KOMİSYON KONUŞMASI

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, Çalışma Bakanlığını doğru yapmış olduğu tespitler nedeniyle... 34'üncü sayfadan itibaren son derece önemli saptamalar yapmışsınız yani bizim de aşağı yukarı hem İliç'te yerinde yapmış olduğumuz hem de üç gündür dinlemekte olduğumuz, Bakanlıkların düşüncelerinden, görüşlerinden, incelemelerinden ve bize aktardıklarından edinmiş olduğumuz izlenimler doğrultusunda son derece önemli saptamalar yapmışsınız. Elbette, orada aşırı liç yığılması, aşırı solisyon basılmış olması, çatlaklar var olmasına rağmen sahanın boşaltılmamış olması, duyurunun yeteri kadar yapılmamış olması hepimizin ortak tespitleriydi. Öncelikle bundan dolayı teşekkür ediyorum, tespitler doğru ancak Çalışma Bakanlığı olarak size şunu, tabii, sormak zorundayız: Bu denetimlerde, belki yasa olarak yok ama çalışma güvenliğinin sağlanması açısından, iş cinayetlerinin ortadan kaldırılması açısından Çalışma Bakanlığı üzerine düşeni yeteri kadar yapıyor mu? Bu denetimlerde sadece ceza vererek yani bu iş güvenliğiyle ilgili sadece ceza kesip sonra da... Yani, sunumunuzda bir yerde gördüm, mesela bu işletmeyle ilgili, kurallara uyulmadığı için 54 kez ceza kesmişsiniz; birinde 24 kez ceza kesmişsiniz. Peki, ceza kesmek yeterli oluyor mu, başka bir yaptırım yok mudur? Yani, buna dair, iş güvenliğinin sağlanması açısından, işçilerin can güvenliğinin sağlanması açısından başka neler olabilir? Ve yasa yani zorlayıcı hüküm olmadığını söylediniz, o da çok önemli bir şey bana göre. Bu konuda mutlaka zorlayıcı bir hüküm olmasına dair yasal çalışma yapılması konusunda girişimleriniz oldu mu, bunu da sormak isterim doğrusu?

Türkiye ne yazık ki iş cinayetleriyle anılan bir ülke. İş güvenliğinde sınıfta kalan ülkemizde her yıl yüzlerce insanın yaşamını maalesef iş kazalarında yitirdiği bilinen bir gerçek ve bunlar maalesef sadece rakam olarak ifade ediliyor yani çok acı; baktığınız zaman işte "Şu kadar işçi -ne bileyim- herhangi bir fabrikada, herhangi bir madende, herhangi bir çalışma alanında yaşamını yitirdi." diye söyleniyor ve ne yazık ki cezasızlık burada hüküm sürüyor yani yetkili insanların sorumluluk almadığı ve ceza almadığı bir süreci; 1-2 kişinin üzerine, hatta mümkünse ölenlerin üzerine suçun atılarak ölenlerin suçlu ilan edildiği süreçleri yaşıyoruz. Ve görünen o ki özellikle maden kazalarında, Soma maden faciasından sonra belki bir "milat" diyebileceğimiz, iş güvenliği konusunda birtakım kararlar ve tedbir önlemleri alınmış. Bunlar önemli elbette ama ne yazık ki hâlâ madenlerdeki iş cinayetlerinin önüne geçilememiş.

Şimdi, baktığımız zaman, İş Güvenliği Meclisi raporları gösteriyor ki Türkiye'de 2023 yılında 1.932 işçi, 2024 yılının ilk üç ayında da en az 425 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş. İliç'te yaşanan katliamda göçük altında kalan 9 emekçi kardeşimin 7'sinin naaşına dahi ulaşılamıyor. İş cinayetlerinin esas sorumluları yargılanmıyor, devlet gerekli denetimleri yeterince yapmıyor, şirketler gerekli önlemi almıyor; tüm bunlardan yani, üç gündür burada Bakanlıkları dinliyoruz ve hiçbiri sorumluluk almıyor, "Sorumluluk bende değil." diye ne yazık ki topu tabirimi mazur görün lütfen taca atıyor her kurum ve ölen bu ülkede öldüğüyle kalıyor.

İş yerlerinde iş sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması bir tercih değil, zorunluluk ve temel bir insanlık hakkıdır. Yine, gerçek sorumluların perdelenerek önlem almayan şirketler ve yetkililerin yerine daha çok mühendislerin -özellikle bu İliç'te- yargılandığı... Yani, ücretli olan bu mühendislerin, siz firma olarak ücretini ödediğiniz bir kişinin sizi denetlemesine izin vermezsiniz. Maalesef bu ülkede yapı denetiminde de böyle ve iş güvenliği konusunda da bu işler böyle oluyor. Bir iki kişinin yani mühendisin şu anda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Evet, oradaki ücretli birkaç mühendise... Belki de uyarıyı yaptı bu mühendis ama bu uyarılar şirket yetkilileri tarafından dikkate alınmadı ve yeniden orada çalışılmaya devam edildi ancak ne yazık ki suçlu bu mühendisler oluyor yine! Burada gördüğümüz, tabii ki, jeoteknik olarak bu şev stabilite analizleri, oraya püskürtülen siyanür ve sülfürik asit miktarları, şev açılarının hesaplanması, bunların doğru olarak istiflenip istiflenmemesi mutlaka kontrol edilmesi gereken şeyler ama dediğim gibi, birkaç mühendisin sırtında kalıyor.

Evet, İliç'te bilirkişi raporlarında ve savcılık tarafından yapılan incelemelerde sahadaki mühendisler gözaltına alındı ve asli kusurlu olarak suçlanırken Yönetim Kurulu ve Genel Müdürü temsilen görevlendiren işveren vekil tali kusurlu... Bunlar ne yazık ki "tali kusurlu" olarak belirlendiler yani esas sorumlu olması gerekenler tali kusurlu.

Maden işletmesi ve cevher hazırlama ve zenginleştirme tesislerini denetlemekle görevli bakanlıklar, bilirkişi raporu ve savcılık tutanaklarında yer almadı. Tüm madencilik sektörü biliyor ki madenlerde önlem alınması için gereken bütçeyi sağlayacak kişi ya da tehlike durumunda madeni durduracak, fiilî yetkili, şirket yönetim kurulu, işveren ya da işveren vekilidir. Şirketlerin önlem almadığı durumlarda gerekli işlemleri yapmak bakanlıkların sorumluluğundadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı maden işlemlerinin belirtilen projelerde İş sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı'na uygun bir şekilde çalışıp çalışılmadığının denetimini, takibini yapmakla görevli olmalı aslında.

Maden kazı sahası ve liç yığını alanındaki şevlerin kayma tehlikelerini kontrol etmek, sadece şirkete bırakılmış gibi görünüyor ne yazık ki, bakanlıkların hiçbiri bu konuda sorumluluk almıyor.

AKP iktidarı döneminde en az 2.050 madencinin iş cinayetlerinde... Ne kadar kolay söyleniyor, değil mi? 2.050... Söylerken bile tüylerim diken diken oluyor, rakam olarak söylüyoruz maalesef. 2.050 madencinin iş cinayetinde ölmesi, Bakanlığın etkin önlem almadığının çok açık bir ifadesidir maalesef.

Baktığımız zaman, İliç'te 9, Somada 301, Elbistan'da toprak altında 9 işçinin on üç yıldır hâlâ çıkarılamadığı... Yine Elbistan'da üç yıl önce Çöllolar mevkisinde, kömür sahasında 11 işçi vefat etti ve ne yazık ki burada vefatlardan ders çıkarmak yerine buraya bir anıt mezar... Yani dünden beri de burada konuşuluyor: "Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun." Evet, Allah rahmet eylesin ama bizim işimiz, anıt mezar yapmak değil, o anıt mezarların oluşmamasını sağlamak; o mezarların, o ölümlerin oluşmamasını sağlamak. Modern ülkeler insani olarak nasıl bu koşulları sağlıyorsa bu ülkede de bu cezasızlık, bu hukuksuzluk ve adaletsizlik son bulmadığı sürece biz bu ölümleri daha çok konuşacağız ve bu komisyonları maalesef defalarca kurmaya devam edeceğiz.

27'nci Dönemde, sadece depremlerle ilgili 2, madenle ilgili 1 ve şimdi bu dönemde de yine maden facialarıyla ilgili 1 komisyonda daha yer almak zorunda kaldım ne yazık ki, çok acı bir şey. Yani beş yıllık bir süreçte bu kadar olumsuzlukların yaşanması ancak üçüncü dünya ülkelerine mahsus bir şeydir. Dolayısıyla bundan sorumlu olan herkesin ders çıkarıp bir daha bu kazaların yaşanmaması için özellikle de Çalışma Bakanlığının bundan üzerine düşen payı alması gerekiyor.

Evet, İliç'teki ifadeler göstermiştir ki İliç faciası uzun süredir "Geliyorum." diyor ve önlem alınmamış, üretim durdurulmamış, ne yazık ki insanların çalışırken ölmesine âdeta izin veren bir yol izlenmiş. Erzincan İliç'te siyanürlü toprağın kaymasının ardından ve üstelik yeni kayma riski olmasına rağmen taşeron şirketin cevher ve taşları belirlenen yere taşımakla görevli işçilerin işini değiştirerek siyanürlü toprağın sevkiyatını yapmalarını istediği, aksi hâlde işçilere belge imzalatılarak ya işten çıkarılacağı ya da ücretsiz izne gönderileceğine dair bilgiler geldi bize. Yani işçilere yapılan bu tehdidin de bence Çalışma Bakanlığı tarafından araştırılmaya ihtiyacı var diye düşünüyorum.

Evet, mesela, felaketin ardından Bakanlık bu konuda nasıl bir çalışma yaptı? Buna dair müfettiş gönderdiğinizi biliyoruz, 3 müfettiş gitti diye biliyoruz ama yanlışsak düzeltin lütfen. Kaç müfettiş gitti Çalışma Bakanlığından? 2 müfettiş gitti.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI REHBERLİK VE TEFTİŞ BAŞKANI BEKİR AKTÜRK - 2 de SGK'den gitti.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Peki, buna ilişkin bir rapor varsa biz rica ediyoruz Komisyonumuzdan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN ATAY USLU - Sayın Vekilim, onuncu dakika oldu ama...

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Hemen bitiriyorum.

BAŞKAN ATAY USLU - Bitiriyor musunuz? Tamam.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - 2'nci turda hakkımı kullanmayacağım, tamamlayayım.

BAŞKAN ATAY USLU - Tamam o zaman.

Buyurun.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Müfettişlerin hazırladığı bu rapor son derece önemli; o, Komisyonumuza sunulursa çok iyi olur, onu da inceleme fırsatımız olur.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Bayraktar 15 Şubatta "Elimizde imkân olsa ve kaldırmaya kalksak en az 400 bin kamyona ihtiyacımız var." açıklamasında bulundu. Şimdi, bu açıklamaya baktığımızda öngörüsüz bir şirket, öngörüsüz bir Bakanlık ve özellikle İliç'te çalışan altın madencilerine iş güvenliğinin sağlanamayacağını itiraf eden bir Bakanlık olabilir mi arkadaşlar? Yani bu gerçekten kabul edilecek bir şey değil. Elinizde imkân yoksa, işçinin can güvenliğini sağlayamıyorsanız Türkiye'ye külfetten başka hiçbir işe yaramayan bu altın madenini kapatın o hâlde; niye çalıştırıyoruz? Bize faydası ne? Bize ölümü, tasası, kiri kalan bu madenin bence bu şekilde çalışmaması gerekiyor. Bir şekilde, her bakanlık üzerine düşen sorumluluk gereği, kendi çalışma alanıyla ilgili bu kadar olumsuzlukların yaşandığı bir madende hâlâ çalışmaya izin vermemeli diye düşünüyorum.

Ölen işçilerin ailelerine maddi olarak destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat ödenmesi için bir çalışma yapıldı mı? Bunu merak ediyoruz. Yapıldıysa işçilerin ailelerine ödenecek tazminat tutarı belli midir? Ailelere ödenecek tazminattan sonra destek olunacak mı? Anagold Şirketinin ölen işçilerin ailelerine dava açtırmamak için diğer işçileri baskı altına aldığı, hayatını kaybeden işçilerin ailelerine destek olmalarına engel olduğu doğru mudur? Ölen 9 madenci kardeşimizin yeni kaza tazminatlarına dahil edilmediği için işçilerin ailelerinin her bir ölen işçi için sadece 150 bin TL tazminat alabileceği doğru mudur? Doğruysa İliç'te ölen işçiler neden yeni kaza tazminatlarının dışında tutulmuştur? Sormak istediklerim bunlardır.