Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Ankara Milletvekili Ömer İleri ve Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız ile 115 Milletvekilinin Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2162) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 30 .05.2024 |
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli Komisyon üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, halk arasında kripto yasası olarak gündemde; Sermaye Piyasası Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair bir kanun teklifi burada görüşülecek. Tabii, yine, tali komisyonda görüşülmemiş olması bizim açımızdan dezavantaj, uzmanı olmadığımız bir konu olduğunu da belirtmek isterim.
Şimdi, bu yasa niye getiriliyor meselesi aslında önemli bir mesele çünkü burada yaklaşık 10 milyon yatırımcının olduğundan bahsedildi ve Türkiye'nin çok hızlı olarak da dünyada, bu piyasada yükselişte olduğuna, hatta 4'üncü sırada olduğuna dair belirlemeler, saptamalar oldu. Bu kadar hızlı yükseliyor oluşumuzun, bizim açımızdan dünyada önlerde, ilk sıralarda oluşumuzun nasıl değerlendirilmesi meselesi de aslında bir soru işareti, bunun üzerinde konuşmak da gerekiyor. Piyasanın da 2018'den sonra özellikle güç kazandığı söyleniyor. Pandemi sonrası ve ekonomik krizin olduğu döneme rastladığını da düşünürsek halkın, toplumun, gençlerin bu piyasaya neden yöneldikleri, buradan ne umut ettikleri de aslında bizim açımızdan sorgulanması gereken bir durum. Neden buna ihtiyaç duyuyorlar? İşsizler mi? Para mı kazanamıyorlar? Burası çok kolay mı para kazandırıyor insanlara? Nasıl bir nitelik arz ediyor burası para kazanma açısından toplumsallık vurgusu yapıldığında?
Şimdi, biz FATF'a 1991 tarihinde üye olmuşuz. FATF, üye ve üye olmayan ülkelerin kara para aklama ve terörizmin finansmanı konusunda gerekli önlemleri alıp almadıklarını değerlendirmeye tabi tutan bir kuruluş. Şimdi, bu yasa getirildiğinde de -Sayın Bakanın da açıklaması var- işte, bu gri listeden çıkma meselesi... Tabii, bunun sadece bu kripto para yasasıyla mı sağlanacağı meselesinde buna dair 40 tane tavsiye olduğu söyleniyor ve standart belirlenmiş ve bu standartlar esas alınarak aslında süreç işletilmiş, sanırım son aşaması da bu kripto para piyasasına getirilen düzenleme olacak.
Peki, bu, Türkiye'de ve dünyada ne kadar zaman önce yaygınlaştı ve neden bu sürece kadar buna dair herhangi bir düzenleme getirilmedi? Birçok arkadaşımız bu konuda zaten sorular sordular. Yaklaşık üç yıl önce, 2019 yılında Türkiye'nin genel değerlendirilmesi yapılmış ve özellikle kara paranın aklanmasıyla mücadeleye ilişkin tavsiye ve kuralları belirleyen açıklamalar, kara paranın aklanmasında ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olmadığına dair saptamalar yapılmış ve daha sonra, 2021'de, Ekim ayında aslında Türkiye gri listeye alınmış.
Peki, şimdi, burada, bu para piyasasıyla ilgili uyarılar ne zaman dile getirilmiş diye baktığımız zaman da -siz de belirttiniz- FİKKO... FİKKO, Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi; burası aslında buraya dair bazı uyarılarda bulunmuş. Burada hem küçük yatırımcı açısından risklere hem de kara para açısından nasıl bir olanak tanıdığına dair uyarılarda bulunmuş. Peki, bu uyarılar yapıldıktan sonra ne kadar zaman geçti? Yaklaşık altı buçuk yıl zaman geçti. Kimler mağdur oldu diye bakmak lazım aslında, biz biraz önce de aslında bunun vurgusunu yaptık: Büyük yatırımcı mı mağdur oldu, yoksa burada 10 milyonlarca hesap açmış olan küçük yatırımcı mı mağdur oldu; bu ekonomik kriz içerisinde zaten fakir olan yurttaşımız buradan umduğunu bulabildi mi, yoksa daha da fakirleşip elindekini de burada kayıp mı etti diye bakmak lazım.
Şimdi, burada, aslında vurgulanması gereken bir nokta "Neden FATF bizi eleştiriyor ve buradan 2021 yılında, Ekim ayında gri listeye aldı meselesi. Çünkü gri listeye girmek ne demek, direkt onu söyleyeyim ben, gri listede olmak şu, Uluslararası Para Fonu bir çalışmasında şöyle belirtmiş gri listeyi, şöyle tanımlamış: "Burası, ülkelerin sermaye girişleri üzerinde büyük ve önemli olumsuz etkiyle karşı karşıya olduğunu gösterir." Bununla ilgili bir çalışma yapılmış, IMF yapmış çalışmayı da ve çalışmanın sonucuna göre "Söz konusu ülkeye gelen hem yabancı yatırımlar hem de banka transferi şeklindeki sermaye akışları gayrisafi millî hasılanın ortalama yüzde 7,6'sı oranında azalmakta ve doğrudan yabancı yatırımlarda da gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3'ü oranında düşüş izlenmekte." diye belirtilmiş.
Biz 1991 yılından beri FATF'a üyeyiz. FATF'ın kriterleri belli, onun üzerinden birçok süreçler yaşadık. Ben önce kriterlerini şöyle bir hatırlatmak isterim: Bu ekonomik darboğaz içerisinde, FATF'a üye olduğumuz süreçten bugüne değin yaşadıklarımız da göz önüne alındığında ve kriterler de belliyse biz bu kriterlere uygun olmayan hangi davranışsal özellikler sergiledik, hangi politikalara vesile olduk ve nerelerde bazı çıkmazlar yarattık kendimiz açısından ve mevcut ekonomik darboğazımızı neden daha fazla derinleştirdik diye.
Şimdi, FATF Türkiye'yi şu kalemlerde eleştirmiş, demiş ki: "Kara paraya karşı Türkiye'de yapılan denetim, bankalar, altın ve değerli taş tüccarları ve emlakçılar gibi yüksek riskli sektörlerde yeterli değil. El Kaide, IŞİD gibi terörist gruplar ve diğer kara para aklayıcıların yasa dışı olarak edindikleri fonları Türk emlak piyasasına aktarmaları, orada aklanan parayıysa emlak sektöründen başka sektörlere entegre etmeleri söz konusu. İran, Irak, Suriye ve Lübnan'a coğrafi yakınlığı yanında Türkiye'nin sınır kontrolündeki aksamalar, FATF'ta, terör finansmanının Avrupa kapılarında durmadığı endişesi yaratmakta." Ki 2016 yılında, biliyorsunuz, bu konuyla ilgili olarak Mecliste de bir tartışma yürüyor. Hatta Sevgili İdris Baluken soruyu sormuş Dışişleri Bakanlığına; Bakan Elitaş'a soruyor o dönemde. O dönemde, biliyorsunuz, Suriye'de IŞİD etkinliği çok fazla ve sınır ticaretleri noktasında da aslında kapalı olan sınır kapılarının açıldığı ve olmayan bir ihracat kapasitesinin başladığı, daha sonra da IŞİD'in oradaki etkinliği bittikten sonra bu sınır kapılarının tekrar kapatıldığıyla ilgili hem TÜİK verileri var hem de o konuşmadan -Meclis tutanaklarında vardır, bakar isterse arkadaşlar, 5/3/2016 tarihli Meclis tutanakları- aslında bir kabulü de orada açığa çıkarmış o tutanaklar.
Şimdi, devam edelim. Türkiye'nin Terörle Mücadele Kanunu'nda yer alan kitle imha silahlarının finansmanının yaygınlaşmasını önlemek konusunda da FATF'ın eleştirileri var. Burada "Başlığın aksine, kanun, kara para aklamaya ve kitle imha silahlarının terörist amaçlarla finanse edilmesine karşı cezalar veya kontrol mekanizmaları içermiyor. Bunun yerine, Cumhurbaşkanına sadece terör şüphelilerinin fonlarını ve varlıklarını, yakalanmaları hâlinde dondurma hakkı veriyor." diyor. Burada bir açık olduğu tespiti var ve en önemlisi belki de Türkiye'nin kâr amacı gütmeyen kuruluşlarla olan ilişkisi. Yine FATF'ın eleştiri listesinde bunlar ve "Sivil toplum örgütleri, dernekler, belediyeler, vakıflar ve bunların yönetim kurulları üyelerine dönük terör iddialarına ilişkin olarak cezai soruşturmaların varlığı; İçişleri Bakanlığına ve Hükûmet tarafından atanan valilere, ilgili kişiyi görevden alma, ilgili derneğin faaliyetlerini felç etme ve onların yerine resmî kayyumlar atama gibi haklar vermekte." diye altını çizmişler.
Şimdi, biz FATF'a üyeyiz. Bu tür konularda eleştiriler gelmiş, ekonomik kriz var, gri listeye alınmışız ve biraz önce de IMF'nin açıkçası bir çalışması ve buna dair olarak da gayrisafi yurt içi hasıla ve gayrisafi millî hasıla üzerindeki etkisi ve ekonomik krizi derinleştirdiğine dair tespitleri var ve biz daha bugün bu konuyu konuşmak üzere toplanmış bulunmaktayız. Bizi zorlayan aslında bazı koşullar var ve bu koşullar aslında bizi zorlaması gereken koşullar mı, açıkçası tartışılması gereken en önemli konulardan biri de bu, neden bu koşullar yüzünden biz bu tür bir düzenlemeye ihtiyaç duyuyoruz diye.
Şimdi, siz bahsettiniz aslında, ben oraya da birkaç soruyla birlikte dâhil olmak isterim. MiCA'dan bahsettiniz, uzman olduğumuz bir konu değil, uzmanlardan baktığımız, araştırdığımız bir konu ve onların sorularını belki de buradan size iletme fırsatı bizim üzerimizden olacak. Şimdi, bu teklifi dar kapsamlı olarak buluyorlar. MiCA'yla ilgili olarak da şöyle bir şey var: Bu teklifin MiCA'ya kıyasla kapsamı dar, eksiklikleri arasında ise en önemlilerinden biri MiCA'daki beyaz belge -siz bahsettiniz "white paper" diye- ödevinin yerine getirilmemiş olması diye belirtilmiş. Oysaki demişler ki beyaz belge...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Teşekkürler Başkan.
İşte "Kripto varlığı ihracatçılarının, kripto varlığında temel alınan teknoloji ve teknolojiyle ilişkili riskler" falan diye belirtilmiş, "Hak ve yükümlülükler gibi önemli konular hakkında yetkilileri ve yatırımcıları, kamuoyunu aydınlatmasına hizmet ediyor." diye belirtilmiş.
Yine, teklifte birçok konunun yasal düzenlemeyle ikincil olarak mevzuata bırakıldığından ve bunun SPK'ye bırakıldığından bahsediliyor. O yüzden de sonuç itibarıyla şu anda bilmediğimiz ve sonrasında nasıl bir düzenlemeyle devam edeceği konusunda da tahminlerimizin olmadığı bir süreç işleyecek. Dolayısıyla "Platformlara ve de yatırımcılara hukuki güvenlik tam olarak sağlanmış mıdır?" diye açıkçası bir soru var.
Teklifte yatırımcı ile kripto varlık hizmet sunumlarının karşı karşıya bırakıldığı... Aslında burada işlemlerin kamu güvencesi altında olup olmadığına dair de benim bir sorum da bu; gerçekten bu düzenleme işlemleri kamu güvencesine alıyor mu? Çünkü 10 milyon yatırımcıdan bahsettik, kaybedenin küçük yatırımcı olduğundan bahsettik; bu soru yine önemliydi.
Biraz önce bahsedildi zaten "kripto varlık hizmet sağlayıcıları mensubu" ibaresinin oldukça belirsiz olduğundan ben de tekrarlıyorum aynı şekilde.
Bir de bu düzenlemelerin suçlar oluştuktan sonra, aslında suçu cezalandırmaya yönelik olduğu yani "Testi kırılmadan önceye ilişkin düzenlemeler ağırlıklı değil." şeklinde bir eleştiri daha getirilmiş.
Toplamda 10 milyon hesap var dedik. Kripto madenciliğinden bahsettik. Bu konu da önemli aslında; burada benim değinmek istediğim şey, ekoloji, buraya harcanacak olan enerji.
Teşekkür ediyorum.