KOMİSYON KONUŞMASI

AYTEN KORDU (Tunceli) - Teşekkür ederim.

Evet, Çalışma Bakanlığı bir mevzuat açıklaması yaptı, iki gündür -bu 3'üncü gündür- bakanlıkları dinliyoruz; bütün bakanlıklar aslında sorumluluğu direkt üstlenmiyor, birbirinin üzerine atıyor. En azından buradaki mevzuatta kazaya ilişkin... Ki kaza değil bir cinayettir bu. Göz göre göre gelen cinayetlerdir çünkü çok öncesinden bazı veriler olmasına rağmen, gerekli tedbirlerin alınmayışından kaynaklı işçiler yaşamını yitirdi ve büyük bir felaket yaşandı dolayısıyla bu aynı zamanda bir iş cinayetidir. Şimdi, Bakanlık olarak maden kazaları başta olmak üzere tüm iş kollarından bire bir sorumlusunuz. Aslında ortada bize göre yaşanan, göz göre göre gelen ihmallerle 1'nci dereceden bir cinayet var. Bu iş cinayetlerini anarken bu hafta, biliyorsunuz, 1 Mayıs Uluslararası Emek ve Dayanışma Günü'ydü; işçilerin, emekçilerin bayramıydı. İktidarın, sistemin Taksim başta olmak üzere pek çok yerde engellemesi ve yine bugün yoğun gözaltıların başlamış olmasının aslında işçi sınıfına, işçilere dönük yaklaşımın ta kendisi olduğunu bir kere daha söylemek istiyorum. Dolayısıyla bu yaşanan facialardan bazı örnekler vermek istiyorum, İSİG'in son açıklamalarına göre, 2024 yılının ilk üç ayında çeşitli iş kollarından 425 işçi yaşamını yitirdi. Zaman alacak diye bu iş kollarını ayrı ayrı vermeyeceğim ama bu iş kollarında yaşanan ölümlerden birinci derece bu Bakanlık sorumludur. İliç şahsında da yine Enerji Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı da bundan sorumludur. Sadece bire bir insanların ölümü değil, aslında bir gelecek karartılıyor, onu tekrar belirtmek istiyorum. Şimdi, bu, başka ülkelerde olsa bakanlar istifa eder yani bir istifa yaşanır ama bizim ülkemizde bırakalım istifaları, bire bir, bu işi sadece çeşitli firmalara para cezası keserek geçiştiren bir süreç var. Burada da yine belirtilmiş, mevzuatta yazarken denetlemeler sırasında açığa çıkan eksiklerden dolayı kesilen para cezaları söz konusu. Peki, bunun sorumlularının faturasını kim ödüyor? Teknik elemanlar, işçiler, onların üzerine atılıyor bu sorumluluk ve şirket sahipleri bu işten sıyrılıyor, devlet sorumluluğundan sıyrılıyor, hesabını vermekten sıyrılıyor. Ben burada sormak istiyorum herkese: Mesela, madenlerde yaşamını yitiren işçilerden kaynaklı işverenin, maden sahibinin içeride olduğu, ceza aldığı örnekler var mıdır? Çok tek tük, onun dışında yoktur.

Yine, 2014'te Manisa Soma'da biliyorsunuz, 301 emekçi yaşamını yitirmişti. Sonucu nedir? Üstelik dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın eski Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel Frankfurt Başkonsolosluğuna "ticari ataşe" olarak atandı yani bizde yargılanmalar, soruşturmalar yerine aslında atamalar yaşanıyor. Bu da aslında gerçekliği biraz ortaya koyuyor.

Şimdi, her 3 Bakanlığın mevzuatını da dinlerken sürekli "Alınan önlemler bunlar, şunlar yapıldı, bunlar yapıldı." deniliyor. Evet, çok güzel, okuyoruz, bütün önlemler düşünülmüş, konulmuş, onun çalışması yürütülmüş ama sonuç ne? Sonuç, ölümlerle sonuçlanan maden faciaları, maden katliamları.

Şimdi, yine 2016'da Siirt Şirvan'da 16 işçinin ölümüyle sonuçlandı; orada, Maden köyü yakınlarında bir bakır madeninde yine bir göçük meydana gelmişti. Bunlara bazı örnekler olarak veriyorum. Yine, Bartın Amasra'da 2022'de 41 işçinin yaşamına mal olan felaketten bir örnek vermek istiyorum. Burada çok örnek verebilirim ama bunlar sadece birkaç tanesi. Şimdi, dolayısıyla Bakanlığa bazı sorular da sormak istiyoruz. Yaşanan bu cinayetlere ilişkin soruşturmalarda maden sahiplerinden, işverenlerden yargılanan biri var mı? Çünkü burada sürekli şirketlerin ve sermayedarların lehine işleyen yasal bir süreç izleniyor, sürekli sürecin içerisinden onlar ayrılıyor, onları kayıran bir yürütme biçimi var. Dolayısıyla, kaç gündür yaptığımız bu tartışmanın nedeni aslında bu işçi cinayetlerinde yatıyor, bunu görmek mümkün. Dolayısıyla Bakanlık, sorumluluğu teknik işçilerin üstüne atmaktan çıkarıp bire bir, bu sorumluluğun kendisi hakkında gerçekten ne açıklama yapacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTEN KORDU (Tunceli) - Neden çatlaklar olmasına rağmen buna ilişkin şeffaf bir paylaşım yok? Toprak kaymasından saatler önce madenciler tarafından çatlaklar olduğuna dair fotoğraflar çekilmişti. Bunun üzerine bazı taşeron firmaların işçisini geri çektiği ama birçoğunun çekmediği söyleniyor. Bu bilgiyi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar da kamuoyuyla paylaşmıştı ve şunu söylemişti: "Bu yönde bize de buradan iletilen bilgiler var. Bölgedeki işçilerin tahliye edildiği doğru ama sorun bu bölgedeki 9 arkadaşın tekrar kontrol amaçlı olay yerine döndükleri söyleniyor. Bu iddia doğru mu, bu konuda ne diyeceksiniz?

Yine, işçilerin en az üç ay olmak üzere ücretsiz izne ayrılması konusunda bir tehdit var. Çiftay işçilerinin arama kurtarma ve iş arasında bir tanım yapılarak çağrıldığı ama yapılacak iş "siyanürlü toprağın taşınması" diye gerçekten de ifade edilmiş, arkadaşlar çekimser kalınca da "Ya bu siyanürlü toprağın taşınması işini yapacaksınız ya da en az üç ay olmak üzere ücretsiz izne ayrılacaksınız." diye de işçilerin bu konuda, kendi emekleriyle yani işleriyle tehdit edildiği konusunda iddialar var. Buna ilişkin ne diyeceksiniz? Orada işçilere iki seçenek bırakıyorlar; ya çalışacaksınız ya da buradan çıkıp gideceksiniz ve istifa etmek zorundasınız diye söyleniliyor.

Şimdi, Anka Haberin ve BAĞIMSIZ MADEN-İŞ Sendikası Örgütlenme Uzmanı Mert Batur'un bu konuda kamuoyuna açıklamaları olmuştur. Çiftay işçileri işbaşı yapmaya çağrılıyor ama orada bir karşılık oluyor, önce, arama kurtarmaya destek olmak üzere, sonra siyanürlü toprağın taşınması, başka yere nakledilmesiyle ilgili bir şeyler söyleniyor. Çiftay işçilerinin normalde yaptığı iş değil bunlar, onlar dinamit patlatmaları sonrasında cevher de içeren taş ve toprağı alıp ayrıştırma yapılacak bölgeye nakletmekle görevlendirildiler. Doğal olarak siyanür ve hiçbir kimyasalla bir temasları yok, iş tanımlarında esaslı bir değişiklik yapılarak siyanürlü toprağın taşınması için görevlendirilmeye, yönlendirilmeye çalışılıyorlar. Bu sefer şirket, "Göçük altında kalan arkadaşlarımız için bir fedakârlık, onları kurtarma çalışmalarına katılıyoruz." gibi söylemlerde bulundu ama işçiler "Bize yaptırılan iş arama kurtarma değil, toprağın taşınmasıyla ilgili; bizi riske atıyorlar." diye açıklama yapıyor ve işten kaçınmaya çalışıyorlar. 10-20 santim civarında kaymalar devam ediyor ve başka kaymaları da tetikleyebilir korkusu var.

İkincisi, "Özel ekipmanla, hazırlık içerisinde o iş yapılabilir." deniliyor ama arkadaşların bu konuda özel bir eğitim ve donanımları yok. Kimyasal içerisinde çalışma donanımları yok, bilgileri yok ama buna rağmen işçiler orada çalıştırılıyor. Bu iddialara ilişkin ne söyleyeceksiniz? Bu arkadaşların siyanürlü toprakla çalışıyor olması iş güvenliği açısından önemli riskler yaratmıyor mu? Hâlâ hareketli olan bir alanda çalışmak donanımlı olan işçilerin işi değil mi? Buna rağmen işçiler nasıl orada çalıştırılıyor?

Şimdi, bu fotoğraflara rağmen 9 canımız hayatını kaybetti. O alana gönderilmenin talimatını kim vermiştir? Oraya işçilerin tekrar geri dönmesi talimatını kim vermiştir, onu sormak istiyorum. Söz konusu felaket göz göre göre geliyor dedik. Orada işçiler ve amirler uyarı yaptığı hâlde, sadece bir taşeron firma işçilerini sahadan çektiğini söylüyor, iddialar böyle. Bu konuda ne diyeceksiniz? Buna rağmen, oraya işçilerin gönderilip çalışmaya devam etmesini nasıl açıklıyorsunuz? Bu konuda, bunlarla ilgili Komisyona da tekrar bir çağrım olacak: BAĞIMSIZ MADEN-İŞ Sendikası Örgütlenme Uzmanı Mehmet Batur buraya gelip bu konuda dinlenmelidir; bunu da Komisyonun mutlaka dikkate alması gerektiğini bir kez daha söylemek istiyorum.

Şimdi, her açıklamada Bakanlar "Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak." deyip yeni önlemler ve tedbirlerden bahsediyorlar ama bu yeni alınacak tedbirler maalesef bir türlü gerçekleşmiyor ve madenlerde ölümler devam ediyor. Bu konuda Bakanlığınız bire bir sorumludur, bu iş cinayetlerinden suçludur. Bu konuda hiçbir öz eleştiri yapılmadı, hiçbir açıklama yapılmadı, hiçbir istifa yaşanmadı. Bunun bire bir sorumlusu olarak Bakanlık buna ilişkin daha sonraki açıklamalarında bir öz eleştiri verecek mi bu sürecine ilişkin? Sorun sadece yasalar değil çünkü yasalar her ne kadar belli düzenlemeleri içerse de uygulama konusunda yaşanan ciddi sıkıntılar var. Siyanürle -altınla- çalışma, çeşitli kimyasallarla çalışma meselesi fiziki olarak değil, tek başına bir göçükte yaşanan bir cinayet değil kendisi uzun yıllar bir cinayete davetiye çıkaran madenler... Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının düşüncelerini merak ediyorum çünkü onların da alanlarını kapsıyor. Buna ilişkin verilen ruhsatlar, izinler, çalışmalar, takipler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN ATAY USLU - Buyurun.

AYTEN KORDU (Tunceli) - Bu kadardı, teşekkür ederim.