biliyorsun yani.

EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Ben şahsi fikrimi söyledim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şimdi, burada, hakikaten, Sayın Atıcı söylüyor, "Sağlıktan anlayan var mı?" diyor. Vallahi bizi sağlık uzmanı da yaptınız çünkü sekiz senedir buraya geliyor. Geçen dönem geldi. Dediler ki: "Efendim, Sağlık Komisyonu çok yoğun, toplanamıyor." Sayın Atıcı geldi, şimdi Grup Başkan Vekili oldu Özgür Bey, "Ya, biz altı aydır hiç toplanmadık, Başkanımız bile zaten Sayın Cumhurbaşkanının yanında görevli." dedi yani böyle olmaz. Şimdi, usulen biz soracağız diye Sayın Başkan gidiyor, matbu form, düştüğümüz hâle bakınız ki o imzalar sekreterler tarafından atıldı ve burada rezil olduk cümle âleme. Komisyon Başkanı yetişsin diye... Biz "Var mı?" diye sorunca, burada -olan vardı, olmayan vardı- olmayanlar sekreterlerinin basmakalıp imzalarını getirdiler. Yani, imzaları yan yana koyduk, imza tamamlamak için arkadaşların imzalarını fotokopiyle yapmışlar, geri kalanını atmışlar. O imzaları size Genel Kurulda yan yana koyup gösterdim, kriminolojiye gerek yok. O zaman kanun yapma tekniği olmuyor Sayın Bakanım. Bir samimiyet olması için Hükûmetten, sizden, şu anda idarede olan arkadaşlardan bu eğilimin gelmesi lazım.

Ben Ebubekir Bey'e katılıyorum, prensip olarak doğru. Biz MHP olarak defalarca söyledik: "Gelin, eylem planınızı ortaya koyun." Hükûmet görüşmeleri sırasında yaptınız bunu. MHP'yle, CHP'yle ortak olan noktaları getirin. Biz "1.400" dedik, onlar "1.500", siz "1.300" dediniz. Oturalım, eksik varsa, neyi varsa konuşalım. Örnek söylüyorum sizi ilgilendirdiği için. "Bunlarla uzlaşırız, devletin imkânları şudur. Şimdilik bunu yapalım, seneye bunu yapalım." dersiniz. Bu konuların tamamını, gelin, bir komisyon kurun, Anayasa Uzlaşma Komisyonu gibi bir ekonomik ve sosyal, yapısal önlemler komisyonu kuralım. Ne varsa içinde, altı ayda olacak, seneye olacak, öbür seneye olacakları planlayalım ve oturup bunun yasal düzenlemelerini tarayalım, arkadaşlarımızın verdiği tekliflere bakalım. Makul olan bir şey varsa hepsini bir kanun yapıp çıkaralım, bu kadar basit. Ben size teklif ediyorum. MHP adına da burada söz veriyorum. Ama "Biz bunu hemen yaptık, geçirelim, bizim dediğimiz gibi olsun." deyince olmuyor çünkü İç Tüzük bize de hak veriyor, sadece size hak vermiyor. Onun için oluyor. Yani, uzlaşma sağlanırsa, Danışma Kurulunda oturulur ve "Biz bunu bitirelim, bugün şu saate kadar görüşelim, yok bu hafta bitirmemiz lazım, cumartesi, pazar koyalım." dediğimiz zaman maalesef çalışmıyor. Onun için söyledim. Yoksa özünde söyledikleriniz doğru ama yaşadıklarımızı da biz yaşıyoruz ve kalkıp kürsüye kadar gitmek zorunda kalıyorsak orada bir dayatma, bir haksızlık olduğunu en iyi Sayın Başkan biliyor. Yani, kendisiyle benim aramda olay geçtiği için, o noktaya kadar dayatma gidebiliyor ama gelip içeride konuştuğumuz zaman da en zor maddeleri de... Sonra geliyor söylüyor. Bakıyoruz, hakikaten de aciliyeti varsa, rasyonel bir şekilde bize anlatıldığı zaman, belki usule uygun olmasa bile kabul ettiğimiz çok madde de olmuştur. Hep birlikte o uzlaşmayı sağlayacağız. "Muhalefet seslenmesin, biz çıkaralım." derseniz o uzlaşma olmaz.