KOMİSYON KONUŞMASI

ELİF ESEN (İstanbul) - Şimdi, çok değerli öneriler ve tespitler var ancak şöyle bir değerlendirmenin kıymetli olduğunu düşünüyorum, şu perspektiften bir değerlendirmenin: KEFEK'in yetki ve sorumluluk alanları dâhilinde biz ne yapabiliriz, ona bakmamız lazım ve aslında KEFEK hem Meclis ayağı olarak hem sivil toplum hem ilgili devlet kurumları hem akademi, yerel yönetimler, pek çok bileşeni kapsadığında KEFEK komisyonu tüm bu bahsettiğimiz konularla ilgili bir orkestra şefi durumunda. Yani yol, yöntem, strateji belirleniyor ama belki bir ayağının eksik kaldığını düşünüyorum; burada belirleniyor, öneriler getiriliyor fakat denetleme kısmı yok. Peki, denetleme yetkisi var mı? Ne yazık ki KEFEK'in bildiğim kadarıyla bir denetleme yetkisi yok. Öyleyse KEFEK'in aynen bir sivil toplum kuruluşu gibi "Biz sizi gözlüyoruz, size öneriler sunuyoruz, yapılması için çözüm önerilerimiz var ve sizi de bir sonraki dönemde bu önerilerimiz doğrultusunda, ilgili kurum neresiyse, Bakanlık mı, devlet kurumu mu ve sizi de gözlemliyor olacağız, bu süreci. Önerilerimiz ne kadar değerlendirildi?" Yani bir etki analizi tarafının olması lazım.

Çok kıymetli çalışmalar yapılmış, Sayın Böhürler, Sayın Taşcıer, kesinlikle katılıyorum konuşmalarınıza ama yani Amerika'yı yeniden keşfetmeye de gerek yok diye düşünüyorum. Var olan araştırmaların üzerine elbette sizin bahsettiğiniz yıllar artık yani o kadar geçmişte kalmış ki sosyal dinamiklerin, toplumsal dinamiklerin, sosyoekonomik şartların çok değiştiği, dönüştüğü, çok daha zor şartlarla kadınların ve beraberinde çocukların yoğrulduğu bir Türkiye'yi yaşıyoruz. Öyleyse onların üzerine ama biz... Ya, şöyle yapılmalı diye düşünüyorum: Yapılan çalışmaların üzerine neler yapılmış, bir sunum alalım ilgili komisyon kimse, bir takip, ilgili kurumlara ne ödevler verilmiş, ne kadarı gerçekleştirilebilmiş yani havanda su mu dövülmüş yoksa topluma bir fayda sağlamış mı KEFEK komisyonu ve KEFEK komisyonu bundan sonraki çalışmalarında topluma fayda sağlayacak, topluma dokunacak ne tür çözümler üretebilir? Ki ben sizi tebrik ediyorum öncelikle bir Başkan olarak ve ekibi olarak. Ya, bu kadar sık toplantıyı öngörmeniz, bizlerin katkılarını kıymetli bulmanız, önemsemeniz ve sık sık toplanmayı önemsemeniz çok önemli. Yani bu, sorunlara çözüm üretme niyetinizi ve kapasitenizi de gösteriyor. Bizlerin de buna olabildiğince -niyetli arkadaşlar yani KEFEK komisyonu üyesi olup bu konuya ekstra ilgi duyan arkadaşlar mutlaka sürekli takip edecektir- katkı sağlayarak ilerlememizin önemli olduğunu düşünüyorum.

Bir diğer tarafı: Şiddet o kadar ağırlaştı ki elbette toplumsal şiddet ile kadına yönelik şiddet birbirinden çok çok ayrı konular. Biz kadına yönelik şiddeti toparlayalım, bir iyileştirelim, ondan sonra toplumsal şiddete de katkımız oluyorsa ne mutlu bize. Ama kadına yönelik şiddet tarafında koruyucu, önleyici tedbirlerin son derece zayıf olduğu bir mekanizmamız var, bir işleyişimiz var ne yazık ki. Bu mekanizmada da kısa-orta-uzun vadeli tedbirlerin arasında elbette Millî Eğitim de giriyor işin içine, Diyanet de cuma hutbeleri vesaire tarafıyla giriyor ama Millî Eğitimde müfredat değişirken daha gerilemeye değil, ileriye gitmesi lazım müfredatın ki ebeveynleri de işin içine katacak, çocuğu geliştirecek, ebeveynleri beraberinde geliştirecek ve gerçekten "aile" kavramına, aileye gerçekten katkı sağlayacak işlerin olması lazım yani aileyi güçlendirecek, o ailedeki saygıyı, sevgiyi besleyerek o çocuğu ve kadını koruyacak bir sisteme Türkiye'nin acilen geçmesi lazım. Yoksa biz şu an hem akut durum konusunda oldukça sıkıntılıyız, koruma altındaki kadınların öldürüldüğü bir Türkiye'yi yaşıyoruz. O akut durumun ardından emniyet güçlerinden, hastaneden... Benim "akut durum" dediğim, o şiddetin olduğu an; e, ondan sonra bir de adliyeye yansıyan davalar var, o tarafı ayrı bir boyut ve rehabilitasyon tarafı... Naçizane tavsiyem, biz şunu yapmalıyız: Öncelikle olan işlere bir bakmalıyız; onlarda neredeyiz, onun üstüne hangi tuğlaları koyabiliriz hızlıca, hangi sivil toplum kuruluşlarını kendi uzmanlık alanlarında dinlemeliyiz -ki "şiddet" deyince sadece İçişleri Bakanlığı ya da Adalet Bakanlığı değil, Sağlık Bakanlığı da bunun içinde- kadına yönelik çok ciddi sağlık sorunları var ve bu bulaş durumu, yoğun yaşanan hastalıkların da arttığı bir gerçek; bununla ilgili koruyucu önleyici tedbirler neler alabiliriz bakılması lazım. Nasıl olsa toplantılarımız olacak, ben daha uzatmak istemiyorum sözümü.

Sadece bir önerim var, bir kanun teklifi önerimiz var, belki en temelden başlamalıyız işe. Elimde bir makale var, biz hukukçu arkadaşlarımızla bu makaleyi baz alarak, kaynak alarak ilerledik. İstanbul Üniversitesi Yayınevinden çıkmış, İstanbul Hukuk Mecmuası'nın bir makalesi bu; Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)'ın 2/(f) ışığında 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'ndaki cinsiyetçi ifadelerin değiştirilmesi gerekliliği üzerine bir değerlendirme makalesi bu. Biz şunu tespit ettik: Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu'nda değişiklikler yapılması gerekiyor çünkü "adam" sözcüğünün çok sıkça geçtiğini tespit ettik. CEDAW sözleşmesi gereğince kanunlardaki eşitlikçi dilin sağlanması açısından kanunlar incelendiğinde bu "adam" sözcüğünün "insan" kelimesiyle... Yani "iş adamı" yerine "iş insanı" gibi farklı versiyonları var bunun. Bizim de Anayasa madde 90'a göre uluslararası sözleşmelerin bağlayıcılığı ilkesine de dayanarak aslında KEFEK olarak -belki de sadece bizim DEVA Partisi olarak değil, KEFEK komisyonu olarak- öncelikle bu terminolojik sıkıntıyı hep beraber giderme gayretinde olmamızın, KEFEK'in değerli Komisyon üyelerinin de imzasının olacağı -artık hani burada bu belki göz ardı edilmiş ama göz ardı edilmesin- böyle küçük bir düzenlemeyle hallolabilecek bir işin altına -ilk KEFEK olarak- imzamızın atılmasının önemli olacağını düşünüyorum.

Son bir şey ekliyorum. Biz MESEM'leri önemsiyoruz yani mesleki eğitim kurumlarını çünkü bu mesleki eğitim kurumları Türkiye'deki işsizliğe, değinilen işsizliğe... Ki bu değinilen işsizlik görünen kısmı, atıl kapasite yani belli bir süre iş arayan ve artık aramayı kesen kadınlar ve gençler bu yüzdelik oranın içinde değiller ne yazık ki; aslında görünen buz dağının bir kısmı, daha büyüğü ve genişi ne yazık ki mevcut. MESEM'lerde de iyi örnek olarak biz ülkeleri araştırdığımızda Almanya önümüze çıktı ve biz bazı konularda sivil toplum kuruluşlarıyla, bazı konularda da büyükelçiliklerle iletişime geçiyoruz. Alman Büyükelçiliğiyle iletişime geçtiğimizde, 22 Mayıs tarihinde bu konuyla ilgili hem kadın girişimciliği, istihdamı hem de çocukların bu mesleki eğitim tarafını çalışan Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına denk gelen birim yetkilisinin Türkiye'de olacağı ve KEFEK komisyonuyla iletişime geçmek, sunum yapmak istediğine dair bir geri dönüş oldu; bizden de ricacı oldular, belki size de ulaşmış olabilir talepleri. Belki dinleyeceğimiz bir kurum da Alman Büyükelçiliğinin yetkilileri olabilir diyerek sözlerime son vereyim.