Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
Konu | : | Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan, Denizli Milletvekili Şahin Tin ve 93 Milletvekilinin Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2138) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 09 .05.2024 |
TALAT DİNÇER (Mersin) - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekillerim, Komisyon üyelerim, değerli bürokratlarımız; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, milletvekili olmadan önce, Sayın Başkan, ben de Esnaf Odaları Birliği Başkanıydım, gözüm kulağım Türk Ticaret Kanunu'nda yapılacak değişiklikteydi. Genel müdürümüz de şu an Kırşehir Milletvekilimiz, sık sık da irtibatı kurardık "Gelin, şu yasa teklifini bir gündeme getirelim, esnaf eridi bitti." diye ama maalesef o dönem içerisinde ne AVM yasa teklifini... Yani çeşitli isimler takıldı; yok "perakende sektörünü düzenleyen yasa tasarısı" yok "AVM tasarısı" yok "perakende ticaret yasası" gibi değişik isimler aldı ama bunları bir türlü Meclise getiremedik. Tabii, onunla beraber bunu destekleyen hal yasa teklifi vardı, onu da dile getiremedik. Sayın Milletvekilim dedi ya işte: "İhtiyaca göre ihtiyaç belirlenir, ihtiyaca göre yasalar gelir." Vallahi tam on-on beş yıldır bu bir ihtiyaç ama bir türlü, maalesef, gündemimize gelmedi çünkü dışarıda... Vekilim, siz konuşuyordunuz hani dediniz ya: "İhtiyaca göre yasalar düzenlenir." Şimdi, perakende yasa teklifi on beş yıldır memleketin ihtiyacı; küçük esnaf, sanatkâr bitme noktasına geldi ama bunu düzenleyen bir yasa teklifini maalesef bir türlü Meclisten geçiremedik; deneyenler de Bakanlığından oldu sevgili Ali Coşkun gibi; zamanında geldi, ortaya attı ama o da maalesef bu işte başarılı olamadı.
BAŞKAN MUSTAFA VARANK - Ali Coşkun yani beş sene Bakanlık yaptı ya. "Görevinden oldu..." yani...
TALAT DİNÇER (Mersin) - Sonraki dönemin devamı olmadı Sayın Başkan.
Şimdi, amaç tabii burada beklerdik ki böyle bir yasa teklifi yapılırken gerçekten bizim gıda enflasyonunu düşürmeye yönelik bir çabamız varsa bunu bütüncül bir yasayla ele almamız gerekiyordu yani burada Hâl Yasası da bu işin içerisinde olmalıydı, perakende ticareti düzenleyen yasa teklifi de bu işin içerisinde olmalıydı, lisanslı depoculuk da bu işin içerisinde olup bütüncül bir yasayla mücadele etmeliydik yani ona göre bir düzenleme yapılması lazımdı. Şimdi, piyasa öyle bir hâle geldi ki Sayın Komisyon üyelerim, küçük esnaf maalesef AVM'lerden mal alıp satmaya başladı, fiyatlar bunlardan yükseliyor. Direkt malı kaynağından temin etme şansları yok. Öyle bir dönemin içerisine girdik ki küçük esnaf ne yaparsa yapsın bir taraftan krediye ulaşamıyor, bir taraftan elinde bir nakit sermaye yükü yok, öbür taraftan ticari faaliyetini sadece devam ettirmek için de gidiyor, işte AVM'lerden alıp geliyor.
Bu süreçte bir kişi kazandı burada yani bir bölüm ciddi anlamda para kazandı, o da bu zincir marketler. Hani biz önce AVM yasasıyla uğraşıyorduk, sonra baktık ki yani AVM yasasından daha kötü bir etkiyi zincir marketler yapıyor. Hem öyle bir konumlanıyorlar ki sokağın girişine bir tane koyuyor, çıkışına bir tane. Ülkedeki 2,5 milyon esnaf bunların arasında can çekişiyor. Şimdi, böyle bir düzenleme... Hani "3 harfliler" diyoruz işte bu zincir marketlere. Bunlara bir düzenleme getirilsin dedik yani piyasa ona göre bir kendiliğinden oluşsun, maalesef o da oluşmadı.
Şimdi -Ticaret Kanunu'muzda- şu anki gelen kanun teklifine bakıyoruz, aslında çok böyle olumsuz yönleri yok yani ama spesifik. Yani ciddi anlamda bir şeylerin üstesinden gelecek bir yasa teklifi değil. Hani bir iki madde zaten KOOPBİS'lerle alakalı, bunlarda süre uzatımı var yani şimdiye kadar girmemişler, bundan sonra girmeyle ilgili bir süre veriliyor.
Şimdi, pazarcılık sektörü nedir? Şimdi, bazı Komisyon üyesi arkadaşlarımızın birçoğu da bilmeyebilir. Ülke genelinde, 326 bin pazarcı var Türkiye genelinde. Bizim bahse konu şu andaki pazarcılıkla ilgili konuştuğumuz rakamlar 16 bin civarında, 14 bin civarında bir rakam yani dolayısıyla Türkiye genelindeki bu pazarcıların genel anlamda böyle bir sıkıntısı zaten yok. Ha, bunu destekliyorum gene bu yasa teklifini. Bu, Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük metropol şehirlerde birileri bu tezgâhları bir şekilde el altından sahiplenmiş, bunu esnafa kiraya veriyor. Tabii, aracının çıkması doğrudur, yerindedir ama diğer illerimizde zaten böyle bir sorun yok. Şimdi, biz mesela pazarcıları tahsis yaparken... Belediyeyle yapılır bu tahsis. Belediyeyle, zaten bu işi fiilî olarak yaptığını ispatlamadığı sürece zaten tahsis yapılmaz; bizde de böyle, Anadolu'da da böyle ama demek ki bazı yerlerde belediyeler ihale yoluyla bunu satışa çıkardılar ki ilgisi olmayan insanlara sattılar o zaman. Yani burada kesin çözüm aslında belediyeler gerek tahsis gerekse kiralama yöntemiyle çıktıklarında bu işin şartlarını koyabilselerdi; pazarcılık yaptığını belgelemek, vergi mükellefi olmak; oda kaydı olmak; sicil kaydı olmak vesaire bunların zamanında hepsini isteselerdi zaten böyle bir sorun hiçbir zaman ortaya çıkmazdı ama buradaki sorun, bazen pazarcı alıyor, başka birilerine devrediyor. İşte, bu devirlerde işi yapmayan, işle alakası olmayan insanlara bu devirler yapıldığı için bugün bu sorun karşımıza çıkıyor. Yani 350 bine yakın pazarcının içerisinden sadece 16 bin gibi bir rakam gözüküyor, bunun da tamamında böyle bir sorunun yaşandığını da açıkçası çok zannetmiyorum, belli bir kısmında yaşanıyordur. Onun da olumlu olacağını düşünüyorum yani gayet mantıklı, aracıların çıkmasıyla ilgili az da olsa yerindedir ama "Bunun gıda enflasyonunu düşürmeye yönelik bir etkisi var mı?" derseniz bence hiçbir etkisi yok, çok küçük, çok cüzi bir oranda çünkü 350 bin pazarcı nerede, 16 bin pazarcı nerede? Bizim şu anki pazarcılarımızın tamamı belediyeye işgaliyle iş yapıyor yani hiç birinde kira falan yok. Genelde Anadolu'daki bütün şehirlere bakın, işgaliye öderler. Sadece büyükşehirlerde, işte, dediğim gibi, "kapalı semt pazarı" adı altında dışarıya ihaleyle satılıyorsa onu bilmiyorum yani o yönüyle ilgili bir kısıtlama varsa da yerindedir, doğrudur, madde metninde olması da faydalıdır.
Şimdi, diğer bir konu: Şimdiye kadar çıkan bütün kanunlarda sıkıntıyı hep kayıt altındaki esnaf, sanatkâr ve işletmeler çekti. İşte, böyle, ilgili yerlerden bir kanun çıkar hangi bakanlığımızdan çıkarsa çıksın. Yani ben dün de örnek verdim, dün de dedim yani kayıt dışı, atıyorum, kayıt dışıyla alakalı bir inceleme başlatılacak olsa hemen bakanlıklar karar alır, "Denetim faaliyetleri başlasın." derler. Kime giderler, biliyor musun? 1 tane kayıt dışında çalışana gitmezler, bütün kayıtlı iş yerlerini gezerler, bütün cezalar da onlara kesilir, varsa buldukları cezalar.
Şimdi, stokçulukla ilgili kafamız karışık yani açıkçası stokçuluğun ölçüsü nedir, neye göre stokçuluk, kime göre stokçuluk? Yani tezgâh altında duran bir ürün müdür, depolarda efendim balya balya bekletilen ürünler midir? Bunun bir tanımının açıkça yapılması lazım. Şimdi, yarın ülke genelinde -3,5-4 milyon küçük orta ölçekli işletmeler var- bunların üzerine gidip tezgâhlarındaki ve tezgâh altlarındaki bir tane ürünü görüp buna bir ceza yazılırsa "stokçuluk" adı altında, bana göre yanlış olur ama eğer -bunun bir tanımının tam olarak yapılıp- gerçekten ülkenin ihtiyacı olup depolarda bekletip de satmayan kişiler varsa bunlara yapılan her türlü ceza da yerindedir. O zaman da bunun tanımının biraz ona göre düzenlenmesi lazım gelir diye düşünüyorum.
Sayın Başkanım, konuşacak çok konu var ama özellikle Rekabet Kurumuyla alakalı bir birçok sıkıntı yaşanıyor piyasada. Nasıl fahiş fiyatla ilgili, böyle, cezalar gündemdeyse bazen, öyle dar bölgelerimiz var ki 2 tane diyelim ki büyük market var veya zincir market var, bunlar kendi aralarında anlaşarak fiyat belirliyorlar. Mesela diyorlar ki 3 liralık, 5 liralık ürüne: "Tamam, 10 lira, sen de 10 lira, ben de 10 lira." 10 liraya satıyorlar. İşte bunlarla mücadelemiz nasıl olacak, bunlarla nasıl bir mücadele yapabileceğiz? Veya bazen birbirine zarar vermek adına 10 liralık maliyeti olan bir ürünü 5 liraya satabiliyor sırf öbürünü batırmak için, böyle de bir haksız rekabet ortamı da yaratılabiliyor. İşte bunlarla ilgili nasıl bir düzenleme yapılabilir, bunlar önemli. Ama eğer gıda enflasyonuyla bir mücadele yapacaksak öncelikle, tabii, üreticilerin buradan kazanımının, kazanç elde etmesini sağlamak lazım. Bunların da en büyük zaten gideri maliyet giderleri. Maliyet giderlerine biraz destek olmak lazım ve bunu ürüne ulaşamayan veya çok pahalıya ulaşan tüketiciye ulaştıracak bir mekanizma kurmamız lazım. Yani bunun üzerinde biraz kafa yormamız lazım, çalışmamız lazım ilgili bakanlıklarla çünkü şu anki ortamda Sayın Başkan üretici kazanamıyor; maliyet yüksekliği belli, ürettiği ürünü maalesef hak ettiği değere satamıyor. Öbür tarafa bakıyorsunuz, tüketici bu ürüne erişemiyor. Niye? Çok pahalı. Çünkü aracılardan 10 liraya alınan bir ürün bu tarafa gelene kadar 30 lira olmuş; tüketiciye de pahalı geliyor. O zaman bu aradaki bu zinciri kurgulayıp ona göre bir mekanizma kurmamız gerektiğini düşünüyorum.
Maddeler üzerinde yine konuşacağım Sayın Başkanım. Daha konuşmacılarımız çok. Vakit de hayli ilerledi.
Ben şimdilik teşekkür ediyorum.
Maddeler geldiğinde oradaki görüşlerimi de ifade ederim.