Komisyon Adı | : | (10/983,984,985,986,987,988) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Lutfihak Alpkan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanı Bekir Aktürk, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Muhammet Fatih Bilal Alodalı ve İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü Sektörel Risk Yönetimi Daire Başkanı Mehmet Çiçek tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşmeler |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 03 .05.2024 |
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kıymetli bürokratlar, hoş geldiniz.
Öncelikle yarın İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası. Her zaman olduğu gibi tekrar dile getirmek zorundayız; işin sağlığı olmaz, işçi sağlığı olur, işin güvenliği olur. Bakanlığın bu hâliyle kullandığı dilinde işçinin değil, işin sağlığının öncelendiği yani işletmenin verimliliğini, kârlılığını önemseyen bir anlayışı ortaya koyuyor. Oysa işçilerin sağlığı her türlü ekonomik çıkardan önce gelir. Bakanlığınızı bir kez daha bu dilsel yanlışı düzeltmeye "işçi sağlığı ve iş güvenliği" olarak ifade etmeye davet ediyorum.
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2023 yılında en az 1.932 iş cinayetinde yurttaşımız hayatını kaybetti. İktidara geldiğinizde 3 Kasım 2002 tarihinden bugüne iş cinayetlerinde tespit edilen en az 32.478 işçi hayatını kaybetti. İliç maden cinayetlerini araştırıyoruz, 2023'te 51 işçi madencilik iş kolunda çalışırken hayatını kaybetti. Elbette ki bunların hepsine fıtrat, doğa olayı ya da afet değil, önlenebilir iş cinayeti diyebiliriz. Bir şeye "Bu işin doğasında var." demek için dünyanın her ülkesinde aynı sonuçları veriyor olması lazım ancak hiçbir gelişmiş ülkede böylesi yoğun bir kaybı görmüyoruz. Bu işin doğası sadece Türkiye'de mi var?
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu her yıl dünyada çalışma koşullarının değerlendirildiği Küresel Haklar Endeksi yayınlıyor, 2022 yılına dair endekste Türkiye Belarus'la birlikte işçi olmak için Avrupa'nın en kötü 2 ülkesinden biri olarak değerlendirilmiş. 2023 raporlarında da Türkiye dünyada işçi hakları açısından bir kez daha en kötü 10 ülke arasında gösterildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak bundan bir rahatsızlık duymuyor musunuz?
Madenler evet çok tehlikeli yerler, zaten kanunlarımızda da madende çalışanlara özel hükümler içeriliyor ama bu kadar çok insanımızı kaybediyor olmamız denetimsizliğin, başıboşluğun, insana değer vermemenin iktidar tarafından göz yumulan kâr hırsının sonucudur. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri tam olarak alınmış olsaydı, denetimler gerçek manada yapılmış olsaydı bunlar yaşanmayacaktı.
Gelelim sunumunuza. Öncelikle her emek kutsaldır, ben bu sunumda emeği geçen arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum. Hani birkaç sayfa dışında biz zaten buradaki bilgilere internet üzerinden ulaşabiliyoruz yani Bakanlığın denetimleri, görev alanları, tanımları nedir, bunları görebiliyoruz ancak ben burada isterdim ki en son denetleme ne zaman yapıldı, en son teftiş ne zaman yapıldı? Öncesi ve kaza sonrası yapılan teftiş raporlarının sonucu hatta daha da ileriye gideyim şirket açıldığı günden bugüne yapmış olduğunuz bütün teftiş raporlarını açık bir şekilde burada herkesin ulaşabileceği bilgilerden ziyade bize lazım olan, bizim asıl denetlememiz gereken denetim raporlarını yayınlamanızı ve sunmanızı isterdik. Mesela programlı programsız burada verilen cezalar var, yazılan eksiklikler var, nedir bu eksiklikler, bunlarla ilgili bilgi almış olmak isterdik.
Bir diğeri, tutuklamayla ilgili sayın milletvekilim söyledi ama ben de söylemeden geçemeyeceğim. Evet, Antalya'da da bir teleferik faciası yaşandı. Kepez Belediye Başkanımız Mesut Kocagöz apar topar tutuklandı. Elbette ki biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu her ortamda ifade ediyoruz: Ortada bir suçlu varsa, ortada bir ihmal varsa elbette ki yargı gereğini yapmalı ancak bunu yaparken de hakkaniyetli ve adaletli olmasını bekleriz. Örneğin, Türkiye'nin en büyük maden facialarından biri yaşanmışken hangi kamu görevlileri tutuklandı ya da nasıl bir süreç işlendi, bununla da ilgili bir bilgi almak isteriz.
Sunumunuzun 34'üncü sayfasında kazanın temel nedenine yönelik kesin bir yargıya varamadığınızı ifade etmişsiniz. Belli ki Sayın Bakan sizden bilgi almıyor çünkü o bu kanaate varmış, bu olaya bir "heyelan" ifadesini kullanıyor. Sayın Bakan bu faciayla ilgili "heyelan" ifadesini kullanmış, o zaman biz bu Komisyonu neden topladık, belli ki Sayın Bakan nedenini araştırmış, bulmuş, öngörmüş ve tespiti yapmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN ATAY USLU - Buyurun Sayın Taşcıer.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bir diğer husus: Ben yorumdan ziyade, hiçbir bilgi alamadığımız için sunumuzdan cevaplamanızı istediğim soruları hızlıca sıralamak istiyorum.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş teftiş müfettişleri 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu doğrultusunda kapasite artırımları sonrasında sahada gerekli denetimleri yapmış mıdır, yaptılarsa belgeleri? Bu denetimler sonrasında yığın liçinin yenilmesi belirtileri raporlanmış mıdır?
Çalışma Bakanı adına denetim yapan iş teftiş müfettişleri facianın meydana geldiği ruhsatlı sahada geçici veya sürekli bir iş durdurma yapmış mıdır? Risk değerlendirme ve sağlık güvenlik dokümanlarında yığın liçinin yenilmesi öngörülmesi gereklidir. Öngörülen bu risklere karşı hangi aksiyon planlanmıştır?
Kazanın meydana geldiği sahada faciadan önce iş güvenliği uzmanı tarafından tespit öneri defterine yığın liçinde meydana gelen ve facianın âdeta habercisi olan çatlaklar yazıldığı hâlde Çalışma Bakanı adına doğrudan yetkili olan iş teftiş müfettişleri bunu görmemiş midir?
Asıl işveren-alt işveren şeklindeki çalışmalarda denetimlerin periyodu ve türü nasıldır?
Yığın liçinin içindeki çatlaklar teknolojik olarak tespit edilmiş midir? Edildiyse ilgili dokümanların tamamı yine talep ediyoruz.
Facia sabahı olağan dışı çatlaklar ve olağan dışı durumun olduğu bazı işçiler tarafından dile getirilse de şirketin bu hayati uyarıyı tamamen görmezden geldiği iddia ediliyor, bu doğru mudur?
Katliamın öncesinde sahada liç yığını üzerinde ve sahanın etrafında iş makineleri için yapılmış olan yollarda olağan dışı çatlaklar işçiler tarafından tespit edilip fotoğraflandırılmış, hem şirketin risk bildirim sistemi üzerinden hem de diğer yollarla yetkililere bildirilmiştir; buna rağmen gereken önlemler alınmamıştır. Bir iddiaya göre katliamdan son bir ay önce işçilerin madenle ilgili duydukları endişeleri defalarca dile getirdiği söyleniyor. Bu iddialar müfettişleriniz tarafından tespit edilmiş midir?
Yine bir başka iddiaya göre felaket anında siren, uyarı gibi işçilerin oradan uzaklaşmasını sağlayacak acil durum planının devreye girmediği söyleniyor. Bir iddiaya göre de liç yığma alanına yaklaşık 200 metre mesafede senelerdir dinamit patlatıldığı, bundan dolayı da yığma alanındaki kaymanın gerçekleştiği söylenilmektedir. Bir iddia daha: Madencilik faaliyetleri esnasında bulundurulması gereken yaşam odalarının yani konteynerlerin olmadığı, var olanların da çay, kahve içmek için kullanılan dinlenme yerleri olduğu ifade edilmektedir; bu doğru mu?
Kimyasal kullanımı, sıcaklık ve basınç gibi madencilik işlemini oldukça güç hâle getiren çalışma koşulları yanında bir de kapasitenin üzerinde üretim baskısı da işçilerin üzerine eklenmiştir, işçilerin kazançları oldukça zor hedeflere bağlanınca da silsile yoluyla üretim baskısı işçiden başlayarak devam etmiştir. İşçi üzerinde baskı oluşunca da sağlıklı bir çalışma koşulu zaten ortada kalmamaktadır.
Bu iddiaya göre de yine gereğinden fazla siyanür kullanıldığı ifade edilmiş, işçilerin dönem dönem fazla miktarda siyanür kullanımına ve dolayısıyla siyanüre maruz kaldığına dair sorulan sorular da yanıtsız bırakılmıştır; bu iddialar tespit edilmiş midir?
Şirketin bünyesinde aynı işi yapan işçiler arasında da farklı ücretlendirmeler yapılmıştır. İşçilerin kök maaşları yanına eklenen promosyon, prim, ikramiye gibi hak edilmiş hakları kamuoyuna salt maaşmış gibi servis edilerek yüksek maaşla çalıştıkları algısı yaratılmak istenmiştir. Kamuoyunda "Çalışanları maaş beğenmiyorlar." algısını yaratmamak adına kök maaşlarını öğrenmek istiyoruz.
Çalışanların en temel ve anayasal hakları olan sendikal örgütlenmelerinin de sürekli baskılandığı söyleniyor. 13 Şubattan iki hafta önce de bir kısım işçi var olan sendikalardan istifa ettirilerek BAĞIMSIZ MADEN-İŞ Sendikasına üye olmak istemiş ancak şirket tarafından bu durumun engellendiği ifade edilmiştir; bu iddiayı da araştırdınız mı?
Faciaya giden süreçte "Anagold" isimli şirketin işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında kesintilere gittiği belirtiliyor hatta iş güvenliğiyle ilgili asılan tabela şirket tarafından facia sonrasında kaldırılmıştır. İşletme, genel olarak genç ve deyimsiz mühendis kadrolarıyla çalışarak ucuz iş gücü elde etme hırsıyla pek çok yanlışın da önünü açmıştır; bu durumları yine tespit ettiniz mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bitiriyorum Sayın Başkan, son sorum kaldı.
BAŞKAN ATAY USLU - Buyurun.
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Bu arada bu soruları soruyorum, tabii, hepsine hemen cevap vermeniz mümkün değil, ben sadece kayıtlara geçmesi açısından da hızlıca okudum, sonrasında da zaten yazılı olarak da bize gelecektir.
İşçilerin ek prim ödemeleri devamlılık şartına bağlanmış olup eşi benzeri görülmemiş bir iş kazası geçirmeleri hâlinde de ek primden faydalanamayacakları belirtilmiştir yani çalışma esnasında kaza geçiren bir işçinin ek prim alamamasının sebebi maden şirketinde çalışıyorken kaza geçirmesi gibi bir anlamsız sebeptir. Bu vesileyle de ek primden olmak istemeyen işçiler hafif veya biraz hasarlı kaza geçirdiklerinde kusuru göstermemek için kaza geçirdiklerini gizlemek zorunda kaldılar. Bu vesileyle de sosyal güvenlik kayıtlarında da kaza raporlarının daha az girilmiş olduğu iddia edilmektedir. Şirket çalışanlarının bu konuda sizlere açıklamaları oldu mu? Ben şimdiden teşekkür ediyorum sorulara vereceğiniz cevaplar için.
Çok teşekkürler.