KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - DEM PARTİ adına ben konuşacağım.

Sayın Başkan, açılışta yaptığınız konuşma önemli, vatandaşların karşılaştığı sorunların farkındayız bu konuyla ilgili. Gerçekten dışarıda durum can yakıcı hem gıdada hem diğer meselelerde sorunlar var. Doğrudur "tamahkârlık" "fırsatçılık" "stokçuluk" "depoculuk" dediniz, bu noktada istismarın yaşandığı her konuda tabii ki Hükûmet de muhalefet partileri de gerekli olan kanunu buradan çıkarmalıdır, bu yasalar uygulanmalıdır. Market yapıyorsa market, zincir marketler yapıyorsa onlar ya da farklı anlamda depolama yapılıyorsa müdahale edilmesi gerekiyor ama dün biz de buradaydık, bir makas farkını ben gördüm. Galericilikteki stokçuluk bambaşka bir şey, soğan, patates gibi durumlar... İki uç nokta olarak ben görüyorum. Bu aradaki ürünler noktasını da iyi ölçmemiz lazım. Cezalar neye göre verilecek, kime göre verilecek, hangi ürüne göre verilecek; bunların da net bir şekilde belirtilmesi gerekiyor. Sadece buradaki değişiklikler, kanun değişiklikleri, cezai sistemler, çıkarılacak kanunlarla ben sorununun çözüleceğine inanmıyorum. Şu et meselesini dün de konuştuk. Hem beyaz ete hem kırmızı ete Ticaret Bakanlığı ne yapabilir ki bir arz talep meselesine bakmamız lazım.

Şimdi, ben Urfalıyım, Karacadağ var orada, Siverek, Viranşehir; Mardin bir tarafta, bir tarafta Diyarbakır; o coğrafyada normalde 2 milyon hayvanın beslenmesi lazım, kapasite o, zaman zaman da çıkmış. Şu an ne kadar Sayın Bakan Yardımcısı? 1 milyonun altına düşmüş, 1 milyon civarında hayvan yetiştiriliyor. Şu an Ticaret Bakanlığı yani ete nasıl müdahale edecek, nasıl bir yöntem bulacak? Bunun Tarım Bakanlığıyla istişare yapılması lazım, teşvikler verilmesi lazım, tarımla uğraşan çiftçilerle bir şekilde temasa geçilmesi gerekiyor ki yerli üretimi artırmalıyız. Bunun çözümünü Hükûmetin de yanlış politikalarına bakarak görmemiz gerekiyor. Bu iş anguslarla... Avusturya'dan, Avustralya'dan, sağdan, soldan almak palyatif çözümlerdir Sayın Başkan, maalesef, çözüm de getirmedi; çözüm getirmediği gibi arada bu ticaretin rantından faydalanan kesimler de olur; Hükûmete yakın olur, uzak olur, çevresinde insan olur, başka insanlar olur. Bu noktada bazı bakanlıkların birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalışması gerekiyor. Elbette ki körü körüne muhalefet yapmanın bir anlamı yok. Buradan çıkacak, bu Komisyonda 9 kanunu ilgilendiren 23 maddelik bir konuyu konuşuyoruz; bu, Genel Kurula da gidecek, büyük ihtimalle de kanunlaşacaktır.

Bir de Hükûmetin 2013-14-15-16'ya kadar neden göreceli bir refah durumu ortaya çıktı? Millî gelirin en çok arttığı dönemler, Şimdi, genel politikalara da bakmamız lazım. Şu an Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı da normalleşme, yumuşama... İşte, her şey birbirleriyle bağlantılıdır Sayın Başkan. Biz bu bağlantıyı kurmazsak sürekli dozajı artır, artır, siyasetin ekonomiye yansımasını görürüz. Tabii ki dünya konjonktürünü biz de takip ediyoruz parti olarak. Ukrayna'da yaşanan sorunlar, savaş etkisi, pandeminin durumu ya da Orta Doğu'da yaşanan siyasi kriz, savaş, çatışmalı durum; bunun ticaret üzerindeki etkileri, tedarik meselesindeki sorunlar; bunları biliyoruz, bunlar geneli ilgilendiren konulardır. Enflasyon var; doğrudur, "Tüm dünya da var." diyorsunuz Başkan ama Türkiye'deki etki alanı daha derin, Türkiye daha derinden hissediyor, her tarafın başı ağrıyor, her tarafın başı ağrıyınca da biz komaya giriyoruz, komadan çıkmanın bir yolunu bulmalıyız. Onun için şu tespit dönemlidir: Vatandaşların karşılaştığı sorunları artık Hükûmet de hissediyor. Hükûmet de hissediyorsa bir konsensüsle, bir ortak akılla, bir istişareyle çözüm getirmemiz lazım, çalışmamız lazım. Ama şimdi, biz, marketlere cezayı 200 binden, 100 binden 1 milyona çıkarıyoruz. Farklı yollar da var Sayın Başkan, farklı yollarla bu işi götürenler de var.

Şu an bu pazar meselesiyle ilgili de ben söyleyeyim. Aracıları ortadan kaldırmaya dönük hamleler olarak görülüyor. Bunun da bir yolu bulunamaz mı bu kanuna, çıkacak kanuna rağmen? Yani biraz zihniyet meselesi, biraz genel politika meselesi; o tamahkârlık hatta bunun eğitimle bile alakası var yani toplumumuzdaki bu fırsatçılığı, çıkarcılığı, "1'e al, 30'a sat; 1'e al, 10'a sat ve bunu da helalmiş gibi göster" mantığını da genel olarak mahkûm etmek lazım, ifşa etmek lazım. Ama Hükûmetiniz maalesef, büyük şirketlerin de vergilerinin affı konusunda da çok gönüllü; bu noktada gösterdiği kararlılık, bu noktada attığı adımlar noktasında bence toplumun sorunlarını daha derinden tartışıp daha kolaylıklar sağlamalıyız.

Bugün bir haberde de gördüm ben, restoran meseleleleri var, fahiş fiyatlar var, fazla ayrıntıya girmeyeceğim. Türkiye'de en büyük banknotumuz 200 lira Sayın Başkan yani artık bence en büyük ya 2 bin olmalıdır, 100 bin yerine bin olmalıdır, artık insanlar cebinde para taşıyamıyor. Bunun da bir yolunu bulmamız lazım. Bunun yolunu bulmamız için bir kere yüzleşmemiz gerekiyor. Ekonomide sıkıntılar var, sorunlar var; enflasyon çok yüksek ve herkese de zarar veriyor. Doğrudur, burada vekil arkadaşlarımızın çoğu iş dünyasından geliyor. Şimdi, sermaye sahibi ile emeğiyle geçinen insanlar bir noktada buluşmazsa, bir araya gelmezse bunun en nihayetinde sermayeye de vereceği zararlar vardır. Sermayenin de bu noktada fedakârlık yapması gerekiyor, Hükûmetin de fedakârlık yapması gerekiyor. Bu cebimizdeki paranın değeri bizim ülkemizin dünyadaki itibarıyla alakalıdır Sayın Başkan. Bakınız, 2013-14-15 geldi, bir noktaya kadar geldi. Son iki yıla kadar Cumhurbaşkanının da konuşmalarında bu itibar meselesi; Hükûmet, Bakanların da konuşmasında sürekli bir şatafat, sürekli bir gösteriş; binilen arabalar, ortamlar, mekânlar, belediyeler, makam odaları... Şimdi, halk burayı görür, "Önce siz kendinizden başlayın." der. İşte o zaman biz, en azından bu kademelerde görev alan, yönetimde yer alan, hükûmet olan ya da Hükûmetin çevrelerinde bulunan insanlar bunu görmelidir. İnsanlar gerçekten geçimini yapamıyor.

Bu pazar meselesinin çözülmesi gerekiyor. Sadece bu kapalı pazarlardan ziyade, pazarcılığı yapan insanların o pazar yerinden faydalanması gerekiyor. Bu kadar aracı ne diye buraya giriyor? Gösterdiniz, "sahibinden.com" 400-500 bine... Şimdi, cezai yöntemle ya da bu kanunlarla umarım çözülür, inşallah çözülür ama bu noktada bence daha fazla çaba sarf etmemiz lazım, Tarım Bakanlığıyla özellikle. Çünkü bu kanun, cezai sistemler üzerinden gidiyor, cezaları artıracak stokçuluğun karşısında, fırsatçılığın karşısında, tamahkârlığın karşısında, depoculuğun karşısında kimi adımlar atacak, mücadele edecek. Ama siyaseti normalleştirmemiz lazım Sayın Başkan.

Bakınız, benim yaşadığım coğrafyada, büyük bir devasa coğrafya, Harran Ovası'ndan tutun, Mardin Ovası'ndan tutun, milyonlarca insana gıda takviyesi yapan... Türkiye tarımda kendine yetebilir. Doğrudur sizin dediğiniz, Ukrayna buğdayın merkezidir, belki dönüm başına verdiği verim de Türkiye'dekinin birkaç katıdır, bunun farkındayız. Getirilip katma değerle dışarıya da satılabilir ama ülkedeki insanlarımız eğer ekmeğe muhtaçsa, eğer makarnaya muhtaçsa, eğer gıdaya muhtaçsa onlara dönük de politikalar yapmalıyız. Tabii ki ticaretle ilgilenen, bu işle ilgilenen iş insanları Ukrayna'dan buğday alırlar, un yaparlar, katma değerini artırırlar, dışarıya satarlar, bu ülkenin millî gelirine katkı sunarlar; buna kimsenin itirazı zaten yok ama ülkede ekmek sorunu, gıda sorunu varsa bunu çözmekle de Hükûmet görevlidir.

Diğer konu da söyleyeyim Sayın Başkan: Yakıt çok yüksek. Hangi malı nereden alıp başka bir yere götürseniz büyük bir girdi maliyetidir. Şu an siz Akdeniz'den getirdiğiniz domates, salatalık, biber Ankara'ya kadar, Karadeniz'e kadar yani birkaç kat artıyor, üreticinin üretip verdiği fiyat ile pazarda pazarcının sattığı fiyat makası çok fazla. Bunu elbette ki bir noktaya kadar sorunlu görebiliriz ama bir noktaya kadar da anlamlı görebilmemiz gerekiyor çünkü yakıt fiyatı çok fazla.

Bizim bölgemizde de bu kooperatiflerden bahsediliyor, biz de fıstıkla ilgileniyoruz, Antep Fıstığı. Siz Karadenizlisiniz, fındığın bir taban fiyatı var, Hükûmet zamanı gelince bir ay öncesinden, yirmi gün öncesinden bunun taban fiyatını açıklıyor ama bizim bölgede, Antep, Urfa, Adıyaman, Siirt, son dönemlerde Batman, bu son dönemlerde Mardin'de, artık lüks tüketim maddesi, insanların geçim kaynağı; oraya dönük de Hükûmet Tarım Bakanlığıyla istişare edip bu noktada taban fiyatı belirlemesi gerekiyor. Ama normalleşme, siyasetteki gerginliklerin bir tarafa bırakılmasının, hukuk devletinin gereğinin yapılmasının ekonomiye yansıması çok iyi olacak, sermayenin bu ülkeden kaçmaması gerekiyor. Son darbe girişimi ya da yarı darbe sayılan 2016 meselesinden sonra yapılan kimi faaliyetler de sermayeyi, bilerek veya bilmeyerek ya da aşırı bir öfkeyle bu ülkeden kaçırttı yani çünkü sermaye kendini hukuki anlamda güvencede hissetmezse istikrarın olmadığı bir bölgeye o sermaye girmek istemez.

Tabii ki madde madde eleştirilerimizi yapacağız, madde madde fikirlerimizi belirteceğiz. Teknik anlamda birçok şey var, aslında birçok şeye de itiraz edecek noktada değiliz ama çözüm getirmiyor, çok teknik kalıyor. Zihinsel değişim dönüşüm her şeyin önünde olacaktır ama bir an önce bence -bugün Merkez Bankası Başkanı da konuştu, birkaç soru bunun da üzerineydi- banknotların artık büyütülmesi gerekiyor.

Kısaca bunları belirteyim, teşekkürler.