| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Dijital mecralardaki son gelişmelere, Komisyonun çalışma takviminin ve gündeminin belirlenmesine ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 09 .05.2024 |
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Tabii, gündemimiz belli. Biz Dijital Mecralar Komisyonuyuz. Katkı veren tüm başkanlarımıza, tüm vekillerimize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum.
Bugün misafirlerimiz var, onlarla bir toplantı yaptık. Ben özellikle de bu toplantıya gelmelerini rica ettim. En önemli konularımızdan bir tanesi hani bu sosyal medya meselesi önemli ama ben her toplantıda dile getirdim, bu toplantıda da bir kez daha söylemek istiyorum: Bizim Komisyonumuz sosyal medya komisyonu değil, bizim Komisyonumuz Dijital Mecralar Komisyonu. Dolayısıyla, biz sadece TikTok meselesini, X platformunu ya da Instagram, Facebook ya da diğer sosyal medya platformlarını konuşmuyoruz. Bizim asıl gündemimiz Türkiye'de dijital mecralar meselesi, özellikle iletişim teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak bu gelişmelerin kamu yönetimi üzerine, bu gelişmelerin idare hukuku üzerine, bu gelişmelerin siyasal faaliyetler üzerine, bu gelişmelerin eğitim üzerine, ekonomi üzerine, ticaret üzerine ve hayatımız üzerine etkileri konusunda kurulmuş olan bir Komisyonumuz; bunun bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Bugün kendi gündemimizde vekil arkadaşlarımızla gelecek perspektifini, gündemimizi biraz konuşmak var. Benim kişisel olarak burada Başkan olarak değil, arkadaşınız olarak birkaç gündem önerim var. Geçenlerde Okan Vekilimin Genel Kurulda konuşması üzerine özellikle bu sosyal medyalar meselesi ve bu trolleşme konusunun ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece gazetecilik alanında değil, siyasette de, hayatın her alanında maalesef bir trolleşmeyle karşı karşıyayız; bu, ne yönetilebilir ne sürdürülebilir ne kabul edilebilir bir durum. Yani çok değer verdiğimiz -bu ben de olabilirim, ben kendi şahsımla ilgili ifade ediyorum, yani bir anda trolleşmek, bu en azından bizim jenerasyonun görmediği bir şeydi- bir insan düşünün, dışarıdan, uzaktan tanıyorsunuz, çok değer veriyorsunuz, anlam atfediyorsunuz, çok nitelikli eserler, çok nitelikli çalışmalar, içerikler üretmiş fakat bir sosyal medya paylaşımına bakıyorsunuz "Bu, o kişi mi, acaba başka biri mi bu hesabı kullandı?" diyorsunuz. Burada aslında çok varoluşsal, ontolojik bir sorun var. Bu sosyal mecralar bizi başka birine dönüştürüyor, içimizden başka birileri çıkıyor, bu felsefi bir tartışma, bu konuya girecek değilim fakat son tahlilde yani gerçek hayatta suç olan ile dijital alandaki suç meselesini bizim bir örtüştürmemiz ve bunu gerçekten hayata geçirmemiz lazım. Bunu neden önemsiyorum? Çünkü Türkiye dünyada en çok sosyal medya kullanan ülkelerden biri; internette yedi saat, sosyal medyada üç saat zaman geçiriyoruz. Türkiye çok genç bir nüfusa sahip ve teknolojiyle uyumu çok fazla olan ülkelerden biri, iletişim teknolojisini çok yoğun bir şekilde kullanıyor ve son tahlilde bu bizi dijitale bağımlı hâle getiriyor, kontrol edemediğimiz bir alan çıkıyor. İşte biraz bunları konuşmak... Diğer bir konu... Dediğim gibi, bugün daha çok vekillerimizi dinleyeceğiz, onların tekliflerini alacağız.
Salı günü grup toplantıları oluyor, çarşamba günü grup toplantıları oluyor. Biz toplantılarımızı perşembe günü yapıyoruz. AK PARTİ Grubumuzdan kadın milletvekillerimiz başka toplantılar olduğu için gelemiyor. Bu toplantı günü ve saatini de tekrar Komisyonumuzun gündemine getirip bu konuda arkadaşlarımızın da hukukunu koruyacak bir formül rica ediyorum sizden.
Bir diğer önemli gündemimiz, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; yine sosyal medya platformlarından biri olan TikTok'la ilgili. Aralık ayında Komisyonumuza geldi, arkadaşları dinledik; burada çok önemli, temel sorular soruldu. Kamu Politikaları Direktörü dedi ki: "Bu soruların bir kısmına sözlü cevap vereceğiz, bir kısmına yazılı cevap vereceğiz." Biz de dedik ki: "Tamam, olur." Bizim Hataylıların bir sözü var: "Ala rasi." "Başüstüne. Siz gidin, bize yazılı cevap da verebilirsiniz." Fakat gelen cevaplar ne ikna edici ne tatmin edici ne de sorulan sorulara karşılık geliyor.
Özellikle bu platformda içerik paylaşımları noktasında çok ciddi eleştiriler var. Size de geliyor yani artık -eskilerin tabiriyle- mızrağın çuvala sığmadığı bir durumla karşı karşıyayız. Son tahlilde, hepimiz milletvekilleri olarak söz hürriyetini, fikir hürriyetini savunuyoruz; hepimiz sansüre, yasaklamalara karşıyız. Fakat son tahlilde de bir kamu düzeninin sağlanması gerekiyor. Hepimizin çocukları var. Çocukların korunması, ailenin korunması, gençlerin daha sağlıklı bir ruh yapısıyla büyümesi... Dediğim gibi yani kişisel olarak -Komisyonumuz da öyle zaten- yasaklamalara karşıyız fakat son tahlilde de bu konuyla ilgili bizim Komisyonumuzun bir şey yapması gerekiyor. Bunu da ben Komisyonumuzun takdirlerine ve tartışmalarına sunmak istiyorum.
Bir diğer önemli konu, bugün arkadaşların da sebebiziyareti olan dijital telif konusu. Burada, bizim Komisyonumuzda daha çok gazeteci ve medya sektöründen değerli vekillerim, büyüklerim, hocalarım var, ağabeylerim var. Bu dijital telif konusu, zatıalinizin bildiği gibi, değerli vekillerimin bildiği gibi, en önemli konulardan bir tanesi. Çünkü kurumsal yapılar içerik üretmek için personel, gazeteci, muhabir, televizyoncu, kameraman istihdam ederken herhangi bir platform -bu, internet de olabilir, sosyal medya mecraları da olabilir- orada bulunan bir kişi ya da bir kurum, tüzel kişilik o sizin ürettiğiniz içeriği alıyor, kullanıyor ve bunun hiçbir yaptırımı olmuyor. Bizim, muhakkak, Avrupa örneklerinde olduğu gibi haberin de bir sanat ve kültür eseri sayılması, bir telifinin ödenmesi ve muhakkak emeğin karşılığını bulması noktasında bir çalışma yapmamız lazım.
Bütün söylediğimin ana fikri şu... Şimdi, aslında buradaki meselenin, problematikin ana fikri şu: Bizim Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'muzun tam da dijital kavramatikle, kavramla "update" edilmesi lazım; yeniden yapılanması, güncellenmesi lazım, algoritmayı yenilememiz lazım ve bununla ilgili olarak da Komisyonumuza bence çok önemli bir tarihsel görev düşüyor. Anadolu Ajansı, devletimizin ajansı bu konudan çok ciddi muzdarip. "Biz haberi üretiyoruz; bize hiçbir telif ödemeden, hiçbir atıf yapmadan, referans vermeden haberimiz alınıyor, kullanılıyor." diyor. Bu noktada, Google'ın Fransa'da yaptığı gibi, Kanada'da yaptığı gibi, Avustralya'da yaptığı gibi muhakkak Türkiye'de de masada bu konuların değerlendirilmesinin; yönetilebilir, sürdürülebilir bir çerçevenin, hukuksal çerçevenin, yasal metnin ortaya çıkmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.
Arkadaşların bu konuyla ilgili çok yoğun talepleri var. Tüm bileşenlerin yani büyük medya gruplarından küçüklerine değin hakikaten herkesin dijital telif konusunda bir talebi var. Depremden önce bu talep vardı zaten, belli bir olgunluk düzeyine getirmiştik fakat maalesef orada mesafe alamadık; deprem oldu, sonra seçimler girdi. Bu gündemi de ben çok değerli Komisyonumuzun gündemine arz etmek isterim.
Katılımlarınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum. Biliyorum, çok yoğunsunuz.
TikTok'u Amerika'da yasaklıyorlar. Biz yasaklamalara karşıyız fakat Türkiye'de de bu işin sonu yasaklamaya kadar gidecek çünkü maalesef ama maalesef, burada asla ve asla sözle, tavsiyeyle, ricayla mesafe alamadığımız bir ilişki var.
Tekrar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında tüm dijital ağlara bir kez daha seslenmek istiyoruz. Yani hiç kimse dokunulmaz değil, hiç kimse kendini yasamanın, yargının, yürütmenin üzerinde göremez; hiç kimse içinde bulunduğu ülkenin kanunlarının, hukukunun üstünde kendini göremez ve bu noktada, muhakkak, nasıl ki siz Kanada'da, Fransa'da, İngiltere'de, Avusturya'da, Danimarka'da o ülkeyle iş birliği yaparak orada çalışmalarınızı yürütüyorsanız burada da bu hukuka, kanuna uymanız gerektiğini düşünüyoruz.
Bu konular çok tartışıldı. Özellikle, artık yani son kez söylüyorum kameraların önünde, X'e bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Ya Türkiye'ye geleceksiniz ya da sonuçlarına katlanacaksınız. "Temsilcilik açacağız." dediniz; bu, sözde kaldı, açmadınız ve kanunun arkasından dolanmak istediniz. Sonra el değişti, yeni bir oryantasyon süreci, biz bunu da makul karşılıyoruz ama diğer tüm sosyal ağlar buraya gelip fikirlerini, Türkiye'ye dair düşüncelerini, Türkiye'de yapmak istediklerini anlatırken X'in kendini böyle görmesini -sanırım milletvekillerimiz de aynı kanaattedir- kabul etmiyoruz, kabul edilebilir bulmuyoruz ve bu noktada ben tekrar herkesi hukukun ve yasaların verdiği sorumluluk içerisinde hareket etmeye çağırıyorum.
Bir kez daha dile getirmek isterim: Yasaklamalara, sansüre karşıyız; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller olmasını isteriz. Artık dezenformasyon konusunu geçtik, başka bir "level"a geldik. Özellikle yani bırakın yerli, millîyi, evrensel normlara uymayan bu sosyal medya içerikleri, bunlar -gerçekten söylemeye bile dilim varmıyor- gençlerimizi, ailemizi, toplumumuzu... Sanki bütün aileye karşı, topluma karşı bir savaş açma psikolojisi görüyorum ben. Bunu da değerli heyetimizin takdirlerine arz ederim.
Şimdi, sözü sizlere bırakmak istiyorum değerli vekillerim.