Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
Konu | : | Sinop Milletvekili Nazım Maviş ve 101 Milletvekilinin, Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi (2/2239) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 03 .07.2024 |
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Söz sırası az önce bendeydi.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, biri yapar, biri bozarmış. Öncelikle size teşekkür ediyorum, şükranlarımı sunuyorum. "Niçin?" derseniz, o çocuklarımıza bir öğün, karnı aç olan, guruldayan çocuklarımızla ilgili bir öğün yemek vardı sizlerin sayesinde geçen dönem. Ama yeni Bakan geldi, çocuklara bir öğün yemeği dahi çok gördü. Ben isterdim ki bu kanun teklifinde ve şeyde öncelikle o eğitim alan çocuklarımızın karınlarının doyurulmasıydı.
Bakınız, uluslararası birçok kuruluş analiz yapıyor ve çocukların gelişimleriyle, bütün çocukların gelişimleriyle ilgili, kansızlık ve diğer durumlarıyla ilgili sorunlar ortaya çıkıyor. Biz bunları tartışacağımıza gidiyoruz, akademi.
Şimdi, ben buradan soruyorum: Bu kadar lisans eğitimi için okul açtık, gurur duydunuz, anlatıyorsunuz, işte "Şuraya okulu açtık, buraya okul açtık, üniversite açtık." Şimdi üniversiteleri siz yok sayıyorsunuz ve lisans eğitimi alan öğretmenlerimize diyorsunuz ki: "Siz başarısızsınız, beceriksizsiniz." Ki akademide bunu tekrar eğitime tabi tutacaksınız. Arkadaşlar, ayıptır, günahtır. O çocukların aileleri var, anne babaları var ve zor şartlarda çocuklarına eğitim aldırıyorlar ve yemiyor, kendi yemiyor çocuğuna yediriyor, gönderiyor. Size de geliyordur aynı dertler mezun olduktan sonra.
572 bin genç arkadaşımız geçen yıl KPSS'ye girmiş. Bakanlık işte diyor: "68 bin ihtiyacımız var." Ama daha da fazla. Şimdi, onunla beraber, eğer bu kanun gerçekleşirse, altmış beş yılda hiçbir şey almazsak, okullardakilerle beraber, o çocukların iş akitleri sağlanacak. Ya, bırakın! Gerçeklerle örtüşelim.
Bakınız, ben Sayın Bakanı en çok burada eleştiririm; size değil Sayın Bakanım, şimdi, mevcut Bakana. Yusuf Tekin bana yalan söyledi. Bunu ben Meclis kürsüsünden de dillendirdim. Kendisi Tekirdağ'a geldiğinde kalktı bir şeyler söyledi. Ya, bizim burada konuşmamız gereken çocuklarımızın eğitimi ve onların ders aldığı o sınıfların ne kadar modern olması. Ya, Tekirdağ'da okul yok, okul. Kalkıyor, Sayın Bakan, bana bir de masal okuyor, gazel okuyor, diyor ki: "Siz bilmiyorsunuz." Ama Bakana verilen belge ile bize gelen resmî belge farklı. Büyükşehir "Okul yapacağım." diyor, "Öyle bir talep yok." diyor Sayın Bakan; ayıptır, günahtır. Dedim ki: "Yalanla." "Ben yalancı çıkarsam... Eğer yalansa gitsin beni mahkemeye versin." dedim, veremedi.
Şimdi, "Şu kadar okulumuz var, şu kadar şeyimiz var." diyor. Ya, hep hikâye anlatıyoruz birbirimize. La Fontaine'den hikâyeler var ya, ondan anlatıyor. Gerçek ne biliyor musunuz arkadaşlar? İnsanlar, çocuklarının okullarının kapısında aileler nöbet tutuyorlar. Niçin? Uyuşturucudan dolayı. Evet, bu gerçek, ilkokullara kadar indi uyuşturucu yaşı. Bunu bizim tartışmamız lazım. Bunu nasıl engelleriz?
Sayın Maviş diyor ki: "Ben emek koydum." Helalühoş olsun emek koyduysa, hakkını takdir ediyorum. Eğer bu kanunu kendi yazdıysa helalühoş olsun. Tarım Komisyonunda da yaşıyoruz, ya, geliyor, bir imzacı arkadaşa vermişler. Ben Tarım Komisyonu üyesiyim, tarım konusunda ihtisaslıyım, eğitim almışım. Ondan sonra, affedersiniz, bir söz var ya, kedi köpekle nasıl oynuyor, biz de gelen arkadaşımızla, özür diliyorum bak bunu söylerken, tartışıyoruz; konudan haberi yok, konudan, konudan haberi yok çünkü eline tutuşturmuşlar ve gelinen kanunu savunmaya çalışıyor burada, açık düşüyor.
Şimdi, kalkmış bana diyor ki: "Şunu yapacağız, bunu yapacağız." Sayın Maviş, öncelikle KPSS'ye giren 572 bin gencimizin geleceği ne olacak? Lisans eğitimi alan o öğretmen adaylarımızın geleceği ne olacak? Diyorsunuz ki siz: "Hiçbir şey bilmiyorsunuz. Boşa eğitim almışsınız." O kadar okul açtınız, üniversite açtınız, anne babanın alın terini oralara heba ettirdiniz, o çocuklara şimdi iş yok. "Gelin, akademide ben sizi tekrar sınava sokacağım, eğitime alacağım." Ya, dalga geçmeyin insanlarla ve toplumun derdi bu değil, toplumun derdi bu değil.
Ha, ben Sayın Tekin'i anlıyorum çünkü çok güzel sözler söylüyor ve gelsin Tekirdağ'da benimle otursun ve müzakere edelim karşılıklı. Gidelim, Büyükyoncalı'daki o yıkılan okula. Neden Büyükşehir "Ben yapmak istiyorum." dediğinde de izin vermediğine... O sınıflarda okuyan çocuklarımız, 40'lı, 60'lı sınıflarda... Tekirdağ'dan bahsediyorum, Anadolu'dan bahsetmiyorum; Tekirdağ'da 40'lı, 60'lı sınıflarda çocuklar eğitim alıyorlar. Ben orada eğitimdeki öğretmen yetersizliğini tartışmam lazımken ben burada neyi tartışıyorum? "Öğretmen açığımız var." diyoruz, öğretmen açığı. Tekirdağ Avrupa'ya açılan bir il, modern bir il, vergi veriyoruz ama geri almaya kalktığınız zaman, Sayın Başkanım, maalesef yok. Okullarımız yıkıldı ve 2014'ten itibaren bunların depremselliği çıkmış ortaya.
Sayın Bakanıma ben teşekkür ediyorum, geçmiş dönemde geldi ve oradaki İl Millî Eğitim Müdürüne gerekli cevabı verdi çünkü "Para var." dedi fakat yapamayan... Maalesef, işte, liyakatsiz kadrolar yüzünden okullar yapılamadı, yıkıldı ve çocuklarımız sınıflarda kaldı. Ben teşekkür ediyorum, bak karşısında.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Deprem nedeniyle değil mi?
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Deprem nedeniyle... 2014'ten itibaren bunların depremsellik raporları hazırlanmış.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Kaç okul sizde...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - 100'den fazla okulumuz var. Yapılan bir şey yok ortada ama buradan ben şimdi yine Tekirdağ Valimiz Recep Soytürk'e teşekkür ediyorum, Sayın Valiye, Kilis Valisiydi, geldiği günden beri Tekirdağ'da bir şey yapmak için uğraşıyor.
Ya, arkadaşlar, bakınız, gerçekler bu. Onun için benim içim acıyor Sayın Vekilim. Biz şimdi kalkmışız neyi tartışıyoruz? Sayın Maviş de diyor ki: "Ben hazırladım." Ya, oradan çıkıyor, Sayın Bakan gözümüzün içine baka baka bize yalan söylüyor. Neden? Bak ne dedim? Belge koydum ortaya ben geçenlerde, belgeyle konuştum. Büyükşehrin talebi var ama o diyor ki: "Öyle bir talep yok." Ve bu kadar net konuştum. Eğer çıkıyorsa, gücü varsa gitsin beni yargıya versin.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Büyükşehir kendi yapmak için...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Evet, yıkılan okulu yapmak istiyor.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Millî Eğitim izin vermiyor.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Evet.
Vali Bey de diyor ki... Bakınız, Sayın Bakan diyor ki: "Öyle bir talep yok." Ama, belge çıkıyor, Millî Eğitimin herhâlde arka raflarında duruyor.
Sayın Başkan, bilmiyorum, bakarlar, sorun değil ama şu var: Burada Atatürk'ten rahatsız olanlar var. Bakın, bu 39 maddede tamamen Anayasa'dan Atatürk'le ilgili olanları çıkaramıyor ama Millî Eğitim kendi uhdesinden çıkartmaya çalışıyor, kitaplardan. Ne yaparsanız yapın Atatürk sevgisini bu çocukların kalbinden çıkaramayacaksınız.
Bakın, tartışmamız gereken, şu anda tarikatlardaki o çocukların sıkıntılı sürecini hep beraber yaşıyoruz, girmek istemiyorum ama maalesef gerçek de o. Onun için, o çocuklarımızın, bir, eğitimini iyi aldırmamız lazım; iki, sağlığı açısından beslenmesini aldırmamız gerekirken biz "Öğretmenlere şöyle mi olmuş, böyle mi yapalım, kendimize hazır asker öğretmen mi yapalım?" Arkadaşlar, burası Çin mi? Burası neresi? Kore mi burası? Kuzey Kore gibi olduk yani kendine sınıf oluşturmaya çalışıyoruz. Bu dersten vazgeçmemiz lazım, yanlış yolda gidiyoruz.
Sayın Bakan görev yaptı, Bakan Yardımcısıydı mevcut Bakan, geldi, o dönemde hazırladıkları her şeyi aldı, kenara koydu, şimdi tekrar bir şey getiriyor. Ya, yazıktır, günahtır. Yani şimdi kendi makamına, oturduğun o makama da saygı duyman lazım.
Şimdi, gelinen noktada, arkadaşlar, hepiniz kafanızı kuma gömmüşsünüz, lütfen, kafanızı kumdan çıkarın, "Gerçek sokakta." diyorum. O anne babalar çocuklarının eğitim alması için, harçlıklarını sağlamak için kendi yemiyor yediriyor; giymiyor giydiriyor; bir diploma alsın diye uğraşıyorlar. Şimdi de kalkıyor, diyorsunuz ki: "Ya, senin okuduğun okul boş, hikâye okumuşsun, yetmez, tekrar sınava gireceksin, akademide eğitime geleceksin, ondan sonra da benim eğer şartlarıma uyarsan, disipline de, Bakanlığın oluşturduğu o 5 kişilik Disiplin Kurulunun şartlarına da uyarsan ve sıkıntı olmazsa, işte, seni ben öğretmen yapacağım." Ya, hangi ülkede böyle bir şey var? Kendi üniversitelerinden mezun olan öğrencilerin gençlerine inanmayan, güvenmeyen ve... O öğretmenlere ve hocalarımıza saygı lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Aygun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - O öğretmenlere de bir saygı lazım, çocuklara eğitim veren öğretmenlerimize, hocalarımıza, bizi eğiten öğretmenlere saygı duymamız lazım; o insanların sesine kulak verelim. Onların derdi geçim derdi, onları çözmemiz lazım. Öğretmenlerimize sahip çıkmak gerekirken biz neyle uğraşıyoruz, onları kategorize ediyoruz, sınıflandırıyoruz.
Bir an evvel, yol yakınken, Sayın Maviş, sizin hazırlamadığınız belli, hiç merak etmeyin, her şey ortada ama gelinen noktada bu yanlıştan siz de vazgeçin. Gelin, yol yakınken, otoban öncesi şey var ya, köprüden önce son çıkış, köprüden önce son çıkışı siz bir an evvel görün, bu kanunu geri çekin, insanlar nefes alsın. Ha, yeni bir kanun yapacaksanız, ben size öneri getireyim: O çocuklarımıza bir öğün yemek verilmesini, o çocuklarımızın daha iyi bir eğitim almasını, tam gün eğitim almasını beklerdim. Geçmiş dönemdeki Millî Eğitim Bakanı ve Başbakan çıktı "Türkiye'de, bütün okullarımızda 2019'dan sonra tam gün eğitim olacak." dedi. Vallahi, ben tam günü göremedim, tam günü bırakın, artık çocuklarımız sabah 5'te okula gidiyor, beşte; akşam sekizde, dokuzda çıkıyorlar.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kış saati uygulaması var.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - O çocuklarımızın daha sağlıklı saatlerde ve gün aydınlıkken eğitim alması gerektiğini düşünüyorum. Sizler de sağlıkçılara bir sorun, ben sağlıkçı değilim, sağlıkçı hocam var; o çocuklar uyuması gereken saatlerde kalkıyorlar, okula gidiyorlar.
Sayın Başkanım, son cümle: Tekirdağ Süleymanpaşa'da 50 küsur tane mahalleden çocuklarımız sabah minibüse biniyorlar, Barbaros'taki bir okula geliyorlar. Arkadaşlar, bakınız, 50 tane mahalle dedim. Bizim Süleymanpaşa'nın en uzak mahallesi Ormanlı, dibi Şarköy, Şarköy'ün sınırında, o Ormanlı'daki çocuğumuz kalkıyor, 55 kilometre merkezdeki Barbaros'a geliyor. Yine, Hayrabolu'nun sınırındaki Generli Mahallemizdeki çocuğumuz kalkıyor, Süleymanpaşa'daki, Barbaros'taki okula geliyor; bu ayıp bize yeter. Bizim bunları konuşmamız gerekirken biz neyi konuşuyoruz?
Ben bir an evvel Millî Eğitim Bakanlığının gerçek sorunlarla karşı karşıya kalmasını bekliyorum, umut ediyorum; inşallah, sizlerin de vicdanına seslendiğimi düşünüyorum. Arkadaşlar, elinizi kaldırırken artık birilerinin arkasındaki bu gelen metne göre hareket etmeyin, vicdanınızla hareket edin; hepiniz babasınız, hepiniz annesiniz, çocuklarımızın geleceği sizlerin elinde, ona göre karar verin.
Sayın Başkan, bu kanun, Türkiye'nin geleceğine dinamittir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Teşekkür ederiz Kıymetli Vekilim.
Sayın Vekilim, öncelikle bir düzeltme yapalım: Şu andaki Millî Eğitim Bakanı benim Bakan Yardımcım değildi yani Hacı Bayram Üniversitesi Rektörüydü, daha önceden Millî Eğitim Bakanlığında beş yıl müsteşarlık yaptı, onu düzeltelim, bir.
İkincisi, ikinci konu; bakın, deprem bölgesindeyiz, 6 Şubatta ciddi bir deprem, 10 ili kapsayan, gerçekten yüzyılın en büyük depremini yaşadık, hâlâ mağduriyetlerle ilgili, o süreçlerle ilgili çok ciddi çalışmalar yapılıyor. İşte, Malatya'daydık, diğer bölgelerin hepsini gezdik. Bakın, Ziya Selçuk Bakanımız zamanında, 2019 yılı -tam net hatırlamıyorum- o zaman tüm Türkiye'deki okulların güçlendirme, yıkımı ve yapımıyla ilgili rapor nihayetlendi. O zaman Bakan Yardımcısı Reha Denemeç vardı -buradan hayırla yâd ediyorum- gerçekten, İnşaat ve Emlak ve diğer, Strateji kendisine bağlıydı, tüm o riskli durumlara rağmen Türkiye'deki okulların yıkılmasıyla ilgili süreçlerini tamamladılar, güçlendirmeyle ilgili çalışmalara da ciddi kaynaklar aktarıldı. Ben Bakan olduktan sonra da aynı çalışmayı çok şiddetli bir şekilde devam ettirdim ve inanın, kaynakla ilgili hiçbir sıkıntı çekmedik.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Yok, onu söyledim Sayın Başkan.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Biliyorum, biliyorum, ben de genel çerçeveyi çiziyorum.
Tekirdağ'daki yaşanan sorunu da biliyorum, bu bağlamda biliyorum yani buraya paradan ziyade...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Sizin fırça attığınızı da söyledim.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Evet, paradan ziyade süreçlerin yönetimiyle ilgili, oradaki arkadaşların sıkıntılarından kaynaklanan... Yani, şu anda hiç kimse diyemez ki güçlendirme ve yıkım çalışmalarıyla ilgili para yetersizliğinden kaynaklanan bir gecikme olsun çünkü bizim amacımız... Millî Eğitim Bakanlığında ben bakan olurum, başka bir arkadaş bakan olur, fark etmez; bir toplumdaki en korunaklı yapıların okullar olması lazım, okulların toplanma merkezi olması lazım. Bakın, bu depremde gördük, depremde en sağlam binalar okullar çıktı ve okulları biz oradaki mağdur vatandaşlarımızın konaklaması için kullandık. Biz, okullarımızı İçişleri Bakanlığının, Emniyetin, Jandarmanın işlemlerini, süreçlerini yönettiği merkezlere dönüştürdük. Biz, okullarımızı kaymakamlıklara verdik. Eğer okullarda sıkıntılar yaşamış olsaydık oradaki travma çok daha farklı olacaktı. Onun için, yeni Bakanın da aynı hassasiyeti sürdürdüğünü biliyorum ben yapımlarla ilgili; yanlış anlaşılmalar olabilir, mutlaka onu da...
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Hayır, Sayın Başkanım, bunu düzeltme, tamamlama anlamında...
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Buyurun.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Şimdi, bakınız, raporlama bitmiş, neyin ne yapılacağı çok iyi bilinirken 6 Şubat depremi olduktan sonra birden herkeste kıvılcım çaktı, o raporlar, deprem şeyleri hatırlandı.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Yok, yok; ondan çok önce, çok önce, ben içindeydim bakın, açık olarak söylüyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Ben...
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Hatta, bakın, ben Ziya Selçuk Bakanımıza, Reha Denemeç Bakan Yardımcımıza özellikle teşekkür ediyorum diyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Aynen şunu söyledim: Hazırlanmış raporlar fakat ağustos böceği gibi Covid'de yatmışız, sonrasında yatmışız, birden 6 Şubat depreminde gün doğunca aklımız başımıza geldi, depremi, raporu gördük.
BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Teşekkür ediyorum.
İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Onun için, bir an evvel, gerçekler ortada, gerçeklere bakmamız lazım. Bu kanun gerçeklerle örtüşmüyor.
Teşekkür ederim.