KOMİSYON KONUŞMASI

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Öncelikle, burada tartışma ortamı için size teşekkür ediyorum, hakikaten burada her şeyi tartışıyoruz ama sonuç değişmiyor. Burada Millî Eğitimle ilgili, arkadaşlarımızın da çeşitli siyasi partilerin de çok ciddi itirazları var. Ancak burada bu konuşmaların, bu tartışmaların, bu müzakerenin bir sonuç elde etmediğini de maalesef görüyoruz. Çok ciddi itirazlar var, çok ciddi itirazlarımız var ama maalesef bu da çok ciddiye alınmıyor.

Şimdi, 5'inci madde... Tabii, arkadaşlarımızın muhalefet şerhinde de göreceksiniz. Burada maalesef ülkenin kurucu değerleri yok sayılmaya çalışılıyor. Ya, bu, dünyanın hiçbir ülkesinde yok; ne Amerika'da ne Almanya'da ne Fransa'da kurucu değerlerle sorunu olan bir anlayışı göremezsiniz. Bu sadece bu kanunla ilgili değil, genel olarak yapılan, yapılmak istenen şey. Kurucu değerlerin ismi yok sayıldığı, And'ın kaldırıldığı, isimlerinin değiştirildiği bir süreci hep beraber yaşıyoruz. Hatırlayın, sadece Millî Eğitimle ilgili değil, Spor Bakanlığında da bir şekilde statların ismi değiştirilmeye çalışılıyor, işte Andımız kaldırıyor yani bu ülkenin kurucu değeri Mustafa Kemal Atatürk yok sayılmaya çalışılıyor, onu söylemek istiyorum.

Şimdi, bizim ders almamız lazım, hem kendi geçmiş tarihimizden ders almamız... Örneğin Osmanlı bizim hepimizin ortak tarihi, ondan ders almamız lazım. "Osmanlı ne zaman çöktü?" denildiği zaman Osmanlı ne zaman bilimden uzak durduysa, ne zaman hurafelere teslim olduysa o zaman çökmeye başladı. Bakın, küçük bir örnek: Bize matbaa 1729 yılında geliyor. Milattan önce kullanılan, Çin'de falan kullanılan matbaalar var. Avrupa'ya bizden yaklaşık iki yüz-iki yüz elli yıl önce geliyor ama biz matbaayı, işte, çeşitli gerekçelerle yakıyoruz. Farklı, gayrimüslim insanlar getiriyor matbaayı, onlar yakılıyor, sürgün ediliyor ama çöküş de o zaman başlıyor.

Bugün de yaşadığımız aslında benzer şeyler. Bakın, Millî Eğitim Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanı geçtiğimiz Meclis konuşmasında tarikatlarla, cemaatlerle iş birliği yapacağını, bu protokollerin devam edeceğini söyledi. Tarikatlar, cemaatler dinî yapılanmalar, bunlar -maalesef acısını çok yaşadık- bu dinî örgütlenmeler devleti yönetmeye kalkıyorlar, bakanlıkları yönetmeye kalkıyorlar. Bunun en acısını 2016'da 15 Temmuzda yaşadık. Bu, altında bulunduğumuz Meclis bombalandı. Bu devlet eliyle devlete yerleştirilen, Hükûmet-cemaat iş birliğiyle devlete yerleştirilen insanlar Millî Eğitim Bakanlığını bırakın, Silahlı Kuvvetleri teslim aldı ve Meclisi bombaladı; bundan ders çıkarmamız lazım. Bu itirazlarımızı biz milletvekili olduğumuz günden beri yapıyoruz. Bu örgütlenmelerin yanlış olduğunu, devletin bunlara teslim edilmemesi gerektiğini söylüyoruz ama maalesef devam ediyor. Tarikatlarla, cemaatlerle protokoller yapılıyor. Bir de bu tarikatların -siz de izliyorsunuzdur mutlaka- bu hoca kılıklı -yani hoca da demek istemiyorum, hocalara hakaret olur- insanların -burada birkaç not çıkardım- söylediklerini ben burada okumaya utanıyorum. Yani "İşte, cennette huriler tomurcuk bilmem neyli; 18 yaşında, beyaz tenli bilmem ne falan..." diye sözleri var. Hakikaten bu tür zihniyet insanları dinden de uzaklaştırıyor. Yani biraz önce bazı vekil arkadaşlarımız söyledi; ateizmin, deizmin artmasının sebepleri aslında bu hocalar. Allah, bu hocaları dinden uzak tutsun yani. Allah, bizden de uzak tutsun ama Allah en çok çocuklarımızdan uzak tutsun çünkü çocuklar bunları dinledikçe dinden de soğur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MAHMUT ÖZER - Sayın Milletvekili, lütfen toparlayalım.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hemen bitiriyorum.

Yani o kadar ilginç şeyler var ki ve maalesef bunların bir kısmı korumalarla geziyor, devletin maaşını alıyor, cumhuriyete küfrediyor. Bunların, bu insanların eline devlet teslim edilmemeli, hele hele Millî Eğitim hiç teslim edilmemeli.

Bakanlar atanırken hangi cemaatten olduğu tartışılıyor, hangi cemaatin hangi kolundan olduğu tartışılıyor. Yani bu cemaat eliyle, cemaat referansıyla, tarikat referansıyla birisinin Bakan olmasının, Bakan Yardımcısı olmasının da hakikaten son derece yanlış olduğunu söylemek istiyorum. Tarikatlar maalesef bir boş alan bulmuşlar, sizin de Bakanlığın da yönlendirmesiyle, Hükûmetin de bir siyasi yönetimiyle beraber birçok alan tarikatlara teslim edilmiş durumda. Bakıyorsunuz Adıyaman'da olanlara, İstanbul'da olanlara bakıyorsunuz... Hele o hoca kılıklıların konuşmasına baktığınız zaman insanın aklı almıyor, zihni almıyor, mantığı almıyor; bunu da ifade etmek istiyorum.

Atatürk bu ülkenin kurucu değeridir. Hepimizin ortak değeridir. Hiçbir siyasi partiye de mal edilemez.

Ben teşekkür ediyorum.