KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, basınımızın değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bakanlığımızın bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Bakanım, sizin Bakanlığınız gerçekten önümüzdeki yıllarda -şimdi de öyle ama- dünyada son derece önemli bir yere geliyor. Savaşları konuşuyoruz. Şu anda Genel Kurulda "Türkiye savaşa girecek mi, girmeyecek mi" diye konuşuluyor. Bu savaşın sebebinin herkes petrol olduğunu söylüyor. Bu son yüzyılda da petrol savaşları soğuk ya da sıcak devam etti ama önümüzdeki dönem eğer bir savaş çıkacaksa, Allah göstermesin, bu su, gıda, kıtlık, tohum, bunların üzerinden çıkacağını biliyoruz. Yani sadece sıradan tarım ve hayvancılığı konuşmuyoruz burada, aynı zamanda son derece stratejik bir konuyu konuşuyoruz. Elbette her konuda ne uzmanlığım var ne de zamanımız yeterli dolayısıyla iki konu üzerine değinmek istiyorum.

Öncelikle sadece sizin Bakanlığınız değil bütün bakanlarımız yapmış oldukları sunumlarda rakamları çok ilginç bir şekilde 2002-2016 karşılaştırması şeklinde veriyorlar. Bu, çok yanıltıcı bir şey. Bu sizde de maalesef var. İşte, siz ne kadar sığır ve koyun varlığı var, bunu verdiniz ama son on beş yılda bu varlıklarda nasıl bir değişme olmuştur, yıllara göre dağılımı nedir, vermediniz. Bunları soru önergesi olarak da size sordum ama maalesef artık Mecliste milletvekillerinin soru önergeleriyle denetim görevlerini yapması engelleniyor. Ya bürokratlar size ulaştırmıyor ya da alınmış bir kararınız var, hiçbir soruya cevap vermiyorsunuz.

Yine "Türkiye'de ne kadar kırmızı et üretiliyor?" Bunu söylediniz ama üretilen kırmızı ette son on beş yılda nasıl bir değişme oldu, yıllara göre rakamlar nedir? Türkiye'de yıllara göre kırmızı et tüketimi ne kadar? Toplam ve kişi başına tüketim ne kadar? On beş yılda ne gibi değişiklikler oldu? Türkiye'de ne kadar çayır ve mera alanı var? Bu alanlarda on beş yılda nasıl bir değişme oldu? Bunları da söylemediniz.

Yine, tarım alanlarının ne kadarının imara açıldığı, hangi illerde yoğunlaşmaktadır, bu ne anlama gelmektedir? bunlarla ilgili de hiçbir şey söylemediniz.

Türkiye'de ne kadar yem üretiliyor örneğin? On beş yılda bu yem üretiminde nasıl bir değişiklik olmuştur? Bunları da söylemediniz. Türkiye'de yem girdisi ithal ediliyor. Bunlarda yine on beş yılda ne kadar ithalat yapılmıştır? Türkiye saman ithal ediyor, ne kadar olmuştur? Bunlar ne anlama geliyor? Bunları söylemediniz. Ama son günlerde kırmızı et spekülatörleriyle bir tartışmaya girdiniz ve şimdilik sanki IV. Murat yöntemiyle çözdünüz gibi görünüyor ama böyle değil Sayın Bakanım. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı daha evvel de et fiyatları yükselmesine karşı sürekli olarak ithalat tehdidiyle bunu önlemeye çalışmış ama gerçekten et üretiminde gerçek anlamda artış nasıl olur, bu konuyla ilgili bir çalışma yapmamıştır, öyle görünüyor.

Hiç kuşku yok ki piyasaların tümünde et ve süt piyasasında olduğu gibi spekülasyonlar yapılıyor ancak Türkiye'nin hayvancılık alanında yaşadığı sorunlar yapısaldır ve sadece spekülasyonlarla et fiyatlarının artışını izah etmek mümkün değil. Esasen, Türkiye, yıllardan beri izlemiş olduğu yanlış politikalar nedeniyle tarım ve hayvancılık konusunda artık kendi kendine yetebilen bir ülke olmaktan çıkmıştır, daha da büyük bir darboğaza girmiştir. Yanlış kentleşme politikaları, kırsal kesimin, köylerin boşalması, yıllardır bir türlü çözemediğimiz ve artık tahammül sınırlarını aşan Kürt sorunu, terör, meraların kararnamelerle toplu konutlara tahsis edilmesi, yanlış teşvik uygulamaları gibi birçok neden bir araya gelince Türkiye hayvancılığı bitme noktasına gelmiştir. 1990'larda 24 milyar hektar olan kullanılabilir çayır ve mera alanı 10 milyar hektar altına düşmüştür. Bugün 70 milyon ton civarında olan kaba yem tüketimi çayır ve meranın payı 15 milyon ton civarındadır Sayın Bakanım. Sadece bunlara baktığımız zaman niçin et fiyatları artıyor ve Türkiye hayvancılık konusunda nereye gelmiştir, çok açık bir şekilde görüyoruz. Ama siz bütçe takviminizde bunlara çok değinmediniz.

Sayın Bakanım, bir örnek konu üzerinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ya da Türkiye'nin tarım ve hayvancılığı nereye gidiyor, açıklamaya çalışacağım. Çay ve çaycılık üzerinde sizinle bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.

Türkiye'de Doğu Karadeniz'de Artvin, Rize, Trabzon, bir miktar da Giresun ilinde 206 bin üretici aile çaydan geçiniyor. Bölgeye yaş çayın 2,2 milyar TL civarında girdisi var. Bu çay sektörünün bölgede işleme, depolama, paketleme, pazarlama dâhil olmak üzere toplam 5 milyar civarında girdisi var. Bölgede yaklaşık 10 bin aile bu tarımla, 205 ile 10 bin arasındaki aile yaş çay tarımıyla uğraşıyor ve bununla geçiniyor. Sadece çay üreterek değil, çay dolayısıyla gelişen sanayi, ÇAYKUR'da çalışma, ÇAYKUR'dan emeklilik, çay ve ÇAYKUR olmayınca bölgede özellikle Rize'de hayat duruyor Sayın Bakanım.

Şimdi, biraz evvel arkadaşımız Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanlığının ne yaptığını anlattı, bir şeyi eksik bıraktı, "Türkiye tütüncülüğünü bitirdik." demedi. "Bizim temel görevimiz Türkiye tütüncülüğünü bitirmektir." Bunu yapmadık.

Evet, Türkiye tütüncülüğü bitmiştir. Şimdi, Türk markalarında bile Türk tütününün oranının ne kadar olduğunu başkan benden çok daha iyi bir şekilde biliyor.

Sayın Bakanım, şu anda çayda da -size gelmiştir ya da gelecektir, biz ulaşamıyoruz kesinlikle- ÇAYKUR ve borsa, çayla ilgili yapılan hazırlıkları bize söylemiyorlar, günlerdir peşlerindeyiz ama bir şey alamıyoruz. Ama çayda da tütün piyasasına benzer bir düzenleme yapılmaya çalışılıyor, yeni çay kanunundan söz ediyorum.

Sayın Bakanım, Türkiye'de çay aslında Osmanlı'dan beri üretilmektedir ve gelmektedir, önemli bir yer işgal ediyor. Biraz evvel bölge insanı için çay olmadan hayat mümkün değil dedim ama yani sadece bölge insanını ilgilendiren bir ürün değil çay, stratejik bir üründür, hemen herkes çay kullanıyor ve Türkiye 300 bin ton yılda kuru çay tüketimiyle dünya çay tüketimi piyasasında önemli bir yer alıyor. Siz benden çok daha iyi bileceksiniz, bürokratlarınız size bilgi veriyorlardır, 2 milyon ton yılda, dünyada, dünya piyasasında çay fazlalığı var. Dolayısıyla bu dünya piyasasını elinde tutan çokuluslu şirketler, Türkiye'nin 300 bin ton yılda çay piyasasına ciddi bir şekilde göz koymuş durumdalar. Sürekli olarak yıllardan beri -yirmi seneden beri siyaset yapıyorum, öncesinden de izliyorum- bir grup "Türkiye'de çay çok pahalıya mal oluyor, dolayısıyla biz çayımızı ithal etsek, işte, kilosu 60 sente, 70 sente çok daha ucuza mal ederiz, bu çay işinden vazgeçelim." şeyi var.

Eğer Rizeli önceki Başbakan Mesut Yılmaz ve daha sonra Rizeli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı çay piyasası yasası aynen tütün ve pancarda olduğu gibi çoktan çıkmıştı. Onlar şimdiye kadar durdurdular ama öyle anlaşılıyor ki Sayın Cumhurbaşkanımızı ikna etmişler gibi görülüyor ki müthiş bir çay piyasasıyla ilgili düzenleme...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şimdiki Başbakan da pancarın yerinden, Konya'dan...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, doğrudur.

Muhtemelen ikna etmişler ki çay piyasası yasası ya da çay yasasını çıkarmak için müthiş bir hareketlenme, hızlanma var.

Sayın Bakanım, eğer Rize'de, söylendiği gibi çay piyasası yasası çıkar, ÇAYKUR devre dışı bırakılırsa Türkiye çaycılığı biter. Bu amaçlanıyor, buraya doğru gidiyor iş.

Bakın, sürekli olarak çayın pahalıya mal edildiği söyleniyor. "ÇAYKUR çayı pahalıya mal ediyor, özel sektör ucuza mal ediyor." diye bir hikâye anlatılıp durur. Niye pahalıya mal ediyor? ÇAYKUR pahalıya mal ediyor, pahalıya da satıyor, hiçbir şikâyet de yok. Burada özel sektörle ilgili de birkaç cümle söylemek gerekiyor. Ben prensip olarak, ilke olarak özel sektöre, çaycılıkta da, diğer alanlarda da karşı çıkan birisi değilim. Elbette özel sektör belli kurallar içinde çay üretimi de, başka şeyler de yapacaktır. Ama Türkiye'de 1984'e kadar çayla ilgili sorunlar vardı ama 1984'te çayla ilgili sorunlar mahiyet değiştirdi. Ne oldu? 1984'te çıkarılan bir yasayla çayda tekel kaldırıldı ve özel sektörün de çay üretimine izin verildi. Ama özel sektörle ilgili herhangi bir düzenleme yapılmadı. Bir tane örnek vereyim ben size: Biz çayın... Siz de rakam olarak verdiniz, yüzde 50-55'ini ÇAYKUR alıyor, kalanını özel sektör alıyor. Çay yapraktır değerli arkadaşlarım, yeşil yaprak. Eğer bu hafta toplar teslim ederseniz edersiniz, yoksa çay elinizde kalır.

Dolayısıyla bunun işte gelip pazarlık yapmaya, bekletmeye tahammülü yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, sözlerinizi tamamlamanız için ilave süre veriyorum.

Buyurunuz lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biraz daha verirseniz memnun olurum.

Bu durumda olan müstahsil ister istemez o hafta çayını satamadığı için ÇAYKUR'a... Niye satamıyor? Çünkü ÇAYKUR kotalar koyuyor, "Dekar başına şu kadar vereceksin." diyor, onu aşınca almıyor. Ne yapıyor? Özel sektöre vermek zorunda kalıyor. Özel sektöre hangi şartlarda veriyoruz, belli değil. Elimizde bir karne var, onun altında küçük harflerle yazmışlar, demişler ki: "Herhangi bir anlaşmazlık durumunda İstanbul mahkemeleri yetkilidir."

Sayın Bakanım, burada üretici gerçekten zayıf. Bunu koruyacak olan devlettir ve hiçbir koruması yoktur. Şu anda özel sektör müstahsili gerçekten zor duruma düşürdüğü gibi çay piyasasına da bütünüyle el koymaya çalışmaktadır ve bu yasa da onların marifetiyle hazırlanmaktadır.

Sayın Bakanım, Türkiye çaycılığı Türkiye'nin ekonomisine yük değildir. Bunun böyle bilinmesi gerekiyor. Sadece bölgede yaşayan 1,5 milyon insanın geçimi için değil, onlar için bir sosyal devlet niteliğini taşımasından dolayı değil, aslında Türkiye çaycılığının son derece önemli özellikleri var, biz bunu bilmiyoruz ya da görmezden geliyoruz.

Bakın, dünyada üretilen çaylardan bir tek Doğu Karadeniz'de üretilen çaylarda böcek öldürücüler kullanılmamaktadır. Eğer son zamanlarda ÇAYKUR Genel Müdürünün gayretiyle bir miktar artan organik çay üretimine geçilirse Türkiye çayı dünyada bir numaralı çay olacaktır. Hem organik olacaktır hem de böcek öldürücüler kullanılmayacaktır. O zaman biz, 250 bin ton değil, 500 bin ton çay üretebiliriz ve dünyaya pazarlayabiliriz, dünya çay tekellerinin bizim pazarımıza el koyması şöyle dursun, biz dünya çay piyasasına el atmış oluruz.

Başka bir şey daha var Sayın Bakanım: Bu inorganik gübreler, kimyasal gübreler dolayısıyla sadece bizim çayımızın kalitesi düşmüyor, Doğu Karadeniz'in toprağı yok olmak üzeredir, yok olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen tamamlayınız sözlerinizi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çaya alternatif olarak Doğu Karadeniz Bölgesi'nde turizm işaret edilmektedir. Ama turist niye gelecek? Derelerimizi HES'lerle yok ettiniz, işte, yaylalarımız betonlaşmayla yok oluyor. Niye gelecek? Güzellikleri görmeye gelecek, oradaki yerel ürünleri tatmaya gelecek. Ama artık yerel ürün diye bir şey yok. Oranın mandalinası artık eski mandalina değil, fasulyesi değil, elması değil, armudu değil, hiçbir şey, bütün özelliklerini kaybetmiştir. Ama eğer organik çaycılığa geçerseniz, teşvik ederek, ciddi bir şekilde bir devlet politikası olarak geçilirse, hem Türkiye çayı dünyada önemli bir piyasa bulacaktır hem de altı yedi sene içinde Doğu Karadeniz'in toprağı kurtarılacaktır, eskiden olduğu gibi Doğu Karadeniz'de ciddi bir şekilde ürünler üretilebilecek ve turizm de gelişebilecektir.

Sayın Bakanım, şu anda Bakanlığınıza ne kadar ulaştı, bilmiyorum ama Rize'de geniş bir şekilde yerel medya tartışıyor, ulusal medyanın da gündeminde. Bir çay kanunu ama bu kapalı kapılar arkasında hazırlanıyor, ilgililere bilgi verilmiyor. Bu çay kanunu -bizim elimize gelen bilgiler doğruysa ki öyle görünüyor, yeni değil bu çay kanunu çalışmaları- ÇAYKUR'u ortadan kaldırmaktadır, çay piyasasını, tütün piyasası ve pancar piyasası gibi bir piyasa hâline çevirmektedir, Türkiye çaycılığını ortadan kaldırmaktadır. Eğer öyle bir şey yaparsanız bunun çok ciddi bir sosyal maliyeti de var. 1,5 milyon insan... Bu 1,5 milyon insanın yarısı Sayın Bakanım "yarıcı" dediğimiz bizim, mülkiyeti olmayan, bölgede, sizin Artvin'den, Şavşat'tan, Ordu'dan, İspir'den, Bayburt'tan gelip toprak sahipleriyle bir sözleşme yaparak yarıcılık yapan insanlar ve bunların eline çay parasından başka bir kuruş para geçmemektedir. Dolayısıyla müthiş bir sosyal maliyeti de olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen tamamlayın, son defa söz veriyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Son cümleler...

Teşekkür ederim.

Bu konunun ciddi bir şekilde ele alınması, taraflarla, özellikle müstahsillerle, ziraat odalarıyla, ziraat mühendisleri odalarıyla ciddi bir şekilde bu işin oturulup konuşularak problemleri ortadan kaldıracak bir düzenleme yapmamız gerekiyor. Yoksa Türkiye çaycılığına rahmet okutacak bir düzenleme istemiyoruz. Zaten böyle bir şey yapmaya kalkarsanız Rize'nin ayağa kalkacağını da bilesiniz.

Teşekkür ederim.