KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bugün burada konuştuğumuz kanun teklifi, 5 milyona yakın, aileleriyle birlikte öğretmen camiasını ilgilendiriyor. Biraz evvel kanunla ilgili farklı dünya görüşüne sahip öğretmen sendikaları ya da temsilcilerini dinlediğimizde hepsinin kanuna karşı olduğunu burada ifadelerinden anladım. Böyle olunca, bu kanun kimin talebi doğrultusunda çıkıyor, niye çıkıyor? Eğitim sistemi o hâle geldi ki öğretmeni, idarecisi, hizmetlisi sorunlu kılındı ve bugün eğitim alanlar, okullarını bitirip diploma sahibi olduklarında yalnız diplomadan ibaret duruma geldiler. Farklı bilgilere erişimde sıkıntı var, eğitimin kalitesi düştü.

Bakınız, bugün öğretmenlerle ilgili sorun konuşulurken okul bir bütünlüktür, idarecilerin sorunları ya da oradaki hizmetlinin sorunları çok gündeme gelmedi. Bugün okullarda artık bizim zamanımızda tanım olarak "hademe" denmesine rağmen, öğrencinin okul ilişkisinde önemli unsur olan hizmetliler ya Toplum Yararı Projesi kapsamında alınıp bir yıl sonra işten çıkarılıyor ya da on ay çalıştırılıp iki ay işsiz bırakılarak okulla bütünlüğü sağlanmıyor. Okulların bahçelerine gidin, bizim çocukluğumuz yıllarında çimlerin olduğu, ağaçların olduğu okullar kurumuş, bakımsız. Okulların bakımları belediyelere kalmış. Sistem olarak o okullarda spor etkinliği, tiyatro, münazara, çocuğun gelişimine yönelik etkinlikler de önemli ölçüde ortadan kalkmış.

Öğretmenler odasına ben çok giderim, eşim de benim öğretmen olduğu için sorunlarını biliyorum. Bakın, öğretmenin tanımına kadrolu, vekil, ücretli, sözleşmeli, aday, geçici, atanamayan, PIKTES, usta öğretici, özel okul öğretmeni; hepsinde statü farklılığı var. Aldıkları ücrete göre giyimlerine bakarak, hangi öğretmenin kim olduğunu çıkarabilirsiniz. Böylesine parçalı bir yapıdan eğitimin bütünlüğü içinde onların iyi eğitim vermelerini sağlamanız da olası değil.

Öğretmenlik bir iş gibi görülmemeli. Öğretmen, o aldığı öğrenciyi geliştiren, yaşama hazırlayan ve aile saygınlığı içinde farklı boyutta konuları yorumlayarak örnek olan kişidir. Eski Türkiye'de öğretmene şiddeti konuşmak şöyle dursun, öğretmeni görünce "Hata yapar mıyım?" diye okul dışında dahi öğretmenin göremeyeceği yerlere çekilen nesilden geliyoruz biz. Öğretmenin saygınlığı bu hâle nasıl düşürüldü? Öğretmenin özlük haklarında bu kadar gerileme nasıl sağlandı? Öğretmenlerin kendi yaşamlarında sorunu bu hâle getirmeleri nasıl gerçekleşti?

Ben, bir okulun önünden geçiyordum, kapının önünde 15-20 kişi ellerinde sigara var, içiyorlar. "Herhâlde bir cenaze filan var. Hayrola, başınız sağ olsun, bir şey mi oldu?" dedim. "Okul içinde sigara içmek yasak, okul dışında içiyoruz." dediler. Sigara savunulacak bir durum değil ama okulun önünde, kapı önünde 15-20 kişinin sigara içtiği bir eğitim anlayışı ve sistemine kadar olayı indirgemiş durumdayız. Bu, acı bir gerçek; bunları da değerlendirmek lazım.

Şimdi, köy okullarıyla ilgili, bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı, 6 bin köy okulunun seçimlerden önce açılacağını söyledi. Biz, çünkü, kırsaldaki göçle Türkiye'nin geleceğini karartıyoruz, tarımı bitiriyoruz; bu anlamda büyük bir eksiklik var. Köy okullarının açılacağı söylendi çünkü Cumhuriyet Halk Partisi köy okullarını açacağını taahhüt etmişti. Sonra ne oldu? Köy okullarının açılacağını beklerken köy okulları geçen yıl... Bizim bölgemizde ortaokullar dâhil 10 okul kapandı, bu yıl da yeni tebliğler gitmiş, artık köyde okul yok.

Kırsalda okulların kapanması, sorunların farklı alanlarda da gerçekleşmesine neden oluyor. "Taşımalı eğitim" diye bir sistem var, taşımalı eğitimde çocuk erken saatte arabaya biniyor, başka okula gidiyor, yolda uyukluyor; oraya gidiyor, verimliliği yok; yemek, doğru dürüst beslenme sağlanmıyor ama bunun yanında ailenin okul ilişkisi de ortadan kalkıyor. Aile-okul ilişkisinin ortadan kalkması öğrencinin verimli bir eğitim almasının önünü kesiyor. Kesinlikle bu işten bir an önce vazgeçilip köy okullarında öğrenci 2'yse dahi o okul açılmalı ki oraya dönüşün yolu sağlansın.

Şimdi, öğretmenlerin içinde bulunduğu koşullarda aldıkları ücretle iyi bir yaşam sürdürmeleri olası değil ama Sayın Başkan, biraz evvel sizin ifadelerinizden de çıkardığım bir durum var. Mesela, rehber öğretmenlerle ilgili dedinîz ki: "Benden sonra bu değişti." Yani, siz de şunu kabul ediyorsunuz ki, sizden sonra, ondan sonra, her bakandan sonra değişen uygulamalar var. Bugün de buraya getirilen teklifte de sizin içinize bazı konuların sinmediğini ben sizin satır arası konuşmalarınızdan saptadım. Demek ki milletvekili arkadaşlarımız bakanlardan bilgi almışlar ama sizden bu konuda görüş almamışlar, ben öyle hissettim; belki yanlış, belki doğru, onu bilemiyorum.

Şimdi, öğretmen ve eğitim yöneticilerinin alan dışında farklı alanlarda göreve zorlanması insan haklarıyla ilgili de düşündüğümüz zaman bir olumsuzluk diye görüyorum; bu kanunda böyle bir düzenlemeye gidiliyor. Öğretmen çalışma saatlerinin belirlenirken alan branş özellikleri dikkate alınarak bu anlamda da çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Örneğin, ne olduğunu hâlâ çok kendimin de sorguladığım, öğretmenler yaz dönemlerinde okullara çağrılır, güya onlara yeni dönem için eğitimle ilgili çalışmalar verilir. Ama o çalışmaların alanda sürece ne kadar katkısı olduğu da tartışılır çünkü orası bir yerde okulda toplanma, sonra da işte, içerikle ilgili daha az düzenlemeyi getirdiğinin bizzat tanıklarından birisiyim.

Yardımlaşma sandıklarına katılımın isteğe bağlı olması sağlanmalı. Ayrıca okul aile birliği olmazsa çoğu okulda temizlikle ilgili, malzeme dahi alınamaz durumda bir sisteme dönüştü. Okulların hijyen yapılarının da problemli olduğunu belirtmekte yarar var.

Özel eğitimde görev alan öğretmenlerin mesleki riskleri, yıpranmaları, ücretleri, hakları ve sorumlulukları açısından güvence sağlanmasının ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Meslek kanunu emeklilik sonrasını da kapsamalı, bu anlamda düzenlemenin eksik olduğunu görüyoruz. Öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik bir düzenlemeden çok öğretmenleri zapturapt altına almayı, daha çok disiplini getirmeyi hedefleyen bir düzenleme.

PIKTES öğretmenlerini biraz evvel belirtmiştim. Şimdi, 657'ye tabi bunları çalıştırıyorsunuz. Proje elemanı olarak değerlendiriyorsunuz ama öğretmen işlevi gösteriyorsunuz. Sonra bunları yasal olarak cezada 657'ye tabi, uygulamada ise proje öğretmeni olarak değerlendiriyorsunuz ama tanımı öğretmen olan bunlara niye kadro verilmiyor? Gelin, bu kanunun içinde bunları da değerlendirin. PIKTES öğretmenlerinden 5 bin kişi civarında kadro bekleyenler var, kadro haklarını verin. Usta öğreticilerin bu konudaki serzenişlerini dikkate alın, onlarla ilgili düzenlemeleri gerçekleştirin. Öğretmenlik mesleğine girişten emekliliğe kadar ve emeklilik sonrasını da içerecek özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik çalışmaları gerçekleştirin.

Son olarak da şuna değinerek gecenin bu saatinde daha fazla sözü uzatmayacağım: Millî Eğitim Bakanlığında eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfında öğretmen dışında il millî eğitim müdürü, şube müdürü, eğitim müfettişi ve eğitim uzmanları, memuriyette uzman öğretmen için öngörülen süreyi tamamlayanlara, uzman öğretmen için öngörülen hakları, tazminatları vermiyorsunuz. Bunların hepsini siz atadınız, çoğunluğu da sizlere yakın insanlar, bu insanların hakkını dahi korumuyorsunuz, bu mağduriyetin de ortadan kaldırılmasını sağlayın. Eğitimin kendi içindeki sorunları dışında burada genelde bir özlük haklarına yönelik de bir düzenleme olmadığı için yasa teklifinin geri çekilip daha bütünleştirici, sendikaların, derneklerin, öğretmen örgütlerinin ve bu işe kafa yoranların da görüşleri alınarak düzenlenmesini sağlayın.

Son olarak bu akademi tutkusu da nasıl ortaya çıktı onu bilmiyorum. Adalet Akademisi, Millî Savunma Akademisi, Diyanet Akademisi derken bu işlerle ilgili işlevi olan kurumlar bir yerde devre dışı bırakılıp yeni bir akademi anlayışı geliştiriliyor. Öğretmen okulu varken öğretmen okulunda yetişen öğretmenlerin verimliliği ve başarısı sonraki süreçte gelen okullarda sağlanamadı. O anlamda bu değişkenliklerin de içerik olarak niye bu şekilde düzenlendiğini de birazcık düşünmek gerekiyor.

Siyaset Akademisi de var, bak doğru o da var.

O anlamda, bu yükseköğretim kurumlarında amaçlanan değişimlerin de amaca hizmet edecek, bilgi verebilir bütünsellikte olmasının gerekli olduğunu düşünüyor, teşekkür ediyorum.