Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
Konu | : | Google Reklamcılık ve Pazarlama Limitet Şirketi temsilcileri tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşme |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 25 .06.2024 |
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Efendim, öncelikle, geciktim havaalanından gelirken, kusurumu bağışlayın, o yüzden ilk yirmi dakikaya katılamadım, hem sizlerden hem Google katılımcılarından özür dilerim.
İyi ki varsınız yani size "Niye varsınız?" diye bir şey sormuyoruz, yanlış anlamayın bizi yani "Google niye var?" "Niye bu hizmeti veriyor?" "Neden böyle yapıyor?" falan demiyoruz. Biz birlikte daha iyiye nasıl ulaşabiliriz onun peşindeyiz yoksa size karşı herhangi bir şeyimiz yok; hani böyle bir savunmada, yolunacak kaz gibi falan görme gibi bir durumunuz olmasın, öyle bir şey yok ama iki üç tane şey var. 400 milyar dolar global geliriniz var, 400 milyar dolar global gelir Amerika'da serbest. Amerika'da herhangi bir bilgisayara oturup "Ya, hisse senedi alacağım, bu arkadaşlar ne satıyorlar, ne alıyorlar, ne veriyorlar." dediğinde öğrenebildiğimize göre burada da hisse senedi alıcısı olarak öğrenebileceğimiz bilgileri yani şeffaflık konusunu burada ısrarla büyük şirketlerin saklıyor olması bizde sıkıntıya yol açıyor, geçen sefer de söylemiştik. Sizin en azından buraya gelirken Türkiye Büyük Millet Meclisi... Sayın Gürkaynak gerçekten buraya atfedilen değerin kendisini ifade etti çünkü bizler buralarda sadece temsilciyiz, millettir temsil ettiğimiz, o anlamda en yüksek makam burasıdır. Bu makamın sorduğu soruya açıklıkla, şeffaflıkla yanıt vermezseniz, en azından bazı rakamları söylemezseniz -geçen sefer de aynı şey yapıldı- o zaman sıkıntı oluyor. Ben hisse senedi alıcısı olarak bilmem gerekeni Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak size sorduğumda siz bana bunlar bizim ticari sırrımız... Hayır, ticari sır değil. Bana nasıl soruyor vatandaş "Açıkla kardeşim servetini." diyor. Ben de diyorum ki "Servetimi Meclis Başkanlığına verdim." Ayrıca "İlan ediyorum, arabam var, evim var, şuyum var, buyum var." diyorsam siz de bunu büyük şirket olarak, zaten ticari bir şey olarak yapmak zorundasınız ama burada, tabii, böyle sessizlik politikası izlendiğinde ya da "Ya, bir dahaki sefer geldiğimizde gene sorarsınız gene vermeyiz yanıt." denildiğinde Meclisin büyüklüğüne, işlevine karşı örtülü bir iş oluyor; olmuyor. Yoksa vergi levhanız vardır, dijital vergiler şeyinden alırsınız, biz bunu öğreniriz, zaten Başkan biliyordur, bunların hepsi tamam ama Mecliste size bir soru yöneltildiğinde siz buna "Yok, biz bunu açıklayamıyoruz." dediğinizde o zaman olmaz çünkü ben hisse senedi alıcısı olsam bu soruyu benden saklayamazsınız. O nedenle basit, büyük rakamları bizim buraya, masanın üstüne koymalısınız ki ne konuştuğumuz anlaşılsın. Mesela, hafiyecilik yapıyoruz, "770 oradan, 3,2 buradan, habercilere yaklaşık 4 milyon dolarlık bir pay dağıttık." diyorsunuz konuşmanızda. Belki de yanlış biliyorum, şimdi bana rakamı söyleseniz sorun kalmayacak.
Şimdi, problemlerimizi üç başlık altında inceleyelim. Bir: Öncelikle, Macaristan'dan bir uzman getirmiş olmanız Avrupa Birliği hukukuyla Türkiye arasındaki diyaloğu... "Adrienn, hoş geldin" diyorum ve burada bulunmasını önemsiyorum çünkü konuştuğumuz şey aslında Türkiye'nin Avrupa Birliği normları çerçevesinde geliştirmeye çalıştığı Türk Rekabet Kurumu olsun, KVKK olsun, bunların hepsi Avrupa normluk yasalar. Siz bunlara uyacaksınız ve biz Avrupa Birliğine uyumla ilgili mücadele ediyoruz ve biz burada bir yasayı çıkarırken Avrupa Birliğiyle uyum arıyoruz. Şimdi siz Avrupa Birliğinde de yaptıklarınızı burada söylemiyorsunuz, Avrupa Birliği uyumuyla ilgili yasa çıkaracak olan bir mecradan da niyet saklıyorsunuz; o olmaz, orada yanlış yapılır.
Bizim oğlan "hazreti Google" diyor, dokuz yaşında, sizden koruyabilmek için her şeyi yapıyoruz ama siz çocukların, kadınların şiddet, terör ve suç içeriklerinden korunması konusunda burada klasik şeyler dışında bir şey söylemiyorsunuz. Onlar korumuyor arkadaşlar, onlar korumuyor, korusalar biz bunun üstüne gitmeyiz. Çocuklarımızı, kadınlarımızı, gençlerimizi, insanımızı nasıl koruyacağız?
Sayın Gürkaynak -tabii, o bu niyetle söylemedi de ben Google'ın durumuna ilişkin bir şey söyleyeceğim ama kendisi söyleyebilir- "Shopping mevzusu bir sorun, kapattım." dedi. O "kapattım"ı ben "E, çok uzatma be kardeşim." diye algılıyorum çünkü düşünebiliyor musunuz, benim Google'la bir problemim var, bir yayıncı kuruluşum, Google'a dönüp diyorum ki "Kapattım kardeşim televizyonu." Öyle bir şey olur mu? Karşılıklı ticaret, ilişki devam edecekse sizin böyle bir tutum belirleme hakkınız da yok. "Ben Shoppingi kapattım." Niye kapattınız? Masada kalmak istiyorsunuz, konuşmak istiyorsunuz, "Ben kapattım." yaklaşımı Google'ın Türkiye'ye karşı yanlış bir yaklaşım. "Ben kapattım, ben vermiyorum, ben söylemiyorum, ben senden çekiliyorum." Öyle bir hakkı yok Google'ın. Google'ın böyle bir hakkı olursa o zaman Türkiye'nin de Avrupa Birliği normlarının dışına çıkarak "Kardeşim, Google'ı istemiyoruz." deme hakkı olur. Çünkü süreç yönetiminde pek çok problemle karşı karşıya kalabiliriz. Oysa masada kalın, konuşalım, bu çatı altında konuşalım. Sayın Başkan orada, her zaman ulaşabilirsiniz; bilgisi, erdemi, yeterli bir insan var, size yardım...
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Teşekkür ederim.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Ama siz "Ben "shopping"i kapattım. Türkiye'yle uyumsuzluğa girdim, kapattım. Arama motorunu kapattım." Bu tür yaklaşımları yanlış buluyorum, birincisi bu.
İkincisi, yani böyle Google'ın Türkiye'ye dünyanın diğer çok uluslu şirketleri gibi efelenerek ya da "Ben politikamı böyle yürütüyorum arkadaş, sen bana uyacaksın." diyerek yaklaşımı başka şeylere yol açar. Ama masada kalmak, konuşmak, kapatmamak, devam etmek, bunların hepsini çok nezaketle kabul ederim.
Şimdi, madem Macaristan'dan telif hakları uzmanımız var çünkü Avrupa Birliği ülkesi olmaya aday ülkeyiz ve kesinlikle Avrupa Birliğine girmeye kararlıyız, o zamanbundan sonraki yolculuğumuzda, en yakın zamanda Sayın Başkanla diyalog kurun, bu konuda Sayın Okan Konuralp'in söylediği şeyin yanıtını verin. Ne hayal ediyorsunuz, ne düşünüyorsunuz? "Biz bu pazara hiç müdahale etmeyeceğiz..." Keşke Japonya olsak da biz de desek ki biz bu pazara hiç müdahil olmasak, öyle bir koşulumuz yok ama koşulları ortaklaştıran, dijital dünyayı ortaklaştıran Google'ın bir ortak yaklaşımla bu sorunlarda alt adalet düzeyini belirleyebileceğine inanıyorum. Bu konuda da sizin yardımcı olacağınızı düşünüyorum.
Ben sizlerin burada bulunmasından, sizlerin çalışmasından çok mutluluk duyan bir insanım, sizlerle de görüşmelerimizde bunu dile getiriyorum. Kaç kişi çalışıyorsunuz? Türkiye'nin ihtiyaçlarına yeterli misiniz? Türkiye'de kazandığınız paranın ne kadarını Türkiye'ye yatırım olarak yani çalışan olarak, iş yeri olarak döndürüyorsunuz? İstanbul'da mı sadece merkeziniz var, Ankara'da bir merkeziniz var mı? Türkiye genelinde yaygınlaşmanız var mı? Çalışanlara ILO'nun şartlarını, Türkiye'deki yasaların şartlarını yerine getirerek mi bir iş imkânı sağlıyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Yani çalışan hakkını, emeğini savunmuyorsanız, o zaman zaten diğer hak ve emekler konusunda da herhangi bir şey yapmazsınız yani bundan kaçınabilirsiniz. Ama bu konularda da bize bilgi verin. Mesela Google, diyelim ki Türkiye'den 1 milyar dolar kazanıyor; 1 milyar doları kazanıp karşılığında sadece sizler mi varsınız, 40 kişi mi var, 100 kişi mi var, kaç kişiyle çalışıyorsunuz? Bunların hepsine yanıt vermenizi diliyorum.
Hanımefendi "Çok uzadı Komisyon, uzamasın." diyor galiba, uzmanımız öyle diyor gibi.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Estağfurullah, yok, öyle demedi.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Peki, tamam.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Tutanaklara girsin "Kahveleri nasıl söyleyelim?" diyor.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Tamam.
Geçen, internette İstanbul'daki Hilton Otelinin açılışını yapan baba Hilton'un konuşmasına denk geldim, "Niye bir Orta Doğu ülkesi olarak Türkiye'de Hilton açma gereği hissettiniz?" diyor, "Bir gün bir Türk'le kahve içtim. O Türk bana o kahveyi kendisiyle birlikte içmem durumunda kırk yıl bozulmayacak bir dostluğun ve hatırın geçerli olabileceğini söyledi, kendilerinin böyle bir inancı olduğunu söyledi. Araştırdım, bir kahvenin kırk yıl hatırı varmış ve biz dünyada insanların birbirlerine bu kadar büyük bir sevgiyle, hoşgörüyle bakacağı bir anlayışa böyle bir otel yaparak bütün dünyayı etkilemek istedik." diyor. Google, Türkiye'deki alışkanlıkları, yerel özelliklerimizi dünyanın geneline taşıyabilecek bir büyüklükse o zaman birlikte her şeyi yapabiliriz ama şimdi haberci arkadaşım sizden beklenti içinde, kurumlar sizden beklenti içinde, bütün mecralar beklenti içindeyken "Bu sunumla buradan çıkıp giderim, iki sene sonra tekrar gelirim." olmaz yani öyle bir dünya yok, öyle bir Türkiye de yok, öyle bir beklenti de yok. Sizler buradan çıktığınızda şu sorunun yanıtını yani Okan Konuralp kardeşimin sorduğu soruya yanıt vermezseniz yani "Biz neye razı olacağız?" sorusunun yanıtını vermezseniz... "Ya, bunlar bir şey yapsın da gelsin." o zaman başka olur ama siz neye razı olacağınızı da açık bir şekilde söyleyin.
Birincisi, sizin konuşmanızdan anladığım: Taraflarla diyalog içinde olmak istiyorsunuz. Bu diyalogu sadece bizimle sınırlı tutmayın; cemiyetlere, sendikalara gidin, müzik eserleriyle ilgili aracı kurumlara gidin, Türkiye'deki diğer kurumlarla da konuşun, Sayın Başkanım bu konuda çok şey, gerekirse hepimiz toplanır burada hep beraber de konuşabiliriz. Ama bize bir şeyle gelin yani bir yanıtla gelin; sabah kahvaltıyı siz yaptınız, akşam yemeğini milletle yiyin. Millet sizden Google'ın ne yapmak istediğini bekliyor, "datacenter" kurmuyorsunuz; bunun mali şeyleri olabilir. Bilgi depolama konusunda evrensel bir politikanız var ama hep dışarıda oluşturduğunuz bu yapılar nedeniyle Türkiye'de bir sıkıntı var, o sıkıntıyı da, o eleştiriyi de dikkate alarak bu konuda da bir yatırım yapmanızı biz dileriz; ben bunu size iletmiş olayım.
Bir de uluslararası dijital pazarı regüle ediyorsunuz, bütün dünyayı regüle ediyorsunuz, tek tipleştiriyorsunuz, standartlarınız var; reklam konusunda uyguladığınız yanlışlar, uygulamalar, onlar zaten eleştiri olarak toplumda var ama benim bizzat yaşadığım şeyler de var ama onları düzelteceğinizi... Onlar bizim sorumluluğumuzda, biz yasal düzenlemeleri yaptığımızda siz de ona uyacaksınız. Oradaki eksiği daha çok kendimizde gördüğüm için size bu konuda bir şey demiyorum ama siz bir ekonomik bütünlüğü temsil ederken bütün şirketlerinizle, dünyada bir standart belirlerken bu işlere geldiğinde "Ya, biz yerel kalalım. Türkiye'ye ayrıca bir muamele, Japon'a ayrıca bir muamele, Kanadalıya ayrıca bir muamele, Amerika'da zaten şartlar başka, İngiltere başka." derseniz o zaman biz buradan zarar görmemek için her şeyi yaparız.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.