KOMİSYON KONUŞMASI

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, şimdi, aslında, ANKA Ajansı'mız İliç'teki hayvancılık yapan son köylü vatandaşla bir röportaj yapmış, orada vatandaş şöyle bir şey söylüyor: "Para kazanan birileri var, kimileri bakıyor, kimileri ölüyor." Bence bu son derece önemli bir saptama, köylüler açısından baktığımızda son derece önemli bir saptama. Ben de şöyle söylüyorum bir jeoloji mühendisi olarak: Bu altın bizim jeolojik mirasımız, kimse elimizden almayacak ama buradaki altının yüzde 80'ini Kanadalı ve Amerikalı bir firmaya, üstelik işte, 1 ton ham altını çıkarmak için 5 milyon ton toprağı öğütüp buna siyanür, sülfürik asit enjekte ederek liç yığını hâline getirip buradan çıkan altını Merkez Bankasına satıyor olmak... Yani benim altınımı bir yabancı firma bana satıyor ve bundan bize kalan pasa, kirlilik ve ölüm oluyor maalesef. Dolayısıyla hani, işte, "Madenden kazanıyoruz, uçtuk, kaçtık." gibi şeyler yani Enerji Bakanlığı da benzer şeyler söyledi.

Şimdi, Çevre Bakanlığına gelecek olursak... Bir şeye dikkat çekmek isterim, az önce de ifade ettim, bir kere ÇED'de hiçbir kurum nedense bu kadar olumsuzluklar yaşanan bir madende bir tek olumsuz rapor vermemiş. Şurada çok dikkatimi çekti, burada bir grafik verdiniz bize "ÇED Gerekli Değildir" grafiğinde yeşille gösterilen alan, yüzde 78 oranında, yüzde 79'a yakın "ÇED Gerekli Değildir" raporu alınmış ama ülkeye baktığımız zaman, âdeta krater gibi ülkenin her tarafında hem yüzeye yakın madenler hem 4'üncü gruptaki metalik madenlere kadar 4'üncü gruptaki madenler alabildiğine çıkarıldığı gibi, 2001 yılından bugüne kadar da 22 altın madeni şu anda Türkiye'de siyanürle ve sülfürik asitle maalesef zenginleştirilerek işletiliyor, bize de ölümü, kiri, pasası kalıyor maalesef.

Dolayısıyla, şimdi, buradan gelirsek... Ben bu kazadan hemen sonra bir soru önergesi sunmuştum Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, yanıt verme gereği duymadı bir kere, onu ifade edeyim. Sorularımı buradan soracağım yeniden, kamuoyunun dikkatine sunmak üzere. Şimdi, burada, Çöpler Altın Madeni İşletmesinde meydana gelen, akma duraysızlığı sonucu meydana gelen çamur akması sonucunda çamur altında kalan, 2'si çıkarılan ve 7'si çamur altında kalan işçilerle ilgili çalışmaların sürdüğü ifade ediliyor. Mevsimsel koşullar ve o yığının sıvı şeklinde hareket ettiğini bildiğimiz için buradan tabii ki cenazelerin çıkarılmasının çok güç olduğunu biz de biliyoruz yani o milyonlarca metreküp çamur akması şeklindeki akıntı elbette ki kolaylıkla içerisinden cenazelerin çıkarılmasını sağlamayan bir ortam yaratıyor.

Erzincan'daki altın madeni işletmesinde olduğu gibi Türkiye'de uluslararası norm ve standartlara aykırı bir şekilde yoğun bir madencilik faaliyetine devam edildiği görülmekte. Madencilikte en büyük sorunlardan biri çevresel etki değerlendirme raporlarıdır. Bu raporların gelişigüzel, özellikle işin ehli olmayan ve ne yazık ki yoğun bir madencilik ortamını sağlayan ve meslek örgütlerine üyeliği dahi olmayan, teknik durumları tartışmalı kurumlar tarafından hazırlandığı, yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmadan onay verildiği kamuoyunda geniş yankı uyandırmaktadır. Altın madeninin bulunduğu Erzincan deprem kuşağı üzerinde, ayrıca İliç'te bulunan maden işletme sahasının ortasından geçen aktif bir fay zonu var ve buna rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanı "ÇED Olumlu" raporu veriyor. Yani şimdi, siz, bize, burada, BEKRA denetimi yaptığınızı ifade ettiniz. Dâhili acil durum planının hazırlanıp sisteme yüklendiğini söylediniz. Herhangi bir olumsuzluk olursa sisteme müdahale ettiğinizi ifade ettiniz burada. Yani buna ilişkin bir plan yaptığınızı ifade ettiniz. Ancak görünen şu ki 7 ve üstü büyüklüğündeki deprem üretme potansiyeline sahip bu Erzincan'daki fayın harekete geçmesi hâlinde yer altı ve yüzey sularına ve Karasu Nehri'ne ve oradan da bütün Fırat Nehri'ne akacak olan bu atık havuzlarının buraları zehirlemesinin önüne geçmesiyle ilgili nasıl bir planınız var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Yani siz daha üç ay önce burada emareler veren yani bu yığının çatlaklarının olduğunun ifade edildiği bir ortamda denetim yaptığınızı söylüyorsunuz ama üç ay önce uyarı vermiş ve kayma için herhangi bir önlem alınmamış, işçilerin yaşamı burada tehlikeye atılmış; buna dair bir önlem almıyorsunuz, 7 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli olan böyle bir fay zonunda da "ÇED Olumlu" raporu veriyorsunuz. Burada 2 kez kaza meydana geliyor -ben yine ifade ediyorum- burada ölümlü kaza olmasa ne yazık ki bu olay bu kadar gün yüzüne çıkmayacaktı.

Şimdi, arkadaşlar, buradan baktığımız zaman olay günü sabah 07.30'da işbaşı yapan işçiler liç alanında çatlakları fark ettiler ve bunu üst amirlerine bildirdiler ama nedense yedi saat boyunca harekete geçilmedi ve durdurulmadı; bunu neyle izah ediyor Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı? Ben dün Enerji Bakanlığına da sordum bunu, ABD'den talimat mı beklendi, niye harekete geçilmedi yedi saat boyunca, neden bu 9 işçinin hayatı orada yedi saat boyunca hâlâ riske atıldı?

Yine, madenin Türkiye müdürü faciadan sonra geldiği İliç Cumhuriyet Savcılığına verdiği ifadesinde madenin kapatma kararının sadece kendisi gibi üst amirler tarafından verilebildiğini söylemesine rağmen o gün madende en üst düzeyde sorumlu olan ve hâlen tutuklu olan İan Ronald Guille -nasıl okunuyor bilmiyorum ama- ve diğer 8 mühendis Denver'dan kapatma talimatı gelmediği için mi şalteri indirmemiştir? Son ana kadar işçiler çalışma alanında tutulmuş ve akabinde 9 insanımız diri diri toprağın altında kalmıştır.

BAŞKAN ATAY USLU - Son sorunuzu tekrar ederseniz sevinirim.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Önceki gün sunum yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bürokratları jeoradar verilerini açıklayarak madenin liç sahasındaki çökmenin üç ay öncesinden başladığını ve son üç gün içinde de zirveye çıktığını anlattılar hatta bu anlatımlarını görsellerle de desteklediler. Enerji Bakanlığı yetkilileri, ayrıca, birkaç kez, liç sahasından kendilerinin sorumlu olmadığını, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının sorumlu olduğunu vurguladılar. Bu durumda, siz, radar verileri bu kadar açık ortadayken, 2022 Mart tarihinde liç sahasında kısmi bir çökme yaşandığı da ortadayken neden liç sahasındaki bu tehlikeli gidişata bir önlem almadınız? Gördüyseniz eğer, bu, açıkça görevinizi ihmal ettiğinizi ve görev suistimali yaptığınızı ortaya koymakta mıdır? Ve bu görev paylaşımı karmaşasını önlemek için nasıl bir şey... Yani Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı mı yoksa Enerji Bakanlığı mı sorumlu? Buna dair de net bir bilgi bize aktarırsanız biz de burada aydınlanmış olacağız.

Enerji Bakanlığı yetkilileri çöken liç sahasındaki toprağın geçici olarak madendeki bir açık ocağın içine taşındığını görsellerle açıkladılar. İçinde siyanür, sülfürik asit ve çokça -36'ya yakın- ağır metalin bulunduğu bu kütlenin doğru dürüst bir önlem alınmadan açık ocak içine taşınması, yer altı sularına... Orası kireç taşları, biliyoruz ki kireç taşları çatlaklı yapısıyla ve o çatlak sistemi nedeniyle kilometrelerce sonrasında o suyu açığa çıkarabilir, hemen orada emare vermeyebilir. Burada iki gündür bize, işte, sondajlarla yer altı suyunun kontrol edildiği ifade ediliyor ama benim yıllarca içme suyunda çalışmış bir mühendis olarak özellikle kireç taşlarında hemen anında o suyu yakalayamayabileceğinize ve kilometrelerce sonra bunun çıkabileceğine ilişkin bilgilerim var. Dolayısıyla, bunu nasıl engelleyeceksiniz yani yer altı suyuna karışmasını nasıl engelleyeceksiniz? Bu, suların kirliliği açısından büyük bir tehlike yaratmakta.

Altın madenciliği, yarattığı milyonlarca tonluk pasa dağları, milyonlarca tonluk liç yığını ve milyonlarca tonluk zehirli atık barajlarıyla birlikte dünyanın en tehlikeli kimyasallarının kullanıldığı, gerçekten ekolojik bir kırım merkezi olarak görülmekte. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak Fırat gibi Türkiye'nin en stratejik sularının bulunduğu yerde, İliç'te, bu Fırat Nehri'nin 300 metre üzerinde böyle bir tesise nasıl izin verdiniz, nasıl ÇED raporu verdiniz diye sormak isterim.

Yine, altın madenciliğinde özellikle sülfürlü cevherlerin yarattığı asit maden drenajı nedeniyle çok tehlike bulunmaktadır, bu nedenle birçok ülke özellikle sülfürlü cevherlerin işlenmesine izin vermemektedir. Bütün bu gerçeklere rağmen siz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak Çöpler'de sülfat tesislerinin kurulmasına neden onay verdiniz?

Son kapasite artışıyla birlikte, madende yılda 11 ton siyanür, 122 bin ton da sülfürik asit kullanılmaktadır. Sülfürik asit kullanımının bu kadar çok olması madende sülfürlü cevherlerin çok fazla olduğunu göstermektedir. Bu ise o madenin yüzlerce yıl asit maden drenajına yani sülfürik asit sızıntısına neden olacağı anlamına gelmektedir. Fırat gibi Türkiye açısından hayati önemdeki bir ırmağının bulunduğu yerde bu zehir merkezinin kurulmasına neden izin verdiniz?

Son olarak -ikinci turda devam edeceğim- 13 Şubatta yaşanan bu facianın ardından çok tehlikeli bir tablo ortaya çıkmıştır. Çöken liç sahası kadar çökmeyen bölüm de tehlike arz etmektedir. Liç sahasının hemen altında madenin tank liçi tesisleri, depoları ve diğer ofisleri bulunmaktadır. Yani, yüz binlerce tonluk kimyasal ve yüzlerce insanın hayatı söz konusudur. Ayrıca, deprem fay hattı üzerine inşa edilmiş bir zehirli atık barajı da hâlâ orada giyotin gibi durmaktadır. Bu noktada, siz bir an önce madenin kapatılması veya rehabilitasyon işlemlerinin başlaması için nasıl bir yol haritası izliyorsunuz, bunu sormak isterim.

Daha sorularım var, ikinci turda soracağım.

BAŞKAN ATAY USLU - Benim de sorularım var ama ben ne zaman sorayım bilmiyorum.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Vallahi, siz bilirsiniz Başkanım.