Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .02.2024 |
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Komisyon üyeleri arkadaşlarım maddeyle ilgili görüşlerini ifade edeceklerdir. Ben, yine adalet kapsamında yaşanılan sorunlardan biri olan ana dilde savunma ve Kürtçe üzerindeki sansürler üzerinde konuşmak istiyorum. Biliyorsunuz bugün 21 Şubat Dünya Anadili Günü, bu vesileyle hepinizin Dünya Anadili Günü'nü de kutlarım fakat birtakım sorunlar var ana dilde ifadeyle ilgili adalet sistemi içerisinde. Bugün bunlar üzerine biraz konuşalım çünkü biliyorsunuz ana dil, bir insanın seçemediği ve yine ana dil yeryüzünün ayetleri olarak geçen, herkesin annesinden öğrendiği, dünyayı tanıdığı, dünyayı ifade ettiği, duygusunu ifade ettiği ve kendini en iyi şekilde ifade ettiği bir dil olarak bütün dünyanın, bütün evrensel hakların da koruma altına aldığı bir gerçeklik fakat biz bugün miladını doldurmuş bu tartışmayı, ana dil üzerinde yürütülen bu tartışmayı nasıl daha iyi güncelleyebiliriz, burada kanun yazıcılar, Komisyon üyeleri olarak. Bu konudaki Anadolu'da, Mezopotamya'da yaşayan halkların yaşadığı problemleri dile getirip bunları nasıl çözebiliriz üzerine biraz konuşmak istiyoruz. Bakın, bugün 21 Şubat Dünya Anadili Günü dedik ve bugün yine biz bunları konuştuğumuz saatlerde Afyonkarahisar T Tipi Cezaevinde Celal İnedi, Kürtçe müzik dinlediği için radyosuna el konulduğunu ve yine Kürtçe mektuplarına da el konularak kendisine verilmediğine dair bir haber yayınlandı. Yine, aynı zamanda Kinyas Ataman Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde. Yeğeninin düğününü kutlamak için cezaevindeki arkadaşlarıyla birlikte "Le Amade" şarkısıyla halay çektiği için bir aylık disiplin cezasına çarptırılıyor ve bunun savunmasını yapmak için, aldığı disiplin cezasının savunmasını yapmak için Kürtçe kendini ifade etmek istediğinde "Tercüman yok." sözüyle karşı karşıya kalınıyor. Yani bir yandan demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten bahsederken diğer yandan kutuplaştırıcı uygulamaların, diğer yandan yasaklayıcı uygulamaların biz artık miadını doldurduğunu ve artık çözüm yollarının aranması gerektiğini düşünüyoruz ve buna samimi bir şekilde yaklaşılmasını istiyoruz. En başında her biriniz kendinizi bu tutsağın yerine koyabilirsiniz; siz kendi ana dilinizde kendinizi savunamıyorsanız hâlâ, demek ki biz Türkiye'de 21'inci yüzyılda hâlâ çok geriden gelen tartışmaların ortasındayız. Bu aynı zamanda ne demektir biliyor musunuz? Yıllar öncesinde Ape Musa'ya "Kürtçe ıslık çalamazsın." yasaklamasının hâlâ daha sürdüğünün göstergesidir. Dolayısıyla bizler bu noktada bütün örneklerimizle birlikte bir çözüme gitmeyi istiyoruz. Çözüm çok açık ve basit: Kürtçe üzerindeki yasaklamaların kanunla, yasayla engelleniyor, güvence altına alınıyor olması gerekiyor. Bizler Kamber Ateş'leri dinleyerek büyüdük. Kamber Ateş kimdi, sizin aklınıza getireyim: 12 Eylül darbesi esnasında tutuklanan ve annesi Türkçe sadece "Kamber nasılsın?" demeyi bildiği için görüş esnasında sadece bu iletişimi kurabilen bir dramadan, bir hak ihlallerinden geliyoruz. Dolayısıyla bunların artık değiştirilmesi gerekiyor.
Ana dilde savunma meselesine gelecek olursak da ana dilde savunma, ben bunu bir psikolog olarak da söylemek istiyorum ki bir insanın kendini savunabildiği, kendini ifade edebildiği dil ana dildir. Siz "meramını anlatacak ölçüde Türkçe bilen" kısmını getirdiğinizde bu "meramını anlama" kısmına kimin karar verdiğini çok muğlak bırakıyorsunuz. Bu meramın anlatıldığına kim karar verecek ya da bu meram anlatma nasıl bir Türkçe seviyesidir, biz bunu bilmiyoruz. Ama biz şunu bilimsel olarak da çok iyi biliyoruz: Bir kişinin stresli zamanlarda kendi hayatının yönünü belirleyecek, onu sevdiklerinden ayıracak bir savunma yapması gerektiğinde kendini en iyi ifade edebileceği dilin onun ana dili olduğunu biliyoruz ve bir kişi "Benim kendimi en iyi şekilde ifade edebileceğim dil ana dilimdir." dedikten sonra hiçbir savcının, hâkimin, hiçbir yasanın bunun önünde "Sen meramını anlatabiliyorsun, o zaman Türkçe tercümana gerek yok." demeye hakkı yoktur; bu, en başta çok ciddi bir insan hakları ihlalidir. Dolayısıyla bizler bunun değiştirilmesinin ve yine AİHS'nin 6'ncı maddesine göre bir kişinin kendini daha iyi ifade edebileceği dilde yargılanmasının ve soruşturulmasının artık yasalaşması gerektiğini düşünüyoruz. Bir de başka bir sorun da ana dilde savunma yaparken "Tercüman yok." gibi birtakım aksaklıklarla bu engellenmeye çalışılıyor ve bir noktada da mübaşirler yoluyla tercüme ediliyor. Bir dili bir dilden çevirmek bir mübaşirin işi değildir; bu, çevirinin niteliğini bozan, savunmayı etkileyecek kadar önemli bir unsurdur. Dolayısıyla devletin bunu yapacak kaynakları olduğunu düşünüyoruz. Türkçe, Kürtçe ana dilinde savunma yapmak isteyen kişiler için gerekli teknik düzenlemelerin hızlıca uygulanması gerektiğini düşünüyoruz ve bir taraftan da bir kişi ana dilinde savunma yaparken maddi veya manevi bedeller ödemek durumunda kalıyor yani Kürtçe konuştuğu için ceza sürelerinin, infaz sürelerinin değiştiğini, infazının yakıldığını ya da tercüme parasını ödemek zorunda kaldığını biliyoruz. Bunlar artık miadını doldurmuş, Türkiye sistemi içerisinde kamburlaşmış, ayrımcılık ve ayrımcı ve nefrete yakın uygulamalardır. Dolayısıyla bunun çözüleceği yer Meclistir. Meclisin bu noktada sorumluluk alması ve üzerindeki bu görevi, bütün ana dillerinin eşit derecede saygın olduğu gerçekliğini artık tartışmadan buna yönelik çalışmalarını hızlıca sürdürmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.