KOMİSYON KONUŞMASI

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, tabii, Fırat Irmağı Keban, Karakaya ve Atatürk Barajlarını besleyen bir ırmak ve bu buradan Suriye ve Irak'a dökülüyor. Şimdi -burada bu kadar önemli- bir kere bu kadar yakın ve Türkiye'nin en stratejik ırmağının 300 metre yakınına böyle bir siyanürlü altın madenciliğinin yapılması hani ne kadar doğru onu bir sormak istiyorum.

Yine, Ekim 2021'de bakanlıkların onayıyla 2'nci kapasite artışı yapılıyor. Burada sizin ÇED raporlarına göre, kullanılan 9 bin ton sülfürik asit 122 bin tona yükseltilmiş ve 6 bin tondaki siyanür de 11 tona yükseltilmiş. Diğer tüm metallerin toplam atığının 8 katını yaratıyor yani bu zehirli kimyasal atıklar. Nasıl oluyor da sizin sunumlarınıza göre üretim kimyasal kullanım oranlarına rağmen 3-4 ton düşüyor? Yani bir düşme olduğunu ifade ettiniz sunumda yani öyle bir şey verildi. Nasıl oluyor? Bu kadar...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Durmalardan dolayıdır çünkü belli dönemlerde durdurulmuş ya faaliyetler.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Ama şey kullanımı artmış yani siyanür ve sülfürik...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - O raporda fiilen...

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - "Kullanılacak" diye ifade ediliyor ama kullanılmamış. Peki yani bir yılda takriben ne kadar siyanür ve şey kullanılıyor o İliç'te, belli mi, bununla ilgili bir veri var mı elimizde?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKAN YARDIMCISI ABDULLAH TANCAN - Yani mutlaka bellidir ama şu anda şu kadar diye bir rakam söylemek bilmiyorum yani...

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Tamam.

Peki, az önce yemekte sohbette de maden mühendisi arkadaşımıza ifade etmiştim, 2000 yılında Romanya'da bir altın madeni faciası yaşanıyor, Baia Mare felaketi -tam nasıl okunuyor bilmiyorum- bir altın madeni felaketi yaşanıyor ve sudaki siyanür 100 katı oranına çıkıyor, 2 milyona yakın insanın içme suyu zehirleniyor ve bunun üzerine Avrupa Birliğinde bir olağanüstü durum olduğu için "Mining Waste Directive" yani Maden Atığı Yönergesi ve Avrupa Birliği Çerçeve Yönetmeliği yenileniyor yani "Water Framemork Directive" yenileniyor, bunun üzerine Avrupa Birliği Parlamentosu bir dizi karar alarak 2010'da Avrupa Birliği topraklarında siyanürlü altın madenciliğinin yasaklanmasını istiyor. Hani siz bir kaynak sormuştunuz, internetten baktığınızda buna, bu kaynağa ulaşabilirsiniz. Macaristan ve Romanya'da siyanürlü altın yasaklanıyor. ABD'nin Montana eyaletinde siyanürlü altın madenciliği yasaklanıyor. Wisconsin eyaletinde, Arjantin'in 8 bölgesinde de siyanürlü altın madenciliği yasaklanıyor.

Şimdi, tabii, az önce Merkez Bankasıyla ilgili şeyler söylendi. Merkez Bankası "Almıyorum o üretilen altını." deme yetkisine sahip midir, derse ne olur? Yani buna ilişkin bir şey var mı? Bunun piyasaya satılma ihtimali var mı? Merkez Bankası "Ben almıyorum." derse satılabiliyor mu?

Tamam, soruları sonra cevaplayacaksanız, ben devam edeyim, peki.

Evet, Çöpler'de günlük altın üretimi miktarı belli midir, bunu da öğrenmek isterim doğrusu. Ne kadar altın üretiliyor, bunu da bir şey yaparsanız eğer çok memnun olurum.

Yine, tabii, bir "heyelan" diye sürekli ifade edildi ama bu bir heyelan olayı değil, her seferinde söylüyorum. Heyelan doğa olayıdır normalde ama bu bir doğa olayı değil, bağıra bağıra gelen ve haber vermeden gelmesi mümkün olmayan bir olay. Dolayısıyla liç alanının jeometrisine ilişkin bir şev stabilitesi çalışması yapılıp yapılmadığı kontrol edilmedi mi öncesinde? Yapıldıysa bu çalışmalarda önerilere uyulup uyulmadığı, her maden ocağında olması gereken, heyelanı haber veren ve liç alanını gözleyen radar cihazı olduğunu ifade ettiniz. Buna ilişkin çekimler yani "drone"la çekimler falan yapıldığına ilişkin bilgi aldık biz. Bu "drone" çekimlerini burada izleme şansımız... "Drone"la çekim yapıldığı ve bu en az bir yıl önceden bu çatlakların başladığı ve sinyal verdiğine ilişkin bilgiler edinildi. Bu "drone"la çekim varsa bu Komisyonumuzda bunu izleme, izletme şansımız olabilir mi; bunu sormak istiyorum.

Heyelan oluşmadan önce emareleri, çatlak oluşumları gözle de kontrol edilebilmekte elbette. Bu, tabii, şimdi, siz az önce birkaç mühendisi söylediğiniz ama hani şirket müdürünün ya da yabancı şirket CEO'sunun hiç mi suçu yok bunda? Neden ücretli mühendislere yani sizin o tesisi kontrol ettiğiniz mühendislere bunu yıkıp esas yönetici olanlara hiçbir sorumluluk atfetmemek sorunlu değil mi sizce yani bunu da sormak isterim doğrusu. Yani şirketin CEO'su ve müdürüyle ilgili... Yabancı CEO'su özellikle biz oradayken de yoktu zaten hani bilgi vermek adına bile yoktu sahada, bu da ilginç yani sorumlu olması gereken kişiler sahada yoktu.

1997'de Danıştayın bir kararı var, siyanürlü altın aranmamasına ilişkin bir kararı olmasına rağmen maalesef 2001 yılından sonra 19 ve şu anda sizin ifade ettiğinize göre 22 altın madeni ülkede faaliyete geçmiş durumda. Tabii, bu ülkenin sulak alanları, meraları ve ormanları... Az önce siz ifade ettiniz ki bir sürü -şeyler, nedir o- korunması gereken yerler var, birinci derece sit alanları, askerî alanlar ve benzeri gibi. Ama biz biliyoruz ki buna arkadan dolanan pek çok yasa çıkarıldı. Buralara özel izin alınması durumunda "İşte madencilik vazgeçilmezdir." gibi ya da işte "Burada ülke yararı." ve benzeri gibi birtakım gerekçeler gösterilerek bu orman da maalesef yok ediliyor, sulak alanlar da yok ediliyor, mera alanları da yok edilebiliyor ve her alana girilebiliyor. Yani bu hani sadece kâğıt üzerinde kalan bir şey. İllaki giriliyor buralara ve hep deniliyor ki: "Dağlarda zaten o madenler, ormanlık alanda zaten madenler, çıkarmayacak mıyız bunu?" Çıkaralım ama örneğin Ordu'da şu fizibilite çalışması yapılması gerekmez mi? Ordu dünyada işte fındık üretiminin en güçlü olduğu ve dünyadaki 2'nci zannediyorum, yanlış biliyorsam lütfen düzeltin... Bunun getirisi ile gerçekten o madenin getirisinin fizibilite çalışmaları yapıldı mı? İkisi arasındaki kıyas yapılarak hangisinin getirisi daha fazla? O dağları, o sulak alanları, o bizi besleyen, gıdanın ne kadar önemli olduğunu ve suyun ne kadar önemli olduğunu pandemi döneminde bire bir yaşadığımız süreçte... Bu karşılaştırmaları yaptığımız bir süreç var mıdır yani bunu yapıyor muyuz? Yoksa direkt "Ya, madenler olmazsa olmazımız, madeni çıkarmalıyız..." Milyonlarca yılda oluşmuş, bizim millî servetimiz olan madenler elbette çıkarılabilmeli ancak ne pahasına olursa olsun değil yani oradaki sulak alanları, oradaki fındık alanlarını, oradaki meraları, hayvancılığı, oradaki doğal yaşamı yok edecek şekilde de çıkarılmamalıdır. Bunları kamuoyunun da ve sizlerin de burada dikkatine sunmak istedim.

Teşekkür ederim.