KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Teşekkür ediyorum Başkan.

Çevre Bakanlığının yetkililerine vermiş oldukları bilgiden dolayı teşekkür ediyorum.

Şimdi, bugün, burada Enerji Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı -kısaltarak söylüyorum, uzun uzun zaman almasın diye- arasındaki yetki karmaşasını gördük. Yani, yetki konusunda neye tekabül ettiğini, hangi alanları sınırlandırma yapmalarında sıkıntı yaşadıklarını gördük. Sayın Rıdvan Uz bir şeyden bahsetti biraz önce, dedi ki: "Kaz Dağları'nda Alamos şirketi, biliyorsunuz, 350 bin ağacı kesmişti, vatandaşın çok büyük tepkisi olmuştu, hepimiz oradaydık o gün ve gerçekten Kaz Dağları'nın belli bir kesimi tıraş edilmişti, ağaç falan kalmamıştı." Bu tepkilerden dolayı Sayın Erdoğan herhâlde meseleye el koydu -Rıdvan Bey'in ifadesine göre- ve meseleyi durdurdu. O şirket, şu anda ruhsatı olmuş olmasına rağmen faaliyetlerine devam etmiyor ama belli bir zaman mı bekleniyor veya bir başka şirkete mi yetki devri olacak, bunu göreceğiz, takip ediyoruz. Yani söylemek istediğim şu, dün de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bu ruhsat işlerinde, izin işlerinde her şirkete aynı mı davranıyorsunuz diye sormuştum. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisinin yabancı şirketlere nasıl kolaylık sağladığını da örneklemiştim. En son Birleşik Arap Emirlikleri'ne bile çerçeve anlaşmanın 8'inci maddesinde bu kolaylıkların nasıl sağlanacağı ifade ediliyordu. Buradan çıkarımım: Nasıl durdurulmuşsa bir altın şirketinin faaliyeti, o yetkiyi veren de en tepededir. Mesele sistemden kaynaklanır. Bu yetkilerdeki sıkıntılar... Bürokrasideki arkadaşlarımız da üstten gelen emir üzerine ÇED belgesi, ÇED raporu veya denetimler nasıl isteniyorsa maalesef o şekilde devam edip gitmektedir.

Şimdi, Erzincan'ın İliç ilçesinde bulunan bu Anagold'un işlettiği Çöpler Altın Madenî'nde, tabii ki siyanürle altın arama hadisesinde -hepinizin de bildiği gibi- altının büyük çoğunluğu yapı itibarıyla su içinden değil de topraktan elde ediliyorsa siyanürlü aramayla elde edilmektedir. Tabii, bu yüzden de gazın, hidrojen siyanürün, sülfürik asidin ve siyanürlü maddelerin havaya karışması, toprağa karışması kesinlikle bilinen bir gerçektir, bilimsel bir gerçektir. İlk verilen ÇED raporunun 497'nci sayfasında "Proses atığı, siyanür bozdurma ünitesinde siyanürden arıtıldıktan sonra atık depolama tesisine verilmektedir. Maden Atık Yönetmeliği'ne göre, sülfürlü cevher zenginleştirme kaynaklı olduğu için tehlikeli kabul edilmiştir." denilmektedir. Şimdi, ben 17/3/2022 tarihinde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına soru sormuştum. Bunları anlattıktan sonra, sorduğum soruda ÇED raporunda belirtilen çalışma sahası çevresinde birçok aktif fayın, fay hattının olduğunu ve bu faylarla ilgili deprem kayıtları bulunan depremsel aktif bir bölge olduğunu ilgili iki raporun sayfasına varıncaya kadar yazmıştım ve buna neden izin verilmiştir diye ifade etmiştim. Olası bir deprem durumunda çevreye yayılacak sülfürik asit için nasıl bir tedbir almayı düşünüyorsunuz diye sormuştum. Bana o zaman Bakanlıktan gelen cevap enteresandı. Yani atık depolama tesislerinden bahsederek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN ATAY USLU - Hocam, buyurun.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Yani özetliyorum: İki bin dört yüz yetmiş beş yılda bir oluşabilecek depreme göre hazırlık yapıldığı ifade edilmişti, geçiştirmeli bir cevaptı diye düşünüyorum. Bakın, savaş hâli, gerekirse terör olaylarında da böyle tesisler için bir tedbiriniz var mı diye sormuştuk ama maalesef bunlara gerek kalmadı, yapılan hatalar yüzünden bu faciayı yaşadık. Yani deprem tabii ki olmasın ama dediğim şey, bu yığın liç mevzusunda projeye uyulmadığı -biraz önce sayın milletvekili arkadaşlarımızın da ortaya koyduğu gerekçelerle ve bize anlatılanlarla değerlendirdiğimizde- bu yığın liç düzgün bir şekilde depolanmadığı, kapasitenin üstünde depolandığı için bu kaymayla karşı karşıya kaldığımızı artık biliyoruz.

Şimdi, ben sormak istiyorum Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına: Bu İliç kompleksi altın madeni ocağının bulunduğu Munzur Dağı kuzey yamacındaki -Munzur Dağı'nın yüzde 70'i bu altın madeni tarafından parçalanarak toprak hâline getirilecek- bir morfolojide renk, şekil, doku, yer şekli, yapısı bozulmuş mudur; bunun araştırmasını yapıyor musunuz? Şimdi, altın madeni kompleksi bölgelerinde, yamaçlarında en çok karbon emen meşe ağacı başta olmak üzere, yoğun bitki örtüsünün tamamı niçin ve hangi gerekçeyle kesilmiş ve yok edilmiştir? Bunu Kaz Dağları'nda da gördük ama İliç Çöpler bölgesinde de hiçbir ağaç bırakılmamıştır. Biraz önce örnek verdim, meşe ağacı karbonu emen bir ağaçtır. Şimdi, bunların da cevabını almak isterim.

Eğimli bir yamaç üzerine inşa edilmiş siyanür atık havuzunun aynı zamanda fay hattının üzerinde de bulunması nedeniyle olası bir deprem sonrasında siyanürün kısa, orta ve uzun vadede insan sağlığı ve çevreye karşı oluşturacağı riskler için önlem alınmış mıdır? Bir daha yineliyorum sorumu: İliç ilçe merkezi, Çöpler, Sabırlı ve Bahçe köyleri ve maden işletmesi sınırları yakınındaki maden sahasının alt kotunda bulunan yani Karasu-Fırat Nehri'nin, Bağıştaş HES ve Baraj Göleti'nin madencilik faaliyeti sebebiyle kirlenmemesi için ne tür önlemler alınmıştır daha önceden?

Şimdi, siyanür havuzundan sızıntı olmasında ya da havuzun yıkılması durumunda anlık çevre felaketi gerçekleşmesine rağmen sülfürlü maden pasalarının yağmurla yıkanması sonucunda oluşan asidik suların etkileri ve yol açtığı zararlarının uzun yıllar boyunca süreceği bilimsel bir görüştür. Ne tür önlemler düşünmektedir Çevre Bakanlığımız?

Çevresel etki değerlendirmesi, tabii ki, çok gerekli bir şey. Şimdi, "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir." diye alınan kararda kümülatif çevresel unsurlarla ve halk sağlığıyla bir bütün olarak mı bu konu değerlendirilmiştir?

Bakanlığımız Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü 7/10/2021 tarihinde kapasite artışı ve Flotasyon Tesisi Projesi "ÇED Olumlu" kararıyla kapasite artışına izin verilmiştir bildiğiniz gibi. O dönemin Bakanı da Murat Kurum'du ki mutlaka ve mutlaka kendilerini dinlememiz gerektiğini bir daha tekrar etmek istiyorum. Bununla ilgili araştırma yapılmış mıdır? Maden çevresinde yaşayan halkın hasta...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN ATAY USLU - Son cümleniz olsun, olur mu?

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Son cümlem olmasın, bitireceğim.

BAŞKAN ATAY USLU - 6 arkadaşımız daha var.

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Evet, biliyorum Sayın Başkan.

Maden çevresinde yaşayan halkın hasta olma, ölüm oranlarında ne tür bir... Pardon, nerede kalmıştım, ben de karıştırdım.

BAŞKAN ATAY USLU - "Hasta olma oranlarında bir artış var mıdır..."

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Evet, şöyle söylüyorum Sayın Başkan: Felaketin yaşanmasına sebep olmuş mudur diye sordum, Murat Kurum'u -o kapasite artışının kararını veren- dinlemek istediğimi ifade ettim.

Bir de işletilmekte olan ve terk edilen maden ocaklarından kaynaklı asidik suların çevre ve insan sağlığına etkileri nelerdir, bununla ilgili bir araştırmanız var mı, maden çevresinde yaşayan halkın hasta olma ve ölüm oranlarında ne tür bir artış gözlenmiştir, böyle bir çalışmanız var mı?

Yine...

BAŞKAN ATAY USLU - Sayın Vekilim, bir sonraki tura kalsa olur mu?

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Bir sonraki tura değil de şunu en azından sorayım.

BAŞKAN ATAY USLU - Tamam, bir soru daha...

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Var daha elimde çok soru.

BAŞKAN ATAY USLU - Biliyorum...

ŞENOL SUNAT (Manisa) - Değerli Komisyon üyeleri ve Bakanlık yetkilileri; toprak kaymasının oluşumunda -yani siyanürlü solüsyonun- kazanın oluşumunda çevresel etkilerin rol oynamadığı ortada. Yani yağmur, kar, bir sel baskını yok; herhangi bir kazı veya boru döşenmesi faaliyetleri yok, deprem de olmadığına göre ortada o zaman yığın liçin projeye uygun olmadığı ortaya çıkmaktadır. Şimdi, 27/3/2022 tarihinde, 1292-1346 kotları arasında ve 4'üncü fazda 400 metreküplük bir toprak kayması olmuş. İşte, Bakanlık yetkilisi de açıkladı, membranları açıkladı falan... Ya, bir ceza verildi mi buna veya nasıl bir yaptırım uygulandı, bunu merak ediyorum. Bu en son olan, 9 kişinin de ölümüne sebebiyet veren ve çok büyük bir çevreye zararı olan bu faciada çevrenin kasten veya taksirle kirletilmesi suçundan nasıl bir çalışma yapılacaktır? Tabii ki bu mahkemelerin yetkisindedir ama sizler de Bakanlık olarak nasıl bir değerlendirme yapacaksınız?

Teşekkür ediyorum.