KOMİSYON KONUŞMASI

AYTEN KORDU (Tunceli) - Öncelikle, Bakanın emeklerine sağlık diyelim yani sonuçta, burada dört saatlik bir sunum yaptı. Ben belki sunuma ilişkin yorumlarımı yapacağım şimdi, düşüncelerimi söyleyeceğim ama yine de emeklerine sağlık diyelim o birimin, Bakanlığın.

Şimdi, elbette ki burada çok terminolojik ifadelerle maden cevherinin nasıl işlendiği konusuna girmeyeceğim, bu herkesin kendi uzmanlık alanı ama ben buradan doğru genel mantaliteye ilişkin bazı düşüncelerimi söylemek istiyorum ve onun akabinde de sorularımı ifade edeceğim.

Şimdi, elbette bir sunum yapıldı, sunumda çok not aldım ama birkaç tanesini özellikle belirtmek istiyorum yani sunumun kendisi elbette kıymetli ama sunumun kendisi madenciliği ikna üzerine kurulmuş bir sunum. Elbette, bilgilendirici yönleri var ama en çarpıcı olanlarından bir tanesi de önceden maden alanı olarak çalışmış yerlerin daha sonra yeşil alana çevrilmiş resimleriydi. Ben bu sunumun çok ciddi manipülasyonlar içerdiğini de düşünüyorum yani yeşil alan olması o toprağın temizlendiğini ve ıslah edildiğini göstermiyor, orada bir gölet yapılması ve su olması, o suyun çok temiz olduğunu göstermiyor. Yine "ÇED raporları" diye ifade edilen ÇED raporlarının güvenilirliği konusunda çok ciddi hem kamuoyunda hem bizlerde tartışma konusu var.

Bu İliç'le ilgili, daha öncesinde de bugün için, mesela ben Bakana direkt soru olarak sormak isterim: Balya'yı incelediniz mi?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Neresi?

AYTEN KORDU (Tunceli) - Balıkesir Balya. Yıllar önce Balya'da bir kurşun madeni vardı; kapatıldı, bitti. Peki, ne hâlde olduğunu hiç biliyor musunuz? Bunun gibi çok maden söyleyebilirim, daha sonra yazılı da verebilirim. Dolayısıyla ıslah edilmeyen, ıslah edilmesi getirisinden daha fazla maliyete sebep olan, aslında şirketler tarafından da atık geride bırakılarak alanlar terk ediliyor. Islahın yapıldığı düşünülse bile ki sizin örneklerini verdiğiniz alanlar sanırım kömür daha çok, resimlerde gördüğüm kömür alanları. Dolayısıyla özellikle siyanürle çalışma yürütülen madenlerde, Balya'dan başlayarak kurşunla ilgili, özellikle bununla ilgili Kaz Dağları, Bergama, Gümüşhane, Uşak Eşme, çok örnek verebiliriz; bununla ilgili kamuoyunda çok çok itirazlar yükseldi. Buna ilişkin biz soru önergeleri verdik, özellikle İliç'e ilişkin verdik, altın madeni konusunda, benim de seçim bölgemin olduğu yerde, Munzur havzasında özellikle. Yani gerçekten Enerji Bakanlığına verdiğimiz, geçmiş dönemlerde ve bu dönemde verdiğimiz soru önergelerine verilen cevaplar üzerine tekrar soru önergesi verilmesi gerekiyor; hiçbir aydınlatıcı bilgi, maalesef, bizlere verilmiyor, dolayısıyla ben kamuoyuna da bu konuda objektif ve doğru bilgilerin aktarıldığını düşünmüyorum.

Onun için, Kaz Dağları'na bakmak gerekiyor, Bergama'ya bakmak gerekiyor. Bu konuda toplumsal sağlığı, çevreyi, ülkeyi, toprakları nasıl zehirlediği, gelecek kuşakların yaşamlarına nasıl sebep olduğu siyanürlü altın çalışmasının, aslında, burada belki bundan sonra gelecek uzmanlar ve ilgili STK'ler ekolojik hareketlerde ifade edecektir diye düşünüyoruz.

Onun için, ben burada ifade edilen hem bilgiler konusunda hem de bazı işte, ıslahı yapılan yerler konusunda bir manipülasyon, kandırma olduğunu düşünüyorum çünkü birçok Balya gibi maden sahaları atıklarıyla beraber duruyor ve o çevrede çok ciddi ölümler devam ediyor. Buna ilişkin, aslında çok uzatmak istemiyorum, kamuoyuna yansıyan hayvan ölümleri, bitki ölümleri, yine İliç'te -daha önce de ifade ettik- arıcılığın bitmesi, tarım ve hayvancılığın bitmesi içler acısı bir durum. Görünen tablo içler acısı. Neden biliyor musunuz? Oradaki saha neredeyse Dersim'in bütününü kaplayan bir saha yani aslında, işte, bu kadar "ülke, millet, Sakarya" edebiyatı yapılıyor ya, hani, çok seviyoruz ya ülkeyi. İşte, o tablodan bile aslında bence ne kadar sevip sevmediğimiz ne kadar o konuda gerçekten duyarlı olduğumuz meselesi ayrıca bir tartışma konusu diye düşünüyorum.

Bu yasalarla, 22 tane değiştirilen maden yasalarıyla ki şu an yine bir maden yasası Meclisten muhtemelen çoğunlukla eller kaldırılıp geçecektir, zihniyet böyle çünkü. Çünkü zihniyet mantalitesinde bir sorun var, sorun kişilerde, bakanlıklarda değil, bu ülkede örülen zihniyette bir sorun var; bu zihniyetle de maalesef, sermayedarlara bol bol yasalar çıkarma, sömürge madenciliğinin çok ciddi önünü açma, ülkede birçok yerli toprakların sömürge durumuna düşürülerek sömürge madenciliğinin geliştirilmesi ve sermayedarlara bu maden alanlarının açılması söz konusu; muhtemelen İliç'te de bu kadar büyük bir yerde de çok daha büyük kârları vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN ATAY USLU - Buyurun.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Çatlaklara rağmen, kamuoyunun, ilgili kişilerin, hepimizin İliç'le ilgili bas bas bağırmasına rağmen duyulmadı. Niye duyulmadı? Çatlaklar vardı; söylendi, dikkate alınmadı. Neden alınmadı? Çünkü bu şirketler çok daha fazla kâr yapacaktı, orada çalışma devam ediyordu, hâlâ da onların ne zararı var, ne yok, bilmiyoruz ama şimdi ben sorularımı söylemek istiyorum, doğrusu orası çok da ilgilendirmiyor ama sonuç olarak söylemek istediğim şey, sömürge madenciliğinin bu topraklarda bu zihniyet üzerinden defalarca çıkarılan yasalarla beraber önünün açılmasıdır; daha fazla kâr hırsı, kapitalizmin daha fazla buraları sömürmesi, kendisinin de bunun üzerinden köylüye, çevreye ufak ufak paylar vererek, o civardaki insanları hem aç bırak hem işsiz bırak hem de ondan sonra böyle madenlerle çevresini konumlandırıp insanlara "Köyünü değiştireceğiz, iş vereceğiz, şurayı destekleyeceğiz, burayı destekleyeceğiz." diyerek, ağzına bir parça bal vererek tüm toplumun geleceğinin bir bütün olarak mahvolmasına yol açan bir zihniyetten bahsediyorum, bu zihniyetin kendisiyle de mücadele ediyoruz zaten.

Sormak istediğim temel sorulardan bir tanesi, Türkiye'de ruhsatlandırılmış ve işletilmekte olan kaç tane maden var? Defalarca soruyoruz ve çok ciddi cevaplar almıyoruz. Bu maden işletmelerinin kaçı altın madenidir ve bu firmaların ismi nedir, yerelde çalışan firmaların ismi nedir? Sadece burada belirtilen firmalar değil bu firmalar. İşte, mesela, Kartaltepe geçmiyor. Bunun gibi kamuoyuna da bize de çok ciddi, açık bilgi verilmesi...

Yine, çok net sormak istediğim birkaç soru var. Çevre Bakanlığı İliç maden ruhsatını iptal etti, bunu siz de belirttiniz. Peki, Enerji Bakanlığı ruhsatı neden iptal etmiyor? Hâlâ neyi bekliyor mesela bu konuda? Bu konuda gerekçesi nedir, etmiyorsa da? Bununla ilgili bir planlamanız var mı? Yine, maden şirketlerinin ruhsatlarını iptal etmemenin altında yatan temel nedenler nedir? Bu iptal etmeme kararlarının ya da durumunun hukuki bir temeli var mı? Varsa bu hukuki temeller nelerdir? Ruhsat iptalinin gerçekleştirilmemesinin gerçekten ekonomik boyutları nedir? Bu tür kararlar alınırken hangi bakanlık birimleri, uzmanlar bu sürece dâhil edilmektedir?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Son soruyu anlamadım Sayın Vekilim.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Şunu soruyorum: Ruhsat iptalinin gerçekleştirilmemesinin arkasında yatan ekonomik sebepler nedir? Var mıdır ekonomik sebepler? Biz olduğunu düşünüyoruz, dolayısıyla "Bunlar nelerdir?" diyoruz.

Yine, şimdi "Orada liç nereye taşınıyor?" dedik ve siz mermer ocağından bahsettiniz orada. Belli ki mermer ocağı da orada ıslah edilmemiş, hâlâ duruyor, dolayısıyla oraya bir mebran ve gerekli su geçirmezliği yapıldığı ve oraya aktarıldığı konusunda bir açıklama yaptınız. Yani şu, kamuoyu ve ilgili kişiler tarafından sürekli söyleniyor: "Siyanürle çalışma yürütülen madenlerin hiçbir şekilde ıslahı mümkün değil." Dolayısıyla uzun yıllar toprağı kirletecek, uzun yıllar zehri orada yayacak ki zaten yayıyordu; bu, İliç'in kaymasıyla başlayan bir durum değil, ondan önce de biz şunu söyledik: Oradaki buharlaşma yöntemiyle yapılan altın çalışmasının çevreye nasıl ciddi zararlar verdiğini, kadınların nasıl sakat doğumlar gerçekleştirdiğini, arıcılık ve hayvancılığın o çevrede nasıl bittiğini, üretimden nasıl koparıldığını, arıların nasıl öldüğünü... Ve bugün yine kamuoyuna yansıyan, daha yeni yansıyan küçük balıkların ve martıların Elâzığ alanında öldüğü -ismini not aldım ama şu an göremedim- konusu da kamuoyuna yansıyor. Dolayısıyla bununla ilgili Bakanlık ne düşünüyor? Bu madenler kapatılacak mı, yoksa Türkiye sömürge madenciliği konusunda sermayedarların önünü sonuna kadar açmaya devam mı edecek? Hiçbir kamu yararı olmayan, bir faydası olmayan siyanürlü altın çalışmalarını sürdürüp bu toplumu, geleceği zehirlemeye devam mı edecek, yoksa gerçekten bu madenlerin kapatılması yönünde hem bu Komisyon hem Bakanlığınız bir adım atacak mı? Ruhsatının iptal edilmesi gibi bir düşüncesi var mı?

BAŞKAN ATAY USLU - Sayın Vekilim...

AYTEN KORDU (Tunceli) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN ATAY USLU - Bitmediyse ikinci tura bırakalım.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Şimdilik bu kadar, daha sonra yine sorarım.

BAŞKAN ATAY USLU - Çünkü oldukça soru sordunuz.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Yok, daha sonra sorarım yani daha var ama şimdilik bitiriyorum.